Erol Başarık; KORKUYU YENMİŞ ÜÇ FİDANLAR

KORKUYU YENMİŞ ÜÇ FİDANLAR

                                                                                                                                     05.05.2018

46 yıl önce; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 sabahı asılarak idam edildiler. Canlarını inandıkları bir mücadele için vermiş bu kahramanlar bugün ‘Üç Fidan’ olarak anılmaktadır. Bu gencecik fidanlar bizlerin geleceği için canlarını verdiler.

O sıralar DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) müsteşarlığından ayrılan Turgut Özal, Dünya Bankası’nda danışmanlık yapmak için ABD ye gitmişti.

Turgut Özal’ın İstanbul’un Boğaz Köprüsü ile ilgili olarak Amerikan NTVMSNBC’de yapılan yayından esinlenerek yazdığı bir mektup, idamdan 4 hafta önce Tercüman Gazetesi’nin ikinci sayfasında Ahmet Kabaklı’nın köşesinde yayınlandı. Özal mektubunda, ‘Acıyıp bir şans daha vermeyelim’ diyerek “üç Fidan’in ‘asılmalarını onaylayan görüşünü belirtmişti.

Gene o yazının satır aralarından çıkarılan ‘Türkiye hiçbir zaman Komünist olmayacaktır’ sözü, 1983 yılında Cumhurbaşkanı seçilen Turgut Özal’ın kariyer (!) çalışmalarını ve ABD’nin ‘Bizim Çocuklar’ listesine nasıl girdiğini anlamamıza yardım ediyor.

Korkuyu yenmiş veya korksa dahi olup bitenleri düşünüp, bunun yüklediği mesuliyet duygusunun verdiği cesaretle yazan, çizen, konuşan, eyleme katılan, kendini haince saldırılara hedef yapmaktan çekinmeyen ‘Bizler için tutuklanmayı göze alan ‘ yazarlarımız her zaman olmuştur. Bunlar devamlı mahkemeye çekilen, yazıları yüzünden para cezalarına çarptırılan, tehdit edilen gazetecilerdir.

Bağımsızlığımızı ve Cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz büyük önder Atatürk’ü cesaretin timsali olarak zikretmemiz gerekir. Osmanlı’nın Birinci Dünya Harbi’nde birlikte savaştığı İttifak Devletlerinin yenilmesiyle sonlanan ve bugünün Türkiye’sini paylaşmak için masaya getirilen ‘Sevr anlaşmasını’ kabul etmeyerek İstiklal mücadelesini başlattı. Anadolu ve İstanbul dahil Trakyadaki yabancı güçlere, Padişah Vahdettin’in itirazlarına, halkın bir kısmının isyanlarına, başarı şansının yok denecek kadar az olmasına rağmen canı pahasına başlattığı  ‘Büyük Mücadele’ korkuyu yenmenin ne büyük bir başarıya imza atmayı sağladığını gösteren en güzel örnektir.

Peki, bütün bu olayların nedeni iktidarı elinde tutan güçler korku duymazlar mı? Korkarlar, hem de çok korkarlar. Onlar beyni kuvvetli, inançlı ve korkmayan insanlardan korkarlar. Gerçekleri korkmadan dile getiren, hataları sorgulayan ve doğru yolu gösterenlerden korkarlar. Onlar beyinlerinin içinde ki kötü niyetleri okuyabilen, görebilen, anlayan insanlardan korkarlar. O nedenle korkuyu yenmiş kişileri tespit ederek ya canlarıyla ödetirler ya da demir parmaklıklar ardında tutarak seslerinin duyulmasını önlerler. Bunun dışında kendilerine yönelecek tehlikelerin odak noktaları olabilecek toplum güçlerini susturmak, ele geçirmek veya yanlarına çekmek için her türlü saray entrikalarını kullanırlar.

AKP’nin dördüncü güç olarak nitelenen medyadan başlayarak; bilim adamlarını, üniversiteyi susturma çabaları, hukuku sindirmesi, işçi sendikalarını bitirmesi, hatta TSK’yı yıpratması hep bu korkunun ürünüdür. Bütün bunlar içlerindeki büyük korkudan kurtulmalarına yeterli olmadığından sesini yükselten genç talebeleri zindanlara atmaları, korktukları şahısları telekulakla dinletmeleri ve Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen onun tümünü değiştirmeye kalkmaları ve ekleyebileceğimiz daha birçok örnekler onların duydukları büyük korkunun ne kadar dipsiz olduğunu gösterir. Dış güçlerin sonsız desteğine olan ihtiyaç, vatana ihanet kapılarını da zorlar. Birlikte hareket ettikleri yandaşlar da korktukları için kolayca birleşirler. Tartışmadan kaçınırlar. Fişleme ve şantaj yaparlar.

 

 

Peki onlara karşı bizler ne yapıyoruz?  En zayıf yanımız, onların korkuyla veya Okyanus ötesinden ve emperyalizm çevrelerinden gelen emirlerle kurduğu birliği bizim akılla gerçekleştirme gereğini  anlayamamış olmamızdır.  Ne bir siyasi parti, ne de bir parti lideri birleşme olmaksızın AKP’ye karşı başarı sağlayabilirdi. Önümüzdeki 24 Haziran seçimleri için ittifak yapmış olan CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi güçlü bir muhalefet yaratarak iktidarı devirme şansını ziyadesiyle arttırdılar.  Atatürk’ün başlattığı ve zaferle biten Kurtuluş Savaşı’nda cephede savaşanlar ve üç fidanlar bizlerin bağımsız yaşayabilmesi için canlarını verdiler. Oysa bizlerin bütün yapması gereken canlarımızı değil sadece seçim sandıklarına gidip oylarımızı kullanarak yıllardır özlenen yeni bir zafer sağlama yolunda basit ama etkisi büyük bir görevi yerine getirmektir.

İstiklal Marşı’mız  ‘Korkma‘ diye başlıyor. Ancak içimizdeki korkuyu yenmemiz için arkamızda bizim gibi düşünenlerin olduğunu, çeşitli kurum ve kuruluşlardan birbirimizi destekleyen sesler yükseldiğini, direnme gücüne sahip olduğumuzu görmek gücümüze güç katar.  Bunu başarırsak onların korku temeli üzerine inşa ettiği  ‘Korku İmparatorluğunu ‘ zamanı uzatmadan yıkmak zor olmaz.

‘Biz birleştik, siz de birleşin ‘ seslerinin yükselmesi , saldıracakları  hedefi büyüteceğinden onların planlarını bozar, birbirlerine düşürür, kaçacakları deliği arama telaşını başlatmış olur.

Hepimizi ilgilendiren bir konuda korkmamız, ilgisiz olmamız veya halen birleşme kültürüne yabancı kalmamız, geleceğimizi ve ulusal birliğimizi tehlikeye atar. Geçmişte işi sadece mücadele yapanlara bırakmakla büyük haksızlık yaptık. Onlar ise ortamı boş bularak çok yanlış yaptılar. ‘Korkmuyorum, direniyorum, ben de varım’ diyenler çarçabuk saflarda yerini almalıdır. 6 Mayıs’ta Üç Fidanla birlikte vatan için canlarını veren bütün şehitlerimizi Allah’tan Rahmet ve Saygıyla anıyoruz.

 

Mevzu-u bahis Vatansa , korku teferruattır.

 

Erol Başarık (Ekonomist)

Reform 2000 Party’si Genel Başkanı – İngiltere

E- Mail: erolbasarik@yahoo.co.uk      GSM: +44 7939 438597     Türkiye: 0531 238 26 10