terörün nedeni sorgulanmadan,önlenemez

TERÖRÜN NEDENİ SORGULANMADAN, ÖNLENEMEZ

Sağlıklı düşünme zamanı. Suruç’ta meydana gelen katliam Türkiye’nin
gündemini allakbullak etmiş durumda. Koalisyon çalışmaları yavaşlar mı,
bilinmez. Ama gündemimizde yeni bir çocuğumuz doğdu: Terör. Şimdi herkesin
kafasında bu eylemlerin sürüp sürmeyeceği. Zaten bir korku imparatorluğu
içinde yaşıyorduk, şimdi ikinci bir korku dalgası, birinciden bağımsız
olarak hayatımızı tehdit etmeye başladı. Sokaklar güvenli değildi, ama en
azından loş veya karanlık sokaklara gitmemek gibi bir önmemimiz vardı.
Şimdi artık kalabalıklar daha tehlikeli. Nasıl bir çelişkidir bu?

Cumhuriyet tarihinde kendisine yapılan en küçük eleştiriyi bile kendine
bağlı adalet sistemiyle cezalandırmayı huy edinen bir otoriteden bir
“level” üste geçip, artık can korkusu da yaşamaya başladık. Masum bir
twitter mesajı hayatımızı karartacak bir silaha dönüşürken, tedirgindik.
Şimdi burnumuzun dibinde patlayacak bir bomba ile yaşamaya da alışmamız
gerek. Önceki koşullar değişmedi, hala adalet sistemimiz sokaktaki masum
insanları cezalandırmaya çok hevesli. Eğer kimliğiniz bu iktidarla
uyuşmuyorsa, her an başınıza bir şey gelebilir. Bu zaten vardı. Bir de
şimdi can korkusu sardı herkesi. Bu yalnızca kendi canınızla da ilgili
değil, yakınlarınız, dostlarınız, akrabalarınız… Herkes için var olan bir
tehlike ve kimin başına gelirse gelsin, insanı derinden yaralayacak bir
tehdit. Suruç’ta ölen gencecik insanlar, bu yaşamın ne kadar anlamsız ve
boş olduğunu gösteriyor.

Ama biraz da şu çıkarsama yapılmalı diye düşünüyorum: Yaşam anlamsız ve boş
olmamalı. Bunun için de mücadele verilmeli. Bundan sonra gerçekleşmesi
muhtemel bir terör saldırısı yaşantımızı da değiştirmemeli. Eğer böyle
olursa, terör de korkacak ve sinecektir.

Her şeyden önce şu düşünülmeli: Bu eylem kime yaradı ve neden yapıldı.
Bunun saptanması halinde, bir sonraki eylemin yapılıp yapılmayacağı da
ortaya çıkar. Ancak, göründüğü kadarıyla ne iktidar ne de muhalefet
partileri işin bu noktasına pek değinmiyorlar. Nedeni üzerinde araştırma
yapmıyor, düşünmüyorlar. Terör eylemi diye geçiştirip, uçuk konuşmalar ve
demeçlerle kınıyor, lanetliyorlar.

Satranç bilmem, ama mantığını bilirim. Oynanan her taşın bir amacı vardır
ve oynanan her taş bir başka taş tarafından korunur. Sistem bunun üzerine
kuruludur anladığım kadarıyla. Suruç’ta patlayan canlı bomba 31 insanımızın
canını alıp, 104’ünü de hayata küstürdüyse, bu hamlenin bir amacı, nedeni
olmalı. Buna yapılacak karşı hamlenin de hazır olması gerek. Bu nedenle
sağlıklı düşünme zamanı diye başladım yazıya. Basit bir terör olayı ile
karşı karşıya olmadığımız açık. Hangi pazarlıklar sonucu olay bu noktaya
geldi, iyi düşünmek gerek.

Şimdilik kevgire dönen Güneydoğu Anadolu sınırımızda elini kolunu
sallayarak dolaşan IŞİD militanları tarafından gerçekleştirilen bu saldırı,
daha sonra Anadolu’nun ortalarına, hatta kıyılarına kadar inebilir. Ama
niye? Bir terör eylemi, karşı tarafı bazı şeyleri yapmaya zorlamak için
gerçekleştirilir. Nedir bu zorlanan şey? Türkiye’den istenen nedir? Kaos
kimin işine yarar? Kimler bu eylemden çıkar sağlar?

Nedenini söylüyorlar. Muhalefet, Suriye olan ilişkilerin bozulması ve
Suriye’deki iç savaşta muhalif gruplara Türkiye’nin destek vermesi sonucu
böyle bir terör saldırısına Türkiye’nin hedef olduğu söyleniyor. Bu doğru,
ama tek başına yeterli değil. Teröre açık hale gelmemiz, Suriye ve Ortadoğu
başta olmak üzere komşularla olan ülkelerle ihtilaflı oluşumuz. Ama bu
bomba neden şimdi Suruç’ta patlatıldı, işte bu sorunun cevabı komşularla
ilişkiler değil. Bombayı patlatan Suriye, Irak, Mısır vb. değil, IŞİD…
Neden şimdi ve neden gencecik insanlar? Kobani’ye yardıma giden ekibi
engellemek yeterli değil, zira gidenler asker veya gerilla değil. Orayı
yeniden yapılandırmak için, yardım için giden dostluk elçileri. Bu neden
olamaz. O halde nedir bu patlamanın temelinde yatan gerçek?

Bu sorunun cevabı bulunmadıkça, verilmedikçe, korkarız ki terör devam
edecek. Bizim bilmemize gerek yok, endişem o ki, hükümetin de tam olarak
nedenini bilmediği. Ya da bildiği halde gerekli önlemi almadığı.

Kötü zamanlar geçirdik, karanlık tunellerden geçtik ve hala tunelin
ucundaki ışığı bekliyoruz.

Daha çok karanlıktayız gibi görünüyor.

Aylin Z.Çalışkan