‘İnsan hakları değil,Statü mücadelesi’

     Demirtaş ‘statü’ istiyor

HDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş, 16 Aralık günü ‘Yeni Özgür Gündem’ gazetesinde yayınlanan bir röportajında Kürt sorununun bir ‘insan hakları sorunu’ olmadığını ‘Sorunun siyasi bir statü sorunu’ olduğunu söyledi. ‘Evet,insan hakları ihlalleri olmamalı.İşkence,katliam,cenazeye,yaralıya zulüm olmamalı.Ama bu bitince sorun çözülüyor mu ? Hayır. Kürtlerin statüsü olmalı’ diyen Selahattin Demirtaş, sözlerine ‘ Bir defa Kürtlerin ve Kürdistan’ın geleceğiyle ilgili mevzu, dünya genelinde de bir siyasi statü meselesidir. Bu, Kürdistan’ın dünya genelindeki, uluslararası toplum nezdindeki kabulüyle ilgili meseledir. Kürtlerin mutlaka şu veya bu şekilde siyasi statüsü olmalı. Bunun da ismi devlettir. Bu devletin içinin nasıl doldurulacağı ideolojik bir meseledir’ diyerek açıklık getirdi. ‘HDP nin ‘Devlet’ kavramının içini Demokratik Özerklik, Konfederal Örgütlenme ve Demokratik Ulus paradigması ile’ dolduracağını belirten Demirtaş, ‘bunun Türkiye’deki anlamının Özerk Kürdistan ve Türkiye genelinde özerkliğe dayalı yerel idareler reformu’ olduğunu kaydetti.

   ‘Devlet’ Kavramı

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları-Kürt Siyaseti denilen toplamı ne denli temsil ettiği bilinmese de- içinde önemli ayrıntıları taşıyan bölümler içeriyor. Bunlardan biri ‘devlet’ kavramının Demirtaş tarafından telaffuz ediliş biçimi. Demirtaş’a göre ; ‘Suriye’deki Kürt kantonları birer devlet. Bu üç ‘devlet’, konjoktüre,uluslararası dengelere göre eyalete dayalı,kantonal, federal yada bağımsız olabilirler. Kimi bağımsızdır,kimi kantonaldir,kimi federaldir. Ama hepsi birer devlettir.’

Kısaca; Demirtaş ‘Devlet’ oluşu bir toprak parçası üzerinde hakimiyet kurmak ve bunu uluslararası tanınma kazanan bir statüye bağlamak olarak algılıyor. Irak ve Suriye’de farklı biçimlerde gelişebilecek olan ‘devletler’, Demirtaş’a göre Türkiye’de ‘Özerk Kürdistan ve Özerkliğe dayalı yerel idareler reformu’ yoluyla kurulabilecek. Yani Yerel idareler reformu adı altında gündeme getirilen ‘Avrupa Konseyi Yerel İdareler Şartı’ adlı belgeye Türkiye’nin koyduğu şerhlerin kaldırılması yada benzeri bir yerel idareler reform paketi çerçevesi içinde yer alacak bir ‘Özerk Kürdistan’ formülasyonu Kürtlerin bir ‘statüye’ kavuşması veya Selahattin Demirtaş’a göre ‘devlet’ olmaları anlamına geliyor.

     ‘Ulus Devlet’ şart değil !

Selahattin Demirtaş’ın ‘devlet’ ve statü’ açıklamaları kendi ifadesi ile tam olarak şöyle;

‘Bu, “İlle de tekçi ulus devlet olacak” anlamında bir ısrarla yorumlanıyor. Biz bu noktada ideolojik olarak bağımsızlık karşıtı değiliz. Kürtler İran’da, Irak’ta, Suriye’de bir şekilde, konjonktür dayatırsa, mecbur kalırlarsa veya isterlerse bağımsız devlet de kurabilirler. Ama o devletin iç yönetim sistemi kantonal, özerk, federal ve demokratik ulusa dayalı bir toplum inşasıyla olursa ancak ayakta kalabilir, kendini yaşatabilir. Bu bizim ideolojik rengimiz ve bakış açımızdır. Bu ikisi birbirine çok karıştırılıyor. Sanki “Kürtlerin statüsü, devleti olmalı” dediğinizde “Klasik ulus devleti olsun” demişsiniz gibi, “Kürtlerin ulus devleti olmasın” dediğinizde de bağımsızlık karşıtıymışsınız veya Kürt statüsüne karşıymışsınız, “Kürtler köle gibi yaşasın” demişsiniz gibi eleştiriye tabi tutuluyor. Bunlar sığ yaklaşımlardır.’

Demirtaş’ın Statü konusundaki açıklamalarında Kürt Siyasetinde ve Türkiye’deki siyasi çevrelerde yaşanan tartışmaların etkisi var. Ona göre ‘Kürtlerin devleti olsun’ önermesi ‘Kürtler Ulus-Devlet olsun’ anlamına gelmiyor. Zira kantonlar, federal bölgeler, özerk belediye yönetimleri vs. hepsi birer ‘Devlet’ Demirtaş için. Buna karşılık ‘Kürt Ulus-Devleti olmasın’ dediğinde de ‘bağımsızlık karşıtıymışsınız’ gibi algılandığını belirtiyor.

Ortaya çıkan sonuç şöyle gibi görünüyor Demirtaş’ın açıklamalarından;

Kuzey Irak,İran, Suriye’deki üç Kürt kantonu birer devlettirler.

‘Türkiye’deki Kürt Devleti’(statüsü); Özerk Kürdistan ve Türkiye genelinde özerklik temelinde yerel idareler reformu yoluyla kurulur.

Türkiye’de kurulacak ‘Tekçi Kürt Ulus-Devlet’ istemiyoruz. Ancak bu bağımsızlığa karşı olduğumuz anlamına gelmiyor.

Ayrılıkçılık yolunun ilk adımı;

Demirtaş’ın açıklamaları Türkiye’de Kürt siyaseti ve Uluslararası şartların sınırları içinde geliştirilen bir Etnik ayrılıkçılık stratejisi olarak ortaya çıkıyor. Şartların olgunlaştığı sanılan bir tarihi dönemde ‘etnik nüfusun çoğunlukta olduğu bir bölgede fiili egemenlik sağlamak ve bunu uluslararası planda bir ‘tanınma’ ile güvenceye almak olarak özetlenebilecek bu politika fazlaca yenilikler taşımıyor. Selahattin Demirtaş,istedikleri ‘yarı-otonom mahalli özerk yönetim’e ‘Devlet’(aslında Devlet-inşa halinde) diyerek ayrılıkçılık politikasını zamana yayma yolunu seçiyor.

Türkiye’nin de içinde yer aldığı Orta-Doğu’da zaman çabuk geçiyor. Demirtaş bunu en iyi bilenlerden birisi. Sadece iki yıl içinde ‘üç Kürt devleti’ kuruldu sınırlarımızın hemen yanıbaşında. Suriye savaşı olmasaydı bunlar hayal bile edilemezdi. Savaş,kitlesel göçler, Emperyal güçlerin çıkarları ‘Üç Kürt Devleti’ dışında yeni ‘devletler’ kurulmasına ortam hazırlayabilirler. Türkiye hızla Orta-Doğu bataklığının içine doğru yol alırken Demirtaş’ın düşünceleri eskisi kadar bilim-kurgu etkisi yapmıyor.

Mahir Tan       LondraPosta- Londra