İADD; TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI VERİLİŞİNİN 84.YILINDA ..

TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI VERİLMESİNİN 84.                                YILINDA KADININ TOPLUMDAKİ YERİ

Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan  kadınlarla ilgili devrim yasalarından en önemlisi , kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasa 5 Aralık 1934 yılında kabul edilir.

Osmanlı Devleti’nde kadınlar sosyal,kültürel ve siyasal haklardan mahkum bırakılmış,hatta nüfüs sayımında topluma bile dahil edilmemişlerdi. Evlenme, boşanma ve miras işlerinde kadınların sözü geçmeyip,ikinci plana atılmışlardı. Kadınların mirasta hakkı yarımdı ,tanıklıkta “yok” sayılıyordu.Buna karşılık Genç Cumhuriyeti’mizde  kadınlarımıza verilen önem ve değer ise çok farklıdır.  Çağdaş,demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedefleyen Mustafa Kemal Atatürk  ve dava arkadaşları 1923 ‘te Cumhuriyetin kurulmasından sonra kadınların toplumda eşit bireyler olması için gerekli yasal düzenlemeleri ardı ardına hayata geçirmişlerdir. 

Atatürk kadın meselesini hemen ele almaya başlamış, Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanımıştır.1930’da yeni Belediye Kanunu kabul edilmiş ve kadınlara “Seçimlere katılma, belediye meclislerine üye olma, seçimlerde aday olma hakkı” sağlanmıştır. 1933 yılında çıkarılan Köy Kanunuyla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme,daha sonra 3 Aralık 1934’te Anayasadaki “her erkek Türk” ifadesi “kadın, erkek her Türk” şeklinde değiştirilmiş ve meclise kanun teklifi yapılmıştır. Ve nihayet 5 Aralık 1934’de  de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmiştir.

Atatürk Seçme ve Seçilme hakkı verilmesinden sonra yaptığı konuşmalardan birinde şöyle demiştir: “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta, bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak gerekecektir. Türk kadını evdeki medeni mevkiini salâhiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatta, belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve salâhiyet ve liyakatla kullanacaktır” demiştir.

Bugün ise Türk kadının toplumdaki konumunu aşağıdaki raporlarla görelim;
2017 Dünya Ekonomik Forumu (DEF) Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’ndan ülkemiz açısından öne çıkan tablo çok endişe vericidir.
Dışarıdan bakıldığında teknolojinin gelişmesi ve modern yaşamın hakimiyeti bize kadın erkek eşitliği konusunda ilerleme katettiğimizi düşündürse de gerçeklerin hiç de öyle olmadığı bu araştırmalarla ortaya çıkıyor.
Tüm dünyada bu konuyla ilgili gözle görünür bir gelişme sağlanamadığı gibi ülkemizde bu durum daha da kötüye gidiyor.

 

İşte Dünya Ekonomi Forumu’nun -Cinsiyet Eşitsizliği Raporu 2017’den göze çarpan çok önemli sonuçlara göre;
-Eşitsizliğin en az olduğu ülke İzlanda iken en fazla olduğu ülke Yemen.
-Türkiye cinsiyet eşitsizliği oranında 144 ülke arasında 131. sırada yer alıyor.
Geçtiğimiz yıl 130. sırada yer alan Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %33’den %36’ya çıktıgi halde, cinsiyet eşitsizliği sıralamasında geriye düşmemizin sebebi ise kadınların ev ve bakım işlerinde yer alması, ücret eşitsizliği gibi konular gündeme geliyor.
-2017’de Türkiye’deki üst düzey yöneticilerin sadece  yüzde 18’i kadın.
-2017’de Tükiye’deki uzman meslekler ve teknik elemanlar arasındaki kadınların oranı %39, dünya genelinde ise Türkiye 104. sırada.
-Geçen yıla göre 60 ülkede cinsiyet eşitsizliği artarken tam 82 ülkede azaldı. Eşitsizliğin arttığı ülkelerden biri de maalesef Türkiye.

Bu rakamlar bize gösteriyor ki ne yazık ki bunca sene sonra ülkemiz kadın eşitliğinde Atatürk düşünce ve devrim sistemini toplumsal hayata geçirememiş ve bunlar sadece kağıt üzer​​inde kalmıştır.

Kadına şiddetin, tacizin, cinayetlerinin ve mahalle baskısının gittikçe geleneksel bir yöntem olma algısının korkunç derecede arttığı son 16 yılda; kadına yapılan bu baskı ve şiddetle toplumun susturularak esas olarak Cumhuriyetin hedef alındığı bir noktayız.Çünkü Cumhuriyet en önemli devrimlerini kadın hakları üzerinde yapmıştır. Bu yüzdendir ki ortaçağ karanlığına götürülmek istenilen bir toplum ancak ve ancak kadınların susturulmasıyla gerçekleştirilir.Ne acıdır ki , bugünde ülkemizde planlanan ve hayata geçirilmek istenen oyun da budur. 

23 Kasım 2018’ de düzenlenen Kadın ve Adalet zirvesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadın kadın ile koşar, erkek erkekle koşar. Olması gereken budur. Çünkü yaradılışa, fıtrata uygun olan da budur. Kadını ve erkeği aynı çizgiden yarışa başlamaya zorlayarak zaten ilk adımıyla adaletsizliğe açılan bir anlayıştan insanlığın hayrına sonuçlar üretmesini beklemek mümkün gözükmüyor” demiştir.
Görüyoruz ki, kadınlarımızın bugünkü sorunu tamamen ülkemizin getirildiği zihniyet sorunu ve Cumhuriyetle başlatılan laik eğitimden vazgeçilmesidir.

“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna emin olanlardanım.” – diyen Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünü hiçbir zaman unutmayarak , biz kadınlara verilen haklarla toplumda eşit birey, çağdaş, modern ayakları üstünde duran kadınlar olmamızı sağlamış ve erkekle aynı kulvarda yarışma hakkını vermiş Ata’mızı ve dava arkadaşlarını  saygı ve minnetle anıyoruz.

İngiltere ADD olarak, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle yasalar önünde eşit sayılmasının 84.yılını kutluyor, kadınlarımızın eşitlik savaşını ve kaybetmekte oldukları haklarını bu sefer kendi mücadeleleriyle geri alacağına ve bu haklarını kullanmak için siyasi partilere ,sivil toplum örgütlerine üye olarak , yönetimlerinde bulunarak mücadelelerini daha da artıracaklarına inancımız tamdır. 

Saygılarımızla.

 

Jale Özer

İngiltere ADD Başkanı