CHP de Tasfiye yönetimi


                      CHP de Tasfiye yönetimi

  Seçim süreci başlarken CHP de Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi en belirgin yönüyle siyaset sahnesine yerleşiyor; Tasfiyecilik. Dersim tartışmaları bunu net olarak ortaya koydu.  Ayn El Arab’a Türk askerini gönderme gibi bir dizi dengesiz ve neye hizmet ettiği bellisiz politikaları gündeme taşıyan yönetim Kılıçdaroğlu’nun ‘Sezgin Beye’ yaptırdığı ‘Dersim Özürü’ ile geri dönülemez bir noktaya taşıyor partiyi. Artık CHP içinde görüş farklılıkları, guruplar,hizipler den değil, doğrudan doğruya bir ‘tasfiyecilik yönetimi’nden söz etmek gerekiyor. Ana Muhalefet partisi 2015 seçimlerine Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde başı çeken yardımcılık koltuklarını kapmış kişilerin önderliğinde ve şu anda mevcut parti çizgisini koruyarak girmesi halinde ortada ciddiye alınacak bir parti kalmayacağı açık olarak görünüyor. Önümüzdeki seçimde artık oy kaybeden bir partiden çok, yok olan bir partiden söz edilecektir. CHP hızla bir ‘tasfiye’ ye doğru sürükleniyor. CHP seçmeni asla ve asla ‘Dersim Özürü’ politikasına oy vermeyecek ve kitleler halinde parti saflarını terk edecektir.
                           O bir misyon adamı mı ?
CHP Genel Başkanı, CHP ye ‘çok anlamlı oranda’ oy kaybettirecek politikaları neden ısrarla gündeme taşıyor? Geçtiğimiz Ağustos ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde neden kazanamayacağı besbelli bir adayı partiye dayattı ? CHP nin üzerinde oturduğu temel ilkeler ile taban tabana zıt politikaları neden seçim süreci gibi kritik bir zamanda gündeme sürüyor?
Bu konuda rivayet muhtelif.. Bazıları Kılıçdaroğlu’nun ‘donanımsızlığına’ bağlıyor gelişmeleri. Genel Başkanlığı bir yol kazası sonucu cebinde bulan Kılıçdaroğlu’nun buna hazır olmadığı, her yıl değiştirdiği yönetim kadrolarının da yetersiz kalması sonucu ortaya çıkan yenilgiler dizisinin Genel Başkanı bir tür travmaya ittiği falan söyleniyor. Ana Muhalefet Partisi olarak Türk siyaset hayatında yer alan bir parti için çok ağır ancak yine de yetersiz bu görüşler. Çok kritik bir seçime 7 ay kala daha ciddi bir soru ile karşı karşıyayız ; Parti yönetimi Atatürkçülük,Laiklik, Cumhuriyetçilik, Ulusal Birlik konularında Türkiye’nin en hassas kesimi olan CHP seçmeninin anadilde eğitim,Dersim özürü, 6 Oku yeniden yorumlama gibi politikalara kesin olarak ‘hayır’ diyeceğini bilmiyor mu ? Kılıçdaroğlu bir yana, yıllardan beri politikanın içinde yer alan ancak kayda değer hiç bir başarıya imza atmamış, ikinci sınıf siyasetçilerden  oluşan CHP yönetimini sadece ‘naiflikten’ yargılamak aymazlık olarak kalıyor.
Peki, Kılıçdaroğlu yönetimi ‘parti içinde kalarak mücadele etme’ meraklısı milletvekilleri ile düzeceği ‘vitrin’ e mi güveniyor ?. Onların katkısıyla 2015 seçiminden ‘anlamlı oranda oy kaybetmeden’ paçayı kurtarma hesabı mı yapılan. Bu görüş, Anadolu Partisi Lideri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın Cumhurbaşkanı adayı seçimi sırasında söylediği ‘bu yanlış bile değil’ belirlemesi dışında kalıyor; Sadece ‘yanlış’ bu kez.. Zira CHP seçmeni Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin milletvekilliği vaadiyle partiye doldurduğu kişiliklere ‘vitrin içinde dağıtılsalar bile’ oy vermez. Hele hele seçmenin net bir alternatifi var iken.
Gerçek, çok daha acımasız. Birileri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisini ‘tasfiye’ etmek için görev başında. Genel Başkanlığı ele geçirişi konusunda görüşler ‘meraklı bir fırsatçının’ atılganlığından, ‘organize bir operasyona’ doğru evrilirken 2015 seçimi öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye giydirmeye çalıştığı gömleğe bu gözle bakmak gerekir ; Bu görüşleri CHP görüşü olarak sandığa taşımak partiyi yok etme girişimidir. Seçim sonrasında ortaya çıkacak yıkıntı üzerinde ‘kendi binalarını inşa etme’ hayali içinde olanlar büyük bir sürprizle karşılaşabilirler.
Mahir Tan               LondraPosta-Londra  
       

 

Ulusalcılara sopa gösterme açıklaması

                 
                
