Yüksel Sarı, ‘Yenikapı Ruhu hiç olmamıştı. Sadece onu hayal edenler vardı’

               YENİKAPI RUHU HİÇ OLMAMIŞTI

               Yüksel Sarı

 15 Temmuz’da Amerikancı – Fethullahçı  darbe girişimi başarılı olsaydı, laik Cumhuriyetten eser kalmayacak, dini kurallara göre yönetilen sıradan bir Ortadoğu ülkesine dönüşecektik. Bu nedenle, 15 Temmuz darbe girişimine  karşı mücadele, gerçekte, laiklik, Cumhuriyet ve demokrasi mücadelesidir. Meydanlarda toplanan, tankın üzerine çıkan, kurşuna karşı yürüyen kitleler farkında olsalar da, olmasalar da durum budur.

Ne var ki, Voltran’ı oluşturur gibi, muhalefet liderlerini Yenikapı mitingine çağırıp görüntü veren Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı için bunların hiçbir bir önemi yoktu. Onlar sadece, o gün için tehlikede gördükleri siyasi iktidarlarını korumak amacıyla  “akıllıca” bir hamle yaptıklarını düşünüyorlardı, o kadar.

Siyasi iktidarın bu çağrısına olumlu yanıt vermedikleri taktirde halktan tepki göreceklerinden korkan muhalefette, hiç istemese bile, koşarak Voltran’daki yerini almıştı.

Ama yanlış yapmışlardı. Ne için bir araya geldiklerini muğlak bırakmamalıydılar.  Demokrasi, laiklik, Cumhuriyet, milli birlik…” gibi birkaç maddede mutabakat istemeliydiler. Bu mutabakatın millete açıklanmasında ısrar etmeliydiler. Açıkça  “Size güvenmiyoruz” demeliydiler.

İşte! Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, her zaman olduğu gibi bu sefer de, yapacağını yaptı. Muhalefetin de katkılarıyla OHAL kanununu meclisten geçirerek, 15 Temmuz darbe girişimi ve terörle hiçbir ilgisi bulunmayan uygulamaları başlattı. Orduya, yargıya ve polise el attı, kuvvet komutanlıklarını parçaladı, bir kısmını savunma bakanlığına bağladı, askeri hastaneleri kaldırdı.Dışarıya karşı milletin bütün unsurlarını birleştirecek politikalar  uygulayacağı yerde, tam tersine, milleti ayrıştırıcı politikalarına devam etti.

Meclisi devre dışı bırakarak, her düzenlemeyi KHK aracığı ile yapmaya başladı.Yaklaşık bir milyon insanın yaşamını etkileyecek uygulamaları gerçekleştirirken,  yüz binlerce kamu görevlisi açığa alınırken, bunların pek çoğu asılsız ihbarlara dayanırken,  yapılan şikayetleri  göz ardı etti. Hak hukuk dinlemedi. Boşalan kadrolara hangi kıstaslara göre atama yapıldığı anlaşılamadı!

Yanlışlarını, hatalı uygulamalarını ve gizli niyetlerini eleştirenleri darbeci, FETÖ’cü veya PKK’lı olmakla suçladı.

Laiklik konusundaki endişelerin çoğalmasına yol açacak adımlar attı.

Atatürk’e karşı Abdülhamit’i öne çıkardı. Son olarak da Lozan’a laf etti. “Bize yutturmuşlar” diyerek, aslında Atatürk’e ve Kurtuluş savaşımıza sataşmış oldu.

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı şimdi de, kabul edilemeyecek boyutlara ulaşan haksızlıklarını eleştiren,  15 Temmuz darbe girişimini kullanarak kendi mutlak iktidarını kurmaya çalıştığını açıklayan muhalefeti “Yenikapı Ruhu” nu bozmakla suçluyor.

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yaptıkları uygulamalarla, laik Cumhuriyete ve demokrasiye karşı tavırlarıyla “Yenikapı Ruhu” nu bozmuş olmuyor, ama bu değerleri savunduğu için muhalefet bozmuş oluyor, öyle mi?  İyi de; “Yenikapı Ruhu” zaten laik Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak için değil miydi? Öyle ise, Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının  Laik Cumhuriyete ve demokrasiye karşı  uygulamalarına itiraz etmek de “Yenikapı Ruhu”  un  gereği değil midir?

Görüldüğü üzere;

  Aslında “Yenikapı Ruhu” diye bir şey yoktu. Hiç olmamıştı.

                  Sadece onu hayal edenler vardı.

 

YÜKSEL SARI