Erol Başarık; SABAH EZANI

SABAH EZANI

7/07/2019

Ezan kutsal dinimizde çok önemli, bir o kadar da hassas yer alıyor. Dini olduğu kadar ülkemizin bağımsızlığını simgeleyen bir yeri de vardır. Bu nedenle namaz vaktini hatırlatmasının dışında hepimizin saygı ve sevgisiyle kalblerimizde ve beynimizde müstesna yerini almıştır.

Bilindigi üzere ezan asırlar boyu caminin şerefesine çıkan sesi güzel muezzinler tarafından okunurdu. Keşke bu töre devam ediyor olsaydı, bu yazıyı yazmama gerek kalmazdı. Yüksek minareden okunan ezanı yumuşak, kulağa hoş gelen ulvi bir melodi olarak dinlerdik. Hoparlörün icadıyla birlikte muezzinler defalarca minareye çıkmaktan kurtulmuş oldular. Buna bir itirazımız yok. Medeniyetin nimetlerinden her alanda faydalanmalıyız. Günün sonunda hayat ve bunu düzenleyen kurallar insan odaklı olmalıdır. Din de temelinde toplumları sevgi ve saygıya dayanan mutlu topluluklara yönelten ilâhî kuralları içerir.

Konunun hassasiyeti bazı okurlarca içeriğinin çeşitli çekişmelere yol açabileceğini göze alarak yazıyorum. Diğer yandan sizlerin çoğunlukla bana katılacağınızı düşünüyorum. Ezan sesinin yüksek olmasının dini bir gerekçesi yoktur. Ben burada özellikle sabah ezanının bazı sonuçları üzerinde durmak istedim.

İki türlü uyku vardır. Birincisi tavşan uykusu diyebileceğimiz kolaylıkla uyanılan hafif, bir de derin uyku ki vücudumuzun bütün yorgunluğunu atan, sabah zinde olarak kalktığımız uyku halidir. Derin uyku kazandığımız enerjiyi gün boyu kullanıp işimizi layıkıyla ve verimli olarak yapmamızı sağlar.

Gece gündüz havaların çok sıcak olduğu şu sıralar pencerelerimiz açık olarak yatağa giriyoruz. Bazen bir sivrisineğin de uykumuzu harap ettiği yaz geceleri uykuya dalmak zaman alabiliyor. Sabah ezanı şu sıralar 04.30 sıralarında okunuyor. Türkiye’nin hemen her yerinde ezan çok yüksek sesle okunuyor. Kanun hoparlörle 80 desibel ses yüksekliğinde okumaya müsaade etmiş. Oysa teknoloji hoparlör yanında çalar saat, akıllı akılsız telefonlarda bulunan alarm sistemleri gibi bizlere namaz saatlerini bildiren çeşitli yolları da hizmete sunmuş. Zaten namaz kılan biri saati geldiğinde genellikle kendiliğinden uyanır. İsminin yazılmasını istemeyebilir nedeniyle vermeyeceğim Anadolu yakasından görüştüğüm bir ilçenin Müftüsü ezan sesinin yüksekliğiyle ilgili şikayetler aldığını, konuyla ilgileneceğini söyledi ve gerekeni de yaptı. Kendisine teşekkür ederim.

Derin bir uykuya dalıp dinlenmeyen birini düşünelim. Bu şahıs ertesi sabah İstanbul’dan Gaziantep’e yola çıkacak bir yolcu otobüsü veya bir tır şöförü olabilir. İş seyahatine çıkacak bir iş adamı, gününü ameliyatlarda geçiren bir operatör doktor, uçak pilotu, fabrikada dikkat isteyen bir kolda çalışan işçi, bir öğrenci, müsabakaya girecek bir sporcu olabilir. Annesinin güçlükle uyuttuğu bir bebek veya ağrısından uyumakta güçlük çeken bir hasta olabilir. Kısacası hepimizi etkisi altına alan bir konu. Uykusuz şoför direksiyon hakimiyetini kaybeder. Türkiye’nin dünyada trafik kazalarında ilk sıralarda olduğunu, her yıl on bine yakın vatandaşın Karayollarında can verdiğini hatırlayalım. Buna geçim şartları gibi ekonomik zorluklar, sürat, trafik kaidelerine uymamak gibi nedenler yanında uyku eksikliğinin de bir diğer etken olduğunun altını çizmek de gerekir. Dinimizdeki “Alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır.” diyen Hadis-i Şerif değil mi? Günümüz dünyasında çalışanın uykusunu ön planda tutmamız ibadet kadar önemlidir.

Geçen yıl Türkiye’ye 46 milyon turist geldi. Bu yıl 50 milyona, hedef olarak da 80 milyona ulaşmayı umut ediyoruz. Gelen turistlerin çoğunluğu Müslüman değil. Bu insanlara yüksek sesle okunan sabah ezanının bir ses bombası etkisi yaptığını düşünmek de bizlere düşer. Bütün yazdıklarımı göz önünde tutarak sabah ezanını 40, diğerlerinin de 60 desibele düşürmek için yeni bir kanun düzenlemesi yapılmasını öneriyorum. Bu yazımı Diyanet İşleri Başkanlığı’na da ileteceğim. Umarım din ve gerekiyorsa siyaset erbabı bu yolda olumlu adım atacaktır.

Saygı ve sevgilerimle

Erol Başarık (Ekonomist)
Reform 2000 Party’si Genel Başkanı – İngiltere