Irak’ta bu kez Şiiler arasında bölünme

 
                                  Irak’ta bu kez Şiiler arasında bölünme
                   

Sivil darbeye karşı askeri darbe

Irak’ta İslam Devleti (IŞID) saldırılarının Kuzey Irak’a yönelmesi ABD nin harekete geçmesine yol açtı. Kuzey Irak’ta Mahmur kampı ve Diyala kenti çevresinde İslam Devleti militanlarıyla çarpışan Peşmerge güçlerine Irak ordusu üzerinden silah yardımı yaptıklarını açıklayan Pentagon, bunun ‘bir ABD Askeri operasyon çözümü’ olmadığını ısrarla vurguluyor.  Hava hücümlarını ‘Sincar’ dağı çevresinde Yezidileri kuşatan İslam Devleti militanlarını durdurma ile sınırlı tuttuklarını açıklayan ABD Askeri yetkilileri Irak yönetiminde ‘siyasi çözüm’ amacıyla CIA ve Eski kurtları devreye soktu. IŞID a karşı dengeleme operasyonlarından Maliki yönetiminin kazançlı çıkmasını önlemek amacındaki ABD, Maliki Hükümetine karşı bir tür ‘sivil darbe’ hazırlayarak Cumhurbaşkanı Fuad Masum tarafından Başbakan seçilen Al Abadi’yi alelacele meşru Başbakan olarak tanıdı. Kendisine karşı bir Anayasa suçu işlendiği gerekçesiyle savunmaya geçen  Başbakan Maliki ise kendisini destekleyen Ordu’yu harekete geçirerek Bağdat’ta fiili bir askeri işgal yarattı. Başkent Bağdat’ın önemli yollarını tutan Irak Ordusu askerlerinin resmi binaların çevresinde konuşlandırıldıkları belirtiliyor. Maliki Irak’ın resmi ordusu dışında Bağdat’ta nüfus çoğunluğunu meydana getiren Şiiler ve Mukteda Al Sadr’a bağlı onbinlerce milis tarafından destekleniyor.
                                İran ve Sistani ‘yeni Başbakan’ yanlısı
Bugüne kadar İran tarafından desteklenen Maliki yönetimi ilk kez olarak İran ile farklı bir çizgide bulunuyor. 11 Ağustos günü Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan’a telefon ederek kutlayan İran Cumhurbaşkanı Ruhani,’Irak’ta parlamento çoğunluğuna dayanan ve halkın daha geniş kesimlerini temsil eden bir hükümet kurulmasını’ istediklerini belirtti. Hükümeti kurması için anayasaya göre 30 günlük bir süre bulunan ABD destekli yeni Başbakan’ın Maliki’ye bağlı askeri güçlerle çatışmayı göze alıp alamayacağı Washinton ve Londra’da tartışılıyor. Öte yandan  Kuzey Irak’ta peşmerge ve onlarla birlikte hareket eden PYD ve PKK güçlerine ağır silah yardımı yapamayan ABD bu silahlar için Irak ordusuna dayanıyor. Kuzey Irak’ta IŞID ı durdurmak için teröristlerin elindeki ağır silahlı konvoyları açık arazide yakalayıp hava hücümlarıyla yok etme stratejisini uygulayan Pentagon, 11 Ağustos günü yaptığı açıklamada ‘İslam devleti’nin Kuzeye doğru yayılmasını önledik, ancak onun askeri kapasitesini sadece bu yolla ortadan kaldırmamız mümkün değil’ dedi.
                   ABD Kuzey Irak’ta dağıttığı silahları toplayabilecek mi ?
ABD nin son 15 yıllık savaşlar tarihi hemen tümüyle uzun vadede yeni terör güçlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.  Afganistan’da ABD tarafından silahlandırılan El Kaide bir süre sonra aynı silahlarla ABD yi vurdu. 2001 yılında terörü önlemek sloganıyla Afganistan işgaline girişen ABD savaş sonrasında El Kaide terörünün tüm Orta-Doğu ve Kuzey Afrika’ya yayılmasına neden oldu. Irak ve Libya savaşları bu ülkelerin bölünmesi ve korkunç bir irticanın güçlenmesi sonucunu doğurdu. Libya’da açık olarak Suriye’de ise dolaylı yollardan silahlandırılan El Kaide ve benzeri örgütler sonunda Orta-Doğu’da bir devlet kurma seviyesine ulaştı. Irak’ta ortaya çıkan kaosun birinci elden sorumlusu olan ABD şimdi de IŞID terörüne karşı Kuzey Irak’ta yeni bir askeri güç merkezi yaratma peşinde. Maliki Hükümetine destek vermede isteksiz görünen ABD, Kuzey Irak ve Petrol çıkarlarını savunma uğruna bu bölgede Peşmerge- PKK- PYD birliklerini silahlandırmaya başladığını resmi olarak açıkladı. Mahmur Kampını 4 günlük bir savaş sonunda IŞID militanlarından temizleyen güçlerin PKK-PYD birlikleri olduğu bölgeden gelen haberlerde bildiriliyor. Büyük ölçüde Irak ordusuna ait ağır silahların dağıtılacağı bildirilen askeri açıklamalarda Irak’ta yaratılan siyasi kriz ve iki ayrı Başbakan varlığı konusuna değinilmiyor. Merkezi Irak ve Bağdat’ta bir başka iç savaş tehlikesi taşıyan ABD nin sözde ‘siyasi çözüm’ formulü bölgedeki kaosun yeni bir ateşleyicisi olma yolunda.
IŞID’a karşı savaş adına Suriye ve Irak’ta yeni ve ağır silahlarla donatılmış bir PKK da Türkiye’nin bu işten ‘kazancı’ ! olacak gibi görünüyor.
Mahir Tan      LondraPosta- Londra
              

