Onur Öymen ; Diplomaside ‘Özde Kararlı- Üslupta Yumuşak Olmak’

 

Almanya ile Sorunlar Görüşme Masasında Çözülür

Karşılıklı olarak kullanılan üsluplar giderek sertleşiyor. Diplomaside sorunlara çare bulmanın en iyi yolu sert bir üslup kullanmak değildir. En sert eleştirileri bile diplomasi diliyle yapabilirsiniz. Eski Roma’dan beri diplomaside kural “Özde kararlı, üslupta yumuşak” olmaktır.

Günlük tartışmalardan daha önemlisi Türkiye’yle Almanya arasındaki köklü sorunlardır. Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine öteden beri açıkça karşı çıkması ilişkilerimizi soğutmuştur. Özellikle Hıristiyan Demokrat Partinin iktidarda olduğu dönemlerde Almanya hiç bir zaman ‘Türkiye şu koşulları gerçekleştirirse AB’ye tam üye olmasını destekleriz’ dememiştir. Tam tersine, 4 Mart 1997 tarihinde Brüksel’de Almanya Başbakanı Kohl’ün de katıldığı Hıristiyan Demokrat liderler toplantısında Türkiye’nin hiçbir zaman AB’ye üye yapılmaması görüşü hakim olmuştur. Gerhard Schröder’in Başkanlığındaki Sosyal Demokratlarla Yeşilerin iktidar olduğu dönemde Almanya’nın bu tutumu biraz yumuşamış, ancak Angela Merkel’inm iktidara geçmesiyle, esas itibariyle eski politikaya dönülmüştür.

Diğer bir konu, geçen yıl Alman parlamentosunun aldığı sözde Ermeni soykırımı kararıdır. BM Soykırımla Mücade Sözleşmesini ve AHİM’in Perinçek davasınadaki kararını, yani uluslararası hukuku açıkça göz ardı eden Alman Parlamentosu, iktidar milletvekillerinin de oylarıyla Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı kararı alarak Türk milletini ve Almanya’daki Türkleri incitmiştir.

Yakın geçmişte Almanya’nın, verdiği silahları PKK^’ya karşı kullandığı gerekçesiyle Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması da aramızdaki güven duygusunu sarsmıştır.

AB, yaptığı Serbest Ticaret antlaşmalarına Türkiye’yi dahil etmeyerek ekonomimize büyük zarar vermiştir. Almanya AB’nin bu tutumuna karşı çıkmamıştır.

Geçen yıl Almanya’nın öncülüğünde AB’yle yapılan, Yunanistan’a geçen göçmenlerin geri alınması anlaşmasının uygulanmasındaki haksızlıklar da ilişkilerimizi bozmuştur. Aslında böyle bir anlaşmanın dünyada bir benzerini bulmak zordur.

Anlaşmaya göre Türkiye Yunnistan’a geçen göçmenlerin tümünü geri alacak, AB ise sadece bunlar arasındaki Suriyeli kadar sığınmacıyı Türkiye’den almayı kabul edecektir. Üstelik anlaşma Türkiye tarafından hemen uygulamaya konulacak, AB’nin Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı tanınması gibi anlaşma hükümleri, zaman içlinde ve bazı şartlara bağlı olarak uygulanacaktır. Türkiye’nin o şartları yerine getirip getirmediğine de Avrupa karar verecektir.

Kaldı ki, o şartların yerine getirilmesi mümkünse niye getirmedik? Değilse bu koşulu niçin kabul ettik ve üstelik niçin halka bunu Kayseri usülü yapılmış başarılı bir anlaşma olarak anlattık? Sonuçta 54 ülkenin vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı tanıyan AB her defasında Türkiye’nin aldığı önlemlerden tatmin olmadığını söyledi ve vatandaşlarımıza hala vizesiz seyahat hakkı tanımadı.

İşte ilişkilerimizi bozan bütün bu ciddi sorunların çözümü için Almanya’yla en üst düzeyde masaya oturmalı ve kalıcı çözümlere ulaşmaya çalışmalıyız. Bunun yolu sert üslup kullanarak ipleri büsbütün germek değildir. Aşırı ifadeler kullanmak bizi haklı olduğumuz bir davada haksız duruma düşürebilir.

Şimdi aklımızı duygularımızın önüne geçirmenin zamanıdır.

ONUR ÖYMEN