Londra’da bir ‘Hoş Seda’

Türk Sanat Müziği ve kültürümüzü müzikseverlerle buluşturmak amacıyla Londra’da kurulan Hoş Seda, İngiltere’nin başketinde geçtiğimiz günlerde yemekli bir konser verdi.



Türk tarihini ve kültürümüzü müzik vasıtasıyla gelecek nesillere aktarmak ve bu bilinci yaygınlaştırmayı onurlu bir görev olarak kabul eden Hoş Seda, Şef Asım Çeliktürk yönetiminde çalışmalarını sürdürüyor. 

16 Ekim 2013 tarihinde kurulan Türk Sanat Müziği Korosu’nun bir diğer kuruluş amacı ve dileği ise; gerekli izinler alınmak şartıyla, aktif olarak yardım ve dayanışma faaliyetlerinde bulunmak ve bu amaçla yemekli toplantılar, konser, balo ve eğlenceli etkinlikler düzenlemek. 
İşçi Partisi Enfield North milletvekili adayı Joan Ryan ve LondraPosta’dan Aynur Yavuz
Koro, Şef Çeliktürk yönetiminde, deneyimli müzisyenlerle Türk Sanat Müziği, solfej ve enstürüman çalışmalarına her hafta aralıksız olarak devam ediyor. 
Şef Asım Çeliktürk

Konser öncesi kısa bir konuşma yapan Çeliktürk, birbirinden güzel Türk Sanat Müziği eserlerinin seslerinde hayat bulmasının, her seferinde kendilerini çok heyecanlandırdığını ifade ederek, ‘Bu sanata, tarihe ve kültüre sahip olduğumuz için gurur duyuyoruz’ dedi.
Kıbrıs Kanal T televizyonundan Ali Enginsoy ve eşi Ali Rıza Değirmencioğlu Okulu’ndan Meryem Enginsoy
Türk Sanat Müziği’nin en güzel örneklerinden parçaların sunulduğu geceye çok sayıda davetli katılarak, sanatımıza olan ilgi ve desteklerini gösterdiler.
LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 

195 günden beri nöbet tutuyorlar

                            

 Cumhuriyet’in zaferine kadar

                         
195 günden beri nöbet tutuyorlar
                                 
                                    
İstanbul’da ‘Bağdat Caddesi Forum’ adlı Cumhuriyet Gönüllüleri gurubu, tam 195 günden beri aralıksız olarak Özgürlük nöbeti tutuyor. Anadolu yakasında Bağdat Caddesi üzerindeki Göztepe Parkı’nda hergece toplanan yurttaşlar, saat 21.00-23.00 arasında düzenledikleri etkinlikte, Türkiye’de özgürlükler ve Cumhuriyet’e yönelen baskı rejimini protesto ediyor ve çözüm önerileri üretiyorlar. Göztepe-Suadiye, Caddebostan çevresinde yaşayan çok sayıda yurttaşın katıldığı Bağdat Caddesi Forum üyeleri arasında; doktor, öğretmen, işçi, işadamı, öğrenciler yer alıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda bazı politikacı, tarihçi ve bilim adamları ile birlikte, forum üyeleri ve çevre halkının yoğun bir biçimde katıldıkları konferanslar düzenleyen BCF, Tarihçi İlber Ortaylı, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Eski Deniz Harb Okulu Komutanı Türker Ertürk gibi politika sahnesinin ünlü kişiliklerine, Göztepe Parkı içinde kurdukları alanda konuşmalar yaptırdılar.

‘Halk hareketlerinin içindeyiz’


195 günden beri mücadele edenözgürlük direnişi bekçileri, aynı zamanda geçtiğimiz 2013 ve bu yıl içinde yer alan Gezi, 1 Mayıs gibi halk hareketlerinin içinde aktif olarak yer aldılar. İstanbul’da büyük yankılar uyandıran 1 Mayıs olaylarının ertesinde, 2 mayıs gecesi özgürlük nöbeti sırasında görüştüğümüz Bağdat Caddesi Forum’un kurucu ve üyeleri, ‘bu etkinliği tamamen kendi olanak ve inisyatifleri ile gerçekleştirdiklerini ve hiçbir parti ya da örgüte bağlı olmadıklarını’ vurguladılar. Aralıksız olarak 195 gün boyunca sürdürdükleri nöbet, saygı duruşu, konferanslar ve tartışma toplantılarının sonunda, bölgede giderek artan bir ilgi ile karşılaştıklarını ve çok sayıda yeni taraftarın aralarına katıldığı kaydeden BCF üyeleri, ‘Küçükyalı ve Göztepe’de de kendilerini örnek alan yeni forumlar kurulduğuna’ işaret ettiler. Her yaştan yurttaşımızın katıldığı forum çalışmalarının politik yönelimi; Cumhuriyet kazanımlarının korunması, özgürlüklerin savunulması ve geliştirilmesi ve halkın doğrudan yöntemlerle yönetimde yer alması hedeflerine yöneliyor. Geçtiğimiz 1 Mayıs olayları sırasında İstanbul yakasında yer alan protesto gösterilerine katılan ve coplanan, gazlanan bir gurup gencinde yer aldığı Forum üyeleri, önümüzdeki Haziran ayında geçen yılın Gezi olayları ve direnişinin yıldönümünde yeni etkinliklere imza atmaya hazırlanıyorlar.

