CHP de Tasfiye yönetimi


                      CHP de Tasfiye yönetimi

  Seçim süreci başlarken CHP de Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi en belirgin yönüyle siyaset sahnesine yerleşiyor; Tasfiyecilik. Dersim tartışmaları bunu net olarak ortaya koydu.  Ayn El Arab’a Türk askerini gönderme gibi bir dizi dengesiz ve neye hizmet ettiği bellisiz politikaları gündeme taşıyan yönetim Kılıçdaroğlu’nun ‘Sezgin Beye’ yaptırdığı ‘Dersim Özürü’ ile geri dönülemez bir noktaya taşıyor partiyi. Artık CHP içinde görüş farklılıkları, guruplar,hizipler den değil, doğrudan doğruya bir ‘tasfiyecilik yönetimi’nden söz etmek gerekiyor. Ana Muhalefet partisi 2015 seçimlerine Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde başı çeken yardımcılık koltuklarını kapmış kişilerin önderliğinde ve şu anda mevcut parti çizgisini koruyarak girmesi halinde ortada ciddiye alınacak bir parti kalmayacağı açık olarak görünüyor. Önümüzdeki seçimde artık oy kaybeden bir partiden çok, yok olan bir partiden söz edilecektir. CHP hızla bir ‘tasfiye’ ye doğru sürükleniyor. CHP seçmeni asla ve asla ‘Dersim Özürü’ politikasına oy vermeyecek ve kitleler halinde parti saflarını terk edecektir.
                           O bir misyon adamı mı ?
CHP Genel Başkanı, CHP ye ‘çok anlamlı oranda’ oy kaybettirecek politikaları neden ısrarla gündeme taşıyor? Geçtiğimiz Ağustos ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde neden kazanamayacağı besbelli bir adayı partiye dayattı ? CHP nin üzerinde oturduğu temel ilkeler ile taban tabana zıt politikaları neden seçim süreci gibi kritik bir zamanda gündeme sürüyor?
Bu konuda rivayet muhtelif.. Bazıları Kılıçdaroğlu’nun ‘donanımsızlığına’ bağlıyor gelişmeleri. Genel Başkanlığı bir yol kazası sonucu cebinde bulan Kılıçdaroğlu’nun buna hazır olmadığı, her yıl değiştirdiği yönetim kadrolarının da yetersiz kalması sonucu ortaya çıkan yenilgiler dizisinin Genel Başkanı bir tür travmaya ittiği falan söyleniyor. Ana Muhalefet Partisi olarak Türk siyaset hayatında yer alan bir parti için çok ağır ancak yine de yetersiz bu görüşler. Çok kritik bir seçime 7 ay kala daha ciddi bir soru ile karşı karşıyayız ; Parti yönetimi Atatürkçülük,Laiklik, Cumhuriyetçilik, Ulusal Birlik konularında Türkiye’nin en hassas kesimi olan CHP seçmeninin anadilde eğitim,Dersim özürü, 6 Oku yeniden yorumlama gibi politikalara kesin olarak ‘hayır’ diyeceğini bilmiyor mu ? Kılıçdaroğlu bir yana, yıllardan beri politikanın içinde yer alan ancak kayda değer hiç bir başarıya imza atmamış, ikinci sınıf siyasetçilerden  oluşan CHP yönetimini sadece ‘naiflikten’ yargılamak aymazlık olarak kalıyor.
Peki, Kılıçdaroğlu yönetimi ‘parti içinde kalarak mücadele etme’ meraklısı milletvekilleri ile düzeceği ‘vitrin’ e mi güveniyor ?. Onların katkısıyla 2015 seçiminden ‘anlamlı oranda oy kaybetmeden’ paçayı kurtarma hesabı mı yapılan. Bu görüş, Anadolu Partisi Lideri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın Cumhurbaşkanı adayı seçimi sırasında söylediği ‘bu yanlış bile değil’ belirlemesi dışında kalıyor; Sadece ‘yanlış’ bu kez.. Zira CHP seçmeni Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin milletvekilliği vaadiyle partiye doldurduğu kişiliklere ‘vitrin içinde dağıtılsalar bile’ oy vermez. Hele hele seçmenin net bir alternatifi var iken.
Gerçek, çok daha acımasız. Birileri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisini ‘tasfiye’ etmek için görev başında. Genel Başkanlığı ele geçirişi konusunda görüşler ‘meraklı bir fırsatçının’ atılganlığından, ‘organize bir operasyona’ doğru evrilirken 2015 seçimi öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye giydirmeye çalıştığı gömleğe bu gözle bakmak gerekir ; Bu görüşleri CHP görüşü olarak sandığa taşımak partiyi yok etme girişimidir. Seçim sonrasında ortaya çıkacak yıkıntı üzerinde ‘kendi binalarını inşa etme’ hayali içinde olanlar büyük bir sürprizle karşılaşabilirler.
Mahir Tan               LondraPosta-Londra