Federasyon’a ‘taze kan’ ; İkinci Bahar Derneği

İTDF ve İkinci Bahar Derneği yöneticileri
                                 Federasyon’a ‘taze kan’ ; İkinci Bahar Derneği
   
1 Haziran  2014 tarihinde yapılan genel kurulunda seçilen İTDF (İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu) yeni yönetim kurulu, İngiltere’de  yaşayan Türk toplumunda daha geniş ilişkiler ve etkili bir temsil gücü kazanabilmek için kolları sıvadı. Londra’da Türk toplumunun etkin kuruluşlarından İkinci Bahar  Derneği, İTDF ye yeni yönetim döneminde katılan ilk dernek oldu.  160 üyesi bulunan İkinci Bahar Derneği, adından da anlaşıldığı gibi toplumun yetişkin ve yaşlı üyeleri arasında sosyal, kültürel faaliyetlerde bulunuyor ve dayanışma, yardımlaşma bağlarının güçlendirilmesi için etkinlikler düzenliyor. Geçtiğimiz yıllarda üyelerine İngiltere dışında sosyal ve araştırma amaçlı geziler düzenleyen İkinci Bahar Derneği, başta kanser hastalarına yardım olmak üzere çok sayıda sağlık dayanışma ve destek çalışmasına imza attı.  Başkanlığını Fatoş Gülsan’ın yürüttüğü İkinci Bahar Derneği’nin katılımı İTDF nin daha geniş kitlelerle birleşme yolunda attığı önemli bir adım oldu.
İkinci Bahar Derneği’nin İTDF ye katılımı nedeniyle İTDF den yapılan açıklamada şu cümlelere yer verildi;
 
    ‘ İkinci Bahar Derneği İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu’na katıldı.
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu’nun( İTDF ) 1 Haziran 2014  tarihinde yapılan Olağan Genel Kurulunda seçilen yeni yönetim kurulu, yaz tatiline girilmesine rağmen çalışmalarına hızlı bir şekilde devam ediyor. Yeni yönetim seçildikten sonra Federasyona başvuran  İkinci Bahar Derneği, 29 Temmuz 2014 tarihinde olumlu yanıt alarak İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu’na katıldı.
Türk toplumunda kadınlara  yönelik çalışmalarıyla tanınan ve  2009 yılında kurumsallaşan ,İkinci Bahar Derneği’nin 160 üyesi bulunuyor.
Geçen hafta içersinde Federasyon yönetim kurulu üyeleriyle bir araya gelen  İkinci Bahar Derneği Başkanı Fatoş Gülşan “ İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu’na yaptığımız başvurunun incelenip kabul edilmesinden dernek olarak çok mutluyuz.  Federasyon Başkanı Jale Özer,geçen sene  birçok etkinliklerimize katılıp çalışmalarımızı yakınen takip etmiştir. Dernek olarak Federasyonun yeni yönetimini kutluyor, birlikte verimli  çalışmalar yapacağımıza  inanıyoruz.” dedi..
Federasyon Başkanı Jale Özer de kadınlarımızın sorunlarına çare olan  projeleri yürüten  İkinci Bahar Derneği’nin ITDF’ye katılmasından yönetim olarak çok memnun olduklarını dile getirdi .  Federasyonumuzun toplumumuzu birleştirici çatısı altında kadın örgütlerimizin varlığı çalışmalarımıza büyük güç katacaktır diyerek düşüncelerini belirtti.’
LondraPosta- Londra

 

Londra’da Gazze’nin sesi en yüksek

                      Londra’da Gazze’nin sesi en yüksek
İsrail’in Gazze saldırılarının damga vurduğu 2014 yazı Londra’da yaşayan İsrael lobisi için çok sıcak bir yaz oldu. Savaş karşıtı ve Filistin yanlısı kitle örgütleri tarafından son bir ayda düzenlenen 4 büyük protesto gösterisi Dünya’nın en önemli siyasi merkezlerinden biri olan Londra’da sessiz kamuoyunun Gazze ve Filistin lehine değiştiğini ortaya koydu. 9 Ağustos günü Londra’da Gazze olayları sırasındaki yayın politikası nedeniyle en çok eleştirilen medya kurumu olan BBC binası önünde başlayan protesto ve  ABD Elçiliği önünde devam edenyürüyüş bugüne kadar yapılanların en büyüğü oldu. Yaklaşık 150 bin kişinin katıldığı Gazze protestosunda halkın talepleri bu kez ‘İsrail mallarına boykot,İsrail’e silah satışına son ve Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması’ hedeflerine yönelerek İngiltere ve ABD yönetimine tabandan yükselen bir mesaj olarak ön plana çıktı. Stop The War Coalition, Palestine Soldarity Campaign, The Friends of Al Aksa, Muslim İnitiative tarafından İngiltere çapında  organize edilen 9 Ağustos protestosunda Londra dışından da çok sayıda otobüsle gelen katılımcı dikkatleri çekti.
Gazze Protestolarının mimarlarından Millertvekili Jeremy Corbyn ve yazar Tarık Ali
 ABD elçiliği önünde ve Hyde Park’ta yapılan konuşmalarda ise çoğunluğu sivil ve çocuk olmak üzere yaklaşık 2000 Filistinlinin yaşamına mal olan İsrail saldırılarının siyasi açıdan bu ülke için bir yenilgi ile sonuçlandığı vurgulandı. Konuşmacılar yaklaşık bir aydır süren İsrail hava ve füze hücumlarında ölen Gazzelilerin büyük bölümünün kadın ve çocuklardan oluştuğunu buna karşılık ölen 67 İsrailli’nin 3 kişi dışında tümünün asker olduğuna dikkat çektiler.150 binlik  protesto gösterisinde önemli taleplerden biride İngiliz hükümeti tarafından İsrail’e silah ve askeri malzeme satışına izin verilen şirketlerin ruhsatlarının iptal edilmesi ve bu ülkeye yapılan tüm yardınların durdurulması oldu. Protestonun mimarlarından Stop The War Coalition liderleri, İsrail saldırıları tamamen durdurulana ve Gazze’ye uygulanan kara ve deniz ablukası kaldırılana kadar protestolara devam edeceklerini ve İsrail,İngiltere ve ABD yönetimleri üzerinde baskıyı sürdüreceklerini belirttiler.
Mahir Tan          LondraPosta- Londra

Londra Borsası ABD uçaklarını havalandırdı

                       Londra Borsası ABD uçaklarını havalandırdı
               Petrol işine bulaşınca IŞID vuruldu
       Başkan Obama’nın Kuzey Irak Yönetimi peşmergeleriyle çatışma halindeki İslam Devleti (IŞID) güçlerini vurmaya başlaması mevcut dengeleri değiştirebilecek bir hamle oldu. Son hafta içinde ABD hava harekatının başlayacağının ilk işareti Irak Hava Kuvvetlerine verilen ‘Hellfire’ füzelerinin teslimatına ve fiilen kullanılmaya başlaması olmuştu. Bazı İngiliz birliklerinin de insani yardım operasyonlarına katılarak bölgede küçük birlikler tutmaya başladıkları Kürt kaynakları tarafından açıklanıyor. Gerçekte ABD nin önceleri pek istekli görünmediği Irak operasyonlarına başlaması bugüne kadar Batı Medyasında ‘Irak’taki tek istikrarlı bölge’ olarak tanıtılan Kuzey Irak’ın da karışması ve İslam Devleti’nin hedefi olarak belirmesi ile ilgili bir gelişme. Kuzey Irak’ta petrol arayan ve çıkaran ABD nin en büyük iki petrol şirketi olan Chevron ve Exxon Mobil’in IŞID ilerlemesi sonrasında bölgedeki işletmelerinden çalışanları tahliye kararı almaları  ABD’nin hava harekatlarının başlamasında önemli bir etkendir. Bölgede faaliyeti durduran ve Londra Borsasında hisseleri değer kaybetmeye başlayan Genel Energy ve Gulf Keystone Petrolleum şirketlerinin ise çok sayıda Türk ortakları ve üst düzey yöneticileri var.
Genel Energy, Kuzey Irak petrolünün Türkiye ayağını temsil eden bir şirket. Londra Borsasında IŞID tehlikesi nedeniyle değer kaybedenlerden biri olan Genel Energy yöneticileri arasında Gülsüm Nazlı Karamehmet, Mehmet Öğütçü, Murat Yazıcı gibi isimler var. Şirketin önemli yöneticilerinden biri ise ABD nin eski Türkiye Büyükelçilerinden Mark Parris.
                               IŞID’a karşı Libya Modeli
ABD Başkanı Obama’nın yaptığı açıklamaya göre Kuzey Irak’a doğru ilerleyen İslam Devleti militanları kent ve kasaba merkezlerine girmeye yöneldiklerinde vurulacaklar. ABD nin kara harekatı içermeyen hava desteğine dayalı yeni Irak stratejisi 2011 yılında NATO tarafından uygulanan Libya savaş staretejisi ile ortaklıklar taşıyor. IŞID’ın da Libya eski lideri Muammer Kaddafi’nin ordusu gibi hava savunması bulunmuyor. Libya savaşı sırasında muhalefet güçlerine karşı üstünlük sağlayan Kaddafi kuvvetleri özellikle ayaklanmanın merkezi sayılan Bingazi’ye girmek üzere tank ve zırhlı araçlarını kentin varoşları önünde topladığı sırada Fransız ve İngiliz hava kuvvetleri tarafından imha edilmişlerdi. Bir günde 70 tank kaybeden Kaddafi Ordusu bu hücumdan sonra Batı’ya doğru geri çekilmeye başlamış ve açık çöl arazisinde NATO uçakları tarafından bombalanmıştı. ABD nin IŞID’ı durdurmaya ve muhtemelen petrol bölgelerinden uzak tutmaya çalışan savaş planı İslam Devleti militanlarının Irak ordusundan ele geçirdiği ve sayılarının 120 olduğu bildirilen tanklarını yok etmeye dayanıyor. IŞID güçlerine karşı bir kaç hafta içinde sonuç vermesi beklenen ABD hava saldırıları, tank ve zırhlı araçları yok ettiği ölçüde, terör örgütüne karşı savaş halinde olan güçlerin kaybettikleri toprakları ve kentleri geri almaları beklenmelidir. Irak ordusu,Şii Milisler, Kuzey Irak peşmergeleri ve Suriye’deki PYD birlikleri ABD hava saldırılarından askeri yarar sağlayacak
güçler olacaktır.
Mahir Tan            LondraPosta-Londra  
                                         