Mahir Tan / LondraPosta / İstanbul


Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 

‘Mustafa Kemal’in 23 Nisan’ını kutladık!’

‘Londra’dan üye ve dostlarımızın, gençlerimizin sevgi ve özlemlerini Ata’mıza ilettik’ 

 

İADD Başkanı Jale Özer ve ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan 



İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği (İADD), Atatürkçü Düşünce Derneği Merkezi’nin (ADD) önderliğinde Anıtkabir’de buluşarak 23 Nisan’ı kutladı.

23 Nisan Anıtkabir’de çoşkuyla kutlandı

 

İADD Başkanı Jale Özer tören sonrası yaptığı açıklamada; ‘Dindar ve kindar gençlik yetiştirerek Atatürk devrimlerine karşı çıkan, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk ve yakın arkadaşlarına her fırsatta hakaret eden zihniyetin kutladığı 23 Nisan’ı değil, Osmanlı’nın küllerinden, çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratan Mustafa Kemal’in 23 Nisan’ını kutladık’ dedi.

Mesajımız Ata’mıza iletildi

‘Londra’dan üye ve dostlarımızın, gençlerimizin sevgi ve özlemlerini Ata’mıza ilettik’ sözleriyle açıklamasına devam eden Özer, ‘Bugün öğrencilerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” seslerinin çınlattığı Anitkabir’de; O’nun ilke devrimlerine, Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkacağımıza ve onun gösterdiği yol haritası doğrultusunda mücadelemizi tek bir ışık kalsak dahi sürdüreceğimize bir kez daha söz verdik’ mesajını verdi.
 
 
LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 

Kesin artık ‘Tatava’yı

Eleştirileri eleştirmek 

 

CHP’de seçim sonuçları ne gösterdi? 

 
30 Mart Belediye seçimlerinin üzerinden 22 gün geçmesine karşılık süregiden eleştirilere bakılırsa, birden fazla sonuca varmak gerekiyor. Kimine göre ’CHP adaylarda sağa kayarak kimliğini kaybetti’, bazılarına göre ‘Cemaat ile işbirliği yaptı ya da öyle göründü’, ‘örgüt sandıklara sahip çıkamadı’, ’Erdoğan seçimi genel seçim atmosferine soktu. CHP’de bu tezgaha geldi’… Ağırlıklı olarak dile getirilen eleştiriler bunlar. Bu sorulardan en ciddi olanı ve gerçeklere en uygun düşeni ‘Örgüt’ün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğluı’. Zira, bir yazara CHP kaynaklarından verildiği anlaşılan bilgilere göre; örgüte sandıkların sadece yarısından resmi bilgi gelmiş. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki üç seçim öncesinde üstüne basarak vurgulama yapmasına karşın ortaya böyle bir sorun çıkması, örgütte ciddi bir zaafiyet olduğunu gösteriyor.
 

Yüksek çıta ve sonuç

 
30 Mart 2014 Belediye seçimleri sonuçlanmasının üzerinde 22 gün geçti. CHP’ye yöneltilen eleştirilerin ardı kesilmiyor. 2000’li yıllarda yapılan seçimlerde en yüksek oy oranını tutturmasına karşılık, CHP yönetimi yine topun ağzında. ‘Kritik’ soruyu dillendirmeden sonucu etkilemeyen yan faktörler üzerinden CHP’ye karşı bir kampanya yürüyor. Oysa 30 Mart seçimlerinin ayırdedici özelliği, iktidar yapısındaki parçalanma nedeniyle ortaya çıkan yolsuzluklar fırtınası idi. Türkiye’de hiç bir iktidar, 30 Mart öncesinde olduğu kadar, büyük ve açık yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları ile karşı karşıya kalmadı. Bu suçlamalar ve temelli iddialar, 30 Mart seçimlerininde Anamuhalefet partisinde ‘Çıta’nın yükselmesine’ neden oldu. Yolsuzlukları seçim kampanyasının en önde gelen bölümü yapan Anamuhalefet partisinin, bu seçimde büyük bir sıçrama yapması ‘doğal bir gelişme’ olarak karşılanmalıydı. Oysa bu gerçekleşmedi. Anamuhalefet partisinin oyları geçmişteki oranını muhafaza ederken, hakkında onlarca yolsuzluk ve rüşvet suçlaması yapılan iktidar partisi, sonucu etkilemeyecek derecede bir oy kaybıyla badireyi atlattı. Seçim sonuçları, Türkiye’de olduğu kadar, Batı medyasında da sürpriz olarak karşılandı. Bu denli ağır suçlamalar altında kalan ve üstelik mevcut hukuk sistemini alt üst ederek bunları örtbas etmeye çalışan iktidarın, nasıl olup da seçimleri kazandığı hala bir sır olarak değerlendiriliyor.  
 

