Rusya ziyareti,Batı’ya bir mesaj olarak algılanacak

    Darbe sonrası ilk ziyaret Moskova’ya

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşamını bile tehlikeye sokan başarısız darbe girişiminde sonra ilk yurtdışı ziyareti 9 Ağustos ta Moskova’ya yapılıyor.  Bu ziyaretin Suriye Sınırında Rus uçağının düşürülmesi ile ortaya çıkan krizi tamir etmek ve yeni bir ekonomik ilişkiler cephesi kurulması gibi önemli, bir yanı var. Ön hazırlıkları başlamış olan Erdoğan-Putin görüşmelerinin ekonomik alanda  Akkuyu santralinin önündeki hukuki engellerin kaldırılması, Rusya-Türkiye hattından Yunanistan’a ulaşacak doğal gaz hattı, ortak turizm yatırımları ve genel anlamda ticaret hacminin arttırılması gibi, ‘mütevazi’ sayılabilecek bir çerçeve içinde yürütüleceği belirtiliyor. Ancak, Erdoğan-Putin görüşmesinin sonuçları ekonomiden çok siyasi alanda ciddi yankılanmalar yaratacak bir zaman ve ortam içinde gerçekleşiyor. Bunun en önemli nedeni ; Erdoğan ziyaretinin, temelinde Fethullah örgütü gibi ABD’ye bağlılığı tartışılmayan bir gurubun bulunduğu ve Erdoğan’a suikast girişimini de kapsayan darbe girişimi sonrası  ilk ziyaretini Fethullah okullarını CIA ajanlığı ile suçlayarak kapatan ve bu alanda çok net bir tutumu olan Rusya’ya yapılıyor olması. Erdoğan’ın Rusya ziyareti Batı toplumlarına karşı  diplomatik bir mesaj olarak algılanacaktır.

Erdoğan’ın 9 Ağustos Rusya ziyaretini ‘tarihi’ sayılacak kadar önemli kılan bazı işaretler son üç gün içinde ortaya çıktı. Bunlardan en önemlisi Cumhurbaşkanının Alman televizyonuna yaptığı ‘Halk İdam istiyor. Demokrasilerde halkın istediği olur’ açıklaması. AB yetkililerinin İdam cezasının yeniden getirilmesinin Türkiye’nin AB üyeliği talebini bile ortadan kaldıracağını açıklamaları, Erdoğan’ın İdam cezasını geri getirme konusundaki ısrarının, Rusya ziyareti öncesinde verdiği önemli bir mesaj olduğu anlaşılıyor. Son iki yıl içinde başlayan Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde Rusya’ya karşı yapılan askeri yığınaktan giderek daha ciddi biçimde rahtsız olmaya başlayan Putin’in,Türkiye-AB ilişkilerinin bu derece zayıflamasından hoşnut kalarak görüşme masasına oturacağı açıktır.

Türkiye’nin uluslararası stratejik tercihlerinde çok önemli bir eksen kaymasına gittiğine dair bir başka belirti, Fethullah Gülen’in darbe girişiminde rolü bulunduğu gerekçesiyle ABD den iadesinin istenmesi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın açık taleplerine ABD den verilen üstü örtülü cevaplar ‘Bu konuda kararı yargının vereceği’ biçiminde olurken, İstihbarat kurumlarının açıklamaları ‘Gülen’in bu darbede parmağı yok, yada çok ciddi kanıtlarla ispatlanması gerekir şeklinde.. Hafta başında ilk kez olarak Beştepe’ye giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen CHP ve MHP genel başkanları, olumlu geçtiği ileri sürülen’ görüşmeden sonra yaptıkları açıklamalarda ‘Gülen’in ABD tarafından iade edilmesi gerekir’ yönünde konuştular. ABD ile Türkiye arasında ciddi bir sürtüşme konusu olacağı anlaşılan Gülen konusunda Erdoğan’ın elini güçlendiren muhalefet desteğine bakıldığında, aynı desteğin Türkiye-Rusya ilişkilerinin hızlı bir biçimde geliştirilmesinde de sürdürüleceği ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin darbe girişimi sonrası yeniden biçimlenen siyasi ortamında iktidar partisi ve özellikle tek adam rejimi altında yürüyüşünde bir değişiklik yakın gelecekte görülmüyor. Muhalefet Partilerininde kabullenmiş göründüğü bu siyasi tablo iç ilişkilerin değil,ama dış ilişkilerin etkisi ile önemli zigzag lar gösterebilir. ABD-NATO ve başta İngiltere olmak üzere AB ülkelerinin Türkiye’nin Rusya ile kritik bir biçimde yakınlaşmasına nasıl ve ne ölçüde tepki vereceğini şimdiden kestirmek zor. Türkiye ve Orta-Doğu ilişkilerinde ABD ve İngiltere gibi hareket kaabiliyeti çok yüksek ve istihbarat açısından Türkiye içinde fazlaca bağlantıları bulunan ülkelerin, bir biçimde ‘sokağa inmeleri’ sürpriz sayılmamalıdır.

Mahir Tan    LondraPosta-Londra