Ricat ve Bozgun… Her ikisi de bir savaş terimidir.

Yurdun Düşünceleri    1;

Not;  Aşağıdaki yazı 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları değerlendirmeleri kapsamında Türkiye’deki yazı ve kitle örgütleri temsilcileri tarafından dile getirilenler arasından seçilmiştir. ‘Ricat ve Bozgun’ başlıklı bu yazı Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Pınar tarafından kaleme alınmış ve ADD Genel Merkez internet sitesinde yayınlanmıştır. Türkiye’nin en büyük kitle örgütü olan ADD yurt çapında 450 Şubeye sahip olan ve 2007 yılında Türkiye tarihinin en büyük kitle gösterileri , Cumhuriyet Mitinglerinin mimarıdır.


Ricat ve Bozgun

Ricat ve Bozgun… Her ikisi de bir savaş terimidir.
Ve Türkiye Cumhuriyeti bir savaş verdi. Kendi istemediği bir savaşı zorunlu olarak kabul etti. Cumhuriyet düşmanlarının 90 yıldır Cumhuriyet rejimine ve devrimlere karşı açtığı savaşa karşı bir savunma savaşı verilecekti.
Bu savaşı yönettiğini iddia edenler yenilgiyi daha baştan kabulederek bir ricat (geri çekilme) savaşı verme kararı aldılar. Buna uygun bir aday belirlediler. Savaşı yönettiğini iddia edenlere göre dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek isteyenlere karşı verilecek savaş ancak dindar bir aday ile verilebilirdi.
Cumhuriyet düşmanlarının rejime karşı açtıkları savaş ancak en geniş kesimlerin birleştirilmesi ile kazanılabilirdi. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler, meslek kuruluşları, sanayiciler, üretici birlikleri, basın ve yayın organları, spor kuruluşları, kadın örgütleri bir cephede toplanmalıydılar. Gökyüzünden, ya da okyanus ötesinden öyle bir aday bildirildi ki birleşmek bir yana saydığımız bütün kuruluşlar bu aday nedeniyle bölünüp birbirine girdi.
Cumhuriyet cephesine en azgın saldırılar yöneltilirken bulunan aday da Cumhuriyet mevzilerine saldırıya geçti. Dil devriminin yanlışlığından hilafetin kaldırılmasını eleştiriye, türban için mücadeleden 27 Mayıs’a ve 28 Şubata, Atatürk ve İnönü döneminin bir diktatörlük olduğundan ve Menderes’in bu döneme son verdiği tezlerine, Turgut Özal’ın en sevilen Cumhurbaşkanı olduğundan RTE’nin çok başarılı bir Başbakan olmasına kadar her türlü tezi ileri sürerek kendi cephesinde kargaşa yarattı. Bu tezler tepki görünce de CHP’nin adayı olmadığını ileri sürdü.
Sonuçta bu adayı öne sürenler zaten heyecansız ve şaşkın başladıkları bu savaşta kiminle savaşacaklarını şaşırdılar. Dahası Cumhuriyete yapılan saldırıları göğüslemek yerine bulunan adayı savunmak durumunda kaldılar.
İşin tuhafı artık Cumhuriyet ve laiklik referanslı bir aday ile çıkmak yerine şeriat referanslı bir aday göstermek gerekir diyenlerin aksine Cumhuriyete saldıranlar kampanyalarına Samsun’dan başlayıp rotayı Erzurum’a çevirdiler. Bayrak ve İstiklal Marşını ellerinden dillerinden düşürmediler.
Cumhuriyet düşmanları kendi çıkarlarına dokunulduğu için olsa bile, “göstermelik” dense bile ABD destekli cemaat ile kavga ederken Cumhuriyeti savunması gerekenler cemaate sımsıkı sarıldılar. Pensilvanya’dan gelecek işarete, ortaya dökülecek dinleme kasetlerine bel bağladılar.
Buldukları adayın AKP cephesini böleceğini iddia ederlerken RTE’nin aldığı oy sabit kaldı. Ama 14 partiyi birleştirdik diyenler 5 milyon oy eksik aldılar. Bu kadar insan sandık başına bile gitmedi. Bu heyecanı kitlelere geçiremediler.
Oysa 2007 yılında bir AKP’linin Çankaya köşküne çıkma olasılığına karşı milyonlarca insan harekete geçmiş ve Cumhuriyet Mitinglerine katılmıştı. Hem de ortada ne CHP vardı, ne de MHP…
Birlik adına yola çıkanlar AKP’yi sımsıkı kenetlerken kendi cephelerini paramparça etmişlerdi.
Ricat, askerlik sanatının en zor taktiklerinden biridir. Ustalık ister. Ricat kolayca bozguna dönüşebilir.
Ricat edelim derken ülkeyi irticaya teslim edenler yenilmiştir. Yakında saflarında bozgun işaretleri görülecektir.
Biz yenilenlerin safında değildik. Ama biz de yenildik. Yenilenler bir süre önce bizim safımızda idi. Bizim saflarımızı terk edip yenilgiyi hazırladılar. Bu yenilgi bizim de dolaylı yenilgimiz olarak algılanacaktır.
Bu yenilgiyi hazırlayanlar gericiliğe teslim oldukları için yenildiler. Biz ise onlar nedeniyle yenilsek bile teslim olmayacağız.

Mehmet PINAR