GCHQ ve Kızıldere

GCHQ ve Kızıldere Felaketi

Sigint (Sinyal istihbarat) Emperyal ülkelerin, Rusya,Çin, Orta-Doğu ülkeleri ve kendi aralarındaki politik ve askeri gelişmeleri izlemek için kullandıkları en etkili yöntem. Öyle ki artık Sigint istasyonları ve onların ‘teknisyen’ kadrolu elemanları dışında casusluk diye bir olay kalmadı. İşin başında Amerikan NSA( National Security Agency), İngiliz GCHQ var. Kuşkusuz İsrail ve MOSAD Orta-Doğu çevresinde bu iki casusluk kuruluşu ile içiçe. İngiltere’nin GCHQ, 1919 yılında şifre çözme ünitesi olarak kurulmuş. Sinyal İstihbaratçılığındaki gelişmelere dayanarak İngiltere Kıbrıs,Türkiye, İsrail ve Bahreyn’de kurduğu ‘radar’ istasyonları ile Rusya ve Orta-Doğu ülkelerinde casusluk denilen faaliyetin merkezi haline gelmiş. Türkiye’de Rusya’yı dinlemek üzere kurulan Sinop, Karamürsel ve Samsun çevresinde yerleşen GCHQ radar istasyonları yıllarca Rusya’daki telefon konuşmaları, Nükleer denemeler, yeni savaş uçakları, füze atışları gibi askeri olayları havadaki sinyalleri okuyarak izlemiş. Bu faaliyette İngiltere’nin personeli bu radar istasyonlarında ‘teknisyen’ kadrosu ile çalıştırılan elemanlar başrolü oynamış.         

                ‘Kızıldere Felaketi’

Bu başlık, ‘Dünya’nın en gizli İstihbarat örgütü GCHQ’ hakkında en önenli açıklamaları içeren Prof. Richard J. Aldrich’e ait. Kızıldere Türkiye sol hareketi kadar, İngiliz GCHQ istihbarat örgütü için de bir ‘felaket’. GSHQ örgütünün ‘sansürsüz’ geçmişini yayınlayan Aldrich, ABD nin Rusya hakkında topladığı istihbaratın ¾ ünün Türkiye’nin Karadeniz sahilinde İngiliz radar istasyonlardan gittiğini belirtiyor. Bunlardan en önemlisi olan Ünye dinleme üssü, Kızıldere’de öldürülen THKP-C militanları tarafından basılıyor. ‘Felaket’ bu. Teknisyen kadrosu ile kiralık bir dairede faaliyet gösteren İngiliz Gordon Banner,Charles Turner ve Kanadalı John Law kaçırılır. Aldrich’e göre Türkiye’de 1972 de faaliyet gösteren Anti-Emperyalist güçlerden THKP-C ve THKO, Ankara ve Ünye çevresinde ABD ve İngiltere’nin istihbarat kadrolarına doğrudan saldırı başlatırlar. Ankara’da bir örtü ismi olan TUSLOG’da faaliyet gösteren 4 Amerikalı kaçıran THKO’dan sonra, Ünye’de Mahir Çayan ve arkadaşları ‘cezaevinde İdam cezasıyla yatan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kurtarmak için üç İngiliz ‘teknisyen’i kaçırırlar. Bu üç teknisyen İngiliz GCHQ nun kadrolu elemanlarıdırlar.         Ailelere 10 ar bin sterlin tazminat. Kaçırılarak Kızıldere’ye götürülen GSHQ teknisyenleri, eylemi gerçekleştiren THKC militanları tarafından tam olarak teşhis edilemez. Genel olarak ‘NATO’ emperyalist faaliyetleri içinde bulundukları için, Dezmiş ve arkadaşlarını kurtarmak için rehineolarak kullanılmak üzere kaçırılmışlardır. İngiliz Başbakanı Edward Heath ve Türkiye’deki İngiliz Elçisi Roderick Sarell’in Türk Hükümeti üzerinde yaptıkları baskıya karşın, Kızıldere’de THKP-C militanları ve Ordu birlikleri arasındaki çatışmada GCHQ üç ‘teknisyenini kaybeder. Ordu birlikleri tarafından ağır silahların kullanıldığı ve sadece Ertuğrul Kürkçü’nün (tartışmalı nedenlerle) sağ olarak kurtulduğu katliamdan sonra İngiliz Hükümeti, öldürülen teknisyenlerden gelen ağır baskılar altında kalır. Aileler, Ünye’ye gönderdikleri avukatları vasıtasıyla elde ettikleri kanıtlara göre GCHQ örgütünü ‘Casus olarak çalıştırdıkları teknisyenlere hiç bir güvenlik tedbiri sağlamadığı ve bir THKP-C sempatizanına ait kiralık bir evde faaliyet yürütükleri için suçlarlar. İngiltere Savunma Bakanlığı ve Aileler mahkeme safhasında ‘konuşmamak’ kaydıyla anlaşırlar. Tazminat aile başına 10 bin sterlindir.   ‘Elrom’ MİT bağlantısı nedeniyle öldü GCHQ, 1968-72 arasında Türkiye’de yükselen Anti-Emperyalist hareket hakkında da sürekli izleme, dinleme faaliyeti yürüten en önemli istihabarat örgütü olur. Ağırlıklı olarak Deniz Gezmiş ve arakadaşları tarafından Ankara’da sürdürülen ABD askeri kadrolarına karşı faaliyeti de ABD-İsrail istihbaratı ile birlikte onlar götürürler. Ankara’daki İngiliz Büyükelçi Roderick Sarell, Türkiye Hükümeti ile tüm temasları yürüten adamdır. Yine THKP-C tarafından kaçırılan ve öldürülen İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom olayı ile yakından ilgili olan   Roderick Sarell, ‘Elrom’un diplomatik kişiliği nedeniyle değil,İstihbaratçı kişiliği nedeniyle THKP-C ye hedef olduğunu’ söyler. Öldürülmesinden iki yıl önce diplomatlığa başlayan Elrom, daha önce Nazi Savaş suçlarını araştıran ve ünlü Eichmann’ı İsrail’e getirerek sorgulayan ekibin önemli bir adamıdır. Dönemin İsrail Hükümeti ile arası pek iyi olmayan Elrom, Türkiye’ye daha çok Filistin- El Fetih örgütü ve Türk sol örgütleri arasındaki bağlantıları iyi bildiği ve Türkiye’de MİT ile kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle gönderilir. İngiliz Büyükelçisi Sarell’e göre; Elrom bir rehine olmaktan çok, El Fetih’e giden ve geri dönen sol militanları MİT e ihbar ettiği ve bu alanda bazı operasyonlara imza attığı için kaçırıldı. İngiltere, Türkiye üzerinde yürütülen ‘sigint’ adı verilen casusluk faaliyetini daha derinden izleyebilmek için iyi bir köşe. Şimdi Rusya’da yaşayan NSA-CIA eski ‘teknisyeni’ Edward Snowden’in yaptığı açıklamalar da geçmişi ve geleceği daha iyi okumamız için tarihi bir katkı olarak görünüyor.

Mahir Tan                 LondraPosta-Londra