Türker Ertürk; FELAKETLERİN SORUMLUSU KİM ?

FELAKETLERİN SORUMLUSU KİM?

Halen yaşadığımız tüm felaketlerin, tabii afetlerdeki yüksek can kaybının, her gün aldığımız şehit haberlerinin, iflas durumunda bulunan ekonomimizin, bölgemizde ve dünyada her geçen gün daha fazla yalnızlaşmamızın, tavan yapan yolsuzluğun, toplumsal bölünmenin ve iç barışımızın kırılgan duruma gelmesinin kök nedeni;

  1. Sorgulayıcı aklı ve bilimi yok sayan,
  2. Çağdışı İhvan ideolojisi peşinde koşan,
  3. Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine düşmanlık eden,
  4. “Kindar ve dindar toplum” yaratma hedefi için gayret gösteren,
  5. Devletten ve kurumlarından liyakati kapı dışarı eden,
  6. Düşünce ve ifade özgürlüğünü her geçen gün daha fazla katleden,
  7. Etik değerlerden yoksun iktidardır.

Bu İktidardan Ülkemize Fayda Gelmez!

Emin olun; bu değerlendirmenin eksiği var, fazlası yok! Evet, şehitlerin nedeni bu iktidardır. Bakınız; 16 Nisan 2017 Halk Oylaması öncesi, kampanya sırasında “Evet çıkarsa terör bitecek ve şehitler gelmeyecek” demişti iktidarın en yetkili ağızları. Ben de bu kampanya sırasında karşı cephede yer almış, Türkiye’yi dolaşmış ve yaptığım konuşmalarda “HAYIR deyin! EVET demek; kan, kin, gözyaşı, savaş, şehit ve ekonomik yıkımdır” demiştim. Gelişmeler beni haklı çıkardı, keşke haksız çıksaydım.

İktidarın her konuda notları çok kötü! Bu karnenin sahibi talebe olsa; “Bu çocuk okumaz, alın bunu okuldan!” denirdi. Ama siyasetçi olduğuna göre söyleyeceğimiz ve yapacağımız şey; “Bu iktidardan ülkemize fayda gelmez ve yar olmaz” demek ve demokratik olarak bu iktidara en kısa zamanda son vermektir.

1974’den Beri İlk!

Bir askerimizin burnunu bile kanatmadan, ülkemizin güvenliğini ve çıkarlarını esas alarak İdlib sorununu çözmek mümkün. Ama bunun yolu inadı bırakmak, İhvan aşkından vazgeçmek, Suriye’nin kuzeyinde egemenlik alanı peşinde koşmayarak Birleşmiş Milletler nezdinde tanınan ve meşru olan Beşar Esad yönetimi ile masaya oturmaktır.

Suriye Ordusu’nun, Rusya’nın bilgisi ve onayı dâhilinde açtığı ateş sonucu 3 Şubat 2020 tarihinde şehit olan ve ülkemizi derin bir yasa sokan askerlerimiz 1974’den beri terör dışındaki ilk kaybımızdı. Barış Harekâtından beri tam olarak 36 yıldır ilk defa Türk Silahlı Kuvvetleri yabancı bir devletin silahlı kuvvetleri tarafından açıkça hedef alınmış ve kayıp verdirilmiştir.

İdlib’deki Yapı Türkiye İçin Tehdit

İdlib’deki yapı Suriye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarı açsından tehdittir, dolayısıyla Türkiye’nin istikrarı ve güvenliği için de büyük tehlikedir. Bu nedenle İdlib’deki radikal unsurları içeren yapıya kol kanat germek; Suriye’nin yanında Türkiye’nin güvenliğini de bilinçli veya bilinçsiz olarak tehlikeye atmaktır.

İdlib’e müdahale etmek; Suriye ile savaşmak, Suriye ile savaşmaksa Rusya ile savaşmak demektir. Bu, aynı zamanda ABD’yi İdlib üzerinden Suriye’ye davet etmek demektir. Yoksa yine kucak değiştirme operasyonu mu var?

Ne Yapılmalı?

Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği;

  1. Suriye ile derhal masaya oturulmasını,
  2. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin halen tuttuğu mevzileri kontrollü olarak Suriye Ordusu’na teslim etmesi ve Türkiye’ye çekilmesini,
  3. Suriye’deki rejim muhalifi radikal unsurlarla derhal her türlü bağın kesilmesini,
  4. Türkiye’ye doğru olabilecek sığınmacı akınını engellemek için Suriye ile koordineli olarak önlemlerin alınmasını gerektirmektedir.

Ukrayna Ordusu’na yardım yapmak, ekonomik iflas durumu nedeniyle milletin anası ağlarken kafasında tüy bitmemiş yetimin ve öksüzün hakkını çarçur etmek, Rusya’ya aklınca İdlib’in karşı hamlesi olarak meydan okuyarak “Sen de PKK’ya ve Türkiye karşıtı odaklara destek ver” demektir ve tekrar ABD’nin kucağına atlama girişimidir.