‘KURUCU PARTİ’NİN İLK VUKUATI DEĞİL

       ‘Kurucu Parti’nin  İlk Vukuatı Değil

 

Cumhuriyet tartışmaları üç ayrı zeminde gelişiyor.

Cumhuriyet’in kuruluş yılları ve genç Cumhuriyet kadrolarının faal olarak iktidarda bulunduğu 1923- 1940 dönemi.

Cumhuriyet’e temelden karşı olan toprak ağalığı, hilafetçi, aşiret ve tarikatların iktidardaki Cumhuriyet halk Partisine sızarak , Demokrat parti üzerinden iktidara yerleştikleri 1945- 1970 yılları arasındaki denge ve kargaşa dönemi.

Son dönem olarak 2000-2018 arasındaki Karşı Devrim’in  Siyasal İslam adı altında Cumhuriyet’in anti tezi olarak iktidar gelmeleri.

 

Cumhuriyet’in kuruluşu ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, Laiklik, Resmi dilde kitlesel eğitim, Parlamenter devlet, kuvvetler ayrılığı,Devletçi ve  Halkçı ekonomi gibi temel ilkeleri yaşama geçirildiği yıllar hiç kuşkuya yer yok ki Cumhuriyet’in ‘altın yılları’ oldu.

Bu dönem Cumhuriyet’in düşmanları olan ve iki ayrı kategoride toplanabilecek olan tarikatçılık-Şeriatçılık ve Kürt Ayrılıkçılığı genelde birleşik ya da dirsek teması halinde isyanlar yoluyla açık tepkilerini gösterdiler. Şeyh Said, Beytüşşebab,Ağrı, Menemen gibi isyanlar Cumhuriyet’in askeri gücü ile önlendikten sonra her iki hareketde uzun süreli bir yeraltı mücadelesine çekildiler. Cumhuriyet’e karşı isyanlar büyük ölçüde toprak ağalığı-aşiretçilik eksenine dayanıyordu. Bunların en büyüğü olan Şeyh Said ayaklanması bir Nakşibendi-Kürt ayaklanması idi. Doğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta Osmanlı döneminde ve devlet desteğiyle güçlenmiş ve yaygınlaşmış olan Nakşibendi- Halidi tarikatlarının yönlendiriciliğinde yürütülmüştür.  Gerçekte Cumhuriyet’e en büyük meydan okuyuş her dönemde bu tarikatlardan ve onların hakim olduğu Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelmiştir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve bunu gerçek haline getiren Milli Kurtuluş Savaşı büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel inisyatifi ve öngörüleri ile yaratılmıştır. Özellikle Cumhuriyet’in ilanı,kuruluşu ve temel ilkelerinin yasalaştırıldığı yıllarda, Lider Mustafa Kemal Atatürk , Kurtuluş Savaşını birlkte yönettiği silah arkadaşları arasında bile azınlık sayılabilecek bir gurup dışında sık sık yalnız bırakılmıştı. Cumhuriyet’in kritik yasalarının Mustafa Kemal ve onun özellikle ordu kademelerindeki çok büyük gücünün sayesinde TBMM den geçirildiği, tarihi tutanaklardan anlaşılıyor.  Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki bu tarihsel özellik gerçekte onun, Mustafa Kemal Atatürk’ün 58 yaşındaki dramatik ölümünden sonra, ve kısa bir zaman içinde hızla güç kaybetmeye başlamasının da nedeniydi. Atatürk devrimlerine gösterilen gerici tepki yanında, TBMM içinden de Türk Devriminin kritik yasaları arasında yer alan  ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ na en büyük muhalefet yine dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi içinden gelmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi,  Milli Kurtuluş Savaşının örgütleyici ana kitle örgütü olan Müdafaa i Hukuk Cemiyetlerinin, Cumhuriyet’nin kuruluşu ile birlikte siyasi parti biçiminde yeniden organize edilmesi sonucu doğrudan doğruya iktidar organı olarak kurulmuştu. Bu özellik onun niteliklerini belirlemek açısından önemli sonuçlar yaratıyordu.  Müdafaa i Hukuk Cemiyetleri , esas olarak  işgale karşı direniş örgütleri olarak kurulmuş cephe örgütleriydi. Özellikle Batı  Anadolu ve Trakya’da Yunan işgalinin hemen öncesinde ve işgal sonrasında yürütülen fiili savaşın yürütücüsü, destekçisi ve örgütleyicisi oldular. Yunan işgaline karşı olan herkesin katıldığı, geniş cephe örgütlenmeleriydi. Doğu Anadolu’da faaliyet gösteren Müdafaa i Hukuk Cemiyetleri ise Sevr İle dayatılan Ermenistan kuruluşuna karşı çıkan halkın ağırlık taşıdığı örgütlenmelerdi.  Yaşadıkları toprakların Batı’da Yunanistan’a, Doğu’da ise Ermenilere verilmesi, halkın doğrudan tek direniş örgütlenmesi olan Müdafaa i Hukuk cemiyetleri ve 19 Mayıs 1919 dan itibaren filli bir kurtuluş savaşı örgütleyen Mustafa Kemal Atatürk’e bağlı askeri birlikleri desteklemelerinin nedeni oldu.