Halk ‘CHP kimliğini kaybetti’ diye mi Rüşvet’e oy verdi?

 
17 Aralık 2013’te başlayan ve 30 Mart 2014’e kadar devam eden politik süreç, Türkiye’de ve Türkiye’yi izleyen Dünya medyasında, AKP iktidarının gırtlağına kadar yolsuzluk ve rüşvete batmış bir yönetim yarattığını gösterdi. Açıklanan kasetler, dinlemeler ‘objektif olarak’ kanıtlanmış ve birbirini doğrulayan bir ‘zincirin’ varlığını ortaya koydu. Dört bakanı yolsuzluk ve rüşvet suçlaması nedeniyle istifa etmiş bir iktidar partisinin, seçim zaferi olarak tarihe geçti 30 Mart seçimleri. Şimdi, seçim değerlendirmelerinde, ana muhalefet partisini eleştirme ucuzluğundan yararlanan yazarlar ve bazıları CHP içinde yer alan Milletvekilleri, ‘bu gerçeği’ dile getirmek ve toplumdaki büyük sosyal değişiklikleri araştırmak yerine, ‘CHP’nin kimliğini’ sorguluyorlar. Yolsuzluklar suçlamasının merkezindeki AKP’ye oy veren %44 oranındaki seçmenin tercihlerini, ‘CHP’in sol kimliğinden uzaklaşması’ nedeniyle bu yönde kullandıkları gibi bir masala inanılmasını isteyenlerle dolu politik arena…
 
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 
                             
         
     

Şaibeli güvenlik şirketine işgal

Occupy G4S

İsrail işgali altındaki Filistin kurtuluş hareketini destekleyen yüzlerce protestocu, Dünyanın en büyük güvenlik şirketlerinden G4S’in Londra merkezini işgal etti. İsrail’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında hapishane işleten, yollarda kontrol yapan, soruşturma yürüten, özel polis ve asker çalıştıran G4S güvenlik şirketi, cezaevinde işkence ile adam öldürme, ırza tecavüz, ölüme sebebiyet verme gibi suçlardan defalarca soruşturmaya uğradı.

 
Filistin’in özgürlük mücadelesini destekleyen İngiliz ve yabancı protestocular, 17 Nisan günü yaptıkları protesto gösterisinde, Londra’da Victoria Street’te bulunan G4S merkez binasını işgal ettiler. Geçtiğimiz yıl işgal altındaki Filistin topraklarında tutuklanan ve G4S tarafından işletilen Al Jalame cezaevinde tutulan ‘Hares Boys’un işkence gördükleri iddiası nedeniyle gündeme gelen G4S şirketinin, birçok suçlamadan dolayı soruşturma altında olduğu bildirildi. 
17 Ekim Filistin Tutuklular Günü dolayısıyla, ‘İnternational Solidarity Campaign’ tarafından Dünya’nın birçok başkentinde düzenlenen protestoların Londra ayağında, çok sayıda protestocu şirket güvenlik elemanları ve polisin müdahalesine rağmen G4S binasını saatlerce işgal altında tuttular.
 

G4S İngilterede de soruşturma altında

Dünya’nın en büyük özel güvenlik şirketlerinden biri olan İngiliz-Danimarka şirketi G4S,  dünya çapında yaklaşık 650 bin eleman çalıştırıyor. İsrail’de siyasi tutukluların konulduğu birçok cezaevini işleten G4S, özel yetkilere sahip polis ve asker gücü kullanarak yollardaki kontrol noktalarında arama yapıyor.  İsrail’den sınırdışı kararı verilen Jimmy Mubenga adlı tutukluyu, kasten öldürme suçlamasıyla İngiltere’de hakkında ceza davası açılan G4S, İngiltere’de devlet kontratlarında yolsuzluk suçlamaları ile karşı karşıya. 
 
 
2003 yılında İngiltere’de cezaevlerinden şartlı tahliye olan tutuklulara takılan ‘elektronik bileklik’lerin sayısını fazla göstererek, devleti milyonlarca sterlin dolandırdığı açıklanan G4S’in Genel Müdürü Nick Buccles soruşturma üzerine istifa etmişti. Buccles’in istifası sonrası, bir şirket kurtarma operasyonu ile şirketin başına İngiliz Finans dünyasından getirilen 1.5 milyon sterlin maaşlı Ashley Almanza’nın, şirketin soruşturma altındaki hesaplarına karşın yönetime gelmesi İngiliz gazetelerinde eleştirildi. İsrail’de çok sayıda devlet kontratına imza atan şirketin bazı yöneticilerinin, İsrail dışına çıkmaları halinde uluslararası mahkemeler tarafından işkence, tecavüz ve öldürme suçlarından tutuklanma tehlikesi altında oldukları bildiriliyor.
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 
 

Snowden canlı yayında Putin’e sordu:

Siz de milyonlarca insanı dinliyor musunuz?

