Cumhuriyet 91 yaşında



                      29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İngiltere Türk Toplumuna kutlu olsun.




CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞUNUN 91.YILDÖNÜMÜNÜ KUTLUYORUZ.
Cumhuriyet bayramımız, hepinize ve hepimize kutlu olsun! Bu bayram bizim bayramımızdır; bizim, misakımilli…yani,  Ulusal Ant içinde yaşamış, yaşayan ve sonsuza kadar yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının bayramıdır. Bu bayram, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde dedelerimizin, babalarımızın, emperyalist işgalcileri ülkemizden defederek ilan ettikleri  ve Atatürk’ün “Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacaksınız” diye  bizlere emanet ettiği cumhuriyetin bayramıdır.
Cumhuriyetse, “Milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği millet vekilleri aracılığı ile kullandığı devlet biçimi” demektir. Yani  cumhuriyet rejiminde ne Tanrının gölgesi sayılan padişah vardır ne de bütün topraklarının padişaha tapulandığı bir vatan…ne insanlar ümmettir ne de yasalar din…Artık bireylerin yasalar önünde eşit olduğu ve bütün ağalıkların ortadan kaldırıldığı düzen için yürünecektir. İnsanları özgür, ülkeleri bağımsız ya da kısaca tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için. Arap alfabesi bu yüzden kaldırıldı, eğitimin birleştirilmesi yasası bunun için çıkarıldı, dil devrimi, kültür devrimi bunun için yapıldı, bunun için yürürlüğe kondu medeni kanun, kadın-erkek eşitliği bunun için gerekiyordu ve toprak reformu için boşuna uğraşılmıyor…
Çağdaş uygarlık düzeyine yükseleceğiz, hedefimiz bu!
Ancak yan çizenlerimiz de yok değil. Cumhuriyetin içini boşaltmağa kalkışanlar, Osmanlıdan medet umanlar,  Ortadoğu’nun dinci-mezhepçi bataklığına dalanlar, emperyalistleri baş tacı edinenler çok.  O kadar ki, Cumhuriyet bayramımızı kutlamaya kısıtlama getirerek gözden düşürmeye kalkışanlar bile oldu yakın geçmişte. Ama hatırlayın! Hemen cumhuriyetin direngen kitleleri “cumhuriyet mitingleri, gezi dayanışması ile karşılık vermişler, caddeleri, meydanları doldurmuşlardı…
Cumhuriyetten sapmağa izin vermedik…
Şu sıralarda yine kabullenemiyeceğimiz uygulamalar başladı.9-10 yaşlarındaki kız çocuklarımızın başına türban geçiriyorlar, ana okullarına  mescitler açıyorlar, neredeyse bütün sivil liseler imam-hatip okullarına çevrilecek, milli eğitim bakanlığı mahalle camisine döndü, silahlı kuvvetlerimize kumpas kurdular, polis devletine ramak kaldı. Ve de faşizan kurgulu, baskı yasaları  gündemde…Ve de komşularımıza savaş başladı başlayacak…
Ülkenin bölünmesi dahil, tehlike büyük…
Ancak , ülkemizin uyanık, direngen yurtsever yurttaşları da var. Memleketimizin sahipleri  var. Hep varız. Hep var olacağız. Cumhuriyet bayramının bizim olması kadar,  cumhuriyet de, ülke de, özgürlük de, bağımsızlık da bizim…Biz Türkiye Cumhuriyetin yurttaşları,bir uçtan bir uca.
Bu inançla yeniden, İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Cumhuriyet Bayramımızı kutlar,başta Cumhuriyetimiz’in kurucu önderi ve anti-emperyalist bağımsızlık savaşımızın komutanı Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetimizin kuruluşuna ve gelişimine katkı vermiş değerlerimizi saygı ile anıyor, vatanımızın bağımsızlığı için canlarını vermiş ve vermekte olan kınalı kuzularımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği

CHP de 1 yılda ne oldu?

   
 
 
 
