Noriega’dan Barzani’ye uzanan çizgi..

PANAMA MODELİ GİBİ BİR ŞEY

18 Aralık’ta BM Güvenlik Konseyi, Suriye’de siyasi diyalog sürecinin başlaması ve ülke genelinde ateşkes ilan edilmesini isteyen, Cenevre Bildirisi ile Viyana toplantılarında alınan kararları teyit eden karar tasarısını oy birliği ile kabul etti.

ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry, karar tasarısını dünya kamuoyuna,” Viyana’da Suriye Zirvesi’nde sağlanan mutabakat gereğince, 1 Ocak’ta BM denetiminde ateşkes ilan edilmesi,

Suriye önderliğinde 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulması ve yeni bir anayasanın hazırlanması,

18 ay içinde ise adil bir seçim yapılması ve BM denetiminde ‘kimin terörist kimin muhalif’ olduğunun belirlenmesi konularında anlaşma sağlandı” ifadesiyle takdim etti.

*

Nitekim BM Suriye Özel Temsilcisi S.de Mistura, Esad rejimiyle muhalifler arasındaki görüşmeyi 25 Ocak’ta Cenevre’de düzenlemeyi hedeflediklerini söyledi.

De Mistura, Suriye’deki bütün tarafların tam işbirliğine bel bağladıklarını ifade etti.

“Sahadaki gelişmelerin süreci rayından çıkarmasına izin vermemek gerekir” dedi…

*

Suriye Dışişleri Bakanı V.Muallim, Cenevre görüşmelerine katılmaya hazır olduklarını açıkladı.

“Umarız görüşmeler ‘ulusal birlik hükümeti’ oluşturmaya yardımcı olur” dedi.

Muhalifler ise Esad’siz siyasi çözüm sürecinin gerçekleşmesi için uluslararası camiayla işbirliği yapmaya hazır olduklarını ifade ettiler.

Rejimle herhangi bir diyaloğun 2012’de varılan Cenevre Bildirgesi’ne dayalı olması gerektiğinin altını çizerek,

Geçici dönemde oluşturulması hedeflenen yönetim formülünün “ulusal birlik hükümeti” değil, Cumhurbaşkanı yetkileri dâhil tam yetkili “geçiş hükümeti” olması gerektiğini  savundular.

*

Cenevre II Barış Konferansı, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun tek hedefi olan rejimi değiştirme ısrarıyla sonuçsuz kapanmıştı.

Suriye rejimi ise anayasal, kanuni ve meşru sorumluluk olarak güvenliğin tesis edilmesinden birinci derecede sorumlu olduğunu savlıyor,

Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için BM garantisinde savaşan silahlı güçlere her türlü desteği veren devletlerin desteklerini kesmesini, sınırların denetimi için bir mekanizmanın oluşturulmasını istiyor,

Sonra ulusal bir misak çerçevesinde toplumun tüm bileşenlerinin temsil olacağı genişletilmiş bir hükümetle  yeni Suriye’nin siyasi geleceğinin resmedilmesini savunuyordu…

*

O günden bugüne iki tarafında taleplerinde ısrarlı olduğu anlaşılıyor.

Ancak muhaliflerin, 1 Ocak’ta BM denetiminde ateşkes ilan edilmesi ve Suriye önderliğinde 6 ay içinde kurulacak geçiş hükümeti sürecinde rejime prim verdikleri,

Ama kurulacak geçiş hükümetinin karakterinin rejiminin istediği “ulusal birlik hükümeti” ile değil kendi istedikleri “Cumhurbaşkanı yetkileri dâhil tam yetkili geçiş hükümeti” ile yapılması ısrarını sürdürdükleri görülüyor.

Kısaca muhalif kesimler halâ Esad’siz siyasi çözüm sürecinin arkasında duruyor.

 

Esasen siyasi görüşmeler sürecinde birbirinden ayrışmış ve yerel çıkarlara bağlı olarak hareket eden muhalif güçlerin nasıl tek çatı altında toplanıp tek bir delegasyon oluşturabilecekleri ya da müzakereler sürecine nasıl  katkıda bulunacaklarının yanıtı yoktur.

