Savaş Suçları Ortaya çıkınca; Wikileaks ve Snowden’i suçlayanlar

Dışişleri Bakanlığında yapılan toplantının YouTube ile sızdırılması, Türkiye’nin yakın geleceğini tayin edecek önemde konuları gündeme getirdi. Bu toplantıda, Türk toplumuna karşı kurulan öldürücü bir tuzak 27 Mart tapesiyle ortaya çıktı. Toplumun bunu öğrenmiş olması, onun artık uygulanamayacağı anlamına gelir. Hepimize geçmiş olsun.


Bu kişiliğe dikkat!

                                               

                                        
Türkiye’de iktidar yanlısı medya ve ana akım gazetelerde 27 Mart günü internete inen ‘Dışişleri Bakanlığı’ dinlemeleri, panik ve şaşkınlık yarattı. Yandaş Medya’da ‘casusluk’ edebiyatı ağır basarken, ana gurup medyada bazı yazarlarda aniden ‘devlet güvenliği’ endişesi ön plana çıktı. Twitter’den sonra YouTube yasaklamasına yol açan ‘Suriye Planları’ dinlemesi, apaçık bir biçimde ‘Wikileaks ve Snowden’ olaylarının bir Türkiye versiyonunun yaşanmakta olduğunu gösterdi. 

Son üç yıl içinde Dünya gündemini işgal edenWikileaks açıklamaları ve Rusya’ya kaçarak canını kurtaran Snowden olayı, ABD’nin Dünya’yı kana bulayan  büyükelçilikler-dışişleri bakanlığı kriptolarını ve Dünya’nın hemen her yerini dinleyen Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) yasadışı faaliyetlerini açıklamaktan ibaretti. Dışişleri Bakanlığında yapılan ve devletin Dışişleri, Genel Kurmay ve MİT kurumlarının en üst seviyede katıldığı bir toplantıda konuşulanlar, dinleme yoluyla zaptedilerek sızdırıldı. 

Dinleme ve internette yayınlama işleminin ‘yasa dışılığında’ kuşku yok. Wikileaks yoluyla Julien Assange’ın NSA dinlemelerini açıklamasi ve Snowden’in yaptıkları da keza yasal değildi. Onları belki de bu yüzyılın en önemli gazetecilik olaylarının yaratıcısı olarak gündeme taşıyan gerçek ile bu kez Türkiye’de karşı karşıyayız; ‘Toplumu ilgilendiren herşey topluma ait bilgidir’. Dışişleri Bakanlığında yapılan toplantıda, Türkiye’nin yakın geleceğini tayin edecek önemde konular gündeme getirildi. Bu toplantıda, Türk toplumuna karşı kurulan öldürücü bir tuzak 27 Mart tapesiyle ortaya çıktı. Toplumun bunu öğrenmiş olması, onun artık uygulanamayacağı anlamına gelir. Hepimize geçmiş olsun.
4 adam gönder, 8  füze gelsin

Konuşulanların tümü savaş suçu


17 Aralık 2013, Türkiye’deki büyük yolsuzluk ve rüşvet mekanizmasını ortaya çıkardı. 27 Mart 2014 ise yolsuzluğun içinde bulunan kişiliklerin aynı zamanda savaş suçlusu olduklarını gündeme taşıdı. Dışişlerinde konuşulanlardan anlaşıldığına göre; her iki mekanizmanın başında aynı kişi var: Başbakan Erdoğan. 

Türkiye’yi Suriye ile bir savaş bataklığına çekmek için hazırlanan planların, Başbakana nasıl ve kimler tarafından sunulacağı da kararlaştırılıyor. Dışişleri tarafından yalanlanmayan ve ‘montaj’ iddiası yapılmayan kayıtların, MİT Müşteşarı tarafından dile getirilen ‘4 adam gönderip Türkiye’ye 8 füze attırılması’ tertibi, kuşkusuz 27 Mart’ın can alıcı noktası. Ancak, dinleme kayıtlarının başka önemli noktalarıda var. Genel Kurmay 2. Başkanı sıfatını taşıyan kişinin, doğrudan savaş suçu teşkil eden‘1000 kişilik özel kuvvet oluşturup Suriye’ye gönderme’ teklifi ve daha önemlisi, ‘Katar’dan gelecek peşin para ile MKE silahlarının satılıp, Suriye’ye gönderilmesi’ düşünceleri, komşu ülkede son iki yılda yaşamını kaybeden 130 bin kişinin akıbetlerine yol açan olayların bir itirafı niteliğinde. 

Genel Kurmay 2. Başkanı, kayıtlarda duyulan ‘gayretkeş’ kişiliği ve bulunduğu makam itibarıyla, en çok dikkat edilmesi gerekenlerden biri olarak gündemde tutulmalıdır. Kuşkusuz geçen hafta düşürülen Suriye uçağının nasıl ve nerede vurulduğu da, bu konuşmaların içeriğinden elde edilen bir sonuç. Zira 27 Mart dinlemesi, Dışişleri toplantılarından sadece ‘dinlenebilen bir tanesinin’ açıklanması. Buzdağının su üstüne çıkan kesimi yani…
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz!