TAM ORTASINDAYIZ

                   TAM ORTASINDAYIZ

 

Olurmu Olmazmı, gelirmi gelmez mi derken kendimizi faşist bir baskı rejiminin tam ortasında bulduk.

Yargı-yürütme ve yasama’nın tek adamı, hergün bir konuşma yapıyor, bir gazeteci, yazar, sanatçının adını zikrediyor. Gün sona ermeden aynı kişiler hakkında savcılık soruşturmaları başlatılıyor.

Şimdi bir gün önce izlediğimiz Türkiye’nin en çok izlenen Tv programında konuşan sanatçılardan Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in her ikisi hakkında da soruşturma açıldı. Soruşturma öncekilerden farklı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanatçılardan Akpınar’ın ismini küfürlü bir konuşma ile zikretmesinden birkaç saat sonra başlatıldı.

Tek adam rejimi, gizlisi saklısı olmaksızın, herhangi bir maske kullanmaksızın tıkır tıkır işliyor.

Rejimin nerede başladığı biliniyor. Bilinmeyen ne zaman sona ereceği. Hatta sona erip ermeyeceği.

Tek Adam’a göre ısmarlama yapılan ve referandumlarla çatısı kurulan baskı rejimi, 24 Haziran 2018 de yapılan son genel seçimlerdeki kazanımları ile artık bir sistem olarak ağırlığını halkın üzerinde hissettiriyor. Eleştiren, karşı çıkan ve konuşan, tek adam ın birer konuşmasıyla, baskı altına alınıyor. Birkaç gün içinde savcılığa ifadeye gidecek sanıkların tutuklanıp tutuklanamayacakları ise yine tek adam dan çıkacak mesajlara bağlı.    

Gezi,Fethullah gibi çıkış noktaları ile başlatılan yargı yoluyla terör, muhtemelen yerel seçim dönemi dolayısıyla, doğrudan doğruya muhalefet kitleleri üzerinde etkili olan yazar ve sanatçılara kaydırıldı.

Türkiye’nin yandaş medya dışındaki en büyük yayın organı Sözcü’nün iki önemli yazarı ve muhtemelen yazar ve Tv programcısı Dündar topun ağzında. Bugün soruşturma açılan Metin Akpınar ve Müjdat gezen ise, muhalefet kitlelerinin belkemiğini oluşturan Atatürkçü’lerin gazete ve  Tv lerden en çok izledikleri yazar ve sanatçılar. 

Faşist Baskı ve Terör’ün önümüzdeki yakın gelecek için ‘çalışma alanı’ Atatürkçü Cumhuriyet Toplumu ve onun yakından izlediği yazar ve sanatçılar. Zira kitlesel bir muhalefet hareketinin tabanı, Cumhuriyet, Laiklik, parlamenter demokrasi,kuvvetler ayrılığı , halkçılık gibi temel ilkeleri savunan milyonlarca Cumhuriyet insanı. 

Soruşturmaların ve geleceğe yönelik tehditlerin temel hedefi bu kitle ve onu harekete yönlendirebilecek  entellektüel kadrolar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Aralık gecesi Halk Tv de yapılan bir Tv programında konuşan iki sanatçımıza hakaretlerle karıştırarak yaptığı doğrudan saldırı elbette ki  bir ‘tutuklayın’ talimatıydı.

Erdoğan’ın benzer konuşmaları bir tür ‘ceza prosedürü’ biçiminde sürdürülüyor. Soruşturmalar bu yöntemle başlıyor.

Unutulmaması gereken, Erdoğan’ın önümüzdeki 3 ay içinde,seçim yasakları başladıktan sonra bile,konuşmaya devam edeceği ve onlarca yazar ve sanatçının ismini telaffuz ederek, haklarında soruşturmalar açtıracağı. 

Hiç kuşkuya yer yok ki, bu soruşturmaları hazırlayan ve uygulamaya sokanlar, doğacak tepkileri de yakından izlerler.

Erdoğan konuşması ve ondan sadece saatler sonra başlatılan Akpınar-Gezen soruşturmaları üzerinden tam iki gün geçti.

 Gazetelerde bazı sanatçı ve yazarların attıkları bireysel tweet ler dışında sözünü etmeye değer bir tepki görülmüyor.

‘Cumhuriyet’ saflarının önde gelen gazeteleri Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında açılan soruşturmaları ‘yandaş medyada’ yer aldığı büyüklükte haber olarak verirlerken,istisnasız tüm köşe yazarları, ‘orta doğu gelişmeleri, Globalizmin açmazları vs vs gibi‘ yazılarla ‘başlarını başka bir yöne çevirmeyi’ tercih etmişler.

Gösterilen tepki, paltolarında  sarı yıldızlarla ana caddelerde yürütülerek kamplara sevkedilen Yahudilere, ‘bakmayarak’ tepkilerini ortaya koyan Alman sivil toplumu seviyesinde şimdilik.

Kendi geleceğimizi kendi ellerimizle çiziyoruz.

 

Mahir Tan                   LondraPosta-Londra