Türker Ertürk Almanya konferanslar dizisi

Emekli Amiral, yazar ve Anadolu Partisi Genel Başkam yardımcısı Türker Ertürk, yoğun bir konferanslar dizisi program için Almanya’ya gitti. 19-22 Şubat tarihleri arasında dört günlük gezi programı boyunca Türkiye Atatürkçü- Devrimci siyaset arenasının önemli figürlerinden Türker Ertürk, Mannheim,Offenbach, Karsruhe ve Stuttgard kentlerinde düzenlenen konferanslarda konuşacak. Tümü Atatürkçü Düşünce Dernekleri tarafından yapılan konferansların programı şöyle ;

 

Konferansa Davet / Konferenz

Konuşmacı / Redner

Türker Ertürk

E. Amiral, Anadolu Partisi Genel Başkan Yardımcısı
a.D. Admiral, Stellvertretender Vorsitzender der Anadolu Partei

19.02.2015  18:30  Mannheim ADD – T1, 3 68161 Mannheim

20.02.2015  18:30  Frankfurt Türk – Deutscher Klub – Strahlenbergerstr.129  Offenbach, Main

21.02.2015  17:00  Karlsruhe ADD – Badisches Brauhaus, StephanienStraße 38-40 Karlsruhe

22.02.2015  15:00  Stuttgart ADD – Altes Feuerwehrhaus, Möhringer Straße 56, Stuttgart

İletişim / Kontakt:

ADD Karlsruhe +49 17610193158

ABD 4000 asker yolluyor

Kuveyt’e  4000 ABD Askeri

Batı medyasında yer alan haberler, ABD nin Irak ve Suriye’de süren IŞID savaşına Amerikan Kara Birliklerini sokarak sonuç alma aşamasına geçtiğini gösteriyor. Şimdiye kadar hava harekatları, Irak Ordu Birlikleri ve Peşmerge güçlerini silahlandırma biçiminde bir askeri müdahale yöntemi ile IŞID’ın Irak ve Suriye’de yayılmasını ve yeni topraklar işgal etmesini önlemeye çalışan ABD, Bağdat ve Kerkük çevresinde eğitim ve istihbarat amaçlı olarak yaklaşık 1000 kişilik bir kuvveti çatışma bölgeleri yakınında tutuyordu. Kuveyt’e gönderildiği AFP tarafından bildirilen 4000 kişilik birliğin ise, çoğunluğu daha önce Irak savaşına katılmış deneyimli askerlerden oluştuğu kaydediliyor. Daha önce bölgede savaşlarda kullanılan Abraham tankları ve Bradley zırhlı araçlarına sahip olan Albay Greg Sierra komutasındaki zırhlı birliğin 1 yıldan beri Ürdün’de savaş eğitimi gördüğü ve Amerika’nın Orta-Doğu’daki en büyük askeri birliğini oluşturduğu bildiriliyor. Ürdün üzerinden, Irak’ın Sünni nüfusunun ağırlığı oluşturduğu bölgelere komşu Kuveyt topraklarına gönderilecek olan Amerikan birliğinin IŞID militanları ile doğrudan çatışmaya girerken aynı zamanda bölgedeki Sünni nüfusun silahlandırılması ve eğitilmesi yoluyla, IŞID ın kent merkezlerindeki kitle desteğini kesmeyi hedefliyor.

Türkiye ile anlaşma da tamam.

ABD Başkanlık Sözcüsü tarafından 17 Şubat  yapılan açıklamada da Türkiye ile Suriyeli muhaliflerin eğit-donat anlaşmasının sonuca vardığı belirtildi. Orta-Doğu da Irak ve Suriye topraklarının bir kez daha ısınacağını gösteren gelişmeler, Türkiye sınırına yakın bölgelerde önümüzdeki bahar aylarında önemli askeri gelişmelerin beklendiğinin göstergesi. IŞID sorununda Batı ülkelerinde giderek artan Terör tehlikesi nedeniyle bir an önce sonuca gitmeyi hedefleyen Obama yönetiminin önümüzdeki aylarda Suriye’de Rakka ve Irak’ta Musul kentlerine bir an önce girerek Orta-Doğu’yu kana buladığı gibi Batı Başkentlerinde de cinayetlere imza atan terör örgütünü tam olarak ortadan kaldırmak amacında olduğu belirtiliyor. Irak ve Lübnan gazetelerinde yapılan yorumlara göre; ABD nin kendi askerlerini doğrudan kara savaşlarına sokma kararının ardında yatan gelişme Orta-Doğu’nun Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Sünni ülkelerinde gelişen, Şii ve Kürt askerlerinin Rakka, Musul ve Ramadi gibi Sünni kentlerine girmeleri korkusu. Obama nın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti sırasında dile getirilen bu korku, Peşmerge ve özellikle Şii milislerin Sünni nüfus üzerinde IŞID’ı destekledikleri gerekçesiyle katliamlar yapmaları düşüncesine dayanıyor. Özellikle Irak’ta IŞID sonrası büyük sünni kentlerinde geçici ABD işgallerine, Kürt yada Şii hakimiyetine göre daha sıcak bakıldığı bildiriliyor.

