MÜTEVAZİ HEDEFLER

               Mütevazi Hedefler

 

Ana Muhalefet cihetindeki sancılar buradan kaynaklanıyor.  Türkiye seçmeninin yaklaşık dörtte birini oluşturan Atatürkçü,çağdaş Cumhuriyetçi halk kitleleri CHP ye, iktidar mücadelesinin en önemli aracı gözüyle bakıyor. Son 10 yılda 9 kez yapılan her türden seçimde, bu beklenti ile oy verdiği partiden  sürekli olarak yenilgi sonucu geliyor. Bu döngünün devamını sağlayan faktör, hala alternatifsizlik. Sandığa sonucu az çok tahmin ederek gidiyorlar ve bunu bıkmadan usanmadan yıllardan beri yapıyorlar.

Oysa, hala Atatürk’ün kurduğu parti mahlasını kullanan CHP, iktidar değişikliği çapındaki büyük bir harekata oynamıyor. Girdiği 9 seçimi kaybeden bir partide, bir yönetim karakteri haline gelmesi doğal karşılanabilir kendine daha sınırlı hedefler seçmek. 

Seçmen, bunu böylece kabul ederse, kendisini daha rahat hissedebilir. Bu parti ile gidilebilecek yol Atatürkçü seçmenin ağırlık taşıdığı Trakya, Batı Anadolu sahil şeridi kentlerinde ve metropollerde bazı ilçelerde belediyeleri kazanmak. Bu da atla deve değil. CHP li belediyelerin yerel yönetimde bulunduğu yerlerin çoğunda CHP yönetimi istesede seçim kaybedemez. Zira seçmenin alışkanlığı haline gelmiş her seçimde gidip CHP sandığına oy atmak.

Peki, bu hep böyle mi gider ?

Atatürkçüler bu partide yönetime gelip,partinin işleyişini baştan aşağı değiştiremediği sürece bu böyle gider.

‘Cumhuriyet’ gazetesinde yargı kararları sonucu ortaya çıkan ‘hayırlı vaka’ CHP tarafına uğramadı. Oysa CHP nin tüzüğü yasaya aykırı açıkça. CHP nin 10 yıllık yönetimi elindeki bir tüzük sayesinde orada. Bu tüzük değişmediği sürece CHP de ve dolayısıyla Türk siyasetinde yaprak bile oynamaz.

CHP nin hatta Türkiye’nin hiç alışık olmadığı bir sistem ve bir tür kadrolaşma yerleşmiş bu yolla.

MYK, Parti meclisi, Kongre Delegeleri, Belediyeler hattındaki zincirin bir halkasında tutunmak bir meslek olmuş. Genel kadro dağıtımı yapan kişi Genel Başkan. Bu nedenle oradan inmiyor.

10 yıllık muhalefet kanadında sayıları binleri aşan bir ‘mutluluk zinciri’ oluşmuş. Parti yönetimi bu çarkın dönüşünü sağlıyor.

Muhalefetteki ‘mutluluk zinciri,elbette İktidardaki ile ne getirisi ne de çapı açısından mukayese edilemez.

Ne ka ekmek o ka köfte.

Sizi Milletvekili yapıyorlar. Bir dönem sonunda çoğunluğu yeniden aday gösterilmiyor. İsminizi bile hatırlayan kalmıyor.Ama kıyak emeklilik nedeniyle Başkan’a ömür boyu duacı kalıyorsunuz.

Bu denli şanslı olmasanız bile Parti meclisi yada kurultay delegeleri arasında bir yer buluyorsunuz kendinize. Yani Belediyelerde bankamatik memur, istisnai sözleşme ve ufak tefek ihale işleri yoluyla yine yolunuzu buluyorsunuz. Kılıçdaroğlu’nun aile sigortası gibi birşey. Siz değilse eşiniz,baldızınız yada yeğeniniz bir yerlerden besleniyor. 

Bunlar kuşkusuz Atatürk’ün kurduğu partinin ve onu izleyen altın dönem kadroları kuşağından gelmiyor. Büyük bölümü Özal dönemi tedrisatından geçmiş, 50-55 yaş gurubu ikinci sınıf politikacılar.

İstanbul teşkilatlanması daha farklı. Örgütlü hareket eden bir dizi marjinal guruplaşmanın ittifakına dayanıyor. Genel Merkezdeki  parsa peşindeki, el pençe divan parti memuru tipinden ayrı bir kategori oluşturuyorlar. İl Teşkilatını ele geçirme yolları ilçe belediyeleri üzerinden geçen bu guruplar partinin oy kaybetme olasılığından fazlaca rahatsız olmayan, zaten % 1-2  bandındaki geleneklerden gelen kişiler. Genel kongre için en az 150 blok delege oyuna sahip olan bu guruplaşma İstanbul belediye seçimlerinde bu delegeleri elde tutacak yöntemler uygulamak zorunda. İstanbul il, bazı ballı ilçe belediyeleri  ve bu çerçeve içinde kadrolarına, delegelerine pay dağıtacak bir seçim peşinde.  Garip olan Stadyumları dolduran ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganlarının getirisi üzerine hesaplanan bir hayal aleminde yaşıyor olmaları.

9 Eylül gününde İzmir’de umut veren gelişmeler yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce ve ADD nin umut veren yeni Başkanı Süheyl Batum, CHP genel merkezi tarafından dışlanan İzmir’in kurtuluşu gününü kurtaran toplumsal liderler oldular. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, 9 Eylül de kurtulan İzmir yerine,Ankara’da görünürken, İzmir’deki ekibini de yanına çekti. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel de İzmir’de değil Ankara’da kutluyordu İzmir’in kurtuluşunu. Ayni kişi peşinde olduğu Konak Belediyesi adaylığını Ankara’dan koparsa bile, 9 Eylül törenlerinde Konak’ta bulunmadığını seçmene anlatmak zorunda kalacağını biliyor olmalı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı  Kocaoğlu, basının sorularını cevaplarken İl başkanı ve bazı ilçe başkanlarının kurtuluş gününde kendisini yalnız bıraktıkları, Ankara’ya  gittikleri uyarısı üzerine verdiği cevapta; ‘İzmir halkı beni yalnız bırakmasın,önemli olan bu’ diyordu bu kutlu günde.

Kocaoğlu, oynanan orta oyununu bozacak ve seçmenin bizzat kendisini yönetime taşıyacak hareketi yapmalıdır. İzmir halkı seni yalnız bırakmaz.

 

Mahir Tan              LondraPosta-Londra