      Kılıçdaroğlu 2013;
     ‘Anayasa’daki ‘Türk’ kavramına dokundurtmayız’          
               CHP de 1 yılda ne oldu?
2013 ve 2014 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları ölçü alınırsa,aradaki 1 yıl içinde Türkiye’de önemli değişiklikler olduğunu açık olarak görüyoruz. 17 Aralık oldu sonra üstü örtüldü. IŞID işi patladı, Kobani diye bir Suriye kasabası için çıkan olaylar Türkiye’yi de birbirine kattı. TBMM içinde yer alan siyasi partilerden AKP,MHP,HDP bu geçen bir yıl içinde az çok kendi siyasi çizgileri doğrultusunda yürüdüler. Ancak, Ana Muhalefet Partisi CHP, aynı dönemde ‘tanınmayacak kadar büyük bir değişim’ geçirdi. Doğal bir sonuç olarak, bu denli büyük bir değişim gösteren siyasi partiyi 2015 seçimlerinde ‘seçmen de tanımayacaktır’. İşte Türkiye’nin önümüzdeki en önemli gündem maddesi olan ‘açılım’ yada başka bir ifade ile ‘Kürt meselesi’ konusundaki inanılmaz savruluşu;
 Kılıçdaroğlu 2013; ‘Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurtmayız’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,12 Ekim 2013 tarihinde TBMM de, Anayasa Komisyonu görüşmeleri devam ederken yaptığı bir açıklamada, ‘Anayasa’nın ilk dört maddesi bizim kırmızı çizgimiz. Onlara dokundurtmayız. Ayrıca, Anayasa’ya göre Türkiye Cumhuriyeti Türk vatandaşlarına  eğitimi Türkçe olarak vermek zorundadır.’ diyor. Yine Genel Başkan,2013 Mayıs ayında Milas’ta yaptığı bir konuşmada ‘Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurtmayız. Türk milleti kavramına dokundurtmayız. Türkiye’yi böldürtmeyiz’ beyanında bulunuyor.Türkiye’nin en önemli meselelerinde CHP nin, Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığı altında bile, savunduğu temel siyasi çizgisi doğrultusundaki bu açıklamaların,şimdi bu soruların gündeme gelip dayandığı 2104 yılı  Ekim ayında ne hale geldiğini görmek belki önümüzdeki 2015 seçimi için bazı ipuçlarını verecektir.
   Kılıçdaroğlu 2014 ; ‘ Tutum belgesi’
CHP Genel Başkanlığı önümüzdeki 2105 seçimlerinde izleyeceği politikanın ana hatlarını içeren ‘tutum belgesi’adlı bir metni basına açıkladı. CHP nin 1 yıl içinde geçirdiği ‘savrulma’nın net işaretlerini veren Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş’ın El Cezire televizyonuna parti genel merkezinde yaptıkları açıklamalara göre ‘tutum Belgesi’ CHP de önemli değişimlerin habercisi. 11 maddeden oluşan ve henüz parti meclisi tarafından onaylanmamış olan ‘tutum belgesi’ CHP nin seçimlerde ‘anadilde eğitimi’ destekleyeceği belirtiliyor. Burada ‘çocuğun yüksek çıkarı’ gibi ne idüğü bellisiz bir kayıt kullanılıyor. CHP de –pek dikatleri çekmeden- Başkan Yardımcısı olan Ercan Karakaş ise aynı açıklamada ‘CHP nin 1989 yılında hazırladığı Kürt raporunun artık yeterli olmadığını daha ileri ! bir rapor hazırladıklarını ifade ediyor. Tutum Belgesi bunun yanında ‘Avrupa Birliği Yerel İdareler Şartı’nı savunarak bölge belediyelerine  daha fazla yetkiler tanınmasını savunuyor. CHP nin tutum belgesini göründüğünden daha ‘sakıncalı’ hale getiren bir başlka madde var; CHP askere gitmeyi reddetme hakkı olarak bilinen ‘Vicdani Red ‘ hakkının bir inasan hakları maddesi olarak tanınmasını istiyor. Daha açık konuşmak gerekirse CHP, Güneydoğu’da ‘anadilinde eğitilmiş ve ulusal orduda askerlik yapmayı reddeden bir bölge gençliği’ yaratma peşinde. CHP tutum belgesi ile bir yıl önce ‘dokundurtmayız’ dediği Anayasa’nın ilk dört maddesi bir yana, tümünü iğdiş eden bir belgeye imza atıyor.
CHP de 2013 ile 2014 yılı arasındaki 1 yıllık sürede neler oldu ?
Mahir Tan             LondraPosta- Londra
                         

Orada bir Genel Kurmay Başkanı var mı ?

 
 
 
ORADA BİR GENEL KURMAY
BAŞKANI VAR MI?
Biliyoruz, genel kurmay başkanlığı başkent Ankara’daki Milli Müdafaa Caddesi ile Eskişehir Yolu’nun kesiştiği köşede kirli sarı yahut açık kahverengiye dönük, çok çatılı,  uzun merdivenli  kocaman bir bina ya da binalar topluluğuna konuşlanmıştır. Ve yine biliyoruz ki, o yüksek merdiven hep kırmızı halı ile döşelidir ve de yüksek rütbeli generalleri makamlarına ulaştırır.
Genel kurmay başkanı ise bu generallerin en kıdemlisi, en omzu kalabalık olanı ve de en yalnız dolaşmaması gerekenidir. Bu yüzden O bu kırmızı halı döşeli merdivenleri silahlı korumaları eşliğinde çıkar ve makam-ı alisinde mevzilenir.  Artık 8 yüz şu kadar silahlı zevat onun emrini gözleyecektir. Yat yat, kalk kalk…
Bu kadar!
Fakat son zamanlarda hayırdır, şerdir!..Beni bir kuşku bulutu sarmış bulunmaktadır. Çünkü o malüm merdivenlerden sanki hep sivil giyimlililer çıkmakta ve de muhteşem paşamız makamı-ı alisinde yer alamamaktadır! Yahut bilinmedik fırıldak, yani o biçim birileri yalpa  attırıyor mevcut düzene! Örneğin, doğuda Kürdün eşkiyası, üstelik yabancı parmağı ile karışık işler çeviriyor.Gönderlerdeki bayraklarımızı indirip indirip yakmalar, Atatürk heykellerini yakıp yıkmalar, yol kesmeler, güvenlik kuvvetlerini kurşunlamalar, “milli ordu” muza kumpas kurmalar, karakol basmalar, vergi toplamalar, mahkeme kurmalar ve de gençleri toplayıp “gerillaya” katmalar…gırla!  Üstelik Güney sınırlarımız da kevgire dönmüş!
Ne oluyoruz yahu?
Yoksa bu Mustafa Kemal’in kurduğu ve Kurtuluş Savaşımızı kazandığı ordu bu ordu değil midir? Ya da yurdumuzu iç ve dış düşman saldırılarına karşı koruyacak silahlı kuvvetler bu silahlı kuvvetler  değil de bir başka silahlı kuvvetler mi? Dahası Güneydoğu Anadolumuz misakımilli dışına mı atıldı? Ne oldu, ne oluyor?
Şaşırdım!
O kadar ki, şimdi buradan avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum: EY MİLLET!
ORADA BİR GENEL KURMAY
BAŞKANI VAR MI?..
         Abdullah Nihat Yılmaz
         Londra

