İki bölge iki tür güvenlik

       
 
 
                      

                      

                        İki bölge iki tür güvenlik
                     ‘asayişi’ sağlamak zorundasınız’
Türkiye’nin güvenlik açısından en az ‘güvenli’ yeri Güney ve Güneydoğu sınırlarımızın bulunduğu Suriye, Irak,İran üçgeni. Türkiye nüfusunun toplam olarak 5 te birinin yaşadığı bu bölgede farklı nedenlerle ‘güvenlik’ insanlarımızın en önde gelen meselesi;
-Güvenlik konusundaki ilk ve en önemli neden 3 Yıldan beri süren ‘Suriye’ye ihraç edilmiş’ savaş. Batı’dan Doğuya doğru bakıldığında Urfaçevresine kadar olan güvenlik sorununun nedeni Türkiye’nin Suriye’deki rejim karşıtı nuhalefet güçlerinin fiilen en büyük destekçisi oluşu. Türkiye Dış politikasının bir sonucu iç güvenlik sorunu.      
– Urfa’dan sonra Doğu’ya gidildiğinde Güney Doğu sınırlarımız çevresindeki güvensizlik ise, Dış politikada ki ikinci etkiye bağlı; Sınırlar ötesinde siyasal dönemin yarattığı yeni bir güç merkezi ‘Kürt Faktörü’ ile ilgili. ABD nin 2014 yılı içindeki bölgesel strateji hesaplarına doğrudan bağlı olan bu yeni güç merkezi, GüneyDoğu Anadolu bölgesindeki güvenlik sorununun nedeni. Irak ve Suriye’de süregiden çatışmaların sonuçları ne olursa olsun; Bizi doğrudan ilgilendiren yeni yapılaşma ortada. Kuzey Irak- Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’nun oluşturduğu üçgen içinde ‘yeni bir toplum, yeni bir üst yapı, yeni bir askeri biçimlenme’ yaratılıyor. Bu üçgen içerisindeki Kürt nüfusun % 60ı Türkiye sınırları içinde yaşıyor.   Güneydoğu’daki ‘asayiş’ sorunu artık, doğrudan doğruya, bu bölgede ‘güvenliği kimin sağlayacağı sorunu; Türk askeri mi ?, Kürt askeri mi ?
     ‘Karakol yapılmasın’, İnsan Hakları Sloganı mı  ?
Türkiye’de şimdilerde medya da ‘Kürt Siyaseti’olarak isimlendirilen bir yapılaşma var. Gazeteler, Tv ler, Sosyal Medya ve siyasi partiler ayağı bulunan bu yapı devlet ile pazarlık gücünü Irak ve Suriye’ye çıkarma yapan  ‘Emperyal Devlet’ten alıyor. İmralı,Erbil,Bağdat,Kobane,Kandil arasında ‘yabancı gözlemciler kontrolünde’ belirlenen ve Türkiye’de devlet ile pazarlıkları sürdürülen ‘bottom line’,‘barış’ adı altında kamuoyuna çakılıyor. 2015 Genel Seçimleri öncesi bu atmosferden çıkacak parlamento ise ‘dalgalanmaya bırakılmış bir Kürt Otonomisi’ ve bunun Anayasal biçimlenmesini yaratmak ile görevli olacak. Güneydoğu’da güvenlik sorunu ise bu nedenle ve bu ölçüde önemli bir sorun. Türkiye’de ‘alan hakimiyeti’ veya uluslararası tanımlama ile ‘de facto’ egemenlik peşinde koşanlar, özgürlük ve insan hakları gibi şerbete bulanmış sloganları bunu sağlamak için pazarlıyorlar. Zira, Saddam öncesinden başlayan Irak Kürt Yönetimi ve son Suriye savaşının bir ürünü olan Kürt otonomi ‘devletçikleri’, Uluslararası tanınma için bu yolun Orta-Doğu şartlarında en geçerli yol olduğunu ortaya koydu. ‘Kürt Siyaseti’denilen yapılaşmanın ve Anamuhalefet partisi içindeki uzantılarının ‘karakollar’ inşa edilmesine karşı verdikleri ‘insan hakları mücadelesi’ 2015 seçimleri öncesinde hızlandırılıyor. Gerçekte, hızlı bir biçimde devam eden süreç sonunda, Karakollar bir yana, Güneydoğu’daki asayiş sorunu büyük ölçüde ‘ordu birlikleri’ tarafından sağlanacak seviyeye ulaşıyor. Türkiye’nin yakın geleceğinde görünen ‘en büyük olasılık’da budur.
Mahir Tan          LondraPosta-Londra