Ulusalcılara sopa gösterme açıklaması
 
                    Acemi’nin ‘Algı operasyonu’.
         KILIÇDAROĞLUPANİK HALİNDE
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun ‘Hürriyet’ gazetesi üzerinden yaptığı ‘ulusalcı vekillerimi uyarıyorum’açıklaması parti içindeki tartışmaların geldiği noktayı belli etmesi açısından önemli bir mesaj oldu. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasında önem taşıyan tek bölüm ise ‘AKP Derin Devleti, saray olayını gizlemek için Dersim olayını gündeme getirdiler’ belirlemesi oldu. Kemal Kılıçdaroğlu Hürriyet açıklaması ile ‘ulusalcı vekillere uyarı ve AKP derin devleti’ koruması altında ‘Dersim konusundaki görüşünü ortaya koymuş oldu. CHP Genel Başkanının Dersim konusundaki görüşünü açıklayabilmek için böyle bir yola sapması herşeyden önce parti içinde ‘Dersim özürü’ manevrasının ne kadar zavallı durumda olduğunu göstermesi bakımdan anlamlı. Hürriyet’te CHP haberlerinden sorumlu bir yazarın,gazete yönetimin ilk kademesinde olmayan kişilerle birlikte organize ettiği ‘derin açıklama’ nın Dersim hikayesi dışında ciddiye alınacak bir yanı da yok.  Haber, tamamen, Kılıçdaroğlu ve ekibinin önümüzdeki dönemde parti içi tartışmaları bastırabilmek için ‘derin devlet-MİT’ sopasını göstereceği ‘uyarısı’ndan başka hiç bir değer taşımıyor.
     Kılıçdaroğlu’nun ‘derin   açıklaması’ satır arasında
‘sen Başbakansın, ‘Varsa böyle bir şey araştıralım’ demişiz, AKP reddetmiş. Bu sorgulanmıyor, CHP tartışılıyor. Ancak birinin de çıkıp CHP’nin görüşlerini anlatması lazımdı, Sezgin Bey (Tanrıkulu) anlattı. Ben de bir konuşmamda ‘Tarih siyasetçilerin ders çıkarması gereken bir alandır, sıcak siyasetin konusu olmaz, istismar aracı değildir’ dedim’
CHP Genel Başkanı’nın ‘Dersim özürü’ savunması bu açıklamada satır aralarına böyle sıkıştırılmış. ‘birinin çıkıp CHP nin görüşlerini anlatması lazımdı. Sezgin Bey anlattı.’ Kılıçdaroğlu’nun ileride gelecek tepkiyi ‘Sezgin Beyin’ üzerine kanalize etmek için kullandığı bu yöntem, Hürriyet adına ‘çanak sorularla’ röportaj yapan gazetecileri de hiç rahatsız etmiyor. Kimse ‘Siz Derin Devlet saray konusunu değiştirmek için Dersim’i çıkardı dediniz. Ama ‘Dersim Özürü’nü ortaya atan ‘Sezgin Bey’ oldu. Bu ne demek’? diye sormuyor.  Yine bu gazeteciler ‘MİT diyorsunuz, elinizde hangi kanıtlar var’? diye sormuyor. ‘Davutoğlu ve Erdoğan’ın  sizin partinizden yapılan açıklamaları görmek için MİT raporuna mı ihtiyaçları var’? diye de sormuyor. Umarız bu soruları ‘kendilerine ulusalcı diyen ve CHP nin batık gemisinde dibe vurmak için bekleyen vekiller sorarlar Genel Başkanlarına.  
               ‘Alevilerin ve Kürtlerin Partisi’ algısı  
  MİT ve Derin Devlet’in bir bölümünün ‘CHP ile ilgili algı yaratmak için ayrıldığını ileri sürüyor Kemal Kılçdaroğlu. Muhtemelen seçim süreci içinde gelecek siyasi tartışmalardan sonra partisinin etki alanında kalacak seçmen kitlesinin etnik ve kültürel yapısını düşünerek böyle bir açıklama yapıyor Genel Başkan. Talihsizlik zaten burada. Ulusalcı dediği miletvekillerini partiden uzaklaştırmak için Ekmeleddin İhsanoğlu zelzelesinden sonra Parti yönetimine atadığı ‘Başkan yardımcıları ve sözcüler’ bu iki toplumsal yapı etrafında dolaşan ikinci dereceden politikacılardan oluşuyor. ‘Dersim Özürü’açıklamasını parti adına yapan Başkan yardımcısı ‘Sezgin Bey’ aynı zamanda iki ay önce HDP Başkanı Selahattin Demirtaş ile birlikte ABD ye giderek yine parti adına konuşan ‘Kobani’yi bombalayın’ ekibinde yer almadı mı ? Bir başka yardımcı Ercan Karakaş ‘El Cezire televizyonunda Kürt Devleti’nin savunmadı mı ? Kürt ‘Rudaw’ televizyonunda konuşan Konya Milletvekili Atilla Kart, Iraklılara aynı mesajları vermedi mi ?  ‘Algı’yı yaratan kim ?
Mahir Tan    LondraPosta-Londra

 

Hedefte İki Lider

             
 
                Hedefte iki lider
Anadolu Partisi kuruldu. Siyaset sahnesinin en genç aktörü kuruluşunu en zor tarihsel dilim içinde gerçekleştirdi. 2015 seçimlerine sadece 8 ay kala başlatılan hareketin, medyada görülen tepkilere bakıldığında hemen anlaşıldığı gibi, ‘umut’ kavramı ile içiçe geçmiş iki önemli lideri var ; Genel Başkan,Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Em. Amiral Türker Ertürk. Türkiye’nin geleceğinin belirleneceği 2015 seçimlerine kadar yaşayacağımız dönemde, halk ile zaten doğrudan teması bulunan bu iki siyasi kişilik, Anadolu Partisi kurulduktan sonra miting meydanlarının da en önemli figürleri olacaklardır. Bu nedenle partinin kuruluş gününden başlayarak Emine Ülker Tarhan ve Türker Ertürk ‘muhalefet medyasında’ eleştiri ve saldırı oklarının hedefi haline getirildiler. Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın üyesi olduğu CHP den istifa açıklaması gibi ‘siyasi ahlak’ açısından yol gösterici bir başka açıklama da Anadolu Partisi kurucularından Türker Ertürk’ten geldi ; ‘ Sadakat ülkemize ve halkımıza olur, partiye değil!’.     Türker Ertürk’ün ‘Niçin istifa ettim’ adlı yazısını aşğıda yayınlıyoruz.;    
               Niçin istifa ettim.
Geçtiğimiz salı (12 Kasım 2014)CHP üyeliğinden istifa ettim. Bir anlık kızgınlık sonrası öfke ile yapılan bir hareket değildi istifam. Adım adım, ya sabır diyerek geldim bu noktaya. Kolay değildi benim için! Çünkü İstiklal Madalyalı bir dedenin torunu, üç kuşaktan beri CHP’li bir ailenin çocuğuydum. Atatürk, İsmet Paşa, Kuvayı Milliye, 6 Ok ve çağdaşlaşmak için yapılan Devrimlerin hikayeleri ile büyüdüm.
Tam tamına dört yıl önce katılmıştım CHP’ye. Yaşamım boyunca siyasetçi olmak gibi bir idealim hiç olmamıştı. Gazetelerde köşe yazıları yazmak gibi bir hülyamda yoktu. Her ikisine de beni şartlar itti.
Emperyalizm ülkemizi bölmek ve bölgede namütenahi bir şekilde taşeron olarak kullanmak istiyordu. Türkiye’de rejimi değiştirmeyi arzuluyordu. İşte bunun için Erdoğan ve arkadaşları bulundu, desteklendi ve iktidara getirildi. Ama yetmiyordu! İşte bu nedenle Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonlar yapıldı ve AKP’nin önü açıldı.
Üzerimizde üniforma varken bu kumpaslara direndik, kontrolümüzde bulunan kedilerimizi bile bunlara teslim etmedik. 
Ama komutanlarımızın bir kısmı problemi anlamamıştı diğer kısmı da cesaretle savaşamıyorlardı. Artık hukuken verilebilecek mücadele yoktu. İstifa ederek mücadelemi siyasi alana kaydırdım ve gazetelerde köşe yazıları yazmaya başladım.
Sorun KK ve yakın çevresi
Biz bu işe başladığımızda ve olayların kumpas olduğunu anlattığımızda arkasında örgüt desteği olmadan bu konuları yazan, çizen ve televizyonlarda bahseden başka bir Allah’ın kulu yoktu!
Birçok partiden teklif gelmesine rağmen CHP’ye girdim. Çünkü CHP Atatürk’ün partisiydi ve Cumhuriyetimizden bile eskiydi. CHP ile aramızda aklın ötesinde duygusal bir bağ vardı!
CHP’nin benim kafamda canlandırdığım parti olmadığını her geçen gün daha fazla görmeye başladım. Çünkü emperyalizm ülkemize yönelik projelerini gerçekleştirmek için CHP’ye ihtiyacı vardı. CHP, AKP’nin önünü kesmemeli hatta ona benzemeliydi. Kaset operasyonu yapıldı ve CHP dönüştürülmeye başlandı.
Bugün CHP bölücülerin, Atatürk düşmanlarının, Cemaatçilerin, “Açılımcıların”, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine düşmanlık edenlerin yönetimde etkin olduğu bir parti haline gelmiştir. CHP’nin tabanında ve örgütünde sorun yoktur. Sorun CHP’nin yönetimine operasyonla gelen Kemal Kılıçdaroğlu (KK) ve yakın çevresidir.
Ahlaki ve etik bulmam!
“İstifa etmeseydin, kalıp mücadele etseydin” diyenler var! Daha nasıl mücadele edelim! Milletvekilli adaylığı, İl Başkanlığı adaylığı ve mücadelesi, sayısız televizyon ve radyo programları, 205 konferans, çok sayıda sohbet toplantısı, il, ilçe, kasaba köy ve yurtdışında Türklerin yoğun yaşadığı yerler olmak üzere toplam 55 bin km. dolaştık. Bugün YCHP haline gelen parti, işgal altındadır ve 2015 seçimlerinden önce yönetim değişikliğine yönelik verilebilecek mücadele yoktur.
Halkın önümüzdeki genel seçimlerde çıkış yoluna ve farklı seçeneğe ihtiyacı vardır. YCHP haline gelen bu parti halkın umudu ve seçeneği olmaktan çıkmıştır. Bir okurumun söylediği 
“Bugüne kadar Allah kahretsin diyerek oy vermiştim şimdi Allah belanızı versin diyerek oy vermeyeceğim” durumuna bende geldim. Bu CHP’ye 2015 Genel Seçimlerinde ben oy vermem. Oy vermediğim bir partiye üye olmaya devam etmeyi de etik bulmam.
Ayrıca dalavere çevrilerek kadın kotasından meclise sokulan ve mikro Laz milliyetçiliği yapan ve ulusalcıları kovma densizliği peşinde koşan adamın yönetici olduğu bir partiye oy vermeyi ahlaki de görmem.
Değerlendirmelerime göre CHP’nin başında bulunan KK, partinin ilkelerine ve Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine karşı ihanet içinde olup AKP’nin yerine emperyalizmden rol talep etmektedir. Bu konuda delil çok! O, Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri ile barışık bir Tuncelili değil, travmalı bir Dersimlidir!
Sadakat ülkemize ve halkımıza olur partiye değil!
Saygılar sunarım.
LondraPosta-İstanbul