2015 te Türkiye zaman yolculuğuna..

     
 
              2015 te Türkiye zaman yolculuğuna..
2015 yazında Türkiye’nin zaman makinesinde yolculuğu başlıyor. Kuşkusuz  genel seçim bu yolculuğun start düğmesine basılacağı tarih. Bu gidiş, siyasi atmosfere bakarak  böyle görünüyor. En az yüzyıllık aralarla ortaya çıkıp tarihin akışını değiştiren bir ‘ulusal kahraman’ belirmezse önümüzdeki çok kısa sürede Türk siyasi arenasında, bir mucize beklemek gerçekçi olmaz. Cumhuriyet’in kuruluşundan beri neredeyse tamamlanacak olan 100 yıllık dönem  Türkiye’nin tek umut ışığı. Birisi olmalı ve birşeyler yapmalı..
                 Güç merkezi nerede ?
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zor şartlar altında, muzaffer bir ordu, çok güçlü bir siyasi önderlik,enerji ve vatan sevgisi dolu bir yurtttaş kitlesi sayesinde üzerinde yaşadığımız topraklarda 20 Yüzyılı onurlu ve çağdaş bir toplum olarak yaşadı. Geri Anadolu topraklarında, ağır bir dinsel baskı altında yaratılan devrimler, tüm çağdaş ulusal devletlerde olduğu gibi bir ‘ulus partisi’ tarafından gerçekleştirildi. Türkiye’nin 90 yıl sonra içine çekildiği orta-çağ toplumsal yapısı demek olan İslamcı ve parçalanmış yapılardan oluşan bataklığa, Cumhuriyet’in ilk yıllarında düşmemesi yine bu ulus partisi ve önderi sayesinde gerçek oldu. Şimdi yeniden aynı noktaya dönüyoruz. Dinsel ağırlıklı bir baskı rejimi ve bölünmüş federal bir orta-doğu toplumu bizi bekleyen gelecek. Bu nedenle bir ulus partisi yaratmalı ve onu yaratacak olan liderin arkasında sıra olmalıyız.
                Kaybedecek bir şeyi olmayanların gücü
Türk toplumu, yaşayan,çağdaş ve üretken bir toplumsal önderliğe sahip. Cumhuriyeti kuran ilkelere 90 yıl sonra sahip çıkacak 10 milyon insanımız var. 29 Ekim günü Türkiye’nin büyük kentlerinde ve Batı illerinde ‘laiklik,ulusal birlik ve bağımsızlık’ diye sokağa çıkacak insanları saydığınızda bu sayıya ulaşırsınız. Bugün Türkiye dediğimiz toprakları ‘vatan’ haline getirenler böyle bir lükse sahip değillerdi. Türkiye’nin çağdaş ve laik bir ülke olarak yaşamasının yegane garantisi olan ’29 Ekim toplumu’, 2015 yılı seçiminde ne yapacağına bu günde karar vermek zorundadır. Önümüzdeki genel seçimlerde ‘Açılım ve Polis devleti’ ni kuracak olan Parlamento seçilecektir. Bugünkü siyasi partiler aynıyla TBMM de yeniden yer alırlarsa yapılacak olanlar ayan beyan ortada. AKP yönetiminin ‘açılım müzakereleri’, Anamuhalefet Partisi’nin ‘tutum belgesi’ ve Etnik partinin ‘demokratik özerklik’ programları aynı niyet beyanının değişik biçimlerde sunuluşudur.
Kısaca, Cumhuriyet’in ‘kaybedeceği hiç bir şeyi yoktur’. Gücü de burada..
Mahir Tan       LondraPosta- Londra
  
         

Londra’da ‘Cumhuriyet Günleri’

 

           

 

