Cinsiyetlerin İnternet ve Sosyal Medya Üzerindeki Dağılımı

Şahsen hepimiz internetin adaletler ve firsatlar ütopyasından oluştuğunu zannetmek isteriz fakat gerçekler öyle değil, toplumun bazı üyeleri diğerlerinden daha fazla şey kaçırıyor.

Boş durmayıp kafasına takılan insanlar günümüzde çok fazla, yine bu insanlardan bir tanesi üşenmemiş şaşırtıcı bir istatistik ile karşımıza çıkmış. Istatistiklere göre global networkte 200 milyon daha az kadın kullanıcı var. Erkek ve kadın kullanım farklılığı gelişmiş ülkelerde daha az. Gelişmiş ülkelerde kadınların %25’i erkeklerden daha az internet kullandığı olası. Sonuç itibari ile gelişmiş ülkelerde bile kullanım erkeklerin çoğunluğunu gösteriyor, %80 erkekler – %74 kadınlar.

Başka bir istatistik ise, erkeklerin interneti daha fazla kullanmasına rağmen, kadınların %8’i erkeklerden daha fazla sosyal medya kullanıyor. Toplu medya araştırmacısı Johanna Blakley TED konferansında bir konuşma yaptı ve kadınların her yaş kategorisinde sosyal medya üzerinde erkeklerden daha fazla olduğunu ortaya koydu. Kadınların hangi sosyal platformlarda dominant olduğunu görmek işin öteki ilginç tarafı. Araştırmalara göre erkeklerin dominant olduğu çok az platform var :).

Milli Piyango Sorgulama Online Hizmet

Milli piyango bir çok vatandaşımız için umut kapısı, kimler ne hayaller kuruyor kimbilir. Cebindeki son parayı bile piyango biletine yatıran insanlarımız var. Bu kadar büyük katılım var iken, milli piyango sorgulatma servisi sunmamak olmaz. Resmi sitesinden aldığınız bileti sorgulatıp hayallerinize kavuştunuz mu yoksa başka bahara mı kaldı kontrol edebilirsiniz.

Sorgulatmak için resmi siteye buradan Milli Piyango Sorgulama ulaşabilirsiniz.

İyi Şeytan, Bildiğin Şeytandır

iyi şeytan, bildiğin şeytandır.

İngiliz halk dilinde çokça kullanılan bir deyiş var ; ‘iyi şeytan, bildiğin şeytandır’. Statükoculuğu tanımlamak için kullanılıyor. Genellikle, artık mücadele gücünü kaybetmiş ve mevcut olandan daha kötüsünün gelmesinden korkanlar için bir güzel söz. Kuşkusuz, siyasette düzenin değişmeden kalabilmesi, ‘bildiğiniz şeytan yada şeytanlara’ dokunmama öğretisi ile yakından ilgili. Seçim dönemi başlarken ‘şeytanların’ bolca yer aldığı Türk siyaset sahnesinde de el altından işleyen parti polilikalarında ciddi bir rolü var bu propagandanın. Özellikle ana muhalefet cephesinden, milyonlarca seçmene verilen mesaj ; Aman oyları bölmeyin. İyi-kötü bir muhalefet var. Yoksa onu da kaybedersiniz yollu..

 

% 25 ime dokunma !

 

Kurulu siyasi düzen,tek parti iktidarı karşısında üç dönemden beri muhalefet ettiğini ileri süren % 25 lik bir ana muhalefet partisi formülasyonu sistemine dayalı.2002 yılından beri geçen dört seçim-referandum döneminde toplamın bir çeyreğine hapsolmuş bir anamuhalefet partisi şimdi ‘bu oyların bölünmesinden’ şikayetçi. Artık ‘yeni’ olarak adlandırılan CHP yönetimi temsil etmesi gereken Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm ilkelerinin yerle bir edilmek üzere olduğu bir yeni parlamento dönemine girerken, milyonlarca Cumhuriyet yurttaşına %25 i koruyabilme vaadinde bulunuyor. 12 Yıldan beri adım adım tasfiye edilen Cumhuriyet’in bir dört yıl daha aşındırılması ve sonunda yok edilmesi vaadi bu aslında. Bildiğin ‘şeytan’ın öğüdü bundan ibaret. 2015 genel seçiminde iki ‘yeni’ bir arada. ‘Yeni Türkiye’ sloganı ile sahnedeki iktidar  karşısında ‘Yeni CHP’ sloganıyla muhalefete devam eden ana muhalefet partisi gerçekten ‘yenilikler’ vaad ediyorlar. İktidar-Muhalefet dengesi değişmeden kalırsa, bir yanda Başkanlık sistemine geçiliyor, bir yanda da ‘Kürt açılımı’ gerçekleştiriliyor. Bunların gerçekleşmesi  için tek şart; % 25 lik ana muhalefetin varlığını sürdürebilmesi.

