Erol Başarık ; İSLAM ALEMİ GEBE

İSLAM ALEMİ GEBE

 

Suruç’ta patlayan bomba ile Suriye, Irak, İran, Lübnan, Suudi Arabistan, Katar gibi Müslüman ülkelerin yanında ABD, Rusya ve AB ülkelerinin aktörlük yaptığı sıcak çatışma şimdi daha geniş çapta büyüme ivmesini kazanmış oldu. Müslüman ülkeleri emperyalizmin taşaronları olarak başta petrol olmak üzere Batının hedeflerine ulaşmasına her geçen gün yardımcı olmaktadırlar. Din, mezhep ayrılıkları ve kimlik çatışması gibi unsurları iyi bir malzeme olarak kullanan dış güçler bizleri zincirin en zayıf halkası haline getirdiler.

 

Şimdi tarihten ibret almak isteyenlere, politikacılara, inançlı, inaçsız, Sünni, Alevi, Şii, Vahabi veya hangi mezhepten olursanız olun %99’umuzun konuyu iyi bilmediği, Hristiyan aleminde Otuz Yıl Savaşı olarak bilinen bir konuyu ele alacağım. Otuz Yıl Savaşları bundan 400 yıl kadar önce Hristiyan aleminin bugünkü Müslüman dünyasının içine düştüğü benzeri cehaletin yaygın olduğu 1618-1648 yılları arasında geçti. Bu savaşlar başlıca Katolikler ve Protestanlar arasında olmakla birlikte Kalvinist, Lutherans ve bazı diğer mezhepleri de içine çekmişti. Senaryo aynen bugünün Otadoğusu, Katoliklerin Müslümanlıktaki karşılığı Sünni, Protestanları ise Şiiler olarak düşünebiliriz.

 

Calvin’e göre ‘Günahkarlara karşı acımasız davranmak sistemin başat koşuluydu. Ahlaklı bir insanlık ancak sürekli bir cezalandırmayla oluşurdu. Renkli elbiseler giymek inançlarına aykırıydı. Daha birçok özgürlüğü kısıtlayıcı önerileri içeriyordu. Dünyanın her tarafına yayılmış Müslüman Kardeşler veya IŞİD’ın şeriat kanunlarını kendi katkılarıyla da uygulamak istemeleri gibi.

 

Başlangıçta dini sorunlar olarak başlayan kanlı ve acımasız çatışmalar otuzuncu yılların sonlarına doğru milli sorunlar haline dönüşmeye başladı. Çatışmaların en çok yer aldığı Almanya’nın bazı bölgelerinde nüfusun %50 gibi bir oranı yıllar süren boğazlamada hayatını kaybederken Avrupa genelinde bu oran %30’lara yaklaşmıştı. Yani milyonlarca insan hayatını kaybetti. Nihayet aklı başına gelen insanlar Almanya’nın kuzey batısındaki bölgenin ismi olan Vestfalya’daki Münster katedralinde ‘Vestfalya Barışı’nı imzalayarak din savaşlarına son verdiler. Bu barış anlayışıyla birlikte laik düşünce 16 ve 17. yüzyıllarda Avrupanın diğer ülkelerine de yayıldı. Avrupa huzura kavuştu. Avrupa ülkeleri dinde yaptıkları reformlardan sonra dünya işlerine yöneldiler. Bilim, teknoloji ve sanatta bin yıla yakın karanlık çağı geride bırakarak hızlı bir ilerleme ve kalkınma sürecine girdiler. Darısı bizim başımıza. Yazımın başlığı bu isteği yansıtıyor.

 

1992’de Yugoslavya’da başlayan çatışmada Katolik, Ortodoks ve Müslümanlar arasında geçen mezhep çatışmaları ülkeyi yedi devletçiğe böldü. Emperyalizm orta ölçekli ülkeleri parçalamayı amaç edinmiş olduğundan sosyalist düşüncede olan güçlü Yugoslavya rahatsızlık veriyordu. Irak resmen değilse de bugün üçe bölünmüş durumdadır. Suriye ve Türkiye de bu plana dahildir

 

BOP TÜRKİYE İÇİN NEDEN TEHLİKELİ

 

ABD‘nin petrolleri kontrol altına alabilmesinin tek yolu Ortadoğu’da bulunan  devletlerin çoğunun ulus devlet anlayışından uzaklaştırılıp parçalanmasını sağlamaktır. ABD’nin dışişleri bakanı Condoleezza Rice, BOP ile birlikte 22 ülkenin parçalanıp 220 eyalet haline getirileceğini Haziran 2006 yılında Tel Aviv’deki konferansta açıkça belirtmişti. Ortadoğu’da bulunan bütün kaynakları ABD elinde tutmak istemektedir. Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan kukla Kürt devletine, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu katılacak, İran’dan ilave yapılacak ve nihayet Suriye’nin kuzeyindeki topraklar işgal