TC yol ayrımında

Otonomi ayrılık demektir

                      

Avrupa’da Bask, Katalan ve İskoçya örnekleri var iken, ‘yerel özgürlükler’ programlarının nereye varacağını görmek için kahanet sahibi olmaya gerek yoktur. Bu otonomilerin ortak özellikleri: milliyetçi partiler, otonom özerklikler, ayrı parlamentolar ve sonuçta varılacak referandumlardır.

Milliyetçi bir parti önderliği olmadan güçlenen bir etnik milliyetçilik olmayacağı gibi, daha geniş yerel özgürlükler için mücadele etmeyen bir farklı toplum olmaz.

                                
                                                      
Bölgesel Özerklik biçiminde formüle edilen yerel otonomi talepleri, nehirler gibi tek yönlü akışı olan bir süreç. Dil, ırk, farklı kültür gibi bir temele dayanan yerel otonomi, etnik karakterli bir siyasal partinin önderliğinde ayrık bir topluluğun seferber edilmesi anlamına gelir. Milliyetçi bir parti önderliği olmadan güçlenen bir etnik milliyetçilik olmayacağı gibi, daha geniş yerel özgürlükler için mücadele etmeyen bir farklı toplum olmaz. Avrupa’da Bask, Katalan ve İskoçya örnekleri var iken, ‘yerel özgürlükler’ programlarının nereye varacağını görmek için kahanet sahibi olmaya gerek yoktur. Bu otonomilerin ortak özellikleri: milliyetçi partiler, otonom özerklikler, ayrı parlamentolar ve sonuçta varılacak referandumlardır. Önümüzdeki eylül ayında ayrılık referandumuna gidecek olan İskoçya’daki (SNP) İskoçya Milliyetçi Partisi’nin gösterdiği gelişme, bunun en somut örneği. 1999 yılında İskoçya’da ayrı parlamento kurulmasından sonra, İskoçya’nın dördüncü partisi durumundaki SNP, 15 yılda yapılan 4 parlamento seçiminde hızla yükselerek 1. parti durumuna gelmiştir. Sonunda ayrılık talebi olan yolun izleyeceği süreç, özünde güçlü bir Milliyetçi Parti bulunan siyasal bir gelişmedir. Mensup olduğu etnik toplumun tüm oylarını alsa bile, ‘iktidar olma şansı’ bulunmayan bir parti, iktidar oyununu ‘daraltılmış bir bölgede oynayarak’, kendi toplumunu, eğitimini, iç güvenliğini, parlamentosunu ve siyasi coğrafyasını çizmektedir. ‘Açılım’ üzerinden çıkmak üzere olduğumuz yolculuk, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde başlıyor. Bu seçimin anlamı esas olarak bundan ibarettir.

Erdoğan’a ‘açılımı ödettirecek’ bir aday


Türkiye’de ağustos ayında iki turlu olarak yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde, aday isimlerinin açıklanması tarihi yaklaşırken, iktidar partisi AKP ile BDP-HDP-İmralı arasındaki görüşmeler hızlandı ve resmiyet kazandı. Geçmişte MİT tarafından yürütülen görüşmeler, ‘Açılımı’ kamuoyu önünde yürütmek isteyen BDP-HDP tarafından Diyarbakır’a çekilerek, bakanlar seviyesinde ilerlemeye başladı. Görüşme ve pazarlıklar adı henüz konulmamamış olmakla birlikte, ‘Avrupa Konseyi Yerel İdareler Şartı’ çevresinde oluşturulacak, sınırlı bir bölgesel otonomi talebi etrafında yapılıyor. Sınırlı otonomi vaadi ve garantisi karşılığında Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkarılması olarak isimlendirilen anlaşma, Erdoğan’ın kesinlikle ihtiyacı olan  % 7 civarındaki etnik oylara dayandırılıyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile başlayacak ve 2015 seçimlerini de içine alan bir Anayasa hazırlanması süreci, sonunda işler hale getirilmesi planlanan yerel otonomi girişimi kuşkusuz ‘statik denge’ hesaplarına dayanıyor; % 44 AKP artı % 7 BDP-HDP oyu… Son 10 yılda yapılan tüm seçimlerde değişmeden tecelli eden % 7’lik etnik oylar bakımından tutabilecek bu denge hesabının, AKP oyları açısından dinamik bir Türkiye dengesi içinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise çok su götürür..

Herşeyi seçim kampanyası belirler


Ağustos ayında yapılacak iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Türkiye’nin muhalefet partilerinin göstereceği aday ve yürüteceği çok güçlü bir seçim kampanyasına bağlıdır Türkiye’nin yakın geleceği. Muhalefet adayının kim olacağı kadar önemli olan konu ise; seçime kadar kalan iki ay içinde yürütülecek seçim kampanyasının muhtevası ve halkı motive edebilme gücü. Cumhurbaşkanlığı adayı, seçim kampanyasının merkezine ‘Ulusal birlik-Ulus devlet’ modelini koymalı ve Erdoğan’ın el altından yürüttüğü ‘otonomi kampanyası’nı en güçlü biçimde halka anlatabilmelidir. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da, hükümet bakanlarının katılımıyla yapılan ‘açılım görüşmeleri’ ile iktidarın Cumhurbaşkanlığı adayı ‘de facto’ seçim kampanyasını başlatmış durumda. Beklenen: ‘henüz’ aday belirleme aşamasında bulunan Muhalefetin, seçim arenasına girmesidir.
LondraPosta / Londra


Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz!