Lezbiyen

LEZBİYEN

Girit ve Eğriboz’dan sonra Ege’nin en büyük adasıdır. Diğer Ege adalarının aksine yeşil, suyu bol ve ormanlık olması nedeniyle “Zümrüt ada” yakıştırması yapılır. Yunanistan’dan çok Türkiye’nin Ayvalık ilçesine yakın olan bu adanın adı bizim için Midilli, Yunanlı için Lesvos veya Lesbos’tur. En meşhur Uzo markaları olan Barbayani ve Polimari bu ada orjinlidir. Ünlü Yunanlı eşcinsel kadın şair Sappho’ya atfen, Levoslu anlamına gelen lezbiyen sözcüğü 1800’lü yıllardan beri kadın eşcinsel anlamında kullanılır olmuştur. Yani adanın Yunanca adı kadın eşcinselliğine isim babalığı yapmaktadır.

Midilli 1462’de Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı topraklarına katılmış ve Barbaros Hayrettin Paşa 1467’de bu adada doğmuştur. Tam olarak 451 yıl Türk egemenliğinde kalan Midilli’yi Balkan Savaşı sırasında donanmamızın olmaması nedeniyle Yunanistan’a kaptırdık ve 30 Mayıs 1913’de yapılan Londra Antlaşması ile Yunanistan’a bırakmak zorunda kaldık.1922’de yapılan mübadele ile Midilli’de bulanan Türk nüfusu Anadolu’da bulunan Rumlar ile yer değiştirdi. Evet, bugün bu adanın resmi adı Lesvos’tur ama biz Türkler için Midilli’dir ve sonsuza kadar öyle kalmalıdır. Midilli demekten ve yazmaktan vazgeçmek 451 yılı es geçmek, tarihinle olan bağını yok saymak ve bunu gelecek kuşaklarına intikal ettirememek demektir. Sadece Midilli mi? Çeşme’nin karşısında bulunan Sakız adasıdır, Hios değil. Dilek yarımadasının karşısında bulunan Sisam’dır, Samoz değil. Bir diğeri Sömbeki’dir, Simi değil. Tüm Ege adalarının Türkçe isimleri var. Sadece Ege’de de değil! Batı Trakya’da Dedeağaç var, Aleksandrapolis değil! Gümülcine var, Komotini değil! Sadece Yunanistan’da da değil. Makedonya’da Üsküp var, Skopje değil. Kalkandelen var, Tetova değil. Geçtiğimiz günlerde yazdığım bir yazıda İstanköy adasına basınımızın Kos demesini eleştirmiş hatta bunun bilgisizlik veya duyarsızlık olduğu yolunda suçlama da yapmıştım. Bu konuda tahmin edemeyeceğiniz kadar olumlu tepki aldım. Anlayacağınız, sorun halkta değil! Bana gelen mektuplardan bir tanesini görüşlerinize sunuyorum; “Saygıdeğer Komutanım, İlk Kurşun’da yayınlanan 12 Eylül 2015 tarihli yazınızı, babası İstanköylü olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ilgiyle okudum. Aşağıda, Sözcü Gazetesi’nden Sayın Rahmi Turan’a 2 Temmuz 2015 tarihli yazısından dolayı gönderdiğim elektronik postayı bulabilirsiniz. Son olarak, siyasi mücadelenizi takip eden binlerce, on binlerce Türk evladından biri olduğumu bilmenizi isterim. Lütfen vazgeçmeyiniz. Saygılarımla, Ahmet Hacıkara” “Sayın Turan, Her şeyden önce satırlarımın eleştiri ve sitem içerecek olmasından dolayı özür dilerim. Gazetenizi ve köşe yazılarınızı yıllardır okumaktayım. Uzun lafın kısası, sizi, gazetenizi ve emeği geçen herkesi çok seviyorum ve düzenli olarak takip ediyorum. “Kos Adası ve Sözcü Gazetesi” başlıklı yazınızın, babası İstanköy Adası’nda doğmuş ve büyümüş, Türkiye’de Öğretmen Okulu’nu bitirmiş ve sonrasında döndüğü adada askere çağrılınca, Yunanistan Ordusu’nda askerlik yapmamak için Meriç Nehri’ni yüzerek Türkiye’ye geçmiş bir babanın oğlu olarak beni çok üzdüğünü belirtmek isterim. Bu adaya arkadaşlarınızla birlikte gidip tatil yapmanızdan daha doğal ve güzel bir şey tabii ki olamaz. Beş defa gittiğim ve hala akrabalarımın bulunduğu bu adayı çok severim ama sizin gibi kıymetli bir yazarımızın Kos demesi beni şaşırttı ve üzdü. Babam yazınızı okudu mu bilmiyorum ama okuduysa çok üzülmüştür. Sayın Türker Ertürk’ün İlk Kurşun internet sitesinde yayınlanan yazısını okuduktan sonra bu satırları yazmaya karar verdim. Kendisi çok güzel açıklamış her şeyi.

http://www.ilk-kursun.com/haber/238152/turker-erturk-aylanin-katili-kim/ Saygılarımla, Ahmet Hacıkara”

Saygılar sunarım.

TÜRKER ERTÜRK