‘Sen bir istihbaratçısın. Ben de eski bir istihbaratçıyım. Bu nedenle, şu anda iki profesyonel olarak konuşuyoruz. Rusya’da telefon dinleme ve İnternet’ten kişileri izlemenin çok sıkı yasal prosedüre bağlı. Bu nedenle, yurttaşları kitlesel olarak izleme ve dinleme hiç bir zaman mümkün değil. Ayrıca, sen de biliyorsun ki biz bu konuda ABD’nin elindeki teknolojiye sahip değiliz’. 

Rusya’da siyasi mülteci olarak yaşayan, NSA (National Security Agency) çalışanı Edward Snowden, RT (Russian TV) tarafından gerçekleştirilen bir canlı yayında, Rusya Cumhuriyeti Başkanı Vladimir Putin ile karşılaştı. İlk kez TV ekranında görülen eski NSA görevlisi ABD vatandaşı Snowden, kısa bir açıklama yaparak konuştuğu Putin’e ‘Siz de ABD’nin yapğtığı gibi milyonlarca insanın telefon ve internet kayıtlarını dinleyip, bu bilgileri depoluyor musunuz?’ diye sordu.. RT’nin  Dünya’da canlı olarak 200 milyon kişinin izlediğini belirttiği programda Başkan Putin, Snowden’e verdiği cevapta ‘Sen bir istihbaratçısın. Ben de eski bir istihbaratçıyım. Bu nedenle, şu anda iki profesyonel olarak konuşuyoruz.’ dedi. Rusya’da telefon dinleme ve İnternet’ten kişileri izlemenin çok sıkı yasal prosedüre bağlı olduğunu söyleyen Putin, ‘bu nedenle, yurttaşları kitlesel olarak izleme ve dinlemenin hiç bir zaman mümkün olamayacağını’ vurguladı. Dinleme ve internet kayıtlarını zaptetmenin sadece mahkeme kararıyla, terörist ve mafya bağlantılı çete ve elemanlara karşı yapılacak özel operasyonlar için’ uygulandığını belirten Rusya Cumhurbaşkanı Putin, ’Ayrıca, sen de biliyorsun ki biz bu konuda ABD’nin elindeki teknolojiye sahip değiliz’ dedi.
 

4 saat canlı yayında

 
Rusya Başkanı Vladimir Putin, Moskova’dan yapılan RT canlı yayınında, Rusya içinden ve AB ülkelerinden gelen soruları cevapladı. 4 saat boyunca yayında kalan Putin’e gelen sorular; Ukrayna, Kırım gibi güncel konular olduğu kadar, Rusya içinden gelen günlük yaşama ilişkin konuları kapsıyordu. Başta Berlin olmak üzere, birçok AB kentinden gelen ‘Ukrayna’ya neden asker gönderdiniz?’ sorulara cevap veren Putin, ‘Biz ne Ukrayna’ya, ne de Kırım’a bir tek asker bile göndermedik. Bu tamamen saçmalık. Oradaki güçler tamamen yerli direnişçiler ve mahalli güvenlik örgütlerinin mensupları. ABD ve Batı elinde hiç bir kanıt olmadan konuşuyor. Bu konu daki suçlamaları Başkan Obama ile konuşurken de reddettim. Asker göndersek böyle mi olurdu?’ dedi.
 

Kırım Tatarları yeniden yurtlarına dönecek

Ukrayna’dan ayrılarak yaptıkları bir referendum ile Rusya Cumhuriyeti’ne bağlanan Kırım’ı ‘cesur hareketinden dolayı’ kutlayan Putin, bu ülkede yaşayan 300 bin Kırım Tatarı’nın yurtlarına dönmesine ilişkin bir yasa hazırlandığına dikkat çekti. Kırım Tatarları’nın geçmişe ilişkin iddialar nedeniyle ‘baskı gördüklerini’ ve ailelerin parçalandığını söyleyen Putin, ‘şimdi Kırım artık demokratik bir yönetime kavuştu. En kısa zamanda Kırım Tatarları’nın yeniden kendi topraklarına yerleştirilmesi gerçekleşecek’ dedi. 
 
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 
             

Bütün yetkilerimi kullanacağım

Erdoğan’ın ‘niyet mektubu’ 

Erdoğan’ın hayalini kurduğu yetkili Cumhurbaşkanı’nın temel dayanaklarından biri olacak MİT yasası görüşülürken, BDP milletvekili Sakık ‘Hakan Fidan’ı desteklediklerini açıkladı. Aynı partinin Başkanı, ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘anlaşırsak’ Erdoğan’ı destekleriz’ açıklamasını geçtiğimiz günlerde yapmıştı.


