Yüksel Sarı; Günün Yakıcı Görevi Milli Cephe

GÜNÜN YAKICI GÖREVİ MİLLİ CEPHE
Yüksel Sarı

Bir çoğumuz hükümetin Suriye’ye asker göndermesini olumlu karşıladık. Öyle değil mi?
Sürekli roket atılan mevzilerin bertaraf edilmesinden, Amerika’nın planlarına çomak sokulmasından, güney sınırımız boyunca kukla bir devlet oluşumuna ket vurulmasından bir hayli memnun olduk.
Hatta, beklediğimiz bu adımı attığı için hükümeti kutlayanlarımız bile oldu.
İyi de !
Bu belaları başımıza saran da zaten bu hükümet değil miydi?
Amerikan’ın Büyük Ortadoğu Projesinde eş başkan olarak görev alan,
Ortadoğu’nun lideri olma sevdasına düşen,
Bu yüzden komşularımızla düşman olan,
Kırk yıllık Esat’ı bir günde Esed’e çeviren,
“Terörle mücadele edeceğim “ derken, terörü sınırlarımızın içine alıp, Türkiye’yi her gün bombaların patladığı sıradan bir Orta Doğu ülkesine çeviren de o değil miydi?
Bütün bunları ne çabuk unuttuk?
Şimdi de oturmuş, sorunların kaynağı olanlardan bu sorunları çözmelerini bekliyoruz. Öyle mi?
Göreceğiz bakalım…
Fakat, önemli bir sorunumuz daha var. Hem de içeride.
Anlatalım;
Suriye’de ABD’nin elinde ne var?
PYD
Yani, bırakın devlet olmayı örgüt bile değil. Derme çatma unsurların birkaç yıl içinde bir araya getirilmesiyle alelacele oluşturulmuş bir yapı. ABD’nin bu örgütle bir yere varabilmesi, kendisi için kalıcı çözümler oluşturabilmesi mümkün değil.
Rusya’nın elinde ne var?
Suriye Hükümeti ve ordusu.
Devlet olmasına devlet ama kaç yıldır ülkenin batısında küçük bir alana sıkışmış durumda. Uzun süren iç savaş nedeniyle bitkin düşmüş ve yaralı. Rusya’nın da sadece Suriye hükümetinin arkasında durarak kendisi için kalıcı çözümler oluşturabilmesi mümkün değil.
Gelelim Türkiye’ye;
Daha düne kadar sınırın ötesine uçak uçuramıyordu. Rusya ile ilişkilerini düzeltmesi sayesinde sınır ötesinde harekat yapabiliyor artık.
Peki, elinde ne var?
ÖSÖ
Yani PYD’ den daha geri, daha zayıf, şeriatçı bir takım unsurların bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bir topluluk. Türkiye’nin de bunlarla bir yere varabilmesi ve o kadar geniş bir alanı kontrol edebilmesi mümkün değil.
Suriye ve Irak’ta bugün her biri bir başka uluslar arası kuvvetin güdümünde olan yüzlerce etnik ve mezhepsel örgüt birbiriyle savaşıyor. IŞİD, El-Nusra ,El Kaide,Hizbullah, PKK, YPG…
Yani kimin eli kimin cebinde belli değil.
Söyler misiniz?
Manzara böyle oldukça, bu savaş biter mi? Bu savaştan belli bir yarar elde etmeye çalışanlar istedikleri sonucu alabilirler mi?
Bu düğümün çözülmesi için dengelerin değişmesi, bunun için de sahneye yeni aktörlerin girmesi gerekiyor.
Yani, savaşın genişlemesi lazım.
İşte başladı bile,
Gelişmeler göstermiştir ki, Türkiye’nin Doğusunda da Türkler- Kürtler, Aleviler ve Suniler arasında savaş başlatılmak isteniyor
Her defasında onlarca insanın ölümüne yol açan patlamalar ve her gün gelen şehit haberleriyle bizim ülkemiz de Suriye ve Irak’a benzetilmek isteniyor.
Hadi bu güne kadarki yanlışlardan dönüp, aleyhimize ilerleyen süreci şimdilik de olsa durdurmayı başardınız diyelim;
Türkiye’nin içinde olacakları nasıl engelleyeceksiniz? Bunun için ne gibi tedbirleriniz var?
Dışarıda başarıya ulaşabilmek, en azından terörün ülkemizi de esir almasını engelleyebilmek için iç cepheyi sağlam tutmak lazım. Yani ulusal birliğimizi kuvvetlendirmemiz lazım.
Ulusal birliğimizi nasıl kuvvetlendireceğiz?
Bizi biz yapan Cumhuriyete, Atatürk devrimlerine ve çağdaş değerlere saldırarak mı?
Her yerde ve her alanda ayırımcılılığı büyüterek mi?
Din, dil, ırk ve mezhep ayrılıklarını körükleyerek mi?
FETÖ bahanesiyle devletin her zerresine kadar kadrolaşarak mı ?
Bu kadar bela etrafımızdayken Türk Silahlı Kuvvetlerine ve kurumlarına saldırarak mı?
Bizi birleştiren Cumhuriyetten vazgeçip Osmanlıcılığa soyunarak mı?
Diktatörce bir yönetim anlayışını yerleştirerek mi?
Dışarıya karşı…ülke yararları için…doğru adımları desteklemek adına…
Tamam!
Fakat,;Hangi cahil bilerek ve isteyerek bu yanlışların kaynağında yer alan bu siyasi iktidarın dış tehditlere karşı Türkiye’yi gerektiği gibi savunacağına inanır?
Hangi şaşkın böyle bir iktidarın kendi yararı için gerekli gördüğünde, yeniden emperyalist politikalarla uzlaşmayacağından emin olabilir?
Onun için,
Türkiye kendi çözümünü oluşturmak zorundadır.
Bu amaçla,
Türkiye’nin vatansever aydınları, halkımız ve milli kuvvetler tanımı içinde yer alan tüm unsurlarımız, Türkiye’yi hedef alan tertipleri boşa çıkaracak, ortak ilke ve disiplin altında toplanmış milli bir cepheyi oluşturmak zorundadır.
Günün en yakıcı görevi budur.
Zannedildiği gibi bu mücadele dışarıya karşı Türkiye’yi zayıflatmaz.
Aksine,
Ancak böyle bir örgütlenme sayesinde demokrasi mücadelesi ile bağımsızlık mücadelesi birleştirilebilir.
Ancak bu şekilde;
İç cephede siyasi iktidarın bölücü ve diktatörce uygulamalarına karşı çıkarak ulusal birliğimizi kuvvetlendirebilir.
Dış cephede ise, siyasi iktidarın üzerine kurulacak baskı sayesinde, ülke yararlarının çiğnenmesinin önüne geçilip daha kararlı bir duruş sergilenmesi sağlanabilir.

YÜKSEL SARI