 

Şimdi herşey değişti

                    Şimdi herşey değişti
  
Bağımsız Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve arkadaşları ne gerekiyorsa onu yaptılar. Anadolu Partisi, Türkiye’nin siyaset sahnesine doğrudan ve en etkili biçimde müdahale edecek silahları Türk toplumunun eline en uygun zamanda verdi. Şimdi herşey değişti. Ne iktidar ne de muhalefet artık köpeksiz köyde değil. Bunun ilk işaretlerini Bağımsız Milletvekili Emine Ülker Tarhan üyesi olduğu Anamuhalefet Partisi CHP saflarından istifa ederken yaptığı açıklama ile vermişti. Tarhan ‘siyasetin ilkeler üzerinde yapılması gerektiği’ gibi temel bir kavramı Türk toplumuna bir kez daha hatırlattı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP nin artık temel ilkelerinden ayrıldığını açıklayan Emine Ülker Tarhan, bu değerlendirmesini doğal ve ahlaki sonuçlarına taşıyarak Anadolu Partisini kurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri olan 6 Ok’a sahip çıkan milyonlarca insanımız onu ve partisini ilk günden başlayarak destekleyecektir.
                 

Muhalefet’te şirketleşme ye son

Anadolu partisinin kuruluşu Türkiye’de laik,bağımsız,üniter rejimin tam bir umutsuzluk ortamına itildiği günlerin eseri oldu. Emine Ülker Tarhan’ın liderliğinde bir gurup yurtseverin gözü kara çıkışıyla yaratılan Anadolu Partisi öncelikle ‘umudun partisi’ olmakla yükümlüdür. Ülkeyi net bir bölünme ve gericilik ortamına adım adım sürükleyen bir iktidara karşı muhalefet hareketi olarak kurulan Anadolu Partisi açık olarak görülüyor ki, ilk ağızda bir meslek haline gelmiş olan ‘muhalefet particiliğine’ ağır bir darbe indirecektir. Türkiye’de bir kültürel blok olarak en güçlü kitle temeli olan Cumhuriyetçi halkın iktidar yolunu tıkayan ve milyonları ‘sürekli bir muhalefet oylayıcısı’ halinde tutmaya çalışan Ana Muhalefet Partisi, Anadolu güneşinin yakıcılığını en yakından hissedecek olan kesim olacaktır. Türkiye’nin en hayati meseleleri olan üniter devlet yapısı, laiklik ve çağdaş toplumsal yaşam mücadelesinde halka net ve açık bir muhalefet alternatifi sunacak olan Emine Ülker Tarhan ve arkadaşları ‘kazanmaya cesaret edenlerdir’. Onları sadece desteklemek yetmez. Kol kola yürümeliyiz.
Mahir Tan          LondraPosta- Ankara      

Herşeyi değiştirecek bir 10 kasım

       
 
           Herşeyi değiştirecek bir 10 kasım
2014 yılı 10 kasım tarihi geçmiştekilerden çok daha farklı. Bu fark önümüzdeki hafta içinde net olarak Türk siyaset sahnesinde ortaya çıkıyor; Türk toplumu için hüzün ve acı demek olan 10 kasım, bu yıl yanına bir de ‘umut’ ekliyor. Bu Atatürkçü,Cumhuriyetçi, laik, halkçı ve ulusal bir siyasi parti. Bu hafta içinde kuruluş açıklaması beklenen siyasi partinin lideri, beklendiği gibi Ankara Bağımsız Milletvekili Emine Ülker Tarhan.. Türk toplumunun yüzyıl dolmadan kendi içinden yarattığı ikinci büyük atılım gerçekleşmek üzere.
                  Bir tarihsel zorunlululuk
Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca geçmek zorunda kaldığı tüm virajlardan en tehlikelisi önümüzdeki 2015 seçimleri. İktidar yapısı ve hazırlandığı karşı-devrimci girişimler, giderek netleşen bir bölücülük programı ve ortaçağa doğru hızla yol alan bir toplumsal yapı bu seçimden sonra bir Anayasa değişikliği ile Cumhuriyete kesin ve öldürücü darbeyi vurmaya hazırlanıyor. İktidar ve Ana muhalefet arasındaki ince çizginin iyice belirsizleştiği, uluslararası ve ulusal karakterde savaş ve kaos ortamının giderek yaklaştığı politik şartların ortaya çıkardığı bir zorunluluktan doğuyor kurulacak olan yeni parti. Öncülerin ve ulusal liderlerin ortaya çıkmaları ve tarihsel akış yönününü değiştirmeleri gereken zaman.. Türk toplumunun gelişmiş,eğitimli ve çağdaş milyonlarca üyesinin talebine cevap veren bu öncüler, önümüzdeki birkaç ay içinde çok zor bir görevi yerine getirerek 2015 genel seçimlerine hazır Atatürkçü bir  muhalefet partisini kurmak, geliştirmek ve halkın en güçlü silahı haline getirmek zorundalar. Ankara Bağımsız Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve bazılarını yakından tanıdığımız kurucu-öncü arkadaşları şimdiden halkın güvenine sahipler. Yolunuz açık olsun..   
Mahir Tan            LondraPosta-Londra  
 
