Ahmet Kılıçaslan Aytar;Erdoğan’ın nüfus politikası ‘Kürtler Suriye ye , Araplar Türkiye ye..’

 

MİNAREYİ ÇALAN KILIFINI HAZIRLAR

Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında Anayasa’ya uymayacağını, bundan böyle tüm iktidarın kendisinde olduğunu açıklamıştı.

Bugün Erdoğan, çevresindeki küçük grupla birlikte Türkiye’yi fiilen tek başına ve baskıyla yönetiyor.

*

Bu çevrenin ne modern cumhuriyetçi kurumlara, ne tüm güçleriyle hukuka dayanan bir devlete, ne bağımsız bir ordu ya da polis gücüne, ne ekonomik fonksiyonu düzenleyen yasalara, ne de bilimsel ya da kültürel gelişime ihtiyacı bulunuyor.

Toplumun içinde bulunduğu bilimsel ve kültürel uçurum, bunların her durumda kendi adına tuttuğu pozisyonları yönlendirmede başarılı olmasına yol açıyor…

Türkiye üzerine gerçek bir karabasan çökmüştür…

*

Süreçte Erdoğan’ın “Siyasi İslam Konsepti” ile “Özgün Kürt İradesi ve Siyaseti” iddiasında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve onu TBMM çatısı altında temsil eden HDP ile “Bir Araya Gelme Sanatı”;

2012 son aylarında başlatılan çözüm süreciyle yeni bir aşamaya girmiştir…

*

Çözüm sürecinde, Kürdistan İşçi Partisi’nin 2000’de 7.Kongre’sinde:

Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de bağımsız Kürdistan kurulması kararını güçlü olabilmenin ardına öteleyen kararı,

2013’te 9.Kongre’de: Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (KCK) siyasal örgütlenmesini teminen,

KCK sisteminin temeli akademilerin, komün, kooperatif ve meclislerin hızla yaygınlaştırılması, demokratik konfederalizm temelinde demokratik uluslaşmanın oluşturulması, komünal ekonominin ve demokratik özerkliğin inşasının tabandan örgütlendirilmesine dönük  alınan bir dizi karar; bugün olgunlaştırılmıştır.

*

Bugün PKK; Demokratik Özerklik ve Kürt toplumunun ekonomi, siyasal, hukukî, özsavunma, sosyo-ekonomi,ekoloji ve diplomasi olmak üzere 8 başlıkla örgütlülüğünü ya da gölge devletini kurmuştur.

PKK’nın kendi anayasası, meclisi, yargısı, her türde  resmi görevde gölge eşbaşkanı ve öz savunma gücü bulunuyor…

*

Yine bu süreçte, Erdoğan’ın da çözüm sürecini bir bütün olarak kullandığı,

Oluşan çatışmasızlık ortamını kalıcı bir barışa dönüştürme ve Kürt sorunun demokratik çözümü doğrultusunda değerlendirmek yerine bir fırsat olarak gördüğü,

Teminen Suriye’nin kuzeyini, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu askeri ve siyasi anlamda yeniden  konumlandırma amaçlı olarak kullandığı ortaya çıkmıştır.

*

Mesela, stratejik bir planlama çerçevesinde PKK güçlerini birbirinden koparan ve denetim altına alacak şekilde askeri bir düzenlenişte kalekol ve karakol yapımına gidildiği,

Askeri amaçlı yol ve baraj yapımları gerçekleştirildiği biliniyor.

*

Çözüm sürecinde öz savunma gücüyle PKK; HDP’nin siyasi liderliğinde “Demokratik Türkiye” konseptinde serhildan-sivil itiatsizlik sürdürürken,

2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum”

ya da Kürt Hareketi için ” demokrasi, özgürlük ve hukuk devletinin artık hiçbir değerinin kalmadığı” açıklamasıyla;

Süreç yön değiştirmiş ve PKK’nin silahlı başkaldırısı başlamıştır.

O gün-bugün Türk toplumu ve ülkesi ciddi biçimde bozulmuştur…

*

Bu noktada Ortadoğu’da bunca karmaşanın ortasında İsrail Askeri Doktrini güvenlik konusunda;

1-İsrail çevresinde güvenli bölge oluşturulmasına,

2-En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturma esaslarına dayandığına dikkat edilmelidir.

Nitekim İsrail için bu konseptin gereksinimi “Kürdistan”dır ve hayati önem arzediyor.

*

Ve bir dizi gelişme yaşanmıştır.

3 Eylül 2013’te Savunma Bakanı C.Hagel ve Genelkurmay Başkanı General M.Dempsey birlikte, ABD Kongresi’nde Suriye ile ilgili yaptıkları sunumda;

ABD’nin Irak’a müdahale anlamında herhangi bir planının olmadığını,

Ama bölgeyi İslam halifeliğine (İŞİD) ve “Kürdistan”a bıraktığı açıklanmıştır.

*

31 Ekim 2014’te Fransa’da Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan, PYD Eşbaşkanı Salih Müslüm ile bir toplantı yapmış,

Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında bir mutabakat imzalanmıştır.

Mutabakatın Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerini Suriye’ye sürmek, Fransa’nın gelecekteki çıkarlarını da sağlayacak yeni bir Devlet kurmak konusunda olduğu biliniyor.

*

O günün Başbakanı Erdoğan,”Kürdistan’ın” gündeme gelmesini,Türkiye’de Kürt sorununun içinin boşaltılmasına fırsat yaratacağı düşüncesiyle karşılamıştır.

Böylece Erdoğan, öncelikle Kürdistan’ı savunacağı için hem dış dünya nezdinde, hem de Kürtlerin, Türkiye ve İsrail’in bölgedeki politikaları gereğince kendilerine vaad edilen,bir ucu Doğu Akdeniz’de özgür “Kürdistan” toprakları üzerinde Kürtleri, Arap ve Ermenilerden ayırıp, birlikteliklerini sağlayarak;

Türkiye Kürtlerinin de desteğini almayı ve ‘Muhteşem Sultan’ olarak anılmayı öngörüyordu…

*

Nitekim bugün Erdoğan, İsrail’in Kürdistan projesini,uluslararası hukuka aykırı bir şekilde,etnik temizlik faaliyeti olarak yürütüyor.

Kürtler, Kuzey Suriye’de Membiç’i IŞİD’ten kurtardıktan sonra onun federal bölgenin bir parçası olması yönünde adımlarlar atarken,

İŞİD’den kurtarılan bu bölgelerin Mart ayında ilan edilen Rojava ve Kuzey Suriye Demokrat Federal Sistemine dahil edilmesinin planlandığı bir sırada;

*

Erdoğan, Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürtleri sürmek stratejisini sürdürüyor.

Halihazırda Türk Ordusu ve polisi, PKK’lı Kürtlere karşı  yoğun operasyonlar yürütüyor.

Birçok köy yok edilmiş, diğer birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.

*

Bitlis/Ahlat’a Kafkasya’dan getirilen 2000 Ahıska Türk’ü yerleştirilmiştir.

27 Sığınmacı kampında yaklaşık 300 bin ve şehirlerde yaşayan 1 milyon 700 bin Suriyeli  boşaltılan yerleşim alanlarına yerleşmeye hazırlanıyor.

Erdoğan’ın stratejisi doğrultusunda Türkiye’deki Kürtler kıskaca alınıyor ve Suriye sınırındaki Özgür Suriye Ordusunun ılımlı İslamcı Savaşçıları ve aileleriyle takas ediliyor.

Suriye sınırındaki birçok Türk köyüne Kürtler yerleştiriliyor, Türkiye’deki yerleşimler ise Suriyeli cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni Arap sığınmacılara armağan olarak veriliyor.

*

Erdoğan’ın “Çözüm Süreci” boyunca izlediği gizli ajandası deşifre olmuştur.

Türkiye’nin çok talep ettiği Suriye’de “Güvenlikli Bölge” ters yüz edilmiş,

Türkiye toprakları üzerinde “Kürtlerin Suriye’ye gönderilmesi,onların boşaltığı alanlara Suriyeliler ve Kafkasyalı Türklerin yerleşmesiyle,hem de Türkiye’de canlı “Güvenlikli Bölge” oluşturuyor…

*

Minareyi çalanın kılıfını hazırlaması,

Etnik temizliğin Uluslarası Hukuk’ta meşru kılınması gerekiyor.

 

18.6.2016

Ahmet Kılıçaslan Aytar