Kuzey Irak Başkanı Barzani’nin 15 Nisan günü yaptığı bir açıklamada da, ‘açılımın sonuna vardırılması durumunda Öcalan’ın serbest bırakılacağını’ vurgulaması, Erdoğan cumhurbaşkanlığına verilen desteğin bir işareti oldu. 


Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, ‘yetkilerini sonuna kadar kullanacağını’ açıkladı. Bu yetkilerin neleri içerdiği ise mevcut Anayasa’da yazılı olanlarla sınırlı değil.  

 
                            
                                                                        
Medya’da CHP’yi eleştirme ucuzluğu uzatmalı olarak devam ederken, Cumhurbaşkanlığı seçiminin günlerine girildi bile. Bunu öncelikle Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağını’ ilan ettiği AKP Milletvekilleri toplantısında açıkladı. Erdoğan bu konuşma ile, Türkiye ve Dünya’da siyasi gelişmeleri izleyen yorumculara ve strateji yazarlarına ‘Türkiye’de ne olacağını da açıklıyor’. Kısaca, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, ‘yetkilerini sonuna kadar kullanacağını’ açıklayan bir aday var Türkiye’de. Bu yetkilerin neleri içerdiği ise mevcut Anayasa’da yazılı olanlarla sınırlı değil. Erdoğan’ın Başbakan olarak kullandığı ‘yetkiler’de öyleydi. Erdoğan, Başbakan olarak; yürütme, yasama ve yargının başı olarak hareket ederken, 2014 Ağustos ayından sonra bu otoriteyi Çankaya’ya taşıyacağını ileri sürüyor. Başbakan’ın ‘bu tür’ bir Cumhurbaşkanlığı için, iki seçim daha kazanması gerektiğini bilerek konuştuğu açık olarak ortada. Önce Ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi, daha sonra onunla uyum içinde hareket edebilecek, Parlamento’yu belirleyecek olan 2015 yılındaki genel seçim.
 

İlk seçim dikta+otonomi hakkında

 
30 Mart belediye seçimleri, ortaya net olarak bir siyasi eğilim tablosu çıkardı. Başbakan Erdoğan, yaklaşık olarak % 43-44 bandında bulunuyor kişisel desteği açısından. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı yarışına girecek olan Erdoğan, %50’yi aşacak potansiyeli bir yerlerde görmeden yola çıkamaz. Güneydoğu’da mevcut olan % 6-7 arasındaki etnik oylar, Erdoğan’ın ‘olmazsa olmaz’ını oluşturuyor. Zira, Başbakan’ın 16 nisan günü AKP milletvekilleri ile yaptığı toplantıda açıkladığı tür bir ‘cumhurbaşkanı’nın başka bir ‘müşterisi’ yok AKP dışında. Aynı günlerde AKP yanında, BDP milletvekilleri de sarfettikleri mesai de benzer mesajlar verdiler. Tayyip Erdoğan’ın hayalini kurduğu yetkili Cumhurbaşkanı’nın temel dayanaklarından biri olacak önemli yasalardan biri olan MİT yasası görüşülürken, BDP milletvekili Sakık ‘Hakan Fidan’ı desteklediklerini açıkladı. Aynı partinin Başkanı, ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘anlaşırsak’ Erdoğan’ı destekleriz’ açıklamasını geçtiğimiz günlerde yapmıştı. Başbakan’ın adaylık mesajlarına bakarak, Türkiye kamuoyuna açıklanmayan ‘bu anlaşmanın yapılmış olduğunu’ kabuletmek gerekir. Kuzey Irak Başkanı Barzani’nin 15 Nisan günü yaptığı bir açıklamada da, ‘açılımın sonuna vardırılması durumunda Öcalan’ın serbest bırakılacağını’ vurgulaması, Erdoğan cumhurbaşkanlığına verilen desteğin bir işareti oldu. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilebilmesinin temel dayanağını oluşturacak etnik destek, ‘Türkiye’nin geleceği ile ilgili hiç bir endişe yaşamayan’ BDP’den gelecek gibi görünüyor.
 