              

Türker Ertürk’ten yeni parti mesajı

               
                   
                           Türker Ertürk’ten yeni parti mesajı
                ‘CHP dış operasyon yemiş bir parti’
İstanbul, Kadıköy Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 1 haftalık ‘Atatürk Etkinlikleri’ Programı sürüyor. 8 Kasım gecesi Kadıköydeki Barış Manço Kültür Merkezi’nde konuşan Em. Amiral Türker Ertürk, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye için önemini anlatırken ‘Mustafa Kemal,Türkiye demektir. O Türkiye’nin geri ve parçalanmış Müslüman Dünya’sından farkını anlatan tek örnektir.’ dedi. Türkiye’nin laik, çağdaş ve bağımsız tek Müslüman ülkesi olarak varlığını 91 yıldır sürdürürken, Atatürk’ün devrim ilkelerine dayandığını belirterek, ‘şimdi geldiğimiz noktada, çağdaş ve laik bir ülke olarak yaşamak istiyorsak, yeni ve tüm halkı kucaklayacak bir siyasi yapı kurmak zorundayız’ dedi. Emperyalizm ve ABD nin ‘zayıfladığı,güç kaybettiği’ düşüncelerine karşı çıkan Türker Ertürk, ‘ABD Orta-Doğu’da istediği herşeyi gerçekleştiriyor adım adım. Haklılar değil,güçlüler kazanıyor’ dedi. Önümüzdeki dönemin en önemli görevinin Türkiye’nin ABD ve Batı Emperyalist güçlerinin bağımsız,laik ve üniter Türkiye’yi parçalama ve bir Orta-Doğu ülkesine dönüştürme girişimine dur demek oloduğunu kaydeden Ertürk, ‘ya elimiz, taşın altına sokarız yada yok oluruz’ dedi.
Türker Ertürk’e Atatürkçü Düşünce Derneği’nden ödül
 
                            Sandıktan başka yol yok
Türkiye’de Atatürk Cumhuriyeti’nin yaşatmak, çağdaş ve laik bir ülke olarak var olmak için tek yolun demokratik yoldan mücadele ederek halkı seçimlerde sandık başında zafere götürmek olduğunu söyleyen Ertürk,’bunun dışında başka bir yol olduğunu ileri sürmek halkı hayallerle uyutmak ve emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmektir.’ dedi. İzleyicilerden gelen sorular üzerine 2015 seçimlerinde izlenmesi gereken yol konusunda düşüncelerini açıklayan Em. Amiral Ertürk; ‘CHP de kaset operasyonu ile sadece gidecek olan lider değil, gelecek olan Genel Başkan da dizayn edildi. CHP de şimdi yaşananlar daha 2007 yılında CIA think-tank larında açıklandı. Partiyi tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi net bir yenilgi ve tasfiyeye sürüklüyorlar. Yapılacak olan şey yeni ve tüm halkı kucaklayacak güçlü bir siyasi parti yaratmaktır. Biz de bu çabanın içindeyiz’ dedi.
Mahir Tan      LondraPosta-Londra       
   

‘Baykal tezgahı, iki yıl önceden biliniyordu’

                            ‘Baykal tezgahı, iki yıl önceden biliniyordu’
        ‘Hem iktidara hem muhalefete operasyon’
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (ITDF) tarafından düzenlenen Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri için Londra’ya gelen  eski büyükelçi ve CHP nin deneyimli dış politika uzmanlarından Onur Öymen, 2 Kasım günü yapilan “Ortadoğu’daki gelişmeler ve Türkiye’ adlı bir konferansta konuştu. İTDF Başkanı Jale Özer tarafından sunulan ve gazeteci-program yapımcısı Turan Erdemgil tarafından yönelendirilen konferansta deneyimli diplomat Onur Öymen ‘Türkiye’nin Ortadoğu daki politikaları ve bunların iç politikaya yansıması alanında önemli bilgiler içeren açıklamalar yaptı. Konuşmasında ağırlıklı olarak Türkiye’nin değişen dış politika ‘tercihlerine’ değinen Onur Öymen sözlerini ABD ve Dünya medyasında yer alan ve bir bölümü ilk kez yapılan açıklamalarla destekleyerek Londra’da  son dönemin önemli politik olaylarından birine imza attı.

ITDF  Başkanı Jale Özer
             
 
                               ‘Kürt Devleti ikinci İsrail girişimidir.’
CHP eski Başkan yardımcısı ve dış politika sözcüsü Onur Öymen, Ortadoğu’daki son olaylara değinirken ABD ve Batı Medyasının bölgede ‘ikinci bir İsrail’ anlamına gelecek bir Kürt Devleti kuruluşu için ‘toplumsal zemin yaratma’ propagandası içinde olduğunu ileri sürdü. Batı medyasında yürütülen ve Türkiye içinde de bir gurup medya ve siyasi parti organı tarafından desteklenen Kürt Devleti hazırlıklarının ABD ve İsrail destekli olduğunu belirten Öymen, Dünya’nın önemli gazete ve think tank yayın organları içinde bu girişimi desteklemeyen yazar ve politikacı bulunmadığna dikkat çekti. Türkiye’nin AKP hükümeti döneminde artık stratejik yönelimini AB ve Avrasya tarafından çekerek  Ortadoğu’ya çevirdiğini söyleyen Öymen,’AKP yönetimi Ortadoğu’da Şii hilaline karşı Türkiye-Suriye-Gazze-Mısır üzerinden bir Müslüman Kardeşler hattını hedeflemektedir’ dedi.
 
konferansı gazeteci-program yapımcısı Turan Erdemgil yönetti.
 
