‘Yenildik ama ezilmedik’

        

         YENİLDİK AMA EZİLMEDİK

Geçtiğimiz hafta sonu Cumhuriyet Bayramı kutlamaları etkinliklerine katılmak için, Hollanda Türk Konseyi’nin davetlisi olarak Rotterdam’daydık. Seçim sonuçlarını konuşma yaparken, kürsüde öğrendik. Bu oranda olmasa bile, üç aşağı beş yukarı seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AKP’nin kazanacağını öngörmüştük. Hayal içinde hiç olmadık! Perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi! Geçmişteki yazılarımız bunun kanıtıdır.

Hollanda’da yaşayan yurttaşlarımızdan; AKP yüzde 69,7, CHP yüzde 11,7 ve MHP ise yüzde 9,1 oranında oy aldı. CHP burada çalışmamış, varlık göstermemiş ve hak ettiğini almış. Almanya’da, İngiltere’de ve diğer Avrupa ülkelerinde de durum farklı değil. Hatta burada söylenenlere göre; CHP’nin Avrupa örgütünde bölücüler ve Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine düşmanlık edenler de var.

7 Haziran’da yapılan seçimlerle kıyasladığınızda; 1 Kasım’da muhalefet toplam olarak yüzde 9 oranında geriledi. CHP ise, yerinde saydı. Bu sonuçlar, CHP dahil, tüm muhalefet için tam anlamıyla bir hezimettir. CHP yönetiminin bu yerinde sayışı zafer gibi veya en azından “başarısız değildik” gibi gösterme çabalarını, etik ve siyaseten ahlâkî bulmayız. Bir zamanlar ulusal takımımızın çalıştırıcılığını yapan Coşkun Özarı’nın, mağlubiyetlerden sonra tepkileri yatıştırmak için; “yenildik ama ezilmedik” söylemi aklıma geliyor.

Derhal istifa etmeliler

Yapılması gereken; Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin mazeret aramadan, derhal istifa etmeleridir. Esasında bu onurlu tepkiyi ilk 6 saat içinde göstermeleri gerekirdi!

AKP’nin beklentilerin çok üstünde oy almasını “halktaki sağduyu eksikliğine” veren yazıları medyada görüyorum. Bu görüşlere katılmam asla mümkün değil. Seçenekler sunulmadığı ve umut yaratılamadığı için, halk her türlü olumsuzluğuna rağmen, eskisini yani AKP’yi istikrar olarak görmüştür. AKP; bu seçimdeki başarısını faşizan baskısının yanında 7 Haziran sonuçlarını iyi analiz etmesi, politikalarını ve seçim stratejisini değiştirmesine borçludur. Özellikle terörle mücadeleye yeniden başlanması, seçim sonuçlarına çok ciddi bir biçimde tesir etmiştir.

Gelelim CHP’ye! 7 Haziran seçimlerinde CHP başarısız olmasına rağmen, bunun nedenlerini analiz etmemiş ve sanki başarılı olmuş gibi 1 Kasım seçimlerine de aynı listeyle, aynı seçim vaatleri ve politikalarla girmiştir. Aynı şeyleri yaparak farklı netice beklemek, gerçekten aptallık olur.

Örneğin; Sezgin Tanrıkulu! Merak ediyorum; Kılıçdaroğlu Tanrıkulu’nu listeye koyarken ne düşündü! “Tanrıkulu CHP’ye kazandırıyor mu, yoksa kayıp mı ettiriyor” diye bir araştırma yaptırdı mı? Ya Mehmet Bekaroğlu ve Selina Doğan için? “CHP bir kitle partisi. Bu tür birkaç ismin olması normal” diye düşünebilirsiniz. Ama ne yazık ki, CHP’de bunlardan çok var!

Lozan çöpe atılmalı!

Eğer siz karşı tarafı hırsızlıkla ve yolsuzlukla suçluyorsanız, ekonomik geçmişinin hesabını veremeyenleri partinizden ayıklayacaksınız. “Hep onlar çalıyor, sıra bize ne zaman gelecek?” beklentisi içinde olanları partinizden uzaklaştıracaksınız.

CHP yönetimi Gülen Cemaatine, onun bağlı şirketlerine ve medyasına yakın durdu. Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlar zincirinde, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline göstermediği yakınlığı ve sahibiyeti Cemaate gösterdi. Ki o Cemaat, askerimizi arkadan hançerlemişti.

Kılıçdaroğlu partide yaptığı bir toplantıda; “Lozan’ın artık çöpe atılmasının vakti gelmedi mi?” diyor. Bunu bize, bu sözleri dinleyen bir CHP milletvekili nakletti, ismi bizde mahfuzdur. Seçim öncesi, 25 Ekim’de Kemal Kılıçdaroğlu, PKK’ya yakınlığı ile bilinen ve bölücü yayınlar yapan İMC TV’ye çıkıyor ve Anayasamızın değiştirilemez maddeleri olan ve Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini özetleyen maddelerin değiştirileceğini söylüyor.

Atatürk’e düşmanlık edenler, 6 Ok’un modasının geçtiğini söyleyenler, Sorosçular, ABD Büyükelçiliği’nden çıkmayanlar, “Ermeni soykırımı” yalanı peşine düşenler, nitelik fukarası olanlar, YCHP değişimi içinde yol alanlar, Türk kimliğine soğuk bakanlar, Kürtçüler, mikro milliyetçiler ve laiklik tehlikede değildir diyenler, partide Kılıçdaroğlu’nun özel koruması altındadır. “Türk Vatandaşlığı etnik bir kimliği vurguluyor, TC Vatandaşlığı olarak değiştireceğiz” diyor bir televizyon konuşmasında Kemal Bey.

Allah kahretsin!

Bizzat CHP Örgütündeki arkadaşlar ve bazı milletvekilleri “Kemal ile bu iş olmaz” diyor. Örgüt Kılıçdaroğlu’na inanmamışsa, halkı nasıl inandıracak! “Bu yönetimle CHP koalisyon ortağı olursa, terörle ve Cemaatle mücadele sekteye uğrar” diye görüş bildirenler yine CHP Örgütü içinden. CHP içinde ulusalcıların temizlendiğini biliyoruz.

CHP’ye son seçimlerde oy verenlerin önemli bir bölümü AKP istibdadından korktuğundan ve başka seçenek olmadığından “Allah kahretsin!” diyerek oy verdi. “CHP’ye niçin kerhen oy veriliyor, bunun oranı ne kadardır?” diye bir çalışma yaptırıldı mı?

Bugün ülkemizin Suriye dahil yaşadığı sorunların kaynağı AKP olduğu kadar, ABD’nin ülkemizin ve bölgemizin çıkarlarını ve güvenliği yok sayan politikalarıdır. Kılıçdaroğlu’ndan bugüne kadar emperyalizm ve ABD hakkında en ufak bir söz duymadık.  Sadece AKP’yi eleştiriyor. Yani ABD’den AKP’nin yerine görev talep ediyor.

Seçim sonuçları ülkemiz için hayırlı olsun. Ama görülen o ki, ülkemizi iyi şeyler beklemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık hayalleri gem vurulamaz biçimde, bu seçim sonuçları ile artmıştır. Artık bunlar ülkemizi yönetemezler, göreceksiniz! Kötüye gidişi durdurabilmek ve Türkiye’yi felakete gidiş sürecinden kurtarabilmek için ilk önce CHP’yi kurtarmak ve fabrika ayarlarına geri çekmek gerekir.

Saygılar sunarım.

TÜRKER ERTÜRK