Erol Başarık; Laiklik,Şeriat ve Özgürlük

 

LAİKLİK, ŞERİAT VE ÖZGÜRLÜK

16/09/2016

Bu sabah uyandığımda rüyamda gördüğüm ve çok enteresan bulduğum olayı hatırlamam beni derin bir düşünceye sevketti. Rüyamı tekrar tekrar düşündüm. Açılımını yapmaya çalıştıkça önemli bir yazı konusu ortaya çıkmaya başladı ve kaleme almaya karar verdim. Rüyam sanki yazım için bir mesajdı.

Rüyamda tanımadığım beş altı kişi ile birlikte ayakta duruyorduk. Aralarından biri bana ’Dua etmek için kiliseye gidersin, kilise sana gelmez’ diyor. Hatırladığım bu kadar. Allah Allah diyorum, ne kadar gizemli, neden cami demedi de kilise dedi, değil mi? Sonra cami ile kilise arasındaki düşüncelerim hızla bu yazımın konusu oldu ve yataktan kalkana kadar kafamda oluşan konuyu bugün yazıya dökme kararını verdim. Gördüğüm rüya hayırlı bir yazıya vesile olacak diye düşünüyorum.

Evet örneğin Hristiyanlar dua etmek için özellikle Pazar günleri kiliseye giderler, kilise onlara gitmez, yani kilisenin onlar üzerinde kolundan tutup çekercesine bir baskısı yoktur. Özellikle kiliseleri daha sık ziyaret eden dindar Katolik ülkelerinin dışında kalanlar Pazar günleri olsun kiliseleri pek boş bırakmazlar. Peki Müslümanlıkta durum nedir? Türkiye’nin laikliği daha iyi yaşadığı benim çocukluğum olan 1950’li yıllarda dini özgürlükle insanlar camiye gider veya gitmez bugünlerde olduğu gibi adeta izlenmezdi. İnsanlar inançlarını daha rahat yaşarken, tarikatlar, FETÖ’cüler ortalıkta cirit atmıyorlardı. Cumhuriyete, bireylerin özgürlük, demokratik, hukuki haklarına saldırılar olmazdı.

Adnan Menderes’in Demokratik Partisiyle başlayan laiklikten uzaklaşma hareketleri günümüze değin palazlandı, AKP hükümeti icraatında doruk noktasına çıktı ve din politikanın vazgeçilmez aracı olarak oy toplama yöntemine dönüştü. Yani önceleri dua etmek için kiliseye giden Hristiyanlar gibi Müslümanların da camiye gitmesi yerine, cami Müslümanlara gitmeye başladı. Bunun anlamı açık ama izaha gerek olabilir. Artık insanlar eskiden olduğu gibi özgür iradesiyle değil, devlet desteğinde,  çeşitli baskılarla cami elemanları halkın üzerine (kibarca ifadeyle) gönderiliyor. Siyasi simge olarak ortaya çıkan ve benim gençliğimde hiç bilmediğim türban, bazen kendi istekleriyle de olsa genç, yaşlı hanımların başını sarmakta, özgürlük olarak tanıtılmasına rağmen bazen yakın aile, akraba, mahalle baskısıyla istenmese dahi zoraki işgal aracı olmakta, bazen de iş, eş bulmak, bulunduğu mevkide yükselmek, hatta eşinin yükselmesi için dahi rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün ifadesiyle ‘Allah ile aldatmak’ yolunda izlenmektedir. İmam Hatip okullarının halkın tepkilerine rağmen hızla sayılarının artması, şeriat isteyenlerin yükselen sesleri, artan eylemlerine bakınca Türkiye gemisinin  kayalıklara doğru tam hızla nasıl yol aldığını anlarız. İmam Hatip okullarından mezun olanları    FETÖ’cülerin boşalttığı önemli makamlara getirme eğilimleri neyin işaretidir? Yoğun din eğitimi alan bir beyinle pozitif bilim yolunda tahsilini yapanların aydınlık, çağdaş bir Türkiye’nin inşasındaki etkileri bir olabilir mi? Daha açıkçası ‘Hormonlu tohum ekerek ORGANİK mahsul biçebilir misiniz? Türkiyenin iç ve dış düşmanlar tarafından kuşatılmış olduğu günümüzde  bizi bekleyen tehlikelerin farkında mıyız?

Laiklik nedir? Din ile devlet işlerinin ayrılması olarak klasik tarifi yerine yenisini koymak gerekli hale geldi. Bence ‘Laiklik, dinin siyaset malzemesi olarak kullanılmasını önleyen ve bütün insanların inançlarını hür bir ortamda yaşamasını sağlayan toplumsal bir mutabakattır. Laiklik aynı zamanda yobazların insanların kendi yaşam tarzlarına uymaları için yaptıkları zorlamalar nedeniyle  dinden soğumasını önler, İslamiyeti korur. Laiklik bütün özgürlüklerin ve liyakat sisteminin anasıdır.

Şeriat kafası güdenler muteber halkı sadece ‘Cami cemaati’ olarak görmektedir, geri kalanına ise adeta  kafir gözüyle bakarlar. Oysa bugünün Türkiye’sinde halkın sadece %8’inden azı camiye gitmektedir. O halde halkı bölmenin ne yararı olur? Küçük bir azınlık büyük kısma tahakküm etmeye çalışmaktadır. Onların inanışına göre zorla da olsa herkesi kendi ölçülerine göre Müslüman yapmak, Cami cemaatine katmak, geleneklerine göre 12 yaşındaki çocukları evlilikle tanıştırmak, Atatürk’e ve inkılaplarına küfür ve hakaret etmek gibi eylemleri halka anlatılırsa bunları hoş görmeyen AKP seçmenlerinin önemli bir kısmının partilerinden soğumalarının kapısı da aralanmış olur.

Türkiye laiktir, laik kalacaktır’. Yoksa muteber(!) cami cemaati hepimizi doğduğumuza pişman eder.

 

Erol Başarık – Reform 2000 Party’si Genel Başkanı – İngiltere