 

Mahir Tan                  LondraPosta- Londra

devasa bir suç örgütü sanki

Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan, vahşice öldürülen Özgecan’ın acılı ailesini ziyaret etti. Kendisi de Tarsus doğumlu olan Tarhan,Tarsus’ta işlenen vahşi cinayete kurban giden Özgecan’ın ailesinin evinde ”tam bir cehennem’ yaşandığını söyledi.  Özgecan’ın annesine  ‘bir kız annesi ve bir yargıç hukukçu olarak’ söz veren Emine Ülker Tarhan, ‘Katillerin hak ettikleri cezaya çaptırılmasına kadar, takip edeceklerini’ kaydetti.

 

‘Devasa Bir Suç örgütü sanki’

‘Bu acı ancak katillerin hak ettikleri cezayı adıkları gün belki biraz olsun diner. İşin acı yanı yanıbaşımızdalar; kiminin babası, kiminin evladı, birilerinin komşusu. Toplumun restorasyona ihtiyacı var. Devasa bir suç örgütü sanki. Her türlü saldırıyı da yapsalar korunacaklarını biliyorlar. Kadını aşağılayan, nasıl oturacağından, ne giyeceğine kadar karışan mide bulandırıcı bu zihniyetin üzerine yürümemiz gerekiyor. Bu katillere cesaret verenleri ifşa etmemiz gerekiyor. Bu cellatların üzerine yürümezsek ellerindeki kasap bıçağını almazsak kızlarımız güvende değil bu sokaklarda.

 

 

Cesareti nereden alıyorlar ?

 

 

Kendilerinden öncekilerden aldıkları cesaretle yapıyorlar. Kadınlara yapılanları haklı göstermeye dönük her söyleme karşı, buna destek veren alçak siyasetçilere karşı, iğrenç yasalara ve bunları hep kadına karşı yorumlayan adalet sistemine karşı, kadınları biraraya gelmeye davet ediyorum. Bu acı olay kadınların mücadelesinde milat olsun. Ben bir kız annesi ve ceza yargıcı olarak, bu sapıklarla hukuken mücadele etmiş birisi olarak acıyı içimde kat be kat hissediyorum. Evladını böyle vahşi şekilde kaybeden, ‘kızımın cenazesine el değmesin’ diyen annenin hatırı için kadınları mücadeleye çağırıyorum. Hukuk, eğitim alanında yeni bir anlayışla, çürümüş bu yapıyla mücadeleye ihtiyacımız var. Hukuki üst yapıları düzenlerken eğitimde de kadın erkek eşitliğini hakim kılmadan, akıldan hukuk üretmeden buradan çıkmayız.

 

Mahir Tan

 

Nihai Sonu Değişmez

Nihai Sonu Değişmez

Birinci Paylaşım Savaşı (1914-1918) öncesinde dünyada bağımsız sayılabilecek 20 devlet vardı. Halen 21.Yüzyılın ilk çeyreğini yaşarken yaklaşık 200 devlet var. Emperyalizmin yeni güç merkezi Kapital-Finans bu yüzyılın sonuna doğru 2 bin devlete ulaşmayı planlıyor. Halen Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin yaşadığı sıkıntıların bir bölümü bu planın yansımalarıdır.

Emperyalizm, hegemonyaya direnecek güç istemiyor. Ulus devletler, hele bizim gibi iricileri en büyük düşman. Bu devletlerin etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatları üzerinden kaşınması, bölünüp ve parçalanması planlanmış. Bugün için emperyalizmin başat enstrümanı konumunda bulunan Batı bile sonunda bu plandan nasibini alacak. Emperyalizm bir yandan ulus devletleri bölüp parçalarken diğer yandan küresel tek düzeni sağlayabilmek, kolayca yönetebilmek ve sömürebilmek için bu küçük parçaları gevşek yapıda federasyonlar şeklinde birbirine bağlamak istiyor.

 

Düzenbazlık İslam dünyasında planlanan şu; Sünni-Şii ekseninde devamlı düşmanlık ve çatışma ortamı yaratmak ve Sünni dünyanın bir bölümünü her an dağıtılabilir gevşek yapıda bir hilafet altında toplamak. Bunun için düşünülen ülke tarihsel geçmişi nedeniyle Türkiye. Emperyalizmin hilafet makamına bugün için düşündüğü isim Fetullah Gülen. Yarın şartlar ne gösterir bilinmez.

Murat Bardakçı’nın “Hilafet esasında kaldırılmadı geçici olarak donduruldu”şeklinde yazıları ve konuşmaları, Aytunç Altındal’ın “Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediği ama Kenan Evren’in 25 yıl daha ötelediği gizli bir vasiyetinin olduğu içinde Hilafet ile ilgili konuların bulunduğu” safsatası,Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Atatürk’ün Hilafeti övdüğü ve istediği algısını yaratabilmek için kitabında “Nutuk” üzerinden yaptığı düzenbazlık aynı planın parçalarıdır. Sinan Meydan’ın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yaptığı bu düzenbazlığı Halk TV’de canlı yayında ortaya çıkarırken ekranın karartılması da aynı planın parçasıdır.

 

Deliğe süpürün Evet, Taksim Gezi olayları ile başlayan halk hareketlerini kullanarak, çığırından çıkararak ve manipüle ederek Gülen’in dönüşünü sağlayabilecek ortamı yaratmak istediler ama olmadı. İran İslam Devrimi öncesinde Şah’a karşı ayaklanan ve Tahran sokaklarına hakim olan halk hareketi de Humeyni dönsün ve başa geçsin isteğinde değildi. Ama şartlar ona yol açtı!

ABD’nin AKP zihniyeti ile sorunu yoktu. Ama Erdoğan ile devam etmek istemiyordu. Erdoğan’ı cerrahi bir operasyonla devirmek için ikici girişim F Tipi Örgüt unsurlarınca 17 Aralık 2013’de başlatıldı. “Yolsuzluk ve Rüşvet”operasyonun adıydı. Ama hırsızlık ve yolsuzluk yeni şeyler değildi ki! Zaten beraberce yaptılar. O güne kadar neredeydiler? Esas neden patronları ABD’nin“Erdoğan’ı deliğe süpürün” emriydi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan deliğe süpürülmek istendiğini biliyor. Haziran Genel Seçimleri onu için hayat memat meselesi. Bu nedenle anayasa, yasalar ve tarafsızlık umurunda bile değil. Yeni halk hareketinin engellemek için her şeyi yapacak. “İç güvenlik paketi” ne ihtiyacı çok var.

Bir taşla iki kuş Erdoğan’ın ABD’ye direniyor olması onun antiemperyalist çizgiye geldiğini gösterir mi? Tabi ki, hayır. Erdoğan’ın ABD’ye direniyor olması onun hala ABD tarafından kullanılmasına engel mi? Kesinlikle hayır. Saddam da emperyalizmin uşağı idi, çok kullanıldı, ABD onu deliğe süpürmek isteyince direndi, direnirken bile “çıkmamış canda umut vardır” yaklaşımı içindeABD’ye taviz vermeye devam etti ama nihai sonunu engelleyemedi. Evet, Erdoğan’da direniyor, kurtulmak için de ülkemizin çıkarlarından taviz vermeye devam ediyor. ABD Erdoğan’ı devirmekten vazgeçmedi! Öyle ya da böyle! Seçenekleri arasında seçim, halk hareketi, askeri darbe ve suikast bile var. Son seçenek olursa suçu ulusalcıların üzerine yıkar, bir taşla iki kuş vururlar! Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

 

kadın devrimi geliyor

Kadın Devrimi geliyor,

 

14 Şubat günü Kadıköy İskele Meydanı tarihi günlerinden birini yaşıyor. 14 Şubat sevgililer günü bu kez ilk olarak bir isyan günü olarak anılıyor. Anadolu Partisi Kadıköy İlçe Teşkilatı, tüm kadınlarımızı saat 14.00 de ‘davul çalmaya,dansetmeye ve şiddete karşı ayaklanmaya’ çağırıyor.

43 günde 35 kadın şiddet kurbanı oldu. 2014 yılında 287 kadınımızı kaybettik şiddete karşı.

Anadolu Partisi koşulsuz olarak kadın erkek eşitliğini savunuyor. Anadolu Partisinin, kadın haklarına ilişkin politikaları şöyle ;

  • Anayasal,yasal ve diğer hukuki düzenlemelerde kadın erkek ayrımcılığına ilişkin bütün hükümlerin eşitlik ilkesi ışığında yeniden belirlenmesi
  • Kadınların bütün devlet kurumları ve kuruluşları ile yaişamın her alanında dışlanma,adaletsizlik ve ayrımcılığa karşı etkin bir biçimde korunmasının sağlanması.
  • Kadınların % 100 okur yazarlık seviyesine ulaşmaları için gerekli eğitim politikalarının uygulanması
  • Anayasa, Siyasal Partiler ve seçim kanununa parite %50 eşitlik kuralının hem ulusal hem yerel seçimler için girmesi
  • Kırsal alanlarda kız çocukların nüfusa kaydolmalarının sağlanması
  • Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için ülke genel,nde politikaların ve ilgili mekanizmaların geliştirilmesi
  • Şiddet mağduru kadınlar için ücretsiz sağlık hizmeti sağlanması
  • Kadının istihdamında arttırma sağlanması
  • Çocuk gelinler sorununun çözülmesi
  • Kadın sığınma evlerinin sayısının arttırılması
  • İş hayatında ve siyasette,bakanlıklar bünyesinde konu üzerinde çalışmalar yapacak Cam Tavan komisyonlarının kurulması ve kadınların karşılaştıkları görünmez engellerin yok edilmeleri için bu komisyonların tedbirler geliştirmesi
  • Kadınların meslek edinme ve özellikle sürücü belgesi alamlrı konusunda devlet tarafından desteklenmesi ve bu konunun bir eğitim politikası haline getirilmesi.
  • Türkiye’nin kadınların ayrımcılığa uğramadığı ve kadın erkek eşitliğinin her alanda hayata geçirildiği bir rol model ülke haline getirilmesi.

UFUK KOÇ

devrimci yılların sanatçısı

Füsun Demirer; tiyatro ve 68 kuşağı

Devrimci yılların sanatçısı

Füsun Demirer 1983 Yılından beri Londra’da yaşayan bir ikinci kuşak tiyatro sanatçımız. Tiyatro eğitimini Ankara Konservatuar Yüksek bölümünde tamamlayan Demirer, hem sanat anlayışında hemde özel yaşamında tam olarak ‘devrimci yılların’ sanatçısı. 68 kuşağının devrim düşüncesi ile tanışmasında büyük rol oynayan AST, Halk Tiyatrosu gibi kuruluşların ünlü sanatçıları ile aynı hamurdan yoğrulan Füsun Demirer, 1980 yılında Türkiye’nin  prestijli ödüllerinden Avni Dilligil tiyatro ödülünü ‘Kösem Sultan’ oyunundaki rolü ile aldı.  Ankara,İstanbul ve İzmir Devlet tiyatrolarında yıllarca oyunculuk yapan Demirer, aynı yıllarda TRT de yayınlanan  ‘Kartallar Yüksek Uçar’ ve ‘Üç İstanbul’ dizilerinde rol aldı. Cihan Ünal ve Hülya Koçyiğit ile birlikte rol aldığı Gazap Rüzgarı adlı Yeşilçam filminden sonra Türkiye’den ayrılan sanatçı 1983 yılından bu yana Londra’da tiyatro oyunları sahneliyor, eserler çeviriyor ve tiyatro alanında yenilikler için çalışmalarını sürdürüyor.

Sanat ve Karanlık günler

Füsun Demirer, yıllarını verdiği tiyatro sanatı için ‘toplumun aynası’ tanımını kullanıyor. Toplumların karanlık günlerinde, sanatçının toplumsal direniş ve özgürlük mücadelesinin bir temsilcisi olduğunu söyleyen Füsün Demirer, Londra’da sahneye koyduğu iki oyun ile bu görevini yerine getirmiş. Nazım Hikmet’in şiirlerinden yaptığı derleme ile tek kişilik bir oyun olarak sahnelediği ‘Mapusluk Zor Sanat’ oyunu yanında ünlü ‘Gözlerimi kaparım, Vazifemi yaparım’ sanatçının Londra Türk Toplumuna kazandırdığı iki eser olmuş. Londra’da kurulu ‘Putney Art’ tiyatrosunda oyunlar sahneleyen Füsün Demirer, ‘Londra Posta’ gazetesi ile yaptığı röportajda geçen yıl kurduğu ‘Mirror Theatre’ ın özelliklerini anlattı. Tiyatro sanatında özgünlüğün ve uluslararası karakterin bir yansıması olan Mirror Theatre’ın amacı sahneleyeceği tüm oyunları ‘yazıldığı dil’ile çeviri olmaksızın oynamak.

Anadili Türkçe yanında, uzun yıllar yaşadığı İngiltere’de bu ülkenin dilinde tiyatro sanatına yeni eserler veren Füsün Demirer tam anlamıyla Türkiye’nin aydınlık yüzünün yarattığı bir yansıma.

sorulacak sorular

Otonomiden yanamısınız ?

Cevap vermek zorundasınız

2015 Haziran seçimlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkıma ya da kurtuluşa taşıyacak iki önemli soruya cevap verilecek. Başkanlık sistemi ve Kürt otonomisi.

– Başkanlık sistemi olarak medyada tartışılan birinci soruyu demokratik sistemler arasındaki bir tercih olarak değil ama, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Siyasi İslam ideolojisinin bir anayasa ile devleti tümden ele geçirmesi olarak anlamak gerekir. Bu konuda ufak tefek tartışmalar bir yana bırakılırsa, iktridar partisi AKP’ye oy veren seçmenin fazlaca düşüneceği bir yan yok. Seçmenin yaklaşık % 40 ı evet der bu işe.

– Haziran seçimlerinin doğuracağı esas önemli değişiklik, Cumhuriyet’in en önemli ilkesi olan Ulus-Devlet’in varlığı yada yokluğu konusunda. Seçmen’in muhalefet partilerinden aday olacak siyasilere mutlaka sorması gereken ilk soru bu ; ‘hangi görüntü altında olursa olsun, bir Kürt Otonomisinden yana mısın ?

CHP nin ‘AYYÖŞ’ çıkmazı

Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmazı ‘Ulusal Devlet’ konusunda özürlü tek muhalefet partisi anamuhalefet partisi CHP. Hangi çerçeve içinde sunulursa sunulsun bölgesel otonomi düşüncesi (Açılım,Demokratik Özerklik,Avrupa Konseyi Yerel İdareler Şartı) Orta-doğu nun mevcut siyasi durumu düşünüldüğünde fazla uzun olmayan bir süre sonunda Türkiye’nin bir bölümünün ayrılması anlamına geliyor. Türkiye’de muhalefet olarak adlandırılan tüm siyasi partiler, Erdoğan ekibinin hazırladığı ‘Başkanlık Sistemi’ne karşı olduklarına göre ; ‘dananın kuyruğu’ aslında açılım yada fiili bölgesel otonomi üzerinden kopacak.Türk Toplumu Cumhuriyet yaşamına ‘tamam mı-devam mı’ seçiminde önümüzdeki dönem TBMM sıralarını dolduracak milletvekili adaylarına öncelikle bu soruyu sormak zorunda. Şimdilik Anamuhalefet partisi olarak adlandırmayı sürdürdüğümüz CHP nin bu konuda ‘önceden beyan edilmiş bir niyeti’ bulunuyor Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından. Kılıçdaroğlu 2012 yılından sonra Hakkari, Diyarbakır ve İstanbul’da yaptığı açıklamalarda tam üç kez,’iktidar geldiklerinde Türkiye’nin Avrupa Konseyi Yerel İdareler Şartı adlı belgeye koyduğu çekinceleri kaldıracağını’ açıkladı. Bu sözleşme (çekincelerin kaldırıldığı biçimiyle) gerçekte HDP ve İmralı tarafından talep edilen ‘Demokratik Özerklik’ ile aynı; bir bölgesel otonomi programı.

Ya geri al,ya da savun

2015 Seçim gündemini yaşadığımız bu günlerde,kendisini AKP ve gelecek yönetim sistemine karşı olarak gören her seçmenin CHP yönetimi ve tek tek milletvekili adaylarına sorması gereken soru ; AYYÖŞ konusunda TBMM de ne yapacaksınız ? olmak zorundadır.   Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ve şu anda parti politikası olarak kabul edilen açıklamalara göre CHP, Avrupa Yerel İdareler Şartı adlı belgeyi (çekincesiz olarak) imzalamaya hazır. CHP milletvekili adaylarının böyle zor bir soruya muhatap olmalarının ise çok özel nedenleri var;Birincisi,Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu konuda görüşünü zaten açıklamış durumda. Bir başka neden ise CHP nin oy tabanı; Zira ana muhalefet partisi üstü örtülü bir biçimde Kürt Otonomisini savunurken,oylarının % 90 ını Türk seçmenlerden alıyor. Seçim günleri yaklaşırken giderek ‘öngörülmüş otonomi bölgesi’nden ‘fiili otonomi bölgesi’ biçimine dönüşen Doğu ve Güneydoğu illerimizde CHP nin aldığı oy oranı % 8.5.  Kısaca ‘el atına binmiş’ bir ana muhalefet partisi ile seçimlere giriyoruz. Çok zor sorular onları bekliyor.

Mahir Tan            LondraPosta- Londra

 

 

 

Hilafet

HİLAFET

Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fetullah Gülen’i İsrail ve onun istihbarat örgütü MOSSAD ile işbirliği yaptığı yolunda suçladı. İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği Gülen hakkında yakalama kararı çıkardı ve ardından Türkiye, Pensilvanya’da yaşayan Gülen’in pasaportunu iptal ettiğini ABD’ye iletti. Diğer yandan Cemaatin kasası Bank Asya’ya el kondu.

Gördüğünüz gibi çok açık bir savaş var. Halen devam eden savaşın kaçınılmaz olduğunu ve arkasındaki nedenleri bu köşede çok önceden anlatmıştık. Ama o zamanlar bunun kayıkçı kavgası olduğunu değerlendirenlerin ve “bırakın birbirini yesinler” yaklaşımının egemen olduğunu da gözlemlemiştik.

Evet, “açılımların”, özerkliğin, bilahare bölünmenin, Ortadoğu bataklığına balıklama atlayabilmenin, komşularımıza terör ihraç edebilmenin ve ezcümle Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemize biçtiği role soyunabilmenin önünde engeller vardı. AKP’nin iktidar yapılması yetmemişti. Türkiye’nin Anayasa’sı, kurucu ideolojisi, kırmızıçizgileri ve Türk Silahlı Kuvvetleri başta olma üzere bürokrasisi buna engeldi.

Cemaatin köstebekleri

İşte Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonlar bunun için yapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bu nedenle derdest edildi ve kafese atıldı. Bu operasyonları Cemaatin poliste, yargıda, medyada ve TSK’da daha önceden yuvalanmış köstebekleri yaptı. Yani askerimiz Cemaatin silahşorları tarafından arkasından hançerlendi ve ağırlıkla onun medyası tarafından karalandı ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.

Tabi ki, bu operasyonları Cemaat tek başına yapmadı. İşin içinde iliklerine kadar AKP vardı! AKP bu operasyonlar için yasal düzenlemeleri yaptı. Cemaatin silahşorlarını etkin yerlere atadı, yetkilendirdi, tetiğe basıldıktan sonra siyasi ve idari destek verdi hatta en yetkili ağızdan savcılığını bile yaptı.

Türkiye’ye karşı yapılan bu operasyon küresel bir planın bir parçasıydı! Arkasındaki esas irade emperyalizmin yeni güç merkezi Kapital-Finans sistemiydi. ABD ve onun kurumları bu sistemin enstrümanlarıydı. Bu sistem enstrümanları vasıtası ile Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlara akıl hocalığı yaptı, teknik destek verdi, eş güdüm sağladı ve uluslararası ortamda arkasında durdu.

