Maaşları kesilen Haşimi ve Tıkriti aşiretlerinden 60 bin kişi

Batı’da Irak için timsah gözyaşları

Musul ve IŞID olayının Batı’da çok ciddi alarm zilleri çaldırdığı, ABD’nin son birkaç gün içinde yaptığı ‘Irak ordusuna askeri destek’ açıklamalarıyla ortaya çıktı.


2011 yılında Irak’taki son 150 bin askerini çekerek, bölgede büyük bir ‘güç boşluğu’ yaratan ABD dış politikası sorgulanıyor. Bu boşluktan yararlananlar Kuzey’de yarı otonom durumunu sağlamlaştıran Kürt bölgesi ve Irak-Suriye sınır bölgelerini içine alan Sunni Arap aşiretleri oldu.

           

   

                                        

Irak’ta sürpriz IŞID saldırıları sonrası Musul, Tıkrit, Tuzhurmatu kentlerinde merkezi Hükümet kontrolü tamamen kaybetti. Tikrit-Bağdat arasındaki en önemli merkez olan Samarra’da yığınak yapan ordu birlikleri ve Şii milislerinin, IŞID ilerlemesini durdurması ve kaybedilenleri yeniden geri almaya başlaması bekleniyor. ABD ve Batı medyasındaki beklenti de bu yönde. İngiltere’de BBC dahil önemli medya organlarının Musul ve IŞID olayları sonrasında yaptıkları değerlendirmeler ‘Olayların ABD-İngiltere açısından ‘tam bir yönetme felaketi’ olduğu doğrultusunda. 2003 Irak İşgalini yönlendiren ve fiilen yürüten sivil ve asker yöneticilerle yapılan röportajların hemen tümü, ‘2001’de başlatılan ve Irak işgali ile son 10 yıla yayılan terörle mücadele savaşlarının amaçlananın tam tersine sonuçlar verdiği’ çevresinde dönüyor. Saddam döneminde Orta-Doğu’da ciddi bir güç olarak görülmeyen El Kaide terörünün, bugün Orta-Doğu’nun Batı için önemli bölgelerine hakim olacak duruma gelmesi son on yılın ABD-İngiltere dış politikasını yürütenlere fatura ediliyor.

Maaşları kesilen 60 bin Sünni militan


Musul ve IŞID olayının Batı’da çok ciddi alarm zilleri çaldırdığı, ABD’nin son birkaç gün içinde yaptığı ‘Irak ordusuna askeri destek’ açıklamalarıyla ortaya çıktı. 2011 yılında Irak’taki son 150 bin askerini çekerek, bölgede büyük bir ‘güç boşluğu’ yaratan ABD dış politikası sorgulanıyor. Bu boşluktan yararlananlar; Kuzey’de yarı otonom durumunu sağlamlaştıran Kürt bölgesi ve Irak-Suriye sınır bölgelerini içine alan Sunni Arap aşiretleri oldu. ABD dış politika yorumlarında son Musul krizinin açıklaması 2009-2010 yılları arasında General Petreus tarafından yaratılan ‘Sunni terörüne çözüm’ uygulamasının, ABD çekildikten sonra durdurulması olarak ağırlık kazanıyor. Zamanında Batı medyası tarafından ‘askeri-siyasi çözüm’ olarak değerlendirilen Petreus Formülasyonu, Irak’ta ABD askerlerine yol bombaları, intihar eylemleri yoluyla 4500 kayıp verdiren Sünni aşiretlerinin (Al Ambar-Falluca-Musul merkezli) basit bir biçimde maaşa bağlanmasından ibaretti. 2009 yılı itibarıyla Al Ambar aşiretlerine bağlı 60 bin Sünni hükümetten maaş almaya başladı. 2011 yılında, ABD Irak’tan çekilir çekilmez kesilen Sünni maaşları ve Sünni bölgelerine Irak hükümeti tarafından yerleştirilen Şii asker-polis güçlerinin bölgede yerleştirilmesi, Amerikalı askeri uzmanlara göre hem Suriye hem de Batı Irak’ta yaşanan ‘Sünni motivasyonunun’ hareket ettirici etkeni oldu. Irak’taki kaos ortamını bizzat yaratan Amerikalı askerlerin yaptıkları açıklamaların, ‘en doğru yorumlar’ olarak kabul edilmesi gerekiyor.  
 

Haşimi bu işin neresinde? 

                              

Kerkük ne olacak?

IŞID ve birlikte hareket ettiği terör güçleri, 2004 yılında ABD ordusunun yürüttüğü Felluca kuşatması gibi bir operasyonla sona erdirilir. Batı’nın Dünyanın ikinci büyük petrol ihracatcısı ülkeyi, terörist savaş ağalarına bırakması düşünülemez. Ancak, Irak Başbakanı Maliki için bir ‘kurtarma operasyonu’ olacak Musul harekatlarının faturasını yine Merkezi Irak Hükümeti ödeyecektir.  Musul’un hemen bitiminde başlayan Kürt bölgesi yöneticileri ve peşmerge güçleri, olaylara müdahale etmemiş ve sadece büyük ölçüde Türkmenler’den oluşan göçmenleri iç bölgelere yönlendirmiştir. 1 ay önce sonuçlanan Irak seçimleri sonrasında Hükümet kurmakta zorlanan Maliki yönetimi, Kürt yönetimiyle sürdürdüğü Kerkük ve Türkiye üzerinden kaçak petrol satışı meselesi savaşımında elinin iyice zayıflayacağı bir döneme giriyor. Parçalanmış ya da ‘hasta adam’ durumuna düşürülmüş bir Irak hükümeti karşısında, Kuzey Irak’ın Kerkük’te iki kez ertelenmiş referendum talebini yinelemesi kaçınılmaz görünüyor. Bu ise Kuzey Irak boru hattının kapasitesini bir kaç yıl içinde günde 2 milyon varil petrol satışına yükseltmesi beklentisi içinde olan Barzani-Erdoğan ittifakının, IŞID ve Musul olaylarından ‘en karlı çıkacak’ taraf olması için yeterli. İki gün önce çok garip bir oldu bitti sonucu Musul’da kurulan IŞID yönetiminin, Dünya’daki tek destekçisi şu anda Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan, Irak’ın teröristlerle işbirliği yaptığı için idama mahkum ettiği eski Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi. Önce Kuzey Irak’a daha sonra da Türkiye’ye sığınan Haşimi, Bağdat’ta parlamentoya yapılan Sünni terör saldırılarından dolayı suçlandı. Saddam Hüseyin döneminde ülke zenginliğinden en önemli payları alan Tikriti ve Haşimi aşiretleri, 2003 sonrasında ABD ile işbirliği yaparak 2009 yılında General Petreus’un ‘Sünni reformu’ projesinde rol almışlardı. Irak Merkezi Hükümeti, ABD baskısıyla Başbakan Yardımcılığına getirilen Haşimi’yi, Sünni terör örgütleriyle işbirliği yaparak darbe hazırlamakla suçladı. Irak konusunda ABD tarafından yapılacak askeri ve sivil girişimler sırasında, Tarık Haşimi isminin sık sık gündeme gelmesini beklemek yerinde olur.       
Mahir Tan / LondraPosta / Londra

Telif hakkı saklıdır 2014! Kaynak gösterilmeden yazı, fotograf ve video kullanılamaz!