               
                          ‘2008 yılında Baykal’a tezgah yazıldı’
2 kasım günü yapılan İTDF konferansındaki konuşmasında  Cumhuriyet ve Laiklik ilişkisine ağırlık veren Öymen ‘Arap toplumları ile bizim Cumhuriyeti’miz arasındaki fark laikliktir. Şimdi AKP bu farkı ortadan kaldırıp bizi bir ortadoğu devletine döndürmeye çalışıyor’ dedi.Müslüman ülkelerde ABD ve Batı’nın tercihinin ‘Müslüman Kardeşler’ tarafından temsil edilen
ılımlı islam olduğuna dikkat çeken Öymen, ‘bunun sömürü ve dış baskıyı en kolay ve ucuz biçimde sürdürmenin yolu’ olduğunu söyledi. İzleyicilerden gelen soruları cevaplayan Onur Öymen, eski yöneticilerinden olduğu CHP ile ilgili bir soruyu cevaplarken ‘Emperyalist tezgah ve oyunlarının sadece İktidarları yönlendirmek için değil, muhalefet partilerini de kontrol altına almak için yapıldığına’ değindi. Bazı Wikileaks yayınlarına ve ABD medyasında yer alan açıklamalara –kaynak belirterek- işaret eden Öymen, ‘CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın istifasına neden olan tezgahın olaydan tam iki yıl önce açıklandığını’ kaydetti. Bu olaydan sonra CHP nin sadece Genel Başkanı değil, yönetim kademesinin % 80 inin değiştiğini ve şu anda görülen  YCHP nin ortaya çıktığına değinen Öymen, ‘ancak Mustafa Kemal Atatürk bu Cumhuriyet’in temellerini o denli güçlü olarak atmıştır ki tüm İktidar ve muhalefet tezgahları onu yıkmaya yetmemektedir’  dedi.
Mahir Tan    LondraPosta-Londra 
                 

Dünya’nın en uzun ömürlü demokratik rejimi

         
 
                 ‘Dünya’nın en uzun ömürlü demokratik rejimi’

Onur Öymen- ITDF Başkanı Jale Özer

 

 
 

Türkiye’nin 91. yaşgünü kutlu olsun

İngiliz İşçi Partisi milletvekili John Ryan, İTDF nin organize ettiği ’29 Ekim Bayramı Balosunda konuşmasına böyle başladı. Türkiye, çağdaş yaşama 29 Ekim 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet ile açmıştır.
İTDF (İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu) tarafından yapılan gelenekselleşmiş Cumhuriyet Bayramı Balolarından biri daha 31 Ekim gecesi yüzlerce Atatatürk ve Cumhuriyet aşığının katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye’den eski büyükelçi ve milletvekili, CHP nin en önemli dışpolitika uzmanlarından Onur Öymen’in yer aldığı ve bir konuşma yaptığı balonun davetlileri arasında İngiliz  İşçi Partisi milletvekilleri John Ryan ve Andy Love ve Irak Türkmen Cephesi İngiltere Temsilcisi Sündüs Abbbas katılımcılar arasındaydılar. İTDF ve İADD  Başkanı Jale Özer’in konuşması ile açılan baloda, Onur Öymen, John Ryan, Andy Love, ‘Cumhuriyet’in Türkiye’nin çağdaş ve bağımsız bir ülke olarak modern ülkeler arasına katılmasını sağlayan,Mustafa Kemal Atatatürk’ün yarattığı en büyük devrim’ olduğunu vurguladılar.

İngiliz İşçi Partisi Milletvekili Andy Love
             
 
Milletvekili John Ryan
 
 
                         ‘Tek Laik ve Müslüman ülke’
İTDF Başkanı Jale Özer, Cumhuriyet Balosu’nun ilk konuşmasını yaparken,’Cumhuriyet’in kurduğu bağımsız Türkiye’nin 1.5 milyarlık Müslüman ülkeler için tek laik ülke olarak 91 yıldan beri varlığını sürdürdüğüne’ di,kkat çekti. Bugün Orta-Doğu ve Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu kan ve ateş çemberine bakıldığında Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal’in ‘Yurtta sulh,Cihanda Sulh’ ilkesinin değerinin daha fazla anlaşıldığını vurgulayan Özer, ‘Cumhuriyet’in sadece Türkiye’nin değil çağdaş ve moderrn Dünya’nın da bölgedeki önemli bir kazanımı’ olduğunu ifade etti.
Onur Öymen, Irak Türkmen Cephesi Temsilcisi Sündüs Abbas
Ressam Ece Clark, Onur Öymen den Cumhuriyet Ödülü aldı
 
            ‘91 Yıldır yaşayan tek Cumhuriyet’
ITDF Cumhuriyet Balosunun ikinci konuşmacısı deneyimli diplomat Onur Öymen, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin aralarında ingiltere,Fransa, Almanya gibi modern ülkelerinin bulunduğu Batı demokrasileri içinde en uzun ömürlü demokrasi rejimini yarattığını’ söyledi. 91 Yaşına varan Cumhuriyetimizin temel ilkesinin laiklik olduğuna dikkat çeken Onur Öymen, ‘bugünkü Dünya’da savaşlara, ırk ve mezhep kavgalarına bakıldığında laiklik ilkesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar’dedi.  
Mahir Tan         LondraPosta-Londra   