Misyoner okulları

Kapital-Finans sisteminin planı büyüktü. Erdoğan piyondu, zamanı gelince çöpe atılacaktı. Bu nedenle bir yandan Cemaat-AKP işbirliği davam ederken diğer yandan Erdoğan’ın zamanı geldiğinde ipini çekebilmek için hakkında bilgi toplanıyor, dinleniyor ve dosyalanıyordu.

Kapital-Finans tercihini Cemaat olarak şekillendirmişti. Cemaat okullarının arkasındaydı, onlar 21.Yüzyılın yeni misyoner okullarıydı. Özellikle İslam dünyasına onlardan biri olarak girmek daha kolaydı. Geçmişin Hristiyan misyoner okulları deneyimi bunu gösteriyordu.

Kapital-Finans sistemi Sünni dünyada Hilafet istiyordu. Çünkü emperyalizm için din geniş kitleleri yönlendirebilmek ve sömürebilmek için bir araçtı. Türkiye’de laikliğe onun için düşmanlık ediyorlardı ve aşındırmaya çalışıyorlardı. Laikliğin olduğu yerde İslam din olurdu ama manipülasyon unsuru olamazdı.

Pensilvanya Medine, Mekke İstanbul

 

Hilafet için düşünülen isim Fettullah Gülen’di. Onun Humeyni gibi Türkiye’ye dönüşünün yol taşları döşeniyordu. Bu maksatla Pensilvanya’da korunup kollanıyordu ve iade edilmesi mümkün değildi.

Gülen kendince Hicret etmişti. Pensilvanya onun için Medine idi. Mekke’sine yani İstanbul’a döneceği zamanı iple çekiyordu. Gerçekten buna yakın çevresiyle birlikte inanmışlardı ve akıllarınca Amerika’yı kullandıklarını sanıyorlardı.

Kapital-Finans sistemi küresel hedefleri gereğince İstanbul’da din üzerinden kitleleri yönlendirebilecek iki merkez planlamıştı. Birincisi Sünniler için Hilafet, ikincisi Ortodokslar için Ekümenik Fener Patriği. Birincisinin gerçekleşmesi ikincisini çok kolaylaştıracaktı. Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

 

Irak Türkmen Cephesi Bildirisi

KERKÜK DE GELİŞEN SON OLAYLAR

BASIN BİLDİRİSİDİR

 

Tarih:06-02-2015

Kerkük, Bir Kac gün önce IŞID’in en büyük saldırısına hedef oldu. Bu güne kadar hiç böyle top ve silahlı saldırısına uğramamıştı. Bu saldırılar sırasında ABD güçleri de uçaklarla saldırıyı önlemek için çalıştı.

Kerkük’ün güneyinden girmeye çalışan IŞID ile çok yoğun bir çatışma yaşandı.

Önce, şehir merkezinde bir araç patlatıldı.

Güvenlik güçleri bu patlayan araç ve çevresi ile uğraşırken, IŞID militanları oraya yakın büyük bir oteli işkâl ettiler. Otel içinden ve üst katlardan çevreyi yaylım ateşi açtılar. Nişancılar otelin en üst katından çevreye ateş etmeye başladılar.

Birkaç saat içinde güvenlik güçleri IŞID militanlarını yok ederek Otel ve çevresini onların ellerinden geri aldı.

Bu olayla Kerkük de güvenliğin tam olarak sağlanamadığı, Şehrin tam olarak kontrol edildiği görülmektedir.

Kerkük’ün Türkmen gücüne ihtiyacı vardır. Nüfus yoğunluğu Türkmen olan Kerküklülerin silahsız olduğu için eli kolu bağlanmıştır.

Kendi paraları ile silah alan Türkmenler, hafif silahlarla kendilerini korumaya çalışmaktadırlar.

Kerkük’ün güvenliğini Kürtler sağlamaktadır.

Türkmen’e silah yardımı hiç kimse tarafından yapılmamaktadır.

Kürt güçlere Irak devletinden silah ve para, batı devletler

den de onlara yine her türlü yardımı sağlamaktadır.

Kürt güçler, Kerkük’ü korudukları için burada bulunan toprakları da sahiplenecekler. Türkmenlerin silahsız olmaları nedeniyle toprakları da ellerinden alınmış olacak.

Kerkük de bugün TÜRKMENLER yok sayılıyor. Böyle haksız bir politika karşısındayız.  Hal bu ki TÜRKMENLER de Kürtler ve Araplar gibi silahlandırılarak vatanlarını savunup IŞID de karşı savaşmaları gerekmektedir. TÜRKMENLER, eli kolu bağlı olarak olayları izlemekte, başına gelecek felaketi beklemektedir.

TELAFER, BEŞİR, BİLAVCILI da bulunan TÜRKMENLER silahsız oldukları için birçoğu IŞID tarafından şehit edildi, toprakları ellerinden alındı. IŞID ın kontrolü altına girdi.

Bir çok TÜRKMEN köy ve kasabaları kendi paraları ile aldıkları hafif silahlarla kendilerini savunmaktadırlar.

Biz buradan Bizim Başkanımız Sayın Erşet SALİHİ’NİN çağrısına katılıyoruz ve destekliyoruz.

TÜRKMENLER de Arap ve Kürtler gibi silahlanıp kendilerini ve topraklarını savunsunlar.

KERKÜK IRAK DEVLETİNİN BİR KENTİDİR. NÜFUSUN ÇOĞU DA TÜRKMENDİR.

Güvenliği sağlayan silahlı güçlerin TÜRKMEN TOPRAĞINDA gözleri olmaması gerekir. Onlar aldıkları sorumlulukları ve görevi güvenliği can ve malı korumaktır. (Para karşılığı çalıştıkları için) Güvenliği sağlamak mecburiyetindedirler.

IRAK içinde TÜRKMENLERİN ayakta kalabilmeleri için güçlendirilmesi gerekir. Öbür etnik guruplara ne yardım yapılıyorsa onlara da verilmesi gerekir.

YOKSA IRAK İÇİNDE TÜRKMENLER DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE YOK EDİLECEKTİR.

 

Saygılarımla.

Sündüs ABBAS

Irak Türkmen Cephesi Ingiltre temsilicisi

Londra ‘Umay Abla’sını kaybetti

Londra Türk toplumu ablasını kaybetti

Türkiye dışında kurulu en eski Türk örgütü olan Kıbrıs Türk Cemiyeti Başkanı Mustafa Gençsoy’un eşi Umay Gençsoy yaşamını kaybetti. 1966 Yılından beri Londra’da yaşayan,çağdaş ve Atatürkçü toplumun en tanınan simalarından biri  Umay Gençsoy geçtiğimiz Pazar günü uzun süren hastalık dönemi sonunda Londra’da vefat etti. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilcileri yanında Türk toplumundan çok sayıda katılımla kılınan cenaze namazı ve hazin bir törenle ebediyete uğurlanan Umay Gençsoy’un naaşı 4 Şubat günü uçakla vatanı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yollandı. Umay Gençsoy’un eşi Mustafa Gençsoy ile birlikte yönettiği Kıbrıs Türk Cemiyeti, 1951 yılında kurulmuş ve  Kıbrıs’taki Rum baskı ve zulmüne karşı direnişin Londra’daki en güçlü temsilcisi olmuştu. 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında Başbakan Bülent Ecevit ve Kıbrıs Direniş savanışının kahramanı Rauf Denktaş’ı ağırlayan Mustafa- Umay Gençsoy çifti Londra Türk toplumunun tüm ulusal toplantı ve eylemlerinde yer aldılar. Londra’da yaşayan yazar ve araştırmacı Semra Eren Nijhar tarafından yazılan ‘Avrupa’nın ilk Türk Derneği- Kıbrıs Türk Cemiyeti’ adlı kitapta Başkan Mustafa Gençsoy yanında dernek çalışmaları ve Türk toplumuna fedakarca desteği nedeniyle geniş bir yer işgal eden Umay Gençsoy, yaklaşık yarım yüzyıldan beri ayrı kaldığı Kuzey Kıbrıs Türk topraklarına gömülmek üzere vatanına gönderildi. 4 Şubat günü Süleymaniye Camiinde yapılan hazin törenden sonra, merhume Umay Gençsoy anısına İTDF (İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu) ve İADD Başkanı Jale Özer bir resepsiyon verdi. Mustafa Gençsoy ve Umay Gençsoy’un yakınlarının katıldığı resepsiyonda, ‘Umay Abla’nın Türk toplumuna yaptığı hizmet dile getirildi.

Mahir Tan            LondraPosta-Londra