Yüksel Sarı; Biz Bu Nesneyi Neden Yemiştik ?

 

KONU:  BİZ BU NESNEYİ NEDEN YEMİŞTİK?

Yüksel Sarı

Libya’da Muammer Kaddafi yönetiminin yıkılması için NATO ile işbirliği yaptık. Savaş uçaklarımızı ve savaş gemilerimizi gönderdikten başka bir de 300 milyon dolar para gönderdik.

Ne için?

“Kaddafi yıkılsın” diye!

Kaddafi yıkıldıktan hemen sonra Libya’da kullanılan ağır silahlar gemilerle İskenderun limanına getirildi, oradan da Suriye’ye…

Kaddafi’yi yıkan İslamcı muhalif gruplardan ( Şimdi onların kim olduklarını daha iyi biliyoruz) yaralı olanları kamu hastanelerimizde tedavi edildi. Sağlam olanlar da Hatay sınırımızda kurulan kamplara gönderildi. Oradan da Suriye’ye…

Ne için ?

“Esat yıkılsın” diye!

Esat yıkılmadı. Var gücüyle kendisini ve ülkesini savundu.

Biz de var gücümüzle Suriye içinde ki muhalifleri destekledik.

Emevi Camiinde namaz kılacak, üç saat içinde Şam’a girecek, Sünni İslam aleminin lideri olacaktık.

Bu yüzden komşularımızla savaş aşamasına kadar geldik. Ambargolar yedik. Maddi manevi kayıplar yaşadık. Krizlere girdik…

Ama olmadı işte! Esat’ı yıkamadık!

Şimdi onunla devletlerarası görüşmeler yapıp, nasıl tokalaşacağımızı konuşuyoruz.

İyide adama sormazlar mı?

“ Biz bu nesneyi neden yemiştik?”

*  *  *

Bizim de sebep olduğumuz otorite boşluğu sayesinde, İŞİD ile savaşıyor görüntüsüne bürünen PKK Suriye sınırımız boyunca ilerledi.

Kobani’de İŞİD tarafından kuşatıldığında,  yardım için, ABD uçaklarının İncirlik üssünü kullanmasına izin verdik.

Yine de kurtulamayınca, destek için, Peşmergeler sınırımızdan geçip  Kobani’ ye girsinler diye kapılarımızı  açtık.

Süleyman Şah’ı bir gecede terk edip önlerinden çekildik.

PKK bizim sayemizde Cizire, Kobani, Rojava ve Azez kantonlarını kurabildi.

Şimdi Fırat Kalkanı harekatı düzenliyor, Suriye sınırından 40 km içeriye kadar gidip savaşıyoruz.

Ne için?

“ PKK Kürt koridoru kuramasın ” diye.

Tamamda adama sormazlar mı?

“Biz bu nesneyi neden yemiştik “

*  *  *

Esat ile tokalaşıp anlaşmayalım mı?

Ne demek! Hem tokalaşalım hem de anlaşalım. En başında bunu yapmak, birlikte hareket etmek gerekirdi. O zaman ne kantonlar olurdu ne de koridor tehlikesi.

Peki! Fırat Kalkanı olmasın mı?

Elbette olsun! Daha önce olmalıydı. Durum bu vaziyete gelmeden çok daha önceden tedbir alınmalıydı. Mesela, Süleyman Şah hiç terk edilmemeliydi.

Aslında, konu olsun mu, olmasın mı konusu değil.

Konu; bir daha aynı yanlışların yapılmasını önlemek, daha doğrusu, bugüne kadar yediklerimizi bir daha yememek konusudur.

Bu günkü duruma düşmemizde Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının hayalci politikalarının rolünü kim inkar edilebilir?

Nasıl bu kadar yanlış yapabilmiş, bu kadar sorumsuz davranabilmişlerdir?

Yarın koşullar değiştiğinde, yeniden aynı yanlışların içine düşmeyeceklerini kim garanti edebilir?

Ya da soruyu şöyle soralım:

Onları denetleyip, gerektiğinde durdurabilecek ve hesap sorabilecek güçlü bir muhalefet hareketi olsaydı bu kadar rahat olabilirler miydi?

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı bu sorunun cevabını hepimizden iyi biliyor. O nedenle güçlü bir muhalefet hareketinin oluşumunu engellemek istiyor. Bu amaçla otoriter yönelimlere giriyor. Tek adam yönetimini Anayasal bir kuvvet hale getirmek istiyor.

İster başkanlık deyin, ister Cumhurbaşkanlığı. Adını ne koyarsanız koyun hiç fark etmez.

Konu budur işte!

Bu yüzden ikide bir demokrasi mücadelesinin ertelenemeyeceğini söyleyip duruyoruz.

     Av. YÜKSEL SARI