seninki iyi benimki kötü

             SENİNKİ İYİ BENİMKİ KÖTÜ

Esasında bugün size Uygur Sincan Özerk Bölgesi’nde meydana gelen olaylarla ilgili yazmaya devam edecektim. Ama ülkemizin gündemine oturan terör olayları nedeniyle planımda değişiklik yaptım.

Öncelikle söylemek isteriz ki, terörün iyisi kötüsü olmaz. Terör mutlaka lanetlenmelidir, kınanmalıdır ama tek başına bunlar yetmez ve ortak mücadeleyi gerektirir. Terör nereden gelirse gelsin, kimden kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi amaca hizmet ederse etsin asla mazur gösterilemez ve bu bir insanlık suçudur.

IŞİD, PKK, PYD, El Kaide, El Nusra, Müslüman Kardeşler ve Özgür Suriye Ordusu dahil hepsi dört dörtlük terör örgütüdür. Bunlar katliamlar yapmışlardır, insanlık suçu işlemişlerdir ve devam etmektedirler. Eğer bu örgütlerden bazılarını siz terör örgütü sınıflandırmasına almıyorsanız samimi değilsiniz demektir.

Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarları ise ne yazık ki, iyi terörist ve kötü terörist ayrımı yaptı. Suriye’deki yönetimi devirebilmek için teröristlerle işbirliği yaptı ve destekledi. Terörle yatan terörle kalkar. Bugün yaşadıklarımız Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarlarının yanlış ve işbirlikçi politikalarının ülkemize getirdikleridir. Yarın daha kötüsü ile de karşılaşacağız. Çünkü emperyalizm projelerini gerçekleştirebilmek için istikrarı iyice bozmak istiyor, provokasyon yapıyor, Türk-Kürt çatışması ve iç savaş çıkarmak istiyor.

Bakın, 25 Temmuz 2012’de tam tamına 3 yıl önce “Seninki İyi Benimki Kötü” başlıklı yazımla terör konusunda uyarı görevimizi yapmışız. Ama değişen bir şey olmamış. Bugün bu yazımı faydalı olur umuduyla tekrar görüşlerinize sunuyorum;

 

25 Temmuz 2012 Tarihli Yazım

Geçen hafta Çarşamba günü komşumuz Suriye çok büyük bir terör saldırısına sahne oldu. Şam’da Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısına yapılan bombalı saldırı sonucunda Suriye’nin ulusal güvenliğinden sorumlu en üst düzey beş insan yaşamını kaybetti. Bunlar; Savunma Bakanı Davut Raşa, Savunma Bakan Yardımcısı ve Esad’ın eniştesi Asıf Şevket, Devlet Başkanı Yardımcısı ve eski Savunma Bakanı Hasan Türkmani, İçişleri Bakanı İbrahim El Şaar ile Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Hişam Bahtiyar idi.

 

Öldürülen bu insanların kimliklerini incelediğimizde dikkat çeken şey farklı özellikleridir. Arap, Türk, Hıristiyan, Sünni Müslüman ve Alevi Müslüman olmalarıdır. Örneğin yaşamını kaybeden Savunma Bakanı Hıristiyan Arap’tı. Bir önceki Savunma Bakanı ise Sünni Türk’tü.

Ülkemizde yüzde 20’yi aşan sayıda Alevi yurttaşımız mevcut. AKP 10 yıldır iktidarda. Bu süre içinde Alevi bir bakana şahit oldunuz mu? Suriye’deki rejimin Batı tipi bir demokrasi olmadığı muhakkak! Fakat bu rejim, bir azınlık mezhebinin toplumun tamamını kucaklayamayan yönetim şekli midir? Yorumu sizlere bırakıyorum.

 

Bu bir terör saldırısı olup amacı idarenin ve halkın moralini çökertmek, ülkeyi yönetim boşluğuna, kaosa, iç çatışmaya ve dolayısıyla iç savaşa sürüklemek ve dış müdahale için elverişli ortamı hazırlamaktır.

Bunun böyle olduğu çok açık belli olmasına rağmen Batı, Şam’daki bombalı saldırı olayını terör olarak görmemiş hatta isyancıların yönetime karşı bir zaferi olarak değerlendirmiştir. Bu en hafif deyimi ile bu ikiyüzlülüktür ve çifte standart uygulamaktır.

Şam’da Ulusal Güvenlik Konseyi Karargahı’na yapılan saldırı ile 11 Eylül 2001’de Pentagon’a yapılan saldırı arasında hiç fark yok. İkisi de terör saldırısı, ikisi de lanetlenmeli. Eğer bu insanlık dışı suçu işleyenleri farklı gözlükten bakarak senin teröristin iyi benimki kötü yaklaşımı ile görürsek terör sorununu çözmemiz mümkün olamaz.