Ya şimdi ya hiç

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı yıkıntısının üzerinde çağdaş ve özgür insanların yarattığı geçtiğimiz yüzyılın en önemli siyasi-askeri-toplumsal olayı idi. Türkiye’yi orta-doğu toplumlarından ayıran iki önemli özelliği meydana getiren faktörler ise, onun Laiklik ve Ulus-Devlet karakterleri oldu. Şimdi onu, gerilediğimiz son siperlerde savunmak zorundayız. Bu sanıldığı kadar zor mu ? Kurucusunun sözleriyle ‘Kimsesizlerin Cumhuriyeti’nin, kendisi kimsesiz mi kaldı ? Türk toplumunu bu yaveye inandıramazsınız. Cumhuriyeti kuran ve ona ölümüne bağlı Türk toplumu üyelerinin yalnızca 5-6 milyon kadarının bile seçimlerde kendi kaderine el koyması bu oyunu bozar. Bize ‘bildiğimiz şeytanları’ iyi şeytan diye yutturamazsınız.

 

Mahir Tan                     Londra Posta-Londra

 

 

Soykırım iddiası biter mi ?

Strazburg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 28 Ocak’ta görülen temyiz davası, mahkeme binası dışında verilen destekten salonda yapılan hukuki mücadeleye kadar dört dörtlüktü. Doğu Perinçek, İsviçre’nin ifade hürriyetini kısıtlayan ve kendisini mahkum eden antidemokratik iradesine karşı cesaretle ve yurtseverce verdiği özgürlük mücadelesini kazanmıştır.

Esasında bu Perinçek’in davası değildi. Onun nezdinde Türkiye yargılanıyordu ve Türk halkının kendisine karşı aslı ve astarı olmayan iftiraya hayır deme özgürlüğü elinden alınmak isteniyordu. Daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. “Ermeni soykırımı” iddiası gerçekten yer kürenin gelmiş geçmiş en büyük yalanıdır. Yalan bu kadar aşikar olmasına rağmen hala etkin olmasının nedeni arkasındaki güçtü. Bu güç Batı’dır ve Batı’nın yaşadığımız topraklardaki uzun soluklu emperyalist niyetleridir. Ermeni heyeti 1919 Paris Sulh Konferansı’na istedikleri toprakların haritasını verir. Haritanın içinde yok yok. Tüm doğu, Trabzon, Giresun, Ordu, Adana ve İskenderun dahil. Bu bölgede yaşayan Ermeni ve Hristiyan ahali yüzde 20 bile yok. Ne istiyorlar biliyor musunuz? Yüzde 80 oranındaki Müslümanın dışarıya sürgün edilmesini.

Cemiyeti Akvam Zamanın Birleşmiş Milletleri olan Cemiyeti Akvam Genel Sekreteri Batılıların Ermenilere çok şey vaat ettiğini, onların bu vaatler üzerine savaştıklarını ve bu savaşta 200 bin Ermeni’nin öldüğünü yazıyor. Ayrıca olayların merkezi hükümetle ilgisi olmadığını münferit çetelerin işi olduğunu belirtiyor. Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermenilerin acı çektiği doğru ama bunun suçlusu Osmanlı Türkü değil. Onu gizli emellerine alet eden ve kandıran Batı’dır. Bugün aynı oyun Kürtler için vizyona konmuştur. Bu nedenle Ermeni diasporası ve Ermenistan asla masaya oturmak, tarihi hakikatleri araştırmak ve hukuk mücadelesi içine girmek istemez. Çünkü girerse buradan galip çıkamayacağını bilir. Diğer yandan diaspora bu konuda nemalanıyor bitmesini istemez.

Ermenilerin “soykırım” iddialarına dayanak yaptığı en önemli kaynaklardan birisi Kasım 1913-Şubat 1916 tarihleri arasında İstanbul’da görev yapan ABD Büyükelçisi’nin yazdığı kitaptır. Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü olan kitabı araştırmacı yazar Şükrü Server Aya sayfa sayfa irdeleyerek yanlışları ve yalanları ortaya koymuş. Hem de yabancıların belgeleriyle. Aya’nın kitabının adı “Büyükelçinin Mantık Dışı Çelişkileri”

Şark Sorunu 100 yıl önceki ABD Büyükelçisi zamanın ABD Başkanı Woodrow Wilson ile koordine ederek sipariş üzerine yazar kitabını ve içindeki akla ve hayale gelmeyecek yalanları. Bu yalanların hedefi “Şark sorunu”nu çözmek, Türkleri ve Müslümanları Anadolu’dan atmaktı. Yalanlar bizi yok edebilmenin meşruiyeti için gerekliydi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün suçu bu yüzden çok büyük! Çünkü yalanların arkasındaki iradenin planlarını çöpe attı. Peki, emperyalizm bu işten vazgeçmiş olabilir mi? Kesinlikle hayır! Bakın 100 yıl sonra planın adı önce “Medeniyetler çatışması” alınan tepki üzerine müteakiben Büyük Ortadoğu Projesi. Merkezinde yine biz! Bunun da yalana ihtiyacı vardı! Yalanın adı Ergenekon ve Balyoz, arkasında yine ABD Büyükelçisi ve Başkanı! Hal böyle iken Strazburg’ta verilecek karar ile soykırım iddiasının bitirileceğine inanmak biraz saflık olur. Hiç şüpheniz olmasın karar bizim için ve ifade özgürlüğü açısından olumlu olacak ama kararın içine Ermeni diasporası ve Ermenistan’ın takılabileceği bir kanca mutlaka konacaktır. Karardan sonra daha da azacaklar!

Dışişleri Bakanlığı, yıllık olarak çıkardığı ajandasına Erivan’da bulunan sözde soykırım anıtının fotoğrafını koymuşken, ana muhalefet partisi YCHP’nin Milletvekilleri “soykırımla yüzleşelim” pankartının arkasında yürürken Strazburg’ta kazansanız ne olur? İç cephenin durumu budur! Ya bunları başınızdan def edeceksiniz ya da çözülüp gideceksiniz! Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Abdullah Gül ticareti size mi düştü?

Geçtiğimiz hafta Londra’da sunumu yapılacağını açıkladığımız ‘Yeni Türkiye’nin Kurucusu- Abdullah Gül’ kitabı yazarı tarafından bir konferans ile tanıtıldı. Exeter Üniversite’si nin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’nin bağışı ile kurulan ‘Türkish Studies’ bölümü eşbaşkanı David Mc Lean tarafından yazılan ‘mersiye’ türündeki eser, yine aynı dönemde Türkiye parası ile bir ‘Turkish Studies’ bölümü kuralan LSE ‘de yapılan bir konferans ile sunuldu. Abdullah Gül hakkında kitabın yazarı Mac Lean tarafından ‘bugüne kadar bilinmeyen !!’ gerçeklerin açıklandığı toplantı haberi ODA TV de, ‘bir meraklı izleyici’ tarafından gönderildiği şekliyle yayınlandı.

Sen neymişsin be abi ..

Abdullah Gül ‘Making of The New Turkey’ kitabının yazarı Exeter Üniversitesi, Türkish Studies başkanı Gerald Mac Lean’ın, kitabını Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesinden iki ay sonra yayınlamış. Bu nedenle onun devletimizin başında olduğu dönemde ‘ne denli önemli bir Cumhurbaşkanına sahip olduğumuzun’ farkında olamadık. Gerald Mac Lean’ın 25 ocak tarihindeki konferansta yaptığı açıklamalara göre ;  ‘Tayyip Erdoğan kendi zenginliğini düşünürken, Gül herkesin zenginliğini düşünürmüş’, ‘Gül, dine fazla düşkün değilmiş’, ‘sadece Necip Fazıl’dan etkilenmiş’, ‘Erbakan’ın Batı karşıtı ve OrtaDoğucu politikalarına karşı olduğu halde parti disiplini nedeniyle karşı çıkmamış’, ‘Erdoğan’ı 1990 öncesinde pek tanımazmış’, ‘İmam Hatip okuluna bile istekli olarak gitmemiş’ vs vs.

Oda TV nin ‘muhtemelen’ hiç okumadan geldiği gibi yayınladığı bu haberden anlaşıldığı kadarıyla, kitabı ‘ısmarlama’ olarak yazdığını kabul etmeyen Mac Lean;Gül’ün  ne Milli Türk Talebe Birliği yıllarını, ne Refah Partisi dönemini, ne ünlü Partinin ‘kayıp milyonlarını’, ne Necip Fazıl’ın düşünceleri ve AKP İslamcı-Osmanlıcılık teorilerini, ne de Gül’ün Erdoğan’ın yaptığı kanunları jet hızıyla onaylayan ‘Çankaya noterliği’ yıllarını hiç mi hiç bilmiyor.  Ancak, Mac Lean’ın ‘Yeni Türkiye’nin Kurucusu- Abdullah Gül’ kitabı hakkındaki genel kanı, kitaptaki açığın bilgisizlikten değil, ısmarlama oluşundan kaynaklandığı doğrultusunda. Bu reklam faaliyetinin siyasi olarak anlamı ise, Türkiye’deki muhalefet eksikliği nedeniyle, İngiltere’nin en yüksek nişanına sahip bir ‘Royal’ adayı gündeme taşımaktan ibaret.

Bir Silahlı Kavga Daha

Strasbourg’da onur günü

        

28 Ocak 2015 günü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi binası önünde toplanan binlerce Türk’ün yaptığı mücadelenin anlamı gerçekte Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu savunmaktı. Avrupa’nın hemen tüm ülkelerinden bayrakları ile gelen Türkler, sonucu aynı gün belli olmayacak bir duruşmayı izlemek için AB parlamentosunun da yer aldığı Strasbourg kentinde Türk Bayrağı’nın iki gün boyunca dalgalandırdılar. ‘Ermeni soykırımı’ yalan ve maskaralığını Türkiye ve Avrupa’da mahkum ettiği için İsviçre ülkesi mahkemesi tarafından ‘bir fikir suçu işlediği’ gerekçesiyle mahkum edilen Doğu Perinçek’in AİHM ilk derece mahkemesinde davanın üst derece kararı için 28 ocak günü toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi duruşmasına Doğu Perinçek ve Avukatları yanında, Müdahil olarak Türkiye ve Davacı İsviçre Hükümetleri de katıldılar. Mahkeme salonuna çok az sayıda izleyici alınırken Avrupa ülkelerinde yaşayan binlerce Türk bayrakları ile AİHM binasını çevrelediler. Siyasi parti flamaları taşımayan  Gösterici ve protestocu Türk vatandaşları ulusal birlik ve Türkiye’nin tarihsel onurunu savunan sloganlar attılar.

Sanık Doğu Perinçek şahsında Türk Ulusu
 
             ‘karar’ soykırımı değil, Fikir özgürlüğü hakkında
AİHM de görülen davanın sanığı Doğu Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz duruşma sonrasında yaptığı açıklamada ‘kararın 2015 sonbahar aylarında sonuçlanmasını bekledikleri belirterek,duruşma bölümünün olumlu biçimde geçtiğini ve İsviçre ve Ermeni görüşlerinin hukuk tezlerinin çok zayıf bir zemine kadar gerilediğini’ vurguladı. 28 Ocak günü duruşma sonrasında Strasbourg konser salonunda yapılan panel de Türkiye’den gelen politikacı,yazar ve tarihçiler, bir yanda ‘Ermeni soykırımı yalanlarını’ ortraya çıkaran konuşmalar yaparlarken, bir yanda da ‘düşünce özgürlüğü’ alanında Emperyal ülkelerin çifte standartlarını mahkum ettiler. Yaklaşık 5 yıldan beri Almanya,İsviçre, Fransa gibi Avrupa’nın merkezi ülkelerinde sözde ‘Ermeni soykırımı’ iddiları ve propagandasına karşı mücadele eden Avrupa’da yaşayan Türk toplumu, Strasbourg protestoları ile ‘Ermeni ve emperyalist iddialarına karşı mücadeleyi durdurmayacağını bir kez daha gösterdi.                  
          
Türkiye’den gelen Anadolu Partisi Merkez Komite üyesi Ayhan Kara, Anadolu Partisi Londra Temsilcisi Av. Cemil Gürsel ve gazeteci Mahir Tan      AİHM önünde.
 
                       
                                        Partilerin değil,Ulus’un sesi
28 Ocak Strassbourg gösteri ve protestosu, İsviçre Mahklemesi tarafından mahklum edilen ancak AİHM de beraat eden  Doğu Perinçek’in yanında esas olarak Türk toplumunun geleceğinin savunulması anlamına geliyordu. Bu nedenle AİHM mahkeme salonu önünde toplanan göstericiler Türk Bayrakları ile Avrupa’nın tüm ülkelerinden gelen yurtseverlerden oluşuyordu. Almanya- Fransa sınırındaki tarihi Alsace kenti Strassbourg’da dalgalanan ayyıldızlı bayraklar, Türkiye’de devletin mevcut yönetimi tarafından ‘tartışma konusu’ yapılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu ve bayrağını yükseklere çıkaran bir etkinlik oldu 28 Ocak direnişi.
Mahir Tan    LondraPosta-Londra