Bu kritik gelişmenin doğal bir sonucu olarak Müdafaa i hukuk Cemiyetleri ve Milli Orduyu destekleyen unsurların içinde Batı’da Liderleri yurt dışına kaçmış İttihat Ve Terakki Partisi mensupları ve önemli kadroları, Doğu’da ise yine onlarla bağlantılı Kürt Toprak sahipleri ve eski Hamidiye Alayları aşiretleri yer aldılar. Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yıllarda onu örgütleyen yönetim kadroları dahil, hiç bir kademede zafer kazanıldıktan sonra nasıl bir yönetim ve nasıl bir devlet kurulacağı konusunda net bir düşünce yoktu.  Cumhuriyetin ilkeleri zaferden sonraki iki yıl içinde net olarak ortaya çıkmaya başlamıştı.

 

Saltanat-Hilafet’in kaldırılması ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gerçekte Türk devriminin ekonomik-siyasi  kategori ve özünü oluşturan yasal girişimlerdi. Zira toprak ağalığı bir yanda geriyi temsil eden ekonomi ve hakim sınıfların dayanağı olmak yanında, siyasi ve kültürel yapısı ile aşiretçilik ve tarikatçılığında ana gücünü oluşturuyordu. Tarikatçilik ve Şeyhlik kurumu, Osmanlı Devleti’nin parçalanma ve özellikle Rusya ve Ermenilere toprak kaybetme korkusuyla, Türk milliyetçiliğine alternatif olarak geliştirdiği  pietistik Şeyhlik mekanizması nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da en etkin güç haline gelmişti. Aşiret-Şeyhlik mekanizaması ve onların askeri gücünü yansıtan Hamidiye Alayları padişahlık yanında (Hafif Süvari Alayları isim değişikliği ile) İttihat ve Terakki Partisi Hükümetleri tarafından da desteklenmişti. Bu nedenle Hilafetin kaldırılması ve Çiftçiyi topraklandırma yasası girişimi, Cumhuriyet’in devrim niteliğini kazandığı tarihi adımları oluşturuyordu.  Bu yasalaştırma girişiminin CHP İçinde yarattığı muhalefet milletvekilleri gurubu üzerinden 1945 yılında, Atatürk’ün ölümünden sadece 7 yıl sonra, Demokrat Parti’yi oluşturan kadrolaşmayı meydana çıkardığı açık olarak ortadadır. Kısaca Devrimi yavaş yavaş ortadan kaldıracak girişim, dışarıdan ithal edilmemiş, bizzat  Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi içinden gelmiştir. İlk büyük çatışma 1924 yılında kurulan ve esas olarak İtihat ve Terakki Partisi’nin yurt dışına kaçamayıp Türkiye’de kalan, daha sonra bir bölümü Malta cezaevinde yatan ve Kurtuluş savaşına katılan İttihat ve Terakki partisi liderleri tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi ile Mustafa Kemal Atatürk’e bağlı Cumhuriyetçi güçler arasında patladı.,Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusal bağımsızlık, laiklik, parlamento egemenliğ, kuvvetler ayrılığı, resmi dilde kitlesel eğitim,toprak reformu gibi Çağdaş Cumhuriyet ilkeleri altında kurduğu rejime ilk tepki Terakkiperver Cumhuriyet Partisi biçiminde geldi.  İktidarda 7 ay kalan  Fethi Okyar Hükümeti zamanında patlayan Şeyh Sait ayaklanması bastırıldıktan sonra Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin sözümona ‘dine saygı’ maddesi çevresinde yaptığı propaganda ve isyanın bastırılması konusundaki  tutumu nedeniyle bu parti kapatıldı. Partileri kapatıldıktan sonra İttihatçı lider kadronun yaptığı ikinci girişim ise Atatürk’e 1926 İzmir Suikastı denemesi olmuştu.

Terakkiperver Cumhuriyet Partisi denemesinden sonra uzun süre tek parti dönemi yaşayan Türkiye’de rejime karşı çıkışlar Demokrat parti kuruluşuna kadar özellikle Doğu Anadolu’da Nakşibendilik-Ticanilik ve  Kürt Ayrılıkçılığı ekseninde görülen irili ufaklı ayaklanmalar biçiminde yaşandı. Hemen tümü Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden 1940 yılında kurulan Demokrat Parti, 1946 da ilk seçimine girmiş, 1950 deki seçimlerle iktidara gelmiştir.

Atatürk’ün silah arkadaşlarından Mareşal Fevzi Çakmak, 1946 da Demokrat Parti’den milletvekili seçilmiş, TBMM de Çiftçiyi topraklandırma kanununa  dörtlü takrir denilen muhtırayı veren CHP millletvekilleri Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan,Fuat Köprülü Demokrat Parti’nin üst düzey yönetim kadrolarını oluşturmuşlardır.Milli Kurtuluş Ordusunu örgütleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri alanda en önemli destekçilerinden Kazım Karabekir’in ismi Atatürk’ün sağlığında İzmir Suikastına karışmış, Ali Fuat Cebesoy 1950 de Demokrat Parti milletvekili Seçilmiş, Kurtuluş savaşı kadrolarından Fahri Belen,Amiral Rıfat Özdeş Demokrat partiye Katılmışlardır. Atatürk’ün yakın çevresinden Yargıtay Başkanı Halil Özyörük, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, DP listesinden bağımsız adaylar olarak 1950 seçimlerine katılmışlardır.  Tek parti döneminde CHP içinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında sessiz kalan toprak ağaları ve aşiret reisleri topluca Demokrat Parti’ye geçmişler, bazı illerde CHP teşkilatları tabela değiştirerek Demokrat Parti örgütlerini oluşturmuşlardır. Aynı dönemde Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’dan çok sayıda aşiret lideri ve tarikat şeyhi, Demokrat Parti’den milletvekili seçilerek TBMM de yer almışlardır. Nakşi- Halidi düzeninden gelen bu şeyhler, Demokrat Parti-Adalet Partisi,ANAP-AKP çizgisini izleyerek sürekli olarak TBMM de temsil edilmişlerdir. 1950 Seçimlerinin, bugüne bakarak, en garip sonuçlarından biri daha sonraki seçimlerde hesaba bile katılamayacak derecede düşük oy alan CHP nin Doğu ve Güneydoğu’daki Bingöl,Bitlis,Hakkari,Mardin,Muş,Van gibi illerde  bazıları Nakşibendi şeyhleri olan adaylarla seçimi kazanmaları olmuştur. Bunlardan en dikkati çekeni Hakkari’de 1950 seçiminde oyların ezici bir çoğunluğunu alan Şeyh Selim Seven oldu. Etkisi Türkiye sınırlarını aşan Nakşi  Şeyhi Seven’i Büyük millet Meclisine gönderen tarikat, 1957 seçiminden başlayarak üç dönem boyunca Şeyh’in oğulları ve diğer akrabalarını Demokrat Parti milletvekili yaparak  Hakkari siyaset sahnesini işgal etmiştir.  