 

Evet, Batı Şam’daki bu terör saldırısını isyancıların yönetime karşı askeri bir başarısı olarak görmüştür. Ama Batı’nın böyle davranmasının bir gerekçesi var. Orta Doğu’daki, Suriye’deki ve müteakiben Türkiye’deki çıkarları Batı’nın ikiyüzlü davranmasını gerektirmektedir. Bir terör örgütü olduğundan şüphe bile edilemeyecek olan PKK’ya da bu nedenle örtülü destek verilmektedir.

 

Batı’yı anlayabiliyorum ama bizi!

 

Batı’yı anlayabiliyorum ama AKP yönetimi altında Türkiye’nin ne yaptığını siz anlayabiliyor musunuz? Suriye’ye müdahale Türkiye’ye müdahale iken, Suriye’nin bölünmesi Türkiye’nin bölünmesi iken siz nasıl Batı’ya destek verirsiniz.

 

Biz yıllarca terörden çeken bir ülke olarak komşumuza karşı yapılan bu terör saldırısına karşı nasıl duyarsız kalır hatta Batı tarafından ipotek altına alınan zihinler aracılığı ile içten içe nasıl sevinç duyarız. Lütfen birisi bana Sn. Abdullah Gül’ün veya Sn. Tayyip Erdoğan’ın Şam’da meydana gelen müessif olayı kınadıklarını ve taziye mesajı gönderdiklerini ama benim atladığımı söylesin.

 

Aynı olay bizim ülkemizde olsa ne yaparsınız? Komşularımızdan biri veya birkaçı bize olan bu saldırıyı kınamaz ve taziye mesajı göndermez ise onlar hakkında ne düşünürsünüz? İşte AKP iktidarında Türkiye’nin geldiği yer burasıdır.

 

Bu köşeyi takip eden sevgili okurlarım bilirler, geçtiğimiz Nisan ayı içinde Suriye’ye gitmiştim. Amacım hem davet edildiğim televizyon programlarına katılmak hem de çeşitli toplum kesimleri ile görüşerek daha berrak bir Suriye resmini sizlere intikal ettirebilmekti. Bu kapsamda görüştüğüm isimlerden biride bombalı terör saldırısında öldürülen Savunma Bakan Yardımcısı ve Esad’ın eniştesi Asıf Şevket’ti.

 

Bakan bana Türkiye’nin Suriye’deki teröre nasıl destek verdiğini örneklerle anlatmıştı. Konuşmamız sırasında en çok dikkatimi çeken husus ise Sayın Erdoğan’ın ihanet olarak değerlendirdikleri tavır değişikliği ve onlarda yarattığı travmaydı. Asıf Şevket bende sakin, işini bilen, yurtsever bir insan izlenimi bıraktı. Ayrılırken masasının yanında bulunan büyükçe bir resme gözüm takıldı, fark etti ve ben sormadan “ eşim ve çocuklarım “ dedi. Bende selamlarımı ailesine iletmesini söyledim. Gülümseyerek başını salladı “ mutlaka ileteceğim “ dedi. Hala gözlerimin önünde çok canlı!

 

Şam’da yapılan bombalı terör saldırısında yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet kederli ailelerine başsağlığı, sabır ve uzun ömür diliyorum. Bu vesile ile her türlü terörü kınıyorum ve lanetliyorum.

 

Osmanlı’yı bölenler ile Türkiye’yi bölecekler aynı!

 

Şu anda Suriye’nin iç barışı ve toprak bütünlüğü ağır saldırı altındadır. Dolayısıyla ülkemizin de iç barışı ve toprak bütünlüğü tehdit altındadır. Geçmişte Batılılar Osmanlı Devleti’ni bölmek için Yunanlıları, Makedonları, Bulgarları, Ermenileri, Arapları silahlandırdılar ve isyan ettirdiler. Bunu uygarlık adına yaptılar çünkü “Osmanlı barbardı“.

Şimdi özgürlük, insan hakları ve demokrasi getirmek adına yapıyorlar. Niyet aynı, böl ve yönet! Geçmişte uydurma gerekçelerle bizi böldüler, parçaladılar ve birbirimize düşman ettiler, şimdi ise başka uydurma gerekçelerle ve aynı maksatla yine aynı bölgeyi daha yönetilebilir daha da küçük parçalara ayırmak istiyorlar.

 

Geçmişin bu acı tecrübesini yaşayan biz, ama bize bu tecrübeyi yaşatanlar ile ele ele ve diz dize aynı acıyı yaşamaya çalışan yine biz. Bu ancak gaflet, delalet ve hıyanet ile açıklanabilir.

 

Saygılar sunarım.

TÜRKER ERTÜRK