Anlaşıldığı kadarıyla ‘Şeyh uçamadı’

                                               Anlaşıldığı kadarıyla ‘Şeyh uçamadı’
                                    iki laf etmemiş olmaz..
     Türkiye’de ilk kez yapılan bir iş; Cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Seçim atmosferine bakılırsa halk, Cumhurbaşkanı’nı da Başbakan’ı seçtiği gibi seçiyor.Yani aynı kişi tüm seçimleri kazanıyor.  Aynı kişinin yaklaşık 20 yıllık kesintisiz bir  iktidar dönemi yaşadığı bir dönemden söz ediyoruz. Ortada ki garabet şurada; son yılların bu önemli politik kişiliği, hakkında en çok iddianın ileri sürüldüğü, en çok kaset ve tapesi bulunan, hakkındaki yolsuzluk soruşturmalarının devletin hukuk sistemi altüst edilerek kapatıldığı, Batı dünyası ile,bu nedenle, en fazla sorunu bulunan bir lider. Ne adayı olursa olsun seçimlerde en yüksek oyu alıyor. Öncelikle ve seçim daha yapılmadan Türkiye’nin seçmenini bu güzide tutumu nedeniyle kutlamak gerekir !.  İkinci büyük kutlama ise Muhalefet saflarında yer alacak olmalı hemen 10 Ağustos sonrasında. Gösterdikleri Cumhurbaşkanlığı adayının kalite,kapasite,yetenek alanında gösterdiği üstünlük nedeniyle.İlk turda % 50 nin üstünde bir oy alacağı belli edilen iktidar adayının bu başarısında Muhalefet adayının büyük bir rolü olduğu hasır altında tutulabilecek bir gerçek değil.
                                      Muhalefet medyası ‘şeyhi uçuramadı’
  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu İhsanoğlu’nu aday olarak bulup çıkaran ve parti saflarından gelen yoğun muhalefete rağmen ona kefil olup direten lider oldu. 11 ağustos günü ortaya bir siyasi hezimet sonucu çıkarsa kuşkusuz ilk sorumlu o olur.Seçim sonuçlarına bağlı olarak, CHP de ortaya çıkacağı net olarak görünen kargaşaya ilaveten bu olayın birde medya bölümünün oynanacağına kesin gözüyle bakmak gerekir. Salt Atatürkçü seçmenin katkısıyla Türkiye’nin büyük gazeteleri arasına girmiş bir gazetenin yönetici ve yazarları bu furyadan nasiplerini alacaklardır. İhsanoğlu adı zikredildiği ilk günlerde aşka gelip döktüren bu gazete yazarları, birkaç gün içinde birden bire ‘Hoca’nın derinliğini’ anlayıp,onun aslında Atatürkçü olduğunu keşfettiler. Yıllarca şov yaptığı büyük medya gurubundan atıldıktan sonra Atatürkçülüğe demir atan yazar-programcılar, hergün yazdıkları köşe yazılarını Atatatürkçü halka bir de kitap olarak satan bilim adamları, İhsanoğlu röportajlarında onu Irak’taki General Petreus çözümünün ve Filistin’deki Hamas- FKÖ barışının mimarı olarak çakan usta yazarlar, kerameti kendinden menkul PR meraklıları, kısaca ‘şeyh uçuyor’ diye ortalığı birbirine katan düzmece müridler ameliyat masasına yatırılmalıdır. Yakın gelecekte Türkiye’nin üzerinde toplanacağı açık olan kara bulutların çağdaş,laik ve cumhuriyetçi ülkemizi tam bir ortaçağ ademi merkeziyetçiliğine sürüklemesini önlemek istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız.
Zira aynı siyasi kümelenme ve milletvekilliği vaadleriyle yaşamlarını garantiye almak peşindeki medya çığırtkanları ‘şeyhi uçurma’ PR cılığının yanında şimdi de sıradaki ‘barış-açılım’ hokkasına yöneldiler. İlk turda Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Erdoğan yönetimi geçtiğimiz ay içinde TBMM de açılım görüşmeleri için ‘açık çek’veren bir muhalefet karşısında eline geçen tarihi fırsatları kaçırmayacaktır.
Mahir Tan         LondraPosta- Londra

Kral Lear’ın soytarısı doğruları söylerdi, ‘biz ‘soytarı’ bile olamıyoruz’

 