                      Londra’da ‘Cumhuriyet Günleri’
Türkiye’de Cumhuriyet yönetimi tarihinin en kritik dönemini yaşıyor. Cumhuriyet’in temel ilkeleri olan Bağımsızlık,Laiklik ve Ulus-Devlet konularında son 10 yıllık dönemde iktidar odaklarınca yaratılan gerileme, önümüzdeki 2015 yılında artık ‘sonuçlandırma’ aşamasına ulaşıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü ettiği ‘dahili ve harici bedhahlar’ Cumhuriyet yönetiminin Türk toplumuna kazandırdıklarını yok ederek onu geri,çağdışı ve bölünmüş bir ortaçağ düzenine doğru sürüklüyor.  Cumhuriyet toplumu onu savunmak için ayağa kalmak kararındadır. 29 Ekim onun günlerinin başlangıcı olmalıdır.
Türk Toplumu, 29 Ekim Günü Ankara’da Tandoğan meydanında tarihi bir miting ile Ülkede gerçek gücün kimde olduğunu göstermek için toplanıyor. 2015 yılında bir ‘ulusal fırtına’ya dönüimesi beklenen Cumhuriyet mitinglerinin ilki olacaktır 29 ekim Tandoğan mitingi.
Londra’da yaşayan Türk Toplumu’da bir dizi etkinlik ve kutlama ile ‘ekim günleri’ne hazırlanıyor. İTDF (İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu) tarafından 31 Ekim Akşamı düzenlenecek Cumhuriyet Balosu ile başlayacak olan Cumhuriyet Etkinlikleri, 2 Kasım günü Eski Büyükelçi ve Milletvekili deneyimli dış politika uzmanı Onur Öymen’in katılımıyla yapılacak olan bir konferans ile sürdürülecek.
İTDF ve İADD Başkanı Jale Özer tarafından ‘LondraPosta’ya gönderilen 2 Kasım konferansı ve akşamında verilecek yemeğin davetini yayınlıyoruz.;
İNGİLTERE  TÜRK DERNEKLERİ FEDERASYONU
KONFERANS
Resource For london
2 Kasım 2014
Saat:14:00-17:00
“ORTADOĞU’ DAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE “
KONUŞMACI: ONUR ÖYMEN
Emekli Büyükelçi, 22.ve 23.dönem milletvekili, 2003-2010 arası 
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı
                          YÖNETEN: TURAN ERDEMGİL
Radyo, TV Program Yayıncısı
Sn. Onur Öymen kitaplarını da imzalayacaktır. 
Tarih:2 Kasım 2014 , Pazar
Saat:14:00-17:00
Yer  : Resource For London (www.resourceforlondon.org/)
Adres: 356 Holloway Rd, London N7 6PA

Ulaşım/ metro: Piccadilly line .

Holloway Road istasyonundan sola dönün ve tren köprüsünün altindan 5 dakika yürüyün .Caddenin karsisinda Resourse for London’ı göreceksiniz.

Otobüs:     4, 17, 29, 43, 153, 253, 259, 271, 279 and X43
*SAYIN ONUR ÖYMEN ve EŞi ONURUNA AKŞAM YEMEĞİ*
Konferans sonrası Sn. Onur Öymen ve Eşi onuruna Fatissa Restoran’da bir yemek verilecektir.*
Saat:   19:00     Yer:Fatisa Cafe Pizzeria      
Adres: 292 High Rd, London N22  (www.fatisa.co.uk) * Başlangıç, ana yemek, tatlı, çay ve kahve  ve 1 bardak  alkollü içki dahil kişi başı 25 Sterlindir. Sn. Onur Öymen Bey’le  sohbete devam etme olanağını bulacağımız bu yemeğe katılmak isteyen üye ve dostlarımızın 07961 953 300  nolu telefonu arayarak yer ayırtmalarını rica ederiz.
 www.turkishfederation.org.uk   e-posta: turkishfederation@ymail.com

   

Yine by-pass

                       Yine by-pass yediler
Geçtiğimiz hafta sonu Başkan Obama’nın telefon ile Erdoğan’a bildirdiği Ayn El Arab’a havadan silah yardımı  AKP yönetimine yapılan bir by-pass işlemi oldu.ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğu köşesinde bir Kürt bölgesi yaratma ve yaşayabilir hale getirme projesinin çok açık bir ilanı olan yeni ilişki, AKP nin hayalinde yaşayan ‘bize ihtiyaçları var’ rahatlığına son verdi. IŞID olayından sonra bölgede hızla yükselen ‘Kürt kartı’ şimdi artık tamamen ABD nin elinde.Son bir hafta içinde Ayn Al Arab’a 135 kez bombalama yapan ABD uçakları kurduğu hava köprüsünden sonra artık AKP yönetimini Suriye ile ilgili gelişmelerde tamamiyle devre dışına itti. Bu gelişme kuşkusuz Türkiye’nin iç siyasetinde de kendisini belli edecektir. Kürt siyaseti ‘çözüm görüşmelerini’ ABD nin açık desteğini arkasına alarak yürütecektir.
                    IŞID ‘intihar bombacılığına’ yöneliyor
IŞID, 2014 yaz aylarında Irak’ta Tıkrit,Hammadi, Musul gibi büyük kentleri ele geçirerek devletleşme ve ordu haline gelme girişimlerine karşın esas olarak ‘Salafi- Cihadi’ kampta yer alan bir kadro örgütü. Kendi tarihini 2004 yılında Felluca’da ortaya çıkan Ürdünlü terrorist Musab Zarkavi ile başlatan IŞID tam olarak,Irak Sünni toplumunun bir ürünü. ABD bombardmanlarına karşı bir düzenli ordu direnişi göstermeyen IŞID, hızlı bir biçimde Kürt bölgelerini tehdit etme staretejisini terkederek Batı Irak ve Doğu Suriye’deki Sünni kentlere dönüp uzun vadeli ‘intihar eylemleri’ savaşımına yönelecektir. Önümüzdeki Şiilerin kutsal ayı olan Muharrem ayında özellikle Bağdat ve Irak’ın kutsal Şii topraklarında sivillere yönelik bombalı eylemlere hız verecektir. ABD Ordusu ve militan Kürt toplulukların ‘ilgi alanı dışında’ kalan Şii katliamı IŞID için en az rizikolu ve en çok ses getiren harekat biçimidir.
                   Sünni aşiretleri savaşmak için otonomi istiyorlar.
Musul ve Tıkrit kentlerini ele geçirerek başlayan IŞID yükselişi, ABD nin hava saldırıları sonunda sınırlandırıldı ve kendi doğal coğrafyasına doğru çekilmeye başladı. 2013-2014 yılları içinde başlayan Irak Sünni aşiretleri ile IŞID arasındaki ittifak, tıpkı 2009 yılında ABD tarafından maaşa bağlanan aşiret savaşçılarının Irak El Kaide’sini satıp onlarla savaşma sürecine benzer bir tehlike altında. Ancak, Dünya’nın salafi-cihadi düşüncesinin en yoğun olduğu bölgesi olan El Anbar ve Felluca’da yaşayan aşiretler bu kez, IŞID a karşı savaşmak için garantiler istiyor. Daha önce ABD, bordrosundan maaş almış 80 bin Sünni savaşçısı, Irak Hükümeti’nin kendilerini ‘Irak’ın bölgesel silahlı gücü olarak’ kabul etmesini ve büyük kentlere otonom yetkiler vermesini istiyorlar. Siyasi alanda ‘Kürtlere tanınan federal yetkiler bize de verilsin’ biçiminde Irak hükümetine yönelen baskılar ABD ve Irak’ın Batılı müttefiklerini fazlaca rahatsız etmiyor. İşte bu nedenle  Bağdat, Kerbela, Kufe gibi Irak’ın Şii nüfusunun yaşadığı yerlerde  önümüzdeki Muharrem ayında yapılacak IŞID intihar eylemlerinin hızla yükseleceğini söylemek kerametten sayılmıyor. 2012 ve 2103 yıllarında Irak’ta intihar saldırılarında 11 bin insanın yaşamını kaybettiğini söylersek, neden bahsettiğimiz daha net olarak anlaşılacaktır.
Mahir Tan           LondraPosta-Londra    

‘Kobane’nin ortaya çıkardığı yeni güç; Pankürdizm


Yeni Harita
 
                
 
                     ‘Kobane’ nin ortaya çıkardığı yeni güç;
                       Pankürdizm
ABD nin 2003 Irak işgali sonrasında gelişen ve onu izleyen 10 yıl içinde bölgede önemli bir güç merkezi yaratan Kürt gurupları, Orta-Doğu da yeni yaratılan hercümerc oluş sonrası için sınırlar ötesi bir toplum-devlet projesi hazırlığı içinde. Kısaca Pankürdizm olarak adlandırılan bu akımın Ana gövdesini petrol zengini Kuzey Irak yönetimi oluşturuyor. Parasal gücü ve devlet deneyimi dışında bir parlamentosu olan Kuzey Irak yönetimi Uluslararası ilişkiler açısından da Kürdistan olarak düşünülen siyasi coğ-rafyanın en önemli parçası. ‘Kobane Krizi’ olarak adlandırabileceğimiz Ayn El Arab kenti çevresinin IŞID tarafından kuşatılması girişimi sırasında uluslararası PR kampanyası Kuzey Irak, Suriye Kürt bölgeleri ve Türkiye Kürt siyaseti tarafından birlikte yürütüldü. Yaklaşık 1 ay süren bu ilk ‘Pankürdist siyasi girişim’ ABD,İngiltere,Almanya,Fransa gibi ülkelerin parlamentolarında lobi gurupları ve sokaklarda protesto gösterileri ile ‘Kobane’ konusunda ABD’nin etkili hava hücumlarını yönlendirerek  IŞID ın geri çekilmesi sonucununda büyük bir rol oynadı. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ‘açılım süreci’ boyunca karşısında bulunacak olan güç işte bu birleşik ‘Pankürdist’ blok olacaktır. Kobane kampanyası bunu net olarak ortaya koydu.
                         Barzani ve PYD artık iç politika aktörleri
IŞID ile savaşım adı altında en az iki yılı kapsayacağı tahmin edilen askeri mücadele ve hazırlıkları,tarihin garip bir cilvesi olarak, Türkiye’de açılım ve Kürt meselesinin çözümü takvimi ile örtüşüyor. PKK  tarafından ‘usul hakkında’ yapılan öneri ve şartlar TBMM de kesin bir üstünlüğe sahip olan AKP tarafından şu veya bu biçimde kabul sürecinde. Görüşmelerin nasıl ve hangi şartlarda sürdürüleceği konusu Türk medyasında yer alırken meselenin ‘esası’ hiç bir yerde dile getirilmiyor. Yani, Kürtlere tanınacak olan otonominin sınırları ve biçimi ‘zamana ve güçler dengesine’ bırakılmış durumda. Türkiye’nin ulusal bütünlüğü  için en büyük tehlike de burada. Süreç ve bir yanında PKK nın oturduğu masadaki görüşmeler bir yerinde kesildiği zaman, Türkiye karşısında kimleri bulacaktır ? Bunlar uygun bir zamanda Kürt Devleti olduğunu ilan edecek olan Kuzey Irak, Uluslararası ‘de facto’ tanıma kazanan ve silahlandırılan Suriye Kürt Kantonları ve bölgedeki Kürt nufüsun en büyük bölümünü oluşturan Türkiye Kürtleri ve onun adına açılım masasında oturan PKK’dan meydana geliyor. Pankürdizmi bu yapılaşmasından daha da tehlikeli hale getiren bir başka neden ise IŞID savaşı nedeniyle Türkiye sınırları içine yerleşecek olan ABD hava kuvvetleri ve onun kara ve denizdeki destek unsurlarıdır. Bu güç yada başka bir ifade ile ‘uluslararası toplum’, açılım görüşmeleri çıkmaza girip sokağa inildiği zaman BM, NATO, AB olarak tüm siyasi ve askeri varlığıyla ‘taraf’ olacaktır.
                            Kritik tarih   2015 Seçimi
Türkiye Cumhuriyeti önümüzdeki günlerde tarihinin en kritik dönemine girerken  savaş tehdidi altındaki sınırlarından öte, içeride açılım süreci ve ülke sınırları içinde yerleşecek ABD-NATO güçlerinden meydana gelen bir gündem ile yaşıyor. Bu şartlar altında yapılacak olan 2015 seçimlerinde ortaya çıkacak olan TBMM, önümüzdeki 4 yıl boyunca iktidar mekanizmasını kuracak ve ‘açılım sürecini’ yeni bir Anayasa ile sonuçlandıracaktır. Kısaca siyasi rejimi, devlet yapısı ve siyasi sınırları, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduklarından çok farklı bir ülke ile karşı karşıya kalmak söz konusu. Kobane olayı bu gerçeği çok açık bir biçimde gözler önüne serdi.
Mahir Tan      LondraPosta-Londra
                               

Enayilik Üzerine

                            ‘enayilik üzerine’

            Türkiye’nin Anamuhalefet Partisi CHP yeni yönetimi ile sadece ulusal düzeyde değil, ulusalararası düzey de
 Şaşırtıcı girişimlerine devam ediyor. Erdoğan ve yönetiminin uyguladığı ‘Sünni İslam Devleti’ programının çizgileri netleştikçe halkın Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını savunan ileri kesimlerinde yükselen ‘laiklik’ vurgusuna karşın Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ve seçim sonrasında Mehmet Bekaroğlu operasyonları ile ‘siyasi İslam’a yönelen CHP nin ‘toplama’ yeni yönetimi, 9 Ekim günü PKK nın ortalığı yakıp yıktığı, 35 insanımızın hayatını kaybettiği 9 ekim günü ‘devirdiği bir başka çam’ ile ‘Kobane’ye Türk askerlerinin gönderilmesi ve oradaki IŞID militanlarını temizleyip geri dönmelerini’ istedi. Tıpkı seçimden sonra iki ay içinde adı bile unutulmaya yüz tutan Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu örneğindeki ‘basiretsizlik’ gibi kimsenin ciddiye bile almadığı (bu nedenle fazla eleştirilmeyen) ‘yeni tezkere’ önerisi bu parti yönetiminin ‘çapını ve yönetim kapasitesini’ net olarak ortaya koydu. 10 Ekim günü ‘LondraPosta’ da yayınladığımız ‘Sokak savaşları için enayi aranıyorken, CHP Kürt Memed’i buldu’ yazımız dan sonra Cumhuriyet gazetesinde 14 ekim günü yayınlanan başyazıyı ‘enayileri tesbit etmek’ bakımından okurlarımıza sunuyoruz. ;

  Cüneyt Arcayürek: Uluslararası Politikada Enayilik Yarışımız!

·                                 — 14 Eki, 2014
Kırka yakın insanın ölümüne neden olan Kobani gerekçeli, yakan-yıkan PKK ve yandaşlarının yarattığı kanlı eylemlerin; Ergenekon, Balyoz davalarında olduğu gibi başsavcılığını yine ebedi başbakan şu sıradaki sıfatı Cumhurbaşbakan olan RTE üstlendi.
Son eylemleri yapanları, anayasa ve yasaların elverdiği ölçüde yani yasalarla cezalandırılmalarını sağlayacaklarını son konuşmalarında bir başbakan tavrıyla açıklayan adam; sanki anayasayı ve yasaları saygıyla uygulayan biriymiş gibi konuşuyor.
Söyledikleriyle davranışları birbirini tutmuyor; halk da şaşırdı.
Haftanın bir iki günü; oturduğu koltuğa yakışmayan, bir türlü ayrılamadığı partisine toplamasını emrettiği kalabalıklara siyasal nutuklar atıyor.
Başbakan mıdır, cumhurbaşkanı?
Sağduyu sahibi olanlar, neyin nesi bu adam diye kafalarında oluşan soruya yanıt arıyor.
***
Başbakan mıdır hâlâ, yoksa halkın seçtiği cumhurbaşkanı mı; hani yumurtanın mı tavuktan, tavuğun mu yumurtadan çıktığına bir türlü karar veremeyenler gibi duraksama içindeler…
AKP’ye kimi zaman muhalif, çoğu olayda destekçi MHP, yumuşak bir üslupla RTE’ye artık yurtiçinde geziler yapıp siyasal nutuklar atmaması yönünde ricacı…
Ana muhalefet ise 2015’te seçim zaferi kazanmayı düşleyerek mütedeyyin vatandaşların peşinde…
Amerika’nın son günlere dek resmen açıklayamadığı gerçeğin farkında değil. Türk askerini Kobani’ye göndererek, bu hükümetin yapamadığını yaparak, küskün Kürt oylarını tavlamaya uğraşıyor.
***
Oysa RTE, hem başbakan hem AKP genel başkanı hem de sorumsuz cumhurbaşkanı olarak gündemdeki her olayı meydan meydan sömürerek seçime hazırlanıyor.
Tabii Çankaya şemsiyesi altında, başbakan, parti başkanı, cumhurun başkanı olarak üç şapkalı RTE’nin anayasaya aykırı davranışlarına suskun kalan CHP; adeta yapacak bir şey yok diye bu durumu
kabul etmiş, sindirmiş bir parti izlenimi, bir görüntü veriyor.
RTE de meydanı boş bulmuş siyasal bir gladyatör edasıyla konuşmalarına daha ağır içerik veriyor, bir başbakan gibi konuşuyor, konuşuyor…
***
Türk askerini gönderme hevesi, ABD’yi mi, bizim Kürtleri memnun edeceğini sanarak mı, her nedense CHP’nin sorumluluğu kısıtlı yeni bir tezkere ile Kobani’ye Türk askeri göndererek kenti IŞİD’den kurtarma planı da…
… Geçen haftanın son günü çöktü.
İnanılması güç ama; Kobani’ye asker göndermeyi sağlarsa ABD ile hükümete bu konuda küskün bizim Kürtleri memmun edeceğini sanıyordu herhalde.
Ne var ki CHP’nin bu konudaki uluslararası alanda başarı içeren düşlerini beklemediği bir sırada, tam da yeni tezkere ile Kobani’ye asker göndermeyi önerdiği günlerde…
… ABD Dışişleri Bakanı John Kerry; CHP’nin başarı düşlerini kökünden yıkıveren bir açıklama yapmaz mı?
Kerry, Türkiye’nin koalisyonda görev aldığını, ancak….
… “Kesin olan bir şey varsa, aralarında Kürtlerin, Iraklıların, Suriyelilerin ve diğerlerinin olduğu farklı gruplar Türk askerini Kobani’de istemiyor” dedi.
***
Tabii Kerry’nin bu açıklamasında söyleyemediği bir başka gerçek daha var.
Suriye’deki, Irak’taki Kürtlerin; Türk askerini topraklarında istemedikleri resmen açıkladığı günden önceki süreçte; başta RTE, sonra devamı AD; hemen her gün IŞİD’den kaçan Kürtler dahil, daha önce topraklarımıza sığınan “Kürt ‘kardeşlerini’ bağrımıza basmanın kıvancı ve gururunu” sürekli açıkladılar.
Oysa bu hesapsız gururdu. Osmanlı’dan miras Türklerden ve Türk askerinden, dışımızdaki Kürtlerin, hatta Arapların nefreti; ABD’ye bir kez daha duyurmalarından sonra ve bu gerçeği Kerry’nin açıklamasıyla yüzümüze vuruldu.
Tam da Kobani’den bize sığınan 150 bin Suriyeli Kürt “kardeşlerini” hükümet konuklarımız diye topraklarımızda ağırlar ve…
… CHP’nin de Kobani’de IŞİD muhasarası altında kalan Kürtleri Türk askerinin kurtarmasını önerdiği sırada!
***
Enayilik uluslararası piyasada satışa çıkmış; bizdeki iktidar ile muhalefet baş müşteri.. kapmak için yarışıyorlar!
Cumhuriyet

 

CHP ‘Kürt Memed’i buldu’

7 Eylül de başka, 9 eylülde başka
                          sokak savaşları için enayi aranıyorken;
                 CHP ‘Kürt Memed’i buldu’
Son günlerde ortaya çıkan ‘Kobane’ olaylarında ölü sayısı 36 ya yükseldi.  Türkiye sınırının birkaç yüz metre ötesinde Ayn El Arab kenti çevresinde ABD Hava Kuvvetleri ile IŞID arasında süren sözümona savaşta bu kadar insan ölüp ölmediği ise bilinmiyor. Kobane’de devam ettiği ileri sürülen savaştan hiç bir bağımsız gazeteci haberi ve görüntüsü yok. Türkiye sınırından çıplak gözle görülen ABD uçaklarının attığı bomba görüntüleri dışında tüm Dünya medyası militanların kendi kameraları ile çekip gönderdiği ‘duvar deliklerinden gösteri atışı yapan’ PYD klaşnikovları. ABD Libya’da yürüttüğü ‘yol savaşları’ türünden bir modeli Irak ve Suriye’de de uygulama peşinde. Bombalama- Kaddafi(ya da IŞID) ordusunun geri çekilmesi- boşalan kasabaları muhalefet militanlarının işgal etmesi biçiminde.Ancak Kobani savaşı hakkında çok yoğun bir PR çalışması sürüyor. Aranan özellikle Suriye’de çok pahalıya patlayacak sokak savaşlarını sürdürecek ‘Kürt-Türk Memed’ görevi üstlenecek askeri birlikler. Türkiye’de ki son günlerin kargaşalığı içinde fazla dikkati çekmese de CHP lideri parlak bir çözüm yaratmış görünüyor; ‘Türk askeri Kobane’ye gitsin. IŞID’ı temizleyip geri dönsün.’
                        PKK nın ‘telaffuz edemediği’
CHP lideri Kılıçdaroğlu 9 Eylül günü yaptığı bu çıkış ile kamoyunu şaşkınlığa düşürdü. Zira Anamuhalefet Partisi Başkanı sadece iki gün önce 7 Eylül günü Hürriyet gazetesinden Murat Yetkin’e yaptığı açıklamada ‘Türk Ordusu Suriye olayının dışında kalmalıdır. Sanırım Ordu da böyle düşünüyor’ diyordu.Sadece bir hafta önce Suriye konusunda duvara toslayan AKP politikasını eleştiren ve ‘yabancı ülkede bize ait olmayan bir savaş için bir tek askerimizin kanını döktürmeye karşıyız’ diyen CHP yönetimi,şimdi Kobane için askerimizi ‘cehennemin tam ortasına’ yollama önerisinde bulunuyor. Üstelik ‘işi bitir dön diyerek’.
CHP nin biraz da ‘PR çalışması’ kokan bu önerisi son hafta içinde hergün Londra’da PKK-PYD gösteri-protestosu izleyen bizler için fazlaca yabancı değil. Bu protestolarda telaffuz edilmeye çalışılan şey aşağı yukarı aynı öneri. Kobane ve onun çok yakınındaki IŞID bölgesinde toplanan güçlerin tasfiye edilmesi ancak kapsamlı bir ‘düzenli birlik’ harekatı ile başarılabilir. Bu Türk ordusundan başka bir güç değil. PKK ve yandaşları bir yandan da Türkiye içinde isyan denemelerine girişip,Türk Bayrakları ve Atatürk posterleri yakmak ve Jandarma,Polis karakollarına baskınlar düzenlemekle meşgul bulundukları için konuşurken ‘CHP kadar pişkin’ davranamıyorlar.
                          Yabancı askere de karşı
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 9 Eylül günü Güneydoğu illerinden gelen il başkanları ile yaptığı toplantı sonrasında yaptığı Kobani açıklamasında ‘Türk askerine’ Kobani deki IŞID’ı temizle geri dön’ çağrısı yaparken ‘tezkere içinde yer alan yabancı askerlerin Türkiye üzerinden müdahalesine’ karşı çıkıyor. Hava üslerinin kullanımı ve özel operasyonlar dışında kara savaşına yabancı askerlerin değil Türk askerlerinin gönderilmesini istiyor. Türk ordusunun ‘git gel Konya6 saat’ türünden bir savaşa sürülmesi önerisinin fazla ciddiye alınmadığı Türk medyasında görülüyor. Ancak ‘askerlerini kara savaşına sokmayacakları konusunda kendi parlamentolarına söz veren ABD,İngiltere, Fransa gibi ülkelerin kamuoyunda hoş karşılanabilecek bir öneri Kılıçdaroğlu formülü.
Mahir Tan          LondraPosta-Londra

 

Ece Clarke, Paris Sergisi açılıyor

                 
 
                       
                         Ece Clarke;Paris Sergisi açılıyor
                    Londra-PARIS- NewYork
Londra’da yaşayan Türk sanatçı Ece Clarke’ın Parissergisi 16-26 Eylül tarihleri arasında açılıyor. Çağdaş resim ve heykel sanatının önemli temsilcilerinden biri olan Ece Clarke’ın  Fransa’da açılacak ilk sergisinde gravür ve iki-üç boyutlu 50 resim yer alıyor. 16 Ekim akşamı Paris’te açılışı yapılacak olan Ece Clarke sergisi, ünlü Pompidou Kültür Sarayının bulunduğu 24 Rue Beaubourg adresinde 10 gün boyunca uluslararası çağdaş resim izleyicilerine sunulacak.
Londra’da yaşayan Türk sanatçısı Ece Clarke 1986 yılından beri Türkiye, ABD, Singapur, Katar ve İngiltere’de çok sayıda çağdaş resim ve heykel sergisi gerçekleştirdi. Londra City and Guilds Art School da yüksel lisans eğitimi yapan Ece Clarke, 2010 yılında London Group adlı sanat gurubuna katıldı. 2011 yılında Grafik Sanatlar Birliği tarafından Derwent Ödülüne layık görüldü ve gravürleri Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi fuarında iki yıl üstüste sergilendi.
LondraPosta-Londra