Bununla birlikte siyasi görüşmeler sürecinde  muhalif gruplara terörist gönderen ve finanse eden Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve kimi Batılı ülke de Suriye’de yaşanmakta olan insani durumu ahlaksız bir ticarete dönüştürmekle suçlanıyor.

O yüzden krizinin çözümüne giden yolda daha işin başındayken  iki taraf arasında denge oluşturulması gerekiyor.

Ama krizin faturasını en azından ortak ödemek dahi  kimsenin işine gelmiyor.

*

Geriye Suriye’ye ağırlığını cihatçıların oluşturduğu binlerce yabancı militan nasıl geldi ve kimler tarafından silahlandırıldı sorusunun yanıtlanması kalıyor.

Bu noktada “Panama Modeli”nin örnek alınacağı söyleniyor.

*

1980’lerde ABD, Manuel Noriega’nın Panama Devlet Başkanı olmasının yolunu açmıştı.

Halbuki 1972’de Noriega’nın uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin duyumlar Uyuşturucuyla Mücadele Ajansı’nda büyük sıkıntı yaratmıştı.

1984’te Panama seçimlerini kazanmak için hile ve şiddet kullandı.

Aynı sıralarda Kontralara silah taşıyan uçaklarla kokain kaçırıyordu.

Noriega 1989′ da Nikaragua’daki Sandinistlere muhalefet konusunda tereddüde düştü.

ABD’yi kızdırdı, huzursuz edici başka itaatsizlik işaretleri de gösteriyordu.

1989 Aralık’ta, ABD askerleri Noriega’yı “yakalamak” için Panama’yı işgal etti.

İşgal sırasında 2 bin ilâ 4 bin arasında masum sivil katledildi.

Noriega şu an ABD hapishanelerinde gün dolduruyor.

*

M.Noriega silah,petrol ve uyuşturucu satışını doğrudan değil, birbirine bağlı zincir halkaları gibi bir mekanizma aracılığıyla gerçekleştiriyordu.

  1. aracı malı, 2. aracıya teslim ediyor ve 2 ya da 4. aracıda malı herhangi bir ülke ya da tanınan bir şirkete ulaştırıyordu.

Malı son olarak teslim alan ülke ya da şirket, malı terörle alakası olmayan bir işadamından aldığını söylüyordu…

*

Bugün de Suriye’deki teröristlere ya da teröristlerden işadamlarına ya da başka ülkelere yapılan silah, petrol, antika eşya, uyuşturucu satışları aynı mekanizma ile yapılıyor.

Sonuçta  alıp-satılan bu mallar  sadece Suriye’de, Irak’ta değil Fransa’da, Ankara’dave dünyanın herhangi bir yerinde  insanları  öldürmek için silah ve militan satın almaya yarıyor.

*

İşte bir süreden beri İŞİD çetelerine ait Musul tarafından gelen ham petrol yüklü tankerlerin Duhok’a gittiği,

Başure’dan da benzin, mazot ve gıda ürünleri gibi malzemelerin İŞİD çetelerinin bulunduğu alanlara doğru gittiğinin belgelendiği bildiriliyor.

İŞİD ile yapılan bu  ticaretinin başında Barzani ailesinin olduğu söyleniyor.

Bu yüzden Türk askerinin o bölgede bulunmasına itiraz ediliyor.

*

Irak’ta siyaset yapan Şii Bedir Tugayı sözcüsü, Irak İstihbaratının elinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın IŞİD’le iş yaptığını gösteren çok sayıda belge bulunduğunu iddia ediyor.

*

Ya da Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü M.Zaharova, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin IŞİD’le petrol ticareti yaptığı ispat edildiği anda ben bu makamda durmam” sözlerini hatırlatıp, “Biz zaten bunu kanıtladık” diyor.

*

M.Noriega’nın kaderi ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin ve Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin  kesişmekte olduğu ihtimali her geçen gün pekişiyor.

*

Ooo, Panama’ya gelince, aynı gün içerisinde hem Atlantik Okyanusu’nda hem  Pasifik Okyanusu’nda,

Atlantik tarafında ise aynı zamanda  Karayip denizinde yüzebileceğiniz ve müthiş bir heyecan fırtınası yaşayabileceğiniz bir ülkedir…

28.12.2015

Ahmet Kılıçaslan Aytar