YÜKSELEN DİRENİŞİ GÖRMEK

              Yükselen Direnişi Görmek

 

Yazarların,analizcilerin toplumsal hareketleri ve gelişme yönlerini görmesi yetmez. Bunları belirlemesi ve uygun örgütlenme adımlarını atmaları  gerekenler siyasi partilerin, kitle örgütlerinin yöneticileri ve  onlara yön vermesi gereken üye tabanı.

Siyasal İslam, Osmanlıcılık ve Cumhuriyet Düşmanlığı  yeni rejimin henüz tamamlanamış olan yönetim biçimi. Karşı devrimin giderek daha net bir biçimde ortaya çıkan hedefi ise 95 yaşındaki Cumhuriyet. Cumhuriyet’in hedef tahtasına konmasının nedenleri ise kurulduğu 1923 yılındakilerle aynı. Onu gerçekleştiren kadroların, eserlerinin ve daha çok toplumda yerleştirdiği çağdaş toplum ögelerinin ortadan kaldırılması.

Olması gerekenden daha yavaş ve daha dağınık görünmesine rağmen Cumhuriyet’in yükselen bir direnişi var. Türkiye’de Cumhuriyet’in getirdiği kazanımları en azından korumak ve sağlam temellere oturtma amaçlı bir halk hareketi ‘Yeniden Cumhuriyet’ ve benzeri sloganlar altında gelişiyor.

Siyasal İslam tarafından temsil edilen karşı-devrim ile ‘Yeniden Cumhuriyet’ hareketi arasındaki çelişki ‘Uzlaşmaz’ karakterlidir.

Bu tür bir mücadeleyi, salt parlamenter mücadele kalıplarına sığdırmak isteyenler kavrayamasalar bile, ‘Yeniden Cumhuriyet’ hareketi toplumdaki en örgütlü güçtür. Toplumsal direnişin temel ideolojik gücü olan Atatürkçülük, tek parça olarak toplumda en büyük kitle ajitasyon aracıdır.

Türkiye’de 95 yaşına gelen çağdaş yaşam,laiklik, ulus devlet, parlamenter gelenek, Atatürkçülük dışında toplumsal kabul gören, denenmiş bir siyasal sistem yaratamamıştır. Merkez sağ,merkez sol, liberal sağ-sol denenmiş ve toplumda yaralar açarak siyasi alternatifler olmaktan çıkmıştır.

Liberal sağ, Cumhuriyete düşman feodal ve gerici akımlarla işbirliği yapmış ve ülkeyi yeniden Emperyalist sömürü çemberine sokarak, Siyasal İslam’ın maddi temellerini hazırlamıştır. Çeşitli varyasyonları ile ‘sol’ ise bugün ‘akademik’ bir ilgi konusu olarak mevcudiyetini sürdürebilmekte. Atatürk tarafından baştan sona yönlendirilen Kurtuluş Savaşı ve kurulan 1923 Cumhuriyeti, Türkiye’nin parlamento ve halkçılık programlarıyla emekçi kitlelerin iktidara en yakın oldukları yılları temsil etmektedir.

Bu nedenle sokaklarda, Siyasal islam ile şimdilik ‘sürtüşme’ halindeki güç sadece ve sadece Atatürk Cumhuriyetine sarılan milyonlardır.

                             Direniş Zafer Demek değildir

 

Toplumda Atatürkçü ve Cumhuriyetçi direnişin yükseldiğini görmek ‘zafer’ için yeterli değil. Çağdaş tarih uzun süreli mücadeleler gözlemlendiğinde ‘yenilmiş direnişlerle’ dolu.

Direnmek isteyen halka, bu mücadelenin uzun vadeli ve bütün mücadele yöntemlerine açık bir süreç olduğunu ve örgütlenme yollarını göstermeyen siyasal liderlikler, yakın bir tarihte tasfiye olacaklardır.

Sokaklardaki milyonlara ve özellikle giderek yaygınlaşan gençlik mücadelesine mevcut siyasi partiler dışında da farklı mücadele yönlerini gösteren  kitle örgütlerine en çok ihtiyaç duyulan bir döneme giriyoruz.

Atatürkçülük, kendisini mevcut siyasi partiler yapısında ifade edemiyorsa, var olan kitle örgütlerinin liderleri, yüzleri,binleri değil, milyonları kucaklayacak ve ‘kuvveden fiile’ dönüştürecek modelleri geliştirmek ile yükümlüdür.

Bunun şartlarının maddi olarak varlığını her geçen daha açık görüyoruz.  29 Ekim kutlamaları ve 10 kasım anma törenleri ‘Cumhuriyet’in ve onun güçlerinin gerçek gövdesini gözler önüne serdiği dönemler.

 

Mahir Tan              LondraPosta-Londra