Ağustos, Ulusal Birlik Seçimi              

 
Türkiye için kader seçimi yaklaşırken, Muhalefet adayının siyasi kimliği hala netleşmiş değil.  Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü ve parlamenter demokrasi talebini temsil edecek adayın, net olarak 3 aylık bir çalışma süresi olacaktır. Bu aday, öncelikle halk oylaması ile belirlenecek adaylar arasından, iki büyük muhalefet partisi tarafından ‘ilk turdan itibaren’ desteklenecek siyasi kişilik olmak zorundadır. Muhalefet’in Cumhurbaşkanlığı seçiminde, aday belirlemek kadar önemli bir görevi de ‘seçim stratejisini’ belirlemektir. Bu strateji, seçimin yaşanacağı atmosferi iyi değerlendiren, Ulusal Devlet ve Parlamenter demokrasi esaslarını savunan bir stareteji olmalıdır. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı hayalini süsleyen etnik oylar, aynı zamanda onun sonunu getirecek olan kitlesel oy kaybının da nedeni olabilir. ‘Her kesimden oy alacak aday’ belirlemek, Muhalefet ve özellikle ana muhalefet partisinde tehlikeli bir kumar olarak gündeme getiriliyor. ‘Bütün kesimlerden’ oy alamazsınız. Sözünü ettiğiniz ‘kesimler’ zaten ‘ihsas-ı rey’ de bulunmuşlardır. Alabileceğiniz oylar Türk toplumunun oylarıdır. Cumhuriyet’i savunmakla mükellef olan adayın, ‘Batı’ya sevimli görünmek gibi bir sorunu da olmayacaktır. Batı ve Atlantik, seçimlerin yapılacağı tarihte ‘Kuzey Irak petrol ve gazını’ Türkiye’nin geleceği düşüncesinden önde tutacaktır. Suriye ve Ukrayna’yı hiç çekinmeden ateşe atan Atlantik-Batı hattı, Tayyip Erdoğan gibi nicelerine ittifaklar zinciri içinde yer veriyor. Türkiye kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda…
 
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 

İngiltere ADD ve TGB’den 19 Mayıs etkinlikleri

19 Mayıs 1919’da Bandırma Gemisi’yle Samsun’a çıkan Atatürk, bu tarihte Kurtuluş Savaşı’nın fiili başlangıcını oluşturarak Türk ulusunun kaderini değiştirmiş ve bu önemli günü ’19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak Türk Gençliği’ne armağan etmiştir.
 
Son zamanlarda kutlanmaması için ellerinden geleni ardına koymayan AKP hükümeti ve Cumhuriyet düşmanlarına rağmen, bu yıl da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (İADD) Türkiye Gençlik Birliği İngiltere (TGB) ile ortaklaşa düzenlediği etkinlikler kapsamında çoşku ile kutlanacak.
 
Emperyalizm ve onların Türkiye’deki gerici işbirlikçileri ile ulusal bilinci ve beraberliği pekiştiren bayramların kutlanmasını engellemeye çalıştıklarını bildiren İADD Başkanı Jale Özer, etnik ve inanç bazında bölünmeyle halkımıza yeni bir Ortaçağ dayatıldığı uyarısında bulunuyor.
 
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zor günlerde görev ve sorumluluğunun her zaman bilincinde olan İADD, Türkiye Cumhuriyetinin doğum günü sayılan 19 Mayıs’ı bir dizi etkinlikle kutlayacak.
 

19 Mayıs Resepsiyonu ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Fotoğrafları Sergisi ve 19 Mayıs Gençlik Festivali

 
Etkinlikler, 5 Mayıs 2014 Pazartesi günü, Abney Public Hall’da gerçekleştirilecek olan 19 Mayıs Resepsiyonu ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Fotoğrafları Sergisi ile başlayacak. Sergi, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç dönemi olan 15 Mayıs-18 Ekim 1919 tarihleri arasında İstiklal Harbi Gazetesi’nde çıkan yazı ve fotoğraflardan oluşuyor. Kutlamalar daha sonra,18 Mayıs 2014 Pazar günü Newington Green Park’ta yapılacak 19 Mayıs Gençlik Festivali ile devam edecek.
 
Açık büfe yiyecek ve bir kadeh şarabın dahil olduğu 5 Mayıs’ta gerçekleştirilecek 19 Mayıs Resepsiyonu ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Fotoğrafları Sergisi’ne katılım ücreti £10. Resepsiyondan elde edilecek gelir, girişin ücretsiz olacağı 18 Mayıs 2014 Pazar günü Newington Green Park’ta kutlanacak 19 Mayıs Gençlik Festivali giderlerini karşılamak amacıyla kullanılacak.
 
19 Mayıs Resepsiyonu ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Fotoğrafları Sergisi programı ve detaylar:
 

Program:

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı
19 Mayıs Gençlik Festival’i sponsorlarınıntanıtımı
Canlı müzik

Tarih: 5 Mayıs 2014, Pazartesi
Saat: 17:00-20:00
Yer: Abney Public Hall
Adres: 73A Stoke Newington Church St, London N16 0AS
Ulaşım: 

Angel’dan 73 ,341 nolu otobüsler
Manor House’dan 141, 341 nolu otobüsler
Highbury and Islington’dan30, 277 nolu otobüsler
Finsbury Park’tan236nolu otobüs
Old Street istasyonundan141, 21 nolu otobüsler