                            Kral Lear’ın soytarısı doğruları söylerdi,
                      
                             ‘biz ‘soytarı’ bile olamıyoruz’
        Hüseyin Köroğlu, Türk tiyatrosunun, Sanat Dünyasının,Türkiye’nin umut yaratan yönü. Kıbrıs doğumlu, İstanbul Büyükşehir Şehir Tiyatroları yönetmen- oyuncusu  Köroğlu ile Londra gezisi sırasında görüştük. Türk Tiyatro sanatında yönetmen ve oyuncu olarak yeni bir kuşağın habercisi ve temsilcisi olarak ön plana çıkıyor 64 doğumlu Hüseyin Köroğlu. Kıbrıs’ta doğan, Ankara Konservatuarı mezunu Köroğlu, İstanbul Şehir Tiyatrolarının yönetmen oyuncularından. İstanbul’un 7 tiyatrosunda oyun yapan,yöneten ve oynayan sanatçı ‘işin tam içinde’. Hüseyin Köroğlu’nun büyük atağı ise onun ‘aşhk’ı. ‘Tiyatro Aşhk’ Köroğlu’nun kurduğu özel bir tiyatronun adı. 30 Eylül tarihinde Kıbrıs’ta başlayacak olan Kıbrıs Tiyatro Festivalinde açılış ve kapanış oyunu olacak ‘ashk’ın tek kişilik oyunu ‘Işığa Yürüten Adam’. Yaşamın her alanında en çok ihtiyacımız olan soruya, bir sanatçı olarak cevap veriyor Hüseyin Köroğlu bo oyunla; Işığa nasıl Yürürüz ? Bizi Işığa kim yürütür ?..
Hüseyin Köroğlu’nun ashk’ı ve oyunu önümüzdeki yıl Londra’da da oynanacak.
                                         
                                         ‘Sanatçı doğal olarak muhaliftir’
Hüseyin Köroğlu ile tiyatro sanatının teknik yönleri dışında, içerik ve sosyal yönleri üzerine konuştuk. Kendi ürünü olan ‘ashk’, gerçekte Hüseyin Köroğlu’nun tiyatro ile olan ilişiğini, sanat ve sanatçının toplumsal bir varlık olarak görevlerini, sanatın her toplumdaki şaşmaz yargıç karakterini özetliyor. Bu iş için öncelikle ‘ashk’ gerekli..
Köroğlu’nun sanat konuşmaları iki noktada düğümleniyor; İnsan sevgisi ve özgürlük.
‘Sanat özgürlük demektir. Sanat özgür olmadan hiç bir şey özgür olamaz bir toplumda’ diyor. Köroğlu’nun Türk sanatı ve sanatçısı için söyledikleri ise ‘gülü tarife ne hacet’ olarak özetlenebilecek bir yerlerde.. Kral Lear oyunundaki ‘soytarı’ tipinden ne kerte etkilendiği belli oluyor konuşmasından Köroğlu’nun; ‘Tiyatronun ölümsüz eserlerinden Kral Lear’daki soytarı Kral’a daima gerçekleri söyler.Bunu dayak yeme pahasına yılmadan sürdürür.’ Köroğlu dramatik biçimde bitiriyor yorumunu ; Biz ‘soytarı’ kadar bile olamadık..
                      
                                       Tutsak sanatçılar
Tiyatro yönetmen ve oyuncusu Köroğlu sanat-toplum ilişkisini en iyi biçimde kuran sanatçılarımızdan biri. Tiyatro,roman,şiir,resim ayırımı yapmaksızın sanatçının toplumsal yapı içinde tutsak karakterini vurguluyor. Ona göre sanatçı kendi zincirlerini kırarak aynı zamanda toplumun ‘tutsaklığına’ karşı çıkıyor. Bu nedenle ‘sanatçı doğal olarak muhaliftir’ diyor Köroğlu. İstanbul Şehir Tiyatroları gibi ‘kuşatılmışlığın’ en etkili olduğu yerlerden birinde bile Hüseyin Köroğlu çok değerli işler çıkarabiliyor İstanbul seyircisine. Yönettiği son oyunlardan biri Jean Paul Sartre’ın ‘Saygılı Yosma’sı. Irkçılığı hedef alan bu oyunun yanında Bilgesu Erenus’un emperyalizmin kültür yağmasını anlatan ‘Arka Bahçe’ oyunu var.
Şehir tiyatroları İstanbul’da halka 7 sahne ile oyunlarını sunuyor. Onun yönetmelerinden biri olan Hüseyin Köroğlu ‘Kadıköy ve Harbiye Şehir tiyatrolarının sürekli kapalı gişe olarak oyunlarını oynadığını’ vurguluyor.
Önce Kıbrıs Tiyatro festivalinde ve yakında Londra’da izleyeceğiz ‘Tiyatro Ashk’ ve onun ‘Işığa Yürüten Adam’ını. Ben bırakın ‘ışığa yürütmeyi’, bize ışığı gösterenin bile ardından gitmeye hazırım.
Mahir Tan           LondraPosta-Londra 
                 

