RENKLİ DEVRİMLER BUGÜNÜN İŞİ DEĞİL

                             Renkli Devrimler Bugünün İşi Değil..

 

Renkli Devrimler, Demokrasi kalkanı altında karşı-devrim tezgahlanması bugünün iş değil. Türkiye’nin yakın tarihi, Cumhuriyet ve Kurtuluş Savaşı mücadelelerinde, karşı devrim hareketlerinin ‘demokrasi, çoğulculuk, düşünce özgürlüğü’ gibi başlıklar altında sunulması örnekleri ile dolu.

Bunlardan en önemlilerinden biri 1946 yılında tek partili dönemden çok partiye geçiş ve demokrat parti’nin kuruluş dönemine ait tartışmalarda kullanılan ‘demokrasi’ edebiyatıdır.

Demokrat Parti’nin kuruluş çalışmalarını 7 haziran 1946  tarihinde mecliste CHP yönetimine karşı ‘Dörtlü takrir’ diye bilinen muhtıra benzeri açıklamayı yapan dört CHP milletvekili başlatmıştı. Aynı yıl kurulan Demokrat parti’nin kurucu milletvekilleri olan Adnan Menderes, Refik Koraltan, Celal Bayar ve Fuat Köprülü 1950 yılındaki genel seçimlerde iktidara gelerek 10 yıl sürecek olan DP iktidarının mimarları olarak yakın tarihimizde yer aldılar. DP nin kuruluşuna yol açan 1946 Mayıs ve Haziran aylarındaki olaylar, gerçekte Türkiye’deki ilk boyalı devrim hareketiydi.  7 haziran 1946 da okunan dörtlü takrir, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da ortaya çıkan ‘çok partili Demokrasi’ kalıpları tarafından yaratılan ‘anti faşist’ etkileri kullanarak, Türkiye’de de sahte bir demokrasi ortamı yaratılmasına yol açmıştı. Oysa Türkiye’de DP hareketi, gerçekte Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk devrimlerinin iktisadi anlamda en kritik yasal girişimlerinden biri olan ‘Çitfçiyi Topraklandırma Kanunu’nu engellemek için iktidardaki tek parti olan CHP içindeki toprak ağaları ve mütegallibe tarafından başlatılmıştı. 7 haziran tarihinde verilen Dörtlü Takrir, 11 haziran tarihinde yapılacak olan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun engellenmesi ve iğdiş edilmesi amacını taşıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden önceki 1937 Konuşmasında ‘mutlaka köylümüzü topraklandırmalıyız’ diyerek meclis çalışmaları içinde tuttuğu ve İsmet İnönü’nün israrla takip ettiği Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, Türkiye’de karşı devrimin gerçek iktisadi ve siyasi temelini oluşturan girişimin ‘demokrasi’ maskesi altında sunumunun  nedenini oluşturmuştu.  

Dörtlü takrir öncesi ve hemen sonrasında Mecliste yaşanan tartışmalar demokrasi , çoğulculuk hakkında değil, DP nin ileri tarihlerdeki bakan ve liderleri arasında yer alan Emin Sazak ve Cavit Oral gibi ünlü toprak ağalarının yürüttüğü, çiftçilere toprak dağıtımını engelleme hareketiydi.  11 haziran günü CHP içindeki mütegallibenin oylarıyla iğdiş edilerek geçen Çitfçiyi Topraklandırma Kanunu,fiilen uygulanmamış üstelik hemen bir yıl sonra CHP li Hasan Saka hükümetinde bakan olan, yasanın en önde gelen düşmanı Cavit Oral’ın  eline teslim edilmiştir.    

1946-1950 yılları arasında CHP de yaşanan gelişmeler, kendi içinden Cumhuriyet İlkeleri ve Devrimlerin uygulanması ile problemli bir kadroyu yaratan paralellikler içeriyordu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrasında, CHP içinde ve dışında görülen başkaldırıların örgütlü bir biçimde ifadesi oldu Demokrat parti örgütlenmesi. Kurtuluş Savaş’nın kazanımları ve devrimlerin etkisi, Demokrat parti kuruluşu öncesinde CHP içindeki, muhalif guruplar tarafından engelleniyordu. Cumhuriyet’in Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu yanında o dönemde halkın % 80 ini oluşturan köylü kitlelerinin eğitim ve gelişmesindeki  büyük adımı olan Köy Enstitüleri kanunu da 1947 de çıkarılmış ve 21 yerde köy ensititüsü kurulmuştu. Köy ensititüleri de yine CHP içindeki mütegallibe tarafından 1950 öncesinde işlemez hale getirilmiş ve sonunda Demokrat parti eliyle kapatılmıştı. Cumhuriyet’in halkçı karakterini meydana getiren köylülerin toprak sahibi edilmesi ve eğitimi 1946-1950 arasında CHP nin kendi milletvekilleri tarafından engellenmiş, 1950 sonrasında ise Demokrat Parti haline gelen aynı ekibe devredilmişti.

 

Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, dün yaptığı bir açıklama da, nereden icap ettiyse, 1946 -1950 olaylarına değinip, Dörtlü Takrir ve Menderes hareketini bir Demokrasi ve Özgürlük hareketi olarak tanımladı.  Başbuğ; açıklamalarında CHP nin demokrat partinin önerdiği nisbi temsil sistemini değilde çoğunluk sistemini kabul etmesinin ‘tarihi bir hata’ olduğunu söylüyor. Ne var ki CHP bu çoğunluk sisteminin uygulandığı ilk çok partili seçim olan 1946 da  396 Milletvekili çıkararak 46 milletvekili kazanan Demokrat Partiye karşı büyük bir üstünlük sağlamıştı. Kısaca sorun, seçim sisteminde değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra sağa savrulan ve içinde karşı devrim unsurlarını barındıran CHP nin kendisinde idi.  Bunun en önemli kanıtlarından birini  Köy Ensitilerinin neden kapatıldığı tartışmaları hakkında konuşan CHP milletvekili Kinyas Kartal veriyordu. Kinyas Kartal, dönemin Cumhuriyet gazetesine verdiği açıklamada; ‘Köy ensititülerini ben kapattırdım. Benim 258 Köyüm var. Köy Ensitüleri hergün gençlere benim aleyhimde bilgiler öğretiyordu’ diyecek kadar açıksözlüydü. Kinyas Kartal, başka bir çok CHP milletvekili gibi, DP saflarına geçecek ve daha 4 dönem 258 köyü adına milletvekili olacaktı.  

 

Mahir Tan              LondraPosta-Londra