En yakın tren istasyonu: Stoke Newington

LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 

Cumhurbaşkanı’nı birlikte belirleyelim

Kılıçdaroğlu’nun ‘Occupy Çankaya’ işareti

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Occupy CHP’ adlı hareketin, parti genel merkezinde yaptığı gösteri-protesto sonrasında yaptığı açıklama ile Türkiye’de bazı ‘ilk’lerin yaşanacağına temas etti. Bunlardan birincisi; Anamuhalefet Partisi Başkanının, Cumhurbaşkanlığı adayının ‘gençlerle birlikte’ belirlenmesi teklifi oldu. LondraPosta’nın geçtiğimiz hafta yayınlanan ‘Cumhurbaşkanlığı Adayı Halk Yoklaması ile Belirlenmelidir’ başlıklı yazısında yapılan önerilerle paralellik taşıyan Kılıçdaroğlu yaklaşımı, gençlik tarafından dile getirilen ‘CHP içinde aktif katılım’ yaklaşımına, Cumhurbaşkanlığı adayını ‘partiden önce’ halk arasında belirleme biçiminde bir yön verdi. Bu alanda sosyal medyanın artık herkesin görmeye başladığı gücünün kullanılması, Kılıçdaroğlu’nun çağrısının içeriğinde bulunuyor. Gerçekte hiç bir önseçim, seçim ya da yoklama, halkın kendi adayını ‘doğrudan yöntemle’ parti genel merkezine yollaması kadar demokratik olamaz. Bunun yanında adayın halkla birlikte belirlenmesi, Cumhurbaşkanlığı seçimi için gerçeklere dayanan bir ön değerlendirme şansı yaratacaktır.
 

Genel seçim öncesi hazırlıkları

 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Occupy CHP’ eylemi dolayısıyla yaptığı açıklamada, satır aralıklarında ana muhalefet partisi liderinin yakın siyasi gelecek hakkındaki görüşleri de gizli. CHP içindeki gençleşme ve buna bağlı olarak değişim, Başkan Kılıçdaroğlu’na göre; Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına zamanlanmalıdır. Türkiye’nin muhtemelen kader seçimi olacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, ana muhalefet partisi içinde bir ‘kaos’ sonucunu doğuracağı açık olarak görülen bir ‘sözde yenilenme’ hareketi, ‘iktidar için bir dikensiz gül bahçesi’ yaratma girişiminden başka bir şey olmayacaktır. Türkiye içinde ve dışında yaşayan herkes biliyor ki; ‘Cumhurbaşkanlığına Erdoğan’ın yerleştiği bir ülkede, siyasal islamı, parlamento maskeli  mutlakiyet yönetimini, ekonomik ve siyasi anlamda bir çete yönetimini, bölünmeyi ve uluslararası provokasyon merkezlerini durduramazsınız. Cumhuriyet, ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte ‘kazanmaya başlamak’ zorundadır. AKP, siyasal islam, yolsuzluk ve baskı rejimi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte ya çöküşe yönelecektir ya da kesin ‘zafere’… Hiçbir siyasi parti, böylesine riskli bir yolculuğa ‘parti yönetimindeki iç dengeleri gözeterek’ belirlenecek bir aday ile çıkamaz. 
 

Eşbaşkanlık önerisi

 
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gençlere yaptığı çağrının bir başka önemli yanı: Türkiye politikasında bir başka ‘ilk’ yaratan ‘Eşbaşkanlık’ önerisi oldu. Henüz içi doldurulmamış olmakla birlikte bu öneri, Genel Başkan’ın geçmiş parti başkanlarından farklı ve çağdaş bir politik lider kavrayışına sahip olduğunu gösterdi. 30 mart seçimlerinde başarı-başarısızlık hesaplarının, biraz da ‘sorumsuzlukla’ ayyuka çıkarıldığı bir dönemde, Genel Başkanın çıkışı cesur ve çağdaş bir örnek yaratılmasına yardımcı olacaktır. Bir yanıyla CHP’de yenilenme ve Cumhuriyet’in kurucu partisi olma özelliğiyle ön plana çıkması yolunda bir girişim olan Cumhurbaşkanı adayını  halkın belirlemesi önerisi, aynı zamanda anamuhalefet partisinin önümüzdeki genel seçimlerde izleyeceği rotayı tayin edecektir. Cumhurbaşkanını ‘Cumhur’un belirlemesi, onun aynı zamanda Cumhuriyet’in kurucu partisinin yönetimini de belirlemesi demektir. Gençliğin bu yolu açması bile yepyeni bir umut kaynağı oldu.
 
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz! 
 