Londra Gazze için seferber oldu

 
                                   Londra Gazze için seferber oldu
                           İsrail elçiliği kuşatma altında
  İsrail’in Gazze ve Filistin üzerinde sürdürdüğü vahşet sonucu ölü sayısı 1500 e yükselirken Londra İsrail karşıtı protestoların merkezi oldu. Hemen her gün İsrail elçiliği önünde bir protesto gösterisi düzenleyen Stop The War Coalition,Palestine Solidarty Campaign, Friends of al Aksa gibi gibi Filistin yanlısı örgütler, İsrail Büyükelçiliğini sürekli bir kuşatma altında tutuyor. 2001 yılından beri Londra’daki en büyük savaş karşıtı kitle gösterilerine imza atan Stop the War Coalition liderleri ‘artık günlük hale gelen protesto gösterilerinde İsrail’i sürekli bir baskı altında tutarak ateşkesi bir an önce sağlamak amacını güdüyoruz. Protestolardan bir başka amacımız da İngiltere Parlamentosu ve Hükümetini İsrail’e yaptıkları gizli ve açık desteği kesmeleri konusunda uyaramak ve eleştirmek’ dediler. İsrail-ABD aleyhtarı protestolar Londra sokaklarında sürerken bazı Londra Belediyelerinin İsrail savaş suçları konusunda somut adımlar atmaya başladıkları belirtildi. Doğu Londra belediyelerinden Tower Hamlet, Filistin Devleti’ni tanımak amacıyla ticari ilişkiler geliştirme kararı alarak İsrail mallarını boykot girişimlerine başladı. Kuzey Londra’da Türklerinde yoğun olarak yaşadıkları Haringey belediyesi de Belediye binalarının önüne Filistin Bayrağı asma ve İsrail’e karşı boykot kampanyasına katılma kararı alma yolunda. 31 temmuz günü Haringey, Whigtman road üzerinde bulunan cami de ‘Harringey Filistin Destek’gurubu tarafından düzenlenen bir toplantıda Harringey Belediyesinin girişimleri anlatıldı. Protesto mitinginde bombalar altındaki Gazze ile canlı bağlantı kurularak bombalama vahşeti gözler önüne getirildi.
                      
 
 
 
 
                                             Protestolar ABD elçiliğine kayıyor
Londra’da anti İsrail protestoların düzenleyicisi örgüt ve guruplar ataşkesin sağlanması için İsrail üzerinde en etkili baskının ABD tarafından yapılacağı düşüncesiyle önümüzdeki günlerde protestoları ABD Elçiliğine kaydırma açıklamasını yaptılar. Filistin üzerinde yıllardan beri süren İsrail saldırıları ve savaş suçlarının büyük ölçüde ABD tarafından verilen bombalar ve uçaklarla yürütüldüğünü belirten protestocular ‘ABD desteği olmadan İsrail’in bu saldırıları yapması düşünülemez’ dediler. Protestolarda en önemli yeri ise İsrail’in gazze bombardmanlarında ölenler arasında çocukların ve kadınların çok büyük yer tutması oldu. 1 Ağustos günü İsrail elçiliği önünde yapılan protestoya katılan onbinlerce gösterici özellikle 1 gün önce yapılan Gazze’deki BM okullarının bombalanmasını gündeme getirerek ‘Çocuk katili İsrail’ sloganları attılar. İsrail’in yaklaşık 1 ayı dolduran saldırılar sırasında 58 can kaybı olduğu bunun sadece 3 ünün sivil olduğu açıklandı.
Mahir Tan               LondraPosta- Londra
                             

Cumhuriyet kadınından kahkahalar..

Cumhuriyet kadınından kahkahalar..
 
                          En güzel bayram yemeğiydi..
 
               Şeker bayramı mı idi, Ramazan mı ? Onun gecelerinden birinde oldu  Hazel Restorant’ta verilen yemek. Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük boy resminin yer aldığı Restorant, Canary Warf’ta yer alan çağdaşlık ve yerliliğin en güzel bir biçimde kaynaştırıldığı bir yer. 30 Temmuz Gecesi salt yakın dostluk ve bir arada oluş için hazırlanan bir bayram yemeği vardı bu salonda. Ben Şeker Bayramı yemeği demeyi tercih ederim. Biz öyle alıştık çünkü.
 İADD üyesi Gönül Cilasun tarafından organize edilen Bayram yemeğine İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu ve İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği çevresinden yakın dostlar katıldılar. İADD Başkanı Jale Özer, Federasyon Başkan Yardımcısı Dr. Ali Tekin Atalar,Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar üyesi Ayşegül Yeşildağlar, Araştırmacı-Yazar Abdullah Nihat Yılmaz, İADD üyeleri, THY dan bir gurup çalışan, BTKD Kurucu Başkanı Semiha Todd, BTKD den bazı üyeler, Azerbeycan Kadın Kulübü temsilcileri, ROTA-UK Onursal Başkanı Yunus Aslan gecenin katılımcıları arasında yer aldılar.
                                           Cumhuriyet’in ölümsüz kültürü
 
Temmuz gecesi özel bir bayram yemeği davetine katılarak gelenler Türkiye’nin Ulusal Kültürünün birer temsilcisi idiler. 90 yıldan beri Özgür olarak bayramlarını kutlamaya alışmış bir milletin bireyleri olarak gelmişlerdi Atatürk resimleri ile dolu restoranta. Katılımcılarda çoğunluk kadınlardaydı. Özgürce gülen kadınlarda. Kahkahalarla gülen kadınlar onları çağdaş ve laik yaşamdan koparmaya çalışan mürtecilere gülüyorlardı. Gelecek güzel günlere gülüyorlardı. Öylesine güzel ve umut verici bir bayram yemeğiydi.. Teşekkürler Gönül Cilasun, teşekkürler Cumhuriyet’in çağdaş kadını.
Mahir Tan        LondraPosta-Londra
                     

