Nur Yenerer; TOPLUMLAR KOLLEKTİF HAFIZALARINI BUGÜNE Mİ TAŞIYORLAR ?

BİREYLER GIBI TOPLUMLAR DA KOLLEKTIF HAFIZALARINI BUGÜNE Mİ TASIYORLAR?

“Geçmiş olarak düşündüğünüz şey eski bir ‘şimdi’nin zihinde depolanmış anısıdır. Siz geçmişi hatırladığınızda, bir anıyı yeniden canlandırırsınız ve bunu şimdi yaparsınız. Gelecek ise hayal edilen bir ‘şimdi’dir, o zihnin bir projeksiyonudur. Gelecek geldiğinde, şimdi olarak gelir. Siz gelecek hakkında düşündüğünüzde bunu şimdi yaparsınız. Geçmiş ve gelecek, aşikâr bir biçimde, kendi başına bir realiteye, bir gerçekliğe sahip değildir. Tıpkı ayın kendi başına bir ışığa sahip olmayıp, sadece güneşin ışığını yansıtabilmesi gibi, geçmiş ve gelecek de sadece ebedi şimdinin ışığının, gücünün ve realitesinin solgun yansımalarıdır. Onların realitesi Şimdi’den “ödünç alınmıştır.”

Eckhart Tolle zamani ve onu nasül bugune  taşıdığımızı en iyi sekilde anlatmış.Özetle: aslında depoladığımız visual ve üç boyutlu görüntüler.  Yani eski ‘şimdiler’ şimdiki simdiye taşındığında yaşananlar acı veya mutluluk verebiliyor.

Toplumların kollektif hafizası vardır ve ayni sekilde çalışır. Iddia o ki genler veya baska yollarla atalarımızın yaşadığı çeşitli korku veya mutlukları bugüne taşırız. Bilmediğimiz bir gelecek korkusu bizi sarar veya tam tersi bugüne odaklanırız. Bu cümle bile neden Kuzey Avrupa ve medeniyetin beşiği topraklarda acıların geçmişe bırakılıp bugüne daha hızlı odaklanabildiklerini açıklamaya yetiyor belkide. Bu bir kültür meselesi olabilirmi veya ortak kollektif hafiza? Geçmişteki şimdiyi geçmişte bırakıp simdi ki simdiye odaklanabilmek becerisi belkide medeniyetin de ölçüsü. Bazı toplumlar ortak hafızayı bu şekilde taşıyorlar ve görünen odur ki Dünyaya hükmediyorlar yada şöyle diyelim bu boyutu hakkıyla onlar yaşıyorlar.

Bu konuda birçok toplumsal arastırma var ve çeşitli kriterlerle toplumlar mercek altına alınıyorlar. Özellikle Doğu kültürlerindeki hüzün ve ağıt yakma kültürü gecmisi sürekli hatırlama ve acı çekmeyi de beraber getiriyor gibi görünüyor. Gecmisi degistirmeniz ve anılarınızı yenilemeniz mümkün olmadığından gecmislerine baglı toplumlar  gelenek ve göreneklerini de büyük eziyetler ve fedakarlıklar ile geleceğe taşıyorlar. Bunun sonucu o alışkanliklarla ilgili tüm sorumluluk, yaşamı deçistiren kararlar sevinc ve kederi de gecmisten getiriyorlar.

Türk toplumu doğa ile uyum icinde Asya steplerinde yaşarken ölen kisiye  doğaya ve toprağa  geri döndüğü için gerekli töreni düzenleyip bir çesit helallesip onu uğurluyor ve aslında geçmişi ve onunle ilgili biriktirdiklerini de yolcu ediyordu diye düşünüyorum.Tüm Şamanist toplumlarda doğa, saygı duyulan vefa ile alınanın mutlaka geri konulduğu ve teşekkür edildiği kutsal  konumundan medeniyetin yeşerdiği topraklara göçüldüğünde ve farklı inanc ve rituellerle tanışıldığında etki ve saygısını yitirdigi bir yerde artık.

Günümüzde vahşice ölümlerin yaşandığı bir süreçten geciyoruz. Bu süreç hepimiz icin ayni görsellere sahip Çünkü medya bunu belirliyor.  Ancak kisisel yasamlarımız farklı farklı rotalarda ilerliyor. Ortak hafızlarımıza taşıdığımız bu görüntüler kuşaklar boyunca ve nesilden nesile aktarılacak. Maalesef yine orta-dogu toplumları aynı acı ve tükenmişlik duygusunu bir sonraki nesile gecirecek ve neyi iletirsen onu çekersin prensibi ile gözyaşı ve acılı süreçleri çekmeye devam edecekler.

Güzel bir yeni yil yazısı yazmak isterdim icinde bir tek acı ve hüzün kelimesi geçmeyen. Ancak bazı toplumlarda kader haline gelen ve hatta sevinirse vicdan azabı çekecek kadar ağır taşınan UMUT duygusunun,sürekli yeşertilmesi gerektiğine inananlardan ve hüzün ve korkuyu toplumların ortak hafızalarından silmeye gelin bir yerden diyenlerdenim.

Bence herseye rağmen umutlanın hatta inadına gülün ki belkide çocuklarımız bu sayede bizden sonra da gülebilecekler.

NUR YENERER