DÜNYA DÖNMEYE DEVAM EDECEK, VE… EVET, “VE”… BİZ KAZANACAĞIZ…

DÜNYA DÖNMEYE 

DEVAM EDECEK,

VE…

EVET, “VE”… BİZ KAZANACAĞIZ…

 

Biz emekçiler… yiyecekleri, içecekleri, giyecekleri, barınakları… bütün yaşam gereksinmelerini, üretenler, yaratanlar… Yani insan olan insanlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları… İşçiler, esnaflar, köylüler, bilim insanları, öğretmenler, ev kadınları, çalışan kadınlar, mesleğinde kıvırtmayan gazeteciler, yazarlar, gençler, sanatçılar, teknisyenler, yayın elemanları, halktan yana aydınlar, gurbetçiler, işsizler, Türkiyeden yana, NATO’ya, yabancı askeri kumandanlıklara, yabanıl emirlere tekmeyi savuran genç yurtsever subaylar, astsubaylar, uzatmalı çavuşlar, erler… tüm sivil memurlar, tüm tekelleşmemiş yerli iş adamları, tüm demokratik kitle örgütlerinde saf tutanlar, tüm “hakiki mürşidi ilim ve fen” olanlar…

Hepimiz…

Yani, “bunlardan adam olmaz” denilenler, değişecek ve dönüştürecek olanlar, din istismarcılarına, işbirlikçi düzenbaz siyasetçilere sırtlarını dönenler, “böyle seçim de olmaz, demokrasi de…” diyenler, yalana, hileye, minare dibi soyguncularına, emperyalizme…” hayır, diyenler…

Tüm Türkiye halkları…

BİZ.

Yeter ki, yolumuzun takipçisi olabilelim. Çünkü kaçanların, yenilgi zamanları geriye dönüşe gerekçe arayanların, ık-mık edenlerin, kabahatı onda bunda arayıp aradan sıyrılmak isteyenlerin, korku ile dizlerinin bağı çözülenlerin tarihleri yoktur.

Haklı, düzgün, insanca yaşam, ancak haksızlıklara, zulmedenlere karşı direnişle mümkün…

Bunları neden mi söylüyoruz?

Geçtiğimiz 30 mart günü bir seçim yapıldı ülke çapında. Bu bir yerel seçimdi, ama iktidar bunu, 17 Aralıkta ortaya çıkan görülmemiş büyüklükteki yolsuzluk ve rüşvetçiliğini örtpas etmek için, genel seçim havasına soktu ve üstelik devlet olanaklarının tamamını kendi partisinin hizmetine vererek “milli mücadele”sini oy hırsızlığı, uğursuzluk, müdahele, baskı, hile ve özellikle Yüksek Seçim Kurulu’nun gayretli yandaşlığı, Anadolu Ajansı’nın cansiperane taraflılığı ile yürüttü…de ondan.

Yani seçim başbaşa ŞAİBElerle doluydu.

Ve de bu hileli haram yolla demokrasi ve cumhuriyet düşmanları, seçimleri kazanmış sayıldı!

Ve de yüzde yüz çalıntı oylarlarla İ.Melih Gökçek gibi AKP’liler mazbatalarını ceplerine koyup makam-ı alilerine kuruluverdiler.

Ve şimdi ne mi olacak?

Bu sorunun tek yanıtı var: Mücadele!.. Yani savaşıma devam! Sandıksa sandık! Sokaksa sokak! Yani haklı savaşa neyle, hangi araçlarla verilecekse onunla… Hem de taa ki, seçim kadar.

Gerçi, – ne yazık ki – kimi eğri büğrü şeyler de yok değil!

Madem ki kazandılar öyleyse haklıdırlar demeye başlayanlar, birileri diğerlerine eklene eklene, çoğalmaya başlıyor. Bozguncu havalar neredeyse ortalığı tutacak… Yandaş medyayı geçtik, tarafsız ayağına yatan “büyük medya” bile bu yolun yolcusu oluverdi…Yarım aydınlar, yarım demokratlar, yarım sosyal demokratlar, hatta kimi yarım CHP’liler de aynı mavalı okur oldu. Ortalık, “…akl-ı perişan” olanlarla doluyor.

Elbet bunlar yenilgi dönemlerinin alışıldık manzaralarıdır da aynı zamanda… ki, kaçınılmaz!

Oysa biz biliyoruz: Düşman çiçek yollamaz. Ve zehirli yılanların doğal hüneri insanları sokmaktır.

Biz kendi işimize bakalım!

Önce, temel görev, bu ŞAİBELİ seçimin iplik iplik hesabını sormaktır…Böylece vatadaşın verdiği oyları hırsızların elinden kurtarmak ve ardından doğru veriler ve bilimsel yöntemlerle NEREDE, NASIL kaybettiğimizin parti içi değerlendirmesini kademe kademe hayata geçirmektir… ve de genel durumu parti kararına bağlamak , gerekiyorsa da örgütsel özeleştiriden kaçınmamaktır…

Sonra ki yeni durumda da, yeni değerlendirmelerin ışığında oluşan sağlıklı programla yola çıkmak…

Yapılması gerekenler öncelikle bunlardır. Bireysel, grupsal çıkışlarla ona buna yem, yama olmak değil…

Hedefse açık: Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye…

Evet, evet;

DÜNYA DÖNMEYE

DEVAM EDECEK,

VE…

EVET, “VE”… BİZ KAZANACAĞIZ

Abdullah Nihat Yılmaz

14 Nisan 2014

LONDRA.

 
Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz!