Nur Yenerer; TERCİH EDİLEN,BAZEN BİR YILGINLIĞIN GETİRDİĞİ ZAFERİ KUTLUYOR

TERCİH EDİLEN, BAZEN BİR YILGINLIĞIN GETİRDİĞI ZAFERİ KUTLUYOR

 

Ünlü İskoc filozof Adam Smith’in serbest ekonomi ve ahlak felsefesinin ilk temellerini attıği ve meshur sozu “ Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.”  ile özetlenebilen günümüz insanının yaşam mottosu aslında bizim değer yargılarımızı ,özgürlüğümüzün sınırlarını ve tercihlerimizi de belirliyor.

Her ne kadar bu söz uzun süre sınırsız özgürlüğün savunusu icin hoyratca kullanilmis olsa da Smith aslinda  ekonomi  ve doğal olaylaɾda biɾ düzen olduğunu ve bunun gözlem ve ahlâk hissi ile tespit edilebileceğini söyluyordu.. Yani koşulsuz ve sınırsız bir özgürluk yerine, herkesin kendi refahı ve çıkarı peşinde koşarken,yaratacağı sinerjinin daha fazla uretime yol açacağı ve bu durumun  çok daha etkin olarak topluma pozitif biçimde geri dönecegini iddia ediyordu, Ne kadar özgürlük o kadar refah. Tam da bu nedenle Smith, bireysel  isteğin engellenmeden önünün açılması ve devlet politikalarinin engelleyici değil teşvik edici olması üzerinde durmuştu.

Kisisel özgürlüklerin arttırılmasıve insanın bitmeyen iştahının dindirilmesi icin her yolun açılmasına ve sonuc olarak da genel refahın  yükselmesine yol açacagı iddia edilen yeni dünya düzeninin bu ben merkezci felefesi her bireyin özel donanımlarda olduğunu unutuyor çok üretenin veya herkesten farklı düşünenin bir gün tüm uretim araclarina da sahip olmak isteyecegini ve tekellesmenin önünün boyle açılacağı ve dünyanin paylaşım savaşlarının daha da çesitlenecegini ve şiddetleneceğini çok da onemsemiyordu.Bu teoriye göre  artan özgürlük ile artan üretim ve sonuc olarak elde edilecek çoklu tercih lüksü olan bir dünya cennet gibi bir modele benziyordu.

Bu görüştekii temel öge olan özgürlüğün kime ve  neye göre tanımlanacaği konusu hala akılları kurcalamaya devam ederken yasamın en büyük paradoksu da tüm bu sorgunun arkasında geliveriyor “ özgürlük bir tercih edebilme lüksümüdür ‘?. Yaşamda tercih şansın ne kadar çoksa o kadar özgürmüsün,  yoksa ne kadar özgürsen o kadar tercih şansın artıyor mu?.  Oldukça zorlayıcı koşulların içerisinde doğan biri ile , gümüş kaşık ile doğanlarin tercih  olasılılkları ve alternatifleri son derece farklı değil mi ? Özgürlük ve tercih sayısının artışı doğru orantılı mı ?

Mesela kahvaltıda zeytin peynir veya kuruvasan kahve ikilisinden ilkini tercih etmek gibi yıllarca otomatik yaptığımız gündelik tercihler ve bazen günlerce düşünerek işin içinden çıkamadığımız zor secimler var. Bazıları icin bu iki aşk  arasinda kalmak bazıları icin iki meslek , iki ülke veya daha fazla sayıdaki alternatifler arasında seçim yapmak olabiliyor..

Ne zordur genclikte takım seçmek . Baban hangi takimi tutuyorsa onu seçersin genelde. Sonra büyüdükçe   bakarsın ki ne dinin ne ülken  ne ailen senin tercihin değil ve bunu değiştirmek icin de geçtir  Çunku sen gönül bağını kurmuşsundur bir kere. Eğer geç değilse de yeterince cesaret,isyankar bir ruh, radikal degisikliklere tahammül lazım . Kısıtlayıcı doğal faktörler hemen sınırı koyar ve tercih sayısını sabitleyiverir. 

Demokrasilerde seni yönetecek olanı  seçmen gerekiyorsa ve sana sunulan alternatiflerin hiçbirini gözün tutmuyorsa, yani koşullar son derece kısıtlayıcı ise burada seçme ve seçilme özgürlüğünden bahsetmek acaba ne kadar  dogru olur ?. Ancak bir önceki sizi bezdirdi yıldırdı ise belki de o an size herhangi bir başka alternatif kurtarıcı gibi görünmez mi? Bu durumda biz yine de özgür irade ve tercih hakkımızı kullanmış olurmuyuz ?.

Belkide kimi tercihlerimiz bizim bir yılgınlığımızın, bıkmışlığımızın zaferini kutluyor olacaklar.Doğru zamanda doğru yerde olmak veya bu yere getirilmiş olmak günümüz özgür ve demokratik !! yaşamlarımızı özetliyor olmasın ?

NUR YENERER