Soykırım iddiası biter mi ?

Strazburg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 28 Ocak’ta görülen temyiz davası, mahkeme binası dışında verilen destekten salonda yapılan hukuki mücadeleye kadar dört dörtlüktü. Doğu Perinçek, İsviçre’nin ifade hürriyetini kısıtlayan ve kendisini mahkum eden antidemokratik iradesine karşı cesaretle ve yurtseverce verdiği özgürlük mücadelesini kazanmıştır.

Esasında bu Perinçek’in davası değildi. Onun nezdinde Türkiye yargılanıyordu ve Türk halkının kendisine karşı aslı ve astarı olmayan iftiraya hayır deme özgürlüğü elinden alınmak isteniyordu. Daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. “Ermeni soykırımı” iddiası gerçekten yer kürenin gelmiş geçmiş en büyük yalanıdır. Yalan bu kadar aşikar olmasına rağmen hala etkin olmasının nedeni arkasındaki güçtü. Bu güç Batı’dır ve Batı’nın yaşadığımız topraklardaki uzun soluklu emperyalist niyetleridir. Ermeni heyeti 1919 Paris Sulh Konferansı’na istedikleri toprakların haritasını verir. Haritanın içinde yok yok. Tüm doğu, Trabzon, Giresun, Ordu, Adana ve İskenderun dahil. Bu bölgede yaşayan Ermeni ve Hristiyan ahali yüzde 20 bile yok. Ne istiyorlar biliyor musunuz? Yüzde 80 oranındaki Müslümanın dışarıya sürgün edilmesini.

Cemiyeti Akvam Zamanın Birleşmiş Milletleri olan Cemiyeti Akvam Genel Sekreteri Batılıların Ermenilere çok şey vaat ettiğini, onların bu vaatler üzerine savaştıklarını ve bu savaşta 200 bin Ermeni’nin öldüğünü yazıyor. Ayrıca olayların merkezi hükümetle ilgisi olmadığını münferit çetelerin işi olduğunu belirtiyor. Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermenilerin acı çektiği doğru ama bunun suçlusu Osmanlı Türkü değil. Onu gizli emellerine alet eden ve kandıran Batı’dır. Bugün aynı oyun Kürtler için vizyona konmuştur. Bu nedenle Ermeni diasporası ve Ermenistan asla masaya oturmak, tarihi hakikatleri araştırmak ve hukuk mücadelesi içine girmek istemez. Çünkü girerse buradan galip çıkamayacağını bilir. Diğer yandan diaspora bu konuda nemalanıyor bitmesini istemez.

Ermenilerin “soykırım” iddialarına dayanak yaptığı en önemli kaynaklardan birisi Kasım 1913-Şubat 1916 tarihleri arasında İstanbul’da görev yapan ABD Büyükelçisi’nin yazdığı kitaptır. Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü olan kitabı araştırmacı yazar Şükrü Server Aya sayfa sayfa irdeleyerek yanlışları ve yalanları ortaya koymuş. Hem de yabancıların belgeleriyle. Aya’nın kitabının adı “Büyükelçinin Mantık Dışı Çelişkileri”

Şark Sorunu 100 yıl önceki ABD Büyükelçisi zamanın ABD Başkanı Woodrow Wilson ile koordine ederek sipariş üzerine yazar kitabını ve içindeki akla ve hayale gelmeyecek yalanları. Bu yalanların hedefi “Şark sorunu”nu çözmek, Türkleri ve Müslümanları Anadolu’dan atmaktı. Yalanlar bizi yok edebilmenin meşruiyeti için gerekliydi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün suçu bu yüzden çok büyük! Çünkü yalanların arkasındaki iradenin planlarını çöpe attı. Peki, emperyalizm bu işten vazgeçmiş olabilir mi? Kesinlikle hayır! Bakın 100 yıl sonra planın adı önce “Medeniyetler çatışması” alınan tepki üzerine müteakiben Büyük Ortadoğu Projesi. Merkezinde yine biz! Bunun da yalana ihtiyacı vardı! Yalanın adı Ergenekon ve Balyoz, arkasında yine ABD Büyükelçisi ve Başkanı! Hal böyle iken Strazburg’ta verilecek karar ile soykırım iddiasının bitirileceğine inanmak biraz saflık olur. Hiç şüpheniz olmasın karar bizim için ve ifade özgürlüğü açısından olumlu olacak ama kararın içine Ermeni diasporası ve Ermenistan’ın takılabileceği bir kanca mutlaka konacaktır. Karardan sonra daha da azacaklar!

Dışişleri Bakanlığı, yıllık olarak çıkardığı ajandasına Erivan’da bulunan sözde soykırım anıtının fotoğrafını koymuşken, ana muhalefet partisi YCHP’nin Milletvekilleri “soykırımla yüzleşelim” pankartının arkasında yürürken Strazburg’ta kazansanız ne olur? İç cephenin durumu budur! Ya bunları başınızdan def edeceksiniz ya da çözülüp gideceksiniz! Saygılar sunarım.

Türker Ertürk