Bombalar Altında Slogan Savaşları

            
 
           
                   ‘Bıjı Obama ve Allahuekber’ aynı cephede mi ?
               Bombalar altinda slogan savaşları
Dünya’da son 15 yılda yeni bir savaş ve politika kültürü yerleşti. ABD bombardmanları ile yıkılan ve yeniden kurulan ülkeler.ABD hava saldırıları ve yarattıkları sonuçları yerinde  izlemiş biri bu kültürü daha açık görebiliyor.
Hemen hepsinin halkının Müslümanlardan oluştuğu bir dizi ülkede ABD, NATO ve İsrail bayraklı uçakların attıkları 1-2 ton arasında değişen akıllı bombalardan sonra duyulan sesler ve halktan yükselen sloganlar her zaman değişti ; Bağdat’a atılan her bombadan sonra camilerden ezan sesi yükselirdi. Beyrut halkı bombalardan sonra İsrail aleyhine sloganlar atardı. Libya’da Kaddafi ordusuna atılan her bomba, aşağıdaki ayaklanmacı guruplar tarafından ‘Allahu Ekber’ nidalarıyla karşılandı. Şimdi Suriye ve Irak’ta ‘allahu ekber’ değil, ‘Bıjı Obama’ sloganları bombalardan sonraki sessizliği bozuyor. İlk kez Kobane’de ortaya çıkın bir sonuç ise ABD Bombaları Kürtler Tarafından ‘Bıjı Obama’, aynı saflardaki ÖSO taraftarları içinde ‘Allahuekber’ ile karşılanıyor olması. Türkiye sınırından bir tv filmi gibi Kobane’yi seyreden izleyiciler de Obama’ya şükranlarını gönderiyor atılan her bombadan sonra. 15 yıldan beri yukarıdan atılan bombaların çapı ve uçakların bayrakları değişmiyor, ancak aşağıda çok şey var değişen. Yaklaşık yarım yüzyıl kendi ölçüleri içinde yaşamış ülkeler bu bombalardan sonra, paramparça oluyor ve sonu görünmez bir kargaşa ortamına mahkum ediliyor. Irak, Suriye, Lübnan ve Libya,Yemen bu kargaşanın içinde debelenen ülkeler. Sırada kim var. Şimdilik bilinmiyor.
                        Akrabalara yardım kültürü
Kobane olayları Irak ve Suriye deki çatışma ve sürtüşme ortamına yeni boyutlar ekledi. Savaş ve  kargaşa artık  Türkiye’nin Suriye-Irak sınırlarına yakın bölgelerini kesinlikle politik olarak içine çekmek üzere. Son günlerde yaşanan bir ilginç gelişme bunu iyice derinleştirebilir; Suriye Dışişleri Bakanlığı adına yapılan bir açıklamada ‘Kobane bölgesine Kuzey Irak’tan Türkiye üzerinden geçerek Peşmerge ve ağır silah gönderilmesi’ destekleniyor. Suriye devleti ‘Kürtler kardeşlerine destek olmalıdırlar’ diyor resmi açıklamasında. Öyleki IŞID’a karşı Kobane’ye Halep çevresinden gönderilen,3 Yıldan beri Suriye ile savaşan ÖSO militanları bile Esad yönetimini rahatsız etmiş görünmüyor. Suriye’den başka Türkiye’den de  Kuzey Irak, Güneydoğu Türkiye ve Kuzeybatı Suriye üçgeninde olup bitenler hakkında iktidar ve muhalefet çevrelerinden şaşırtıcı açıklamalar yapılıyor son dönemde. Açıklamalar üç ülke topraklarında yaşayan Kürt toplumlarının ‘akraba’ niteliği üzerinde yoğunlaşıyor.
Akrabalık ilişkilerine dayanarak Suriye devleti ,Türkiye’de iktidar ve anamuhalefet çevrelerine dayanarak verilen örtülü destek altında ‘birleşen ve önemli bir askeri güç haline gelen’ Kürt toplumları nın bu ‘dayanışma’sının yalnızca Kobane ile sınırlı kalacağını düşünmek saflık olur. Dayanışma ve destek sadece Türkiye’den Kobane’ye doğru tek yönlü bir trafik izlemeyecektir. Önümüzde çok hareketlli günler boyunca tartışılacak olan ‘Kürt açılımı’ projelerinin bir noktada tıkanması durumunda ‘akrabalar arasındaki dayanışma kültürü’ bu kez bizi çok yakından ilgilendiren bir ortamı yaratacaktır. Geçtiğimiz hafta Kuzey Irak’ın Dohuk kentinde  Türkiye’li, Suriye’li ve Kuzey Irak’lı Kürt örgütleri arasında Amerika’lı stratejist ve askerlerinde katılımıyla imzalanan ‘dayanışma ve birlik’ anlaşması  Türkiyede  pek muhtemel gelişmelerin habercisi olarak kabul edilmelidir.
Eğer tepemize yağan bombaların altında bizde ‘slogan’ savaşlarına katılmak istemiyorsak, gözümüzün önünde atılan adımları daha dikkatli değerlendirmeliyiz.
Mahir Tan           LondraPosta- Londra 

Bugün Muhalefet etmezseniz ne zaman muhalefet edeceksiniz ?