IŞID ile birlikte yaşamak

                                      Bağdadi, Petreus’un rehabilitasyon programından geçti
                                 IŞID ile birlikte yaşamak
      IŞID, Orta-Doğu’da yaşanan kaosun doruk noktası oldu. 2001 yılında NewYork’ta ikiz kuleler saldırısı ile yükselen El Kaide tipi terör 13 yıl sonra Irak ve Suriye’de  IŞID adı altında toprağa yerleşti. Türkiye’ye komşu olan Halife topraklarında yerleşen ‘yüzyılın en gerici gücü’ tıpkı Afganistan’da ABD destek ve organizasyonu ile yaşama başlayan El Kaide gibi yine ABD tarafından işgal altındaki Irak topraklarında yaratıldı. ABD nin son 15 yıllık dış politika geçmişi bu ülkenin İslam ile ilişkilerinde bir gelenek yarattı; Rusya ve Rusya destekli Arap yönetimlerine karşı Dinsel gericiliğe dayanan iç savaş, 2000 başlarında Taliban-El Kaide çizgisi, 2008 de Irak’ta Sunni Birlik Konseyi- IŞID, 2011 de Libya ve Suriye savaşı. ABD nin yarattığı iç savaş şartlarında geçmişte  Sovyetler Birliği tarafından desteklenen BAAS rejimlerine karşı Sünni İslam’a dayanarak yapılan ‘özgürlük savaşlarının’ sonuç olarak bu bölgelerde Ortaçağ modeli bir dinsel gericilik ve kaos ortamı yaratması son yıllar dış politikasının bir klasiği oldu. ABD savaş ve müdahalelerinin son ürünü ise artık Doğu Irak ile Batı Suriye arasındaki topraklarda fiilen bir ülke haline gelen Islami Irak ve Şam Devleti oldu.
                                                   IŞID’ı kim kurdu ?
ABD ve İngiltere’nin başını çektiği Batı’lı savaş koalisyonu 2003 yılı mayıs ayında Bağdat’a girerek  Saddam Hüseyin rejimini devirdiğinde asker kaybı sadece 101 di. Çok üstün bir teknoloji ile ucuz bir askeri zafer elde edenBush yönetimi, kısa bir süre sonunda başlayan Sünni direnişi ve Irak El Kaide’si kurulduktan sonra ciddi kayıplar vermeye başladı. 2007 yılı sonunda kayıpları 4500 e ulaşan ABD çözümü, savaşın başından beri Irak içinde olan General Petreus’u bir ‘reform programını’ uygulamak için Irak’a göndermekte buldu. Daha sonra ABD Genel Kurmay Başkanlığı ve CIA Genel Müdürlüğü yapan Petreus’un çözüm formülasyonu Saddam sonrasında iktidarı teslim ettikleri Şii hükümet tarafından dışlanan ve ABD yi hedef seçen Sunni aşiretlerini içlerinde besledikleri Al Kaide yani ‘Irak İslam Devleti’ni tecrit edecek bir biçimde örgütlemekti. Sunni Awakening Council adlı yapılaşmanın özü Sünnilerin doğrudan ABD ve Irak hükümeti tarafından maaşa bağlanması ve dolaylı yoldan çıkarılan terör affı gibi pratik tedbirlere dayanıyordu. General Petreus’un ‘Foreign Policy’ dergisinde parça parça yazdığı anılarında ‘2008-2009 yıllarında Irak’ta 80 bin sünni aşiret üyesinin CIA bordrosuna bağlanarak maaş almaya başladıkları’ yazılıyor. ABD den getirilen 12 Askeri uzman ve İngiliz asker ve sivil eğitim uzmanları desteğinde yürütülen program dahilinde hapishanelerden salıverilen El Kaide üyelerinin birkaç aylık ‘rehabilitasyon’ döneminden geçtiklerini belirten General David Petreus, ‘bu dönemde çok sayıda silah arkadaşının rehabilitasyon programını ‘Terörist Üniversiteleri’ olarak nitelendirdiklerini’ kaydediyor.ABD’de basına sızan Pentagon kayıtlarına göre şimdi IŞID başı olarak bilinen ‘Halife’ Ebubekir El Bağdadi’de 2004 yılında tutuklandığı cezaevinden Petreus programı çerçevesinde 10 ay sonra salıverilip rehabilitasyona tabi tutulanlardan biri.   Güney Irak’taki Bucca kampında, Awad İbrahim Al Badry adıyla tutuklu kalan Ebubekir Al Bağdadi’nin serbest kaldıktan 2 yıl sonra Falluja çevresinde terör örgütleri kurmaya başladığı yine ABD kayıtları ve Wikilaeks belgelerinden anlaşılıyor.
                                      ‘Irak’ın oğulları’
General David Petreus’un ‘The Sons Of Iraq’ adı altında başlayan ‘reform’ programı Şii ve Sünniler arasında bir barış anlaşması olarak sunulurken 80 bin Sunni yanında çoğunluğu ABD ile çatışan Mukteda al Sadr gurubuna bağlı 20 bin Şii de maaşa bağlanıyordu. David Petreus 2003 yılında başlayan Irak savaşı ve 10 yıl sonra daha net olarak anlaşılan sonuçlarını en iyi bilen ve uygulayan asker-politikacı. Irak savaşına ilk günden Kuzey Irak’a indirilen 101. Paraşüt birliği komutanı olarak katılan Petreus, Bush döneminin sonunda Genel Kurmay Başkanı olduktan sonra Obama döneminde CIA başkanlığına atanır. ABD Dışişleri bakanı Hilary Clinton döneminde Irak-Suriye- Türkiye’yi de kapsayan bölgede bir dizi faaliyet ve gezide yer alan Petreus, 2011 yılında ABD nin Irak’tan çekilişi sırasında CIA başkanı olarak görevdedir. 2011 yılı ‘Irak’ın oğullları’nın artık ABD yi değil, Irak Şiilerini ve Suriye’yi hadef aldıkları yıldır. Suriye’de birkaç kent gösterisi ile başlayan sözde ‘Arap Baharı’nın bir yıl içinde bu ülkenin tüm Irak ve Ürdün sınırlarını kapsayan 60 bin kişilik bir El Kaide-IŞID işgaline dönüşmesi bizzat Petreus tarafından adım adım izlendi.  ABD nin Irak’tan çekilmesi sonrasında Irak hükümetinin maaşlarını kestiği ve yerel yönetimlerden uzaklaştırdığı ‘Irak’ın Oğulları’, bu kez Suudi Arabistan bordrosuna girerek Suriye’de bir ortaçağ yağma savaşına girişirler. ABD dışişleri ve General Petreus’un gözleri önünde ‘Irak İslam Devleti’ terör örgütü Bağdadi’nin liderliğindeki IŞID’a dönüşürken,ABD nin yaptığı iş bir dinci terör yuvası olan Doğu Irak-El Anbar bölgesinin 14 yüzyıllık kinini, Amerikan askerlerinin üzerine değil, Irak Şiilerine ve Suriye’ye kusmasını sağlamak oldu.
Mahir Tan       LondraPosta-Londra

