Kontrol ‘Cami’ye’ geçerse

        Kontrol ‘Cami’ye geçerse

15 Temmuz Darbe girişimi, olaylar üzerindeki sis dağıldıkça daha net olarak ortaya çıkıyor. Görünenler şunlar;

-Girişim Fethullahçılara bağlı ya da onlarla çıkar ilişkisi içinde olan bir kadro tarafından gerçekleştirilmiş.

-Sivil örgütlenmesi çok zayıf olan darbeciler, gece boyunca TV lerden izlendiği gibi hiç bir sivil destek bulamadılar.

– Darbe girişiminin siyasi şekillenmesi sadece ismini TV lerde okuttuğu ‘Barış Konseyi’ yapılanması ile belirlendi. ‘Barış’ söylemi büyük olasılıkla dış destek sağlamak amacıyla bir kaç aydan beri ABD kökenli önemli yayın organlarında yer alan ‘Kandil görüşmelerinin yeniden başlatılması’ isteğine yönelik bir mesaj olarak kaldı.

– Darbecilerin, subay seviyesinde örgütlenmesi çok zayıf olmamasına karşın, askerlerin büyük bir bölümünün ‘tatbikata’ gittikleri gerekçesiyle sokağa çıkarıldıkları belirlendi. Bu da zırhlı araçlardaki askerlerin sivil halka ateş açmamaları sonucunu verdi.

– Oldukça ciddi sayıda subay örgütlenmesi ve bir hazırlık sürecine karşın MİT-Emniyet ve Askeri istihbarat ın hemen hiç bir önleyici etkisinin olmayışı dikkatleri çekti. Birkaç hafta sonra yapılacak olan YAŞ toplantısı ve bu toplantıda Ordu içindeki Fethullahçıların tasfiye edileceği söylenti ve haberlerine karşın bu denli büyük bir istihbarat yetersizliği 15 Temmuz darbe girişiminin en belirleyici yanı oldu.

– Darbecilerin ilk aşamalarda kuvvet komutanları ve kendilerine karşı olan üst düzey komutanları tutuklama ve kaçırma konusunda çok dikkatli olmalarına karşın, sivil iktidar yöneticilerine karşı aynı girişimde bulunmamaları bu hareketin en zayıf ve profesyonel olmayan yönününü oluşturdu.

    Yakın gelecek için en büyük tehdit

15 Temmuz tasfiyesi beklenen Fethullahçı askeri kadroların bir darbe girişimi olarak kaldı. Ancak bu gecenin farklı türdeki siyasi etkileri yakın geleceğimizi belirleyecek önemde. Bunların içinde hayati önem taşıyan konu; Cumhurbaşkanı’nın yaptığı ‘sokağa inin’ çağrısının yerini buması ve Camilerde ezan okunarak halkın aktif olarak sokaklara çekilmesi oldu. Camilerden çıkanlar sokaktaki askerlerin karşısına ‘Fethullahçı bir darbe için’ orada bulundukları bilgi ve düşüncesi ile gelmediler. Onları hareket ettiren neden ‘Cumhurbaşkanının çağrısı’ idi. Kısaca, böyle bir gücün varlığı hem onu harekete geçiren için hem de ‘sokakta sonuç alındığını gören’ siyasi eğilimleri belli geniş bir kitle için net olarak ortaya çıktı. Gelişmeleri daha da tehlikeli hale getiren, ayni kitlelerin darbe sonrasında TBMM önünde toplanarak Başbakan Yıldırım’ a ‘idam geri getirilsin’ sloganları eşliğinde ‘politika dikte ettirmeleri’ oldu. Başbakan Yıldırım’ın ise ‘yasalara göre yargılama yapılacak’ demek yerine ‘Mesaj alındı. Gereği yapılacak’ cevabını vermesi ‘yeni bir sürecin başlangıcı’ olarak değerlendirilmeli.

15 Temmuz darbecilerilerinin -istemeyerek- Türkiye Cumhuriyet toplumuna gösterdikleri bir gerçek daha var; Kritik günlerde sokaklar Orta-Doğu toplumlarına yakın bir yaşam tarzına sahip, baş kesme gibi bir ilkellikten etkilenen, siyasi iktidar ile ‘karşılıklı mesaj alıp veren’ yaygın bir kitleye kalıyor. Cumhuriyet ve laik toplum ilkelerine bağlı, kendisine Atatürkçü diyen, yine yaygın bir kitle, evlerine kapanarak gözlerden uzak durmaya çalışıyor. Havuz Medyası,Havuz Muhalefeti ile birlikte ve kendisine-şimdilik- tanınmış bir ‘yaşam alanında’ varlığını sürdürmeye çalışıyor.

Mahir Tan    LondraPosta-Londra