1950 Seçimlerinde çok ağır bir yenilgiye uğrayan CHP’nin bu seçimde aldığı sonuçlar incelendiğinde son derece garip toplumsal ve kültürel bir yapılaşma ortaya çıkıyor. 1950 Seçimlerinin bir seçmen haritası çıkarıldığında Türkiye’nin o dönemdeki eğitimli ve elit yüzünün temsilcisi olarak bilinen CHP nin, Batı’da hiç bir ilde seçim kazanamadığı devrimin kaleleri olan Ankara,İzmir ve İstanbul’da ağır bir yenilgiye uğradığı görülüyor. CHP, aynı seçimde Doğu’da Feodalizmin,toprak ağalığının,aşiretçiliğin en güçlü olduğu illerde seçimin galibi olarak çıkıyor. Bu sonuç, Demokrat Parti’nin seçim öncesi yaptığı Dinci, Aşiretçi yapılaşmaya mesajlarla dolu propaganda nın CHP yi sağa çeken etkisinin sonuçlarını yansıtan en iyi örnekti. Batı Anadolu ve Büyük kentlerdeki gerçek tabanını 1950 seçimleri öncesi izlediği karmakarışık söylemlerle kaybeden CHP, sadece bir seçim için Doğu Anadolu’da kendisine ait olmayan aşiret ve tarikatların ve çıkarlarını savunmadığı kesimlerin oylarını alabilmiştir. Bir sonraki 1954 seçimlerinde ise aynı illerden tüm milletvekilleri Demokrat partisi listelerinden meclise doluşmuşlardır.    

Çağdaş ilkeleri ile 1923 Yılında kurulan Atatürk Cumhuriyetine ilk ve doğrudan tepkiler Atatürk’ün sağlığında Nakşibendilik ve Kürt ayrılıkçılığı temelindeki isyanlar tarafından gösterilirken, Parlamento içindeki doğrudan tepkiler ise Terakkiper Cumhuriyet Partisi tarafından yürütüldü. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden  sadece 7 yıl sonra kurulan Demokrat Parti, ise Doğrudan Atatürk’e değil Milli Şef dönemini ve İsmet  İnönü yönetimlerini hedef alan üstü örtülü bir muhalefet anlayışı sürdürdü.

Ne var ki, Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nde  geri dönüş yılları Demokrat Parti’nin iktidar geldiği 1950 den itibaren başlamıştı. Atatürk’ün kurduğu Parti olan CHP, kendi içinden çıkardığı Demokrat Parti iktidarı ile günümüze kadar gelen (kısa aralıklar dışında) muhalefet sürecinin nedeni olmuştu.        

Atatürk ve tamamiyle onun eseri olarak kurulan 1923 Cumhuriyet, dış düşmanların değil, içindeki düşmanların oluşturduğu bir kadrolaşma sonucu yıkılmaya giden sürece girmişti.

Düşmanlar, ‘Cumhuriyeti Kuran parti’ olan CHP nin içinde öbeklenmişlerdi. ‘Kurucu Parti’ olmak bir ‘bağışıklık’ sağlamıyordu.

Bugünkü CHP için derslerle dolu bir yakın tarihimiz var.

‘Kurucu Parti’nin ilk vukuatı değil bu…

MAHİR TAN         LONDRAPOSTA-LONDRA