‘HEPİMİZ ABDULHAMİDİZ’

 

           Sıçramalı ‘Geri Dönüş’

Teknoloji ve bilim tarihinde ‘sıçramalı gelişme’ yasası var. Gelişmeler belli bir zaman süreci içinde ilerlerken, ortaya çıkan ‘sıçramalar’ zaman ve mekan kavramlarını aşarak gelişme sürecine inanılmaz bir hız katabildi. Sanayi devrimi ve buna bağlı olarak Kapitalizmin sıçramalı gelişmesi, Dünya’yı şimdi bulunduğumuz yerlere taşımış. Bizde bunlar olurken derin uykular içindeymiş millet. Ne var ki, tüm tarihsel gelişmeler ileriye doğru olmuyor. Bizim medeniyet tarihine katkımız ise şimdi ortaya çıkıyor; Sıçramalı Geri Dönüş.

Erdoğan,siyasi-ideolojik ve mali  çevresi, Türkiye’yi tam 100 yıl geriye taşıyacak bir formülü gündeme getirdi. Başkanlık Sistemi bir bütün halinde bundan ibaret. Referandumda oylamaya sunulacak olan projeyi Diktatörlük, Bölünme, Tek adam rejimi,kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması  vs. vs. gibi farklı açılardan görünümü yerine,bir bütün olarak ‘100 yıl öncesine sıçramalı dönüş’ olarak tanımlamak  yerinde olur. Cumhuriyetin ortadan kaldırılması, Başkan görünümlü Sultanlık rejimi, Ordunun kafasına türban bağlama, Milli Eğitimin Osmanlı sistemine döndürülmesi, Batı’nın ucuz askeri olarak yaratılan 1914 Türk-Arap sentezi ve tabii ki Abdulhamid. Referandum bunları verecek yada hepsini birden kaybedecek olan ‘sıçrama’ noktası. Kim, Müjdat’ın okulunu yakmaya kalkıştı ise karşı devrimin adı o ; Abdülhamid. Ona ‘evet’ yada ‘hayır’ diyeceğiz.

Bölünme Hattı;  HEPİMİZ ABDULHAMİDİZ

16 Nisan Referandumu bir toplumsal bölünme tehlikesi taşıyor mu ? Fiilen kurulmuş olan bir bölünme hattının meşruiyet kazanması anlamında Evet. Devlet olanakları ile toplumda bir ‘Abdulhamid Efsanesi’ yaratılıyor.Türbanlı asker ve ayrıca Orduya yakın sayıda Silahlı polis ve Sivil para-militer örgütlenmeler var. Evet olsa da olmasa da tek adam rejimi fiili bir gerçek olarak ortada duruyor. Adliye,Mahkemeler, Kendisini fiilen feshetme kararı vermiş bir parlamento yasalara imza atıyor. Bölünme hattı bir yanı oluşturan Devlet ile birlikte belirgin hale geliyor. Kısaca ‘aman bölünmeyelim’ derken hangi adrese müracaat edileceği açık. Bölen ‘hayır’ değil. Yapılması gereken ‘bölünme hattı’nın kültürel çizgilerini doğru olarak görmek. Bu çizgi ‘etnik’ değil. ‘Etnik Bölünme’ çağrısı içindeki siyasi-askeri organizmaların demografik,ekonomik,coğrafi,kültürel nedenlerle bu çağrıyı gerçek hayata uygulama şansları yok. 100 yıl önceki gibi..

Bölünme Hattı, referandum kampanyası sırasında herkes için daha net hale gelecek. Bunu ‘hayır’ cihetinde siyasi körlükten muzdarip olanlarımız için, ‘Evet’ ciheti yapıyor. Önümüzdeki iki ay içinde EVET (siz bunu karşı-devrim olarak okuyun) eteğindeki bütün taşları dökecektir. Bunu kararnamelerle, torba yasalarla, bakanlık genelgeleriyle,mahkemelerle, sanatçılara, kadınlara ve laik toplum unsurlarına saldırılarla, Abdulhamid esfanesi ile yapıyorlar. Öyle ki adamların net çizgileri ortaya koymak için ‘HEPİMİZ ABDULHAMİDİZ’ pankartları ile gün ışığına çıkmaları artık yıllar değil, aylar ve günler meselesi.

Mahir Tan      LondraPosta-Londra