ADD Genel Merkezince Bugün kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri öncesi anlamlı uyarılar içeren bir basın açıklaması yapıldı. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın 29 Ekşm açıklamasını yayınlıyoruz.
“Ülke yangın yerine dönmüşken muhalefet yapılmayacaksa ne zaman yapılacaktır”?
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL BAŞKANININ BASIN AÇIKLAMASI

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL BAŞKANININ BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye Cumhuriyeti bundan 91 yıl önce emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş savaşı sonucunda kuruldu.
Kanla, acıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlık, laiklik, çağdaşlık ve halk egemenliği üstünde yükseldi.

Tam 91 yıl sonra bugün, Siyasi iktidarın Cumhuriyet ilkelerinden hızla uzaklaşarak, Açılım ve çözüm süreci adı altında yürüttüğü politikalarının yakıcı etkisini somut olarak görüyoruz.
Ülkemiz söz konusu ay­rış­tı­rı­cı, et­nik ve mez­hep­sel te­mel­li po­li­ti­ka­la­r so­nu­cunda baş­kal­dı­rı/ayak­lan­ma pro­va­la­rı­nın sah­ne­ye ko­nul­du­ğu be­lir­siz­lik, gü­ven­siz­lik ve iç ça­tış­ma or­ta­mı­na sü­rük­len­miş­tir.
Çözüm süreci adı altında atılan her adım, ülkemizi bölünmeye bir adım daha yaklaştırmaktadır ve siyasi iktidar bu sözü verdiği için emperyalist çevrelerce desteklenmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerine siyasi davalarla kumpas kurulurken Habur’dan giren teröristlere çadırdan bozma mahkemeler kuran bu iktidardır.

Oslo’da terör örgütüyle gizli pazarlıklar yapan bu iktidardır.
Elbette Hakkari’de şehit düşen 3 askerimizin ve daha nice şehit ve gazilerimizin vebali bu iktidarın boynunadır.
Ayn el Ara­p’­ta ya­şa­nan­ları ba­ha­ne ede­rek üni­ter ya­pı­ya, Cum­hu­ri­ye­t’­e, ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne kar­şı bir ayak­lan­ma te­şeb­bü­sü, de­mok­ra­tik pro­tes­to hak­kı­nın çok öte­si­ne ge­çen sal­dı­rı ve te­rör ey­lem­le­ri
ka­bul edi­le­mez.Et­nik kal­kış­ma ve is­yan gi­ri­şi­mi­ne kar­şı ge­rek­li de­mok­ra­tik ku­ral­lar çer­çe­ve­sin­de ve hu­kuk­ içinde ge­rek­li ön­lem­le­rin alın­ma­sı ta­bi­idir ve ge­rek­li­dir.
Tür­ki­ye­’nin sı­nır­la­rı dı­şın­da­ki (Su­ri­ye) bir ba­tak­lı­ğa gir­me­sin­de hiç­bir mil­li çı­ka­r yok­tur. Tür­ki­ye­’nin yap­ma­sı ge­re­ken, yurt­ta barış, dünyada barış il­ke­si kap­sa­mın­da ön­ce iç ba­rı­şı sağ­la­mak ve ulu­sal bü­tün­lü­ğe, sı­nır­la­rın de­ğiş­mez­li­ği­ne ka­rar­lı­lık­la sa­hip çık­mak, baş­ka ül­ke­le­rin içiş­le­ri­ne ka­rış­ma­mak­tır.
Bu iktidar Türk bayraklarını haince yakan, Atatürk heykellerini yıkan, okulları tahrip
eden kafalarla pazarlık masasına oturup teröristlerle barış yapma senaryoları ile Türkiye’nin çok şeyler kaybetmesine neden olmuş ve halen daha olmaktadır.
Şu hal­de ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ay­rı­lık­la­rın de­ğil, or­tak de­ğer­le­rin ön pla­na çı­ka­rıl­ma­sı­dır.

Olayları önleyemeyen, daha doğrusu bahane eden hükümet, gazeteciler dahil herkesi tutuklatacak, yeni güvenlik paketi ile polis ve savcılara geniş yetkiler veren yeni yasalar hazırlanmaktadır.
Ülkede bunlar olurken muhalefet partileri, birleştirici, yapıcı, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan bir siyasi anlayış içinde olmak zorundadırlar.
Ülke yangın yerine dönmüşken muhalefet yapılmayacaksa ne zaman yapılacaktır?
Teröre şimdi karşı çıkılmayacaksa ne zaman çıkılacaktır?
Atatürk’e, bayrağa şimdi sahip çıkılmayacaksa ne zaman çıkılacaktır?

Gün Cum­hu­ri­ye­t’­in ku­ru­luş fel­se­fe­si­ne, mil­li bü­tün­lü­ğe, or­tak de­ğer­le­ri­mi­ze, de­mok­ra­tik, la­ik, üni­ter sos­yal hu­kuk dev­le­ti­ne ka­rar­lı­lık­la sa­hip çık­mak, da­ha çok hu­kuk ve de­mok­ra­si ta­lep et­me gü­nü­dür. Tüm bunları ulusal birliğimizi güçlendirerek başaracağız ve başarmak zorundayız.
GÜN, BİRLİK OLMA GÜNÜDÜR.
TANSEL ÇÖLAŞAN
ADD GENEL BAŞKANI

LondraPosta-Londra