Rusya’nın Sath-ı Müdafaa Stratejisi

RUSYA’NIN SATH-I MÜDAFAA STRATEJİSİ

İki büyük nükleer güçten biri Rusya’nın, Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden Orta Doğu’da “Suriye İç Savaşına Siyasi Çözüm” başlığında manevra alanını genişletmesi;
ABD ile arasında savaş ile siyaset, asker ile sivil, barış ile çatışma, cephe ile emniyetli bölge, dost ile düşman kavramları arasındaki hatların belirsizleşmesine yol açmıştır.

*
Çünkü yüksek teknolojiye dayanan enformasyon ve askeri teknoloji, hem alt sistemlerinin karmaşıklığı ile çok pahalı sistemlere ihtiyaç göstermekte, hem bu sistemlerin kullanılması felâkete eşdeğer sonuçlar yaratmaktadır.
O yüzden bu teknolojiye sahip ülkeler güçlerini tam anlamıyla gösteremiyor…

*
…ve şimdi dünya, ateş ve manevra gücünün savaşın esas unsuru olmaktan çıktığı,
Karmaşık, tek bir merkezden yönetilmeyen, ekonomik, politik, sosyal ve askeri cepheleri olan,
Devlete bağlı olmayan aktörlerin, psikolojik harekâtın, sivil toplum örgütlerinin ve hukukun bir operasyon gücü olarak kullanıldığı III.Dünya Savaşı’ndadır.

*
Ekonomik yaptırımlar bu savaşın en etkili silahlarından biridir.
İşte ABD; Ukrayna’daki krizin sürdüğü gerekçesiyle Rusya’ya ardarda yaptırımlar getirirken, doğrudan doğruya Rus rejiminin yıkılmasını hedefliyor.
Son olarak Devlet Başkanı V.Putin’in yakın dostları oldukları bilinen işadamlarına, kimi Rus bankasının yurtdışı şubelerine, sigortacılık, leasing, emeklilik, para transferi gibi hizmetlerine ve kimi üretici firmaya yaptırım başlatmıştır.

*
Fakat Rusya BM Güvenlik Konseyi’nde sürekli üyelik ve veto hakkı, uzay ve nükleer silahlar teknolojisi, Çarlık Rusya’sı-Ortadoks geleneği, bu paralelde yetişmiş insan kaynağı,
biri; NATO’nun Ukrayna-Gürcistan istikametinde Doğu’ya doğru genişlemesi,
diğeri; ABD/NATO’nun Füze Savunma Sistemlerini ulusal güvenliğine tehdit sayan eksendeki Askeri Doktrini ile tüm gereklilikleri işleyen bir pazar ekonomisi oluşturulmasında; uluslararası siyasi baskılarla içişlerine karışılmasına rıza göstermeyen karakteriyle öne çıkıyor.

*
Kremlin Washington’un yeni yaptırımlarını sözcü D.Peskov’un “Aklıselime, işbirliğini artırma ihtiyacına rağmen ABD’nin zamanın ihtiyaçları ile tezat oluşturan bir politikayı seçmesiyle ilgili olarak sadece üzüntü dile getirilebilir” ifadesiyle karşılıyor.
Devlet Başkanı V.Putin ise ABD ve AB’nin yaptırım politikalarından vazgeçmemesi üzerine Rusya’nın Asya coğrafyasındaki uluslararası oluşumlarla işbirliğine döneceğini açıklıyor…

*
Son zamanda Asya’da karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı gelişmektedir.
“Asya’nın enerji kaynakları, Asya’nın hizmetine” sloganıyla, çok zengin enerji kaynakları Asya barışının ve kalkınmasının hizmetine sunuluyor.

*
Çin modernizasyona tabi tuttuğu sosyalizmiyle küresel büyümenin en önemli motoru ve orta gelir düzeyi ile dünyanın ikinci ekonomisidir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında küresel ekonominin dengeleyicisidir.
Bu Çin’in küresel ekonomide sadece gelişmiş ülkelerle dikey rekabette olmadığını, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle kollayıcı ve yatay rekabette olduğunu,
ABD ekonomisi dursa bile Çin’in küresel ekonominin sigorta mekanizması haline geldiğini göstermektedir.

*
Ya da Çin ve Rusya’nın ve Hindistan, Brezilya, Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS işbirliği çerçevesinde,
Ortak gelişme yönünde ekonomide istikrarın dayanak noktası olmak amacıyla bir Kalkınma Bankası ve Kurtarma Fonu kurulmuştur.
Bu üye ülkelerin güçlerini birleştirerek ABD ve doların egemenliğine meydan okumaları anlamına geliyor.

*
Çin, Asya Altyapı Yatırım Bankası’ndaki öncülüğünde İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu inşasının ilerlemesiyle oluşan yeni yatırım fırsatlarına finansman hizmeti sunuyor.
Ya da Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Doğu Asya Zirvesi çok sayıda serbest ticaret anlaşmasına neden oluyor.
Ya da Şanghay İşbirliği Örgütü, Shangri-La Diyaloğu ve Asya Bölgesel Forumu gibi önemli platformlarda bölgesel işbirliği mekanizmaları geliştiriyor.

*
Asya’da barışa, istikrara, gelişmeye ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasına yönelik güçlü adımlar atılırken,
Hazar’ı kuşatan ülkelerin de etkinliği artmaktadır.
Kazakistan,Türkmenistan ve İran arasında önemli ekonomik, siyasi işbirlikleri geliştiriliyor.
Azerbaycan Hazar’dan gemiler vasıtasıyla Rusya’ya, Kazakistan,Türkmenistan üzerinden Orta Asya’ya, Mançurya ve Çin’e ulaşmaya katkı veriyor.

*
En önemlisi şimdi Asyalı, Afrikalı ve Latin Amerikalı gelişmekte olan ekonomiler;
ABD ve müttefiki batılı gelişmiş ülkelerin yakın zamana kadar kendilerini yalnızca kaynak ve pazar olarak algılamalarına,
ekonomik olarak kendilerine bağımlı kılıp bu ekonomik sistemle dünya ekonomisi üzerinde tam egemenlik kurmuş olmalarına hayıflanıyor.
Artık ABD ve gelişmiş ülkeler bilmedikleri bir dünyanın sabahına uyanmanın korkusunu sürüyor.

*
ABD ve müttefikleri, Asya’da değişmeye-yazan mekanizmaya karşın Rusya’ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açmak,
Belâyı sürüklemek üzere Suriye’de, Irak’ta Rusya’nın jeopolitiğini yıkmaya çalışmak,
Emri altına aldığı soysuz İslamcı çetelerle bozgunculuk yapmak,
Çin’i frenlenmek, geleceğini şekillendirmek üzere Asya-Pasifik’te rolünü genişletmek ve bölgede kalıcı olmaya çalışmaktan başka iş yapmıyor.
Bu amaçla, mesela Avustralya’da askeri personel,malzeme ve ekipman yerleştiriyor, istihbarat faaliyetlerini geliştiriyor ve bölgede uçak gemileri,nükleer denizaltılarını görevlendiriyor.
Ya da Vietnam ile askeri işbirliğini artırıyor, Filipinlere yeniden dönüş yapıyor, Japonya ve Güney Kore’deki üsleri geliştiriyor,Endonezya’da askeri ağırlık ve etkinliğini geliştirmeye çalışıyor…
Bu esnada binlerce insanın yaşamlarını yitirmesine, ailelerin sönmesine, ülkelerin tarih ve kültür birikimlerinin yağma edilmesine, insanların köleleştirilmesine hiç aldırış etmiyor.

*
ABD’nin anlayamadığı husus artık hiçbir ülkenin, gelişmiş bir askeri ittifakın bile 21. yüzyılın sorunlarıyla tek başına mücadele edemeyeceği,
işbirliğinin daha fazla zorluklar başlamadan kurulmasının tek etkili çözüm olduğunda pekişilmesi ve işbirliği ruhunun geliştirilmesi gerektiğidir.

*
III.Dünya Savaşının yaşandığı şu günlerde ABD ve müttefiklerinin karşısındaki cephe;
ABD’nin iteklemesi ve Rusya’nın çabasıyla Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden ve Orta Doğu’dan gelişerek giderek Asya ve Asya-Pasifik’e genişliyor.
Asya cephesinin genişlemesi halinin zamanla doğru orantılı, önce Avrupa Birliği’ni güçsüzleştireceği öngörülüyor…

26.12.2015

Ahmet Kılıçaslan Aytar