Gazze için 200 bin kişi yürüdü

                                      Gazze için 200 bin kişi yürüdü
                       Londra İsrail’in kapısına dayandı
           Londra’nın ünlü savaş karşıtı örgütü ‘Stop the War Coalition’ tarafından İsrail elçiliği önünde düzenlenen protesto gösterisine 200 bin kişi katıldı. İsrail’in Gazze ve Filistin’in Batı Şeria topraklarında yürüttüğü ve bugüne kadar 800 kişinin öldüğü saldırı kampanyasını protesto eden yüzbinlerce kişi, İngiltere hükümetini  İsrail’e baskı yapması ve İsrail’e karşı boykot uygulanması için çağrı yaptı. Stop the War Coalition yanında çok sayıda barış örgütü ve göçmen topluluklarının katıldığı protesto bugüne kadar Londra’da yapılan Filistin yanlısı gösterilerin en büyüğü oldu. Değişik örgütler adına çok sayıda Türk tarafından da desteklenen protesto polisin çok sıkı tedbirlerle koruduğu İsrail Büyükelçiliği önünde başladıktan sonra uzun bir yürüyüş ile Parlamento binasının bulunduğu meydanda sona erdi. Londra’da Gazze bombalamasının başlangıcından sonra 10 gün içinde üç kez büyük kalabalıklar tarafından protesto edilen İsrail’e karşı İngiltere’nin hemen tüm büyük kentlerinde eş zamanlı gösteriler yapıldı. Stop the War Coalition tarafından 26 temmuz günü yapılan protesto öncesinde 25 temmuz Günü yapılan Al Kuds (Kudüs günü) kutlamaları sırasında da göstericiler ABD elçiliği önüne yürüyerek, ABD nin İsrail’e yaptığı desteği kesmesi ve ateşkesi sağlaması için protesto yaptılar.
              
 
                               

 

 
 
                                             ‘Erdoğan İsrail’e Jet yakıtı sağlıyor’ pankartı
İsrail’in Gazze’de yürüttüğü bombalama ve kara saldırısının aralarında kadın ve çocukların bulunduğu 800 Filistin’linin ölümüne yol açması  Londra’da halktan büyük tepki gördü. Londra’nın tarihi bir gün yaşadığı 26 Temmuz gösterilerinde İngiliz ve göçmen örgütlerinin yanında çok sayıda Türk çeşitli flamalar altında yer aldılar. İsrail elçiliğinin önünden itibaren Londra’nın merkezi bölgelerinden geçerek parlamento meydanına kadar yürüyen Türk göstericilerin içinde en çok dikkati çeken TGB (Türkiye Gençlik Birliği) gurubu oldu. Türk bayrakları yanında üzerinde ‘Erdoğan İsrail’e jet yakıtı satıyor’ yazılı bir pankart taşıyan TGB sık sık  ‘Türk Milleti sizinle’ sloganıyla Filistin halkını destekledi. Londra’da yaşayan Türkiye’li göçmen örgütü Day-Mer taraftarları da Gazze yürüyüşüne katılırken bazı Türk gurupları da büyük Türk bayrakları altında protestoda yer aldılar.
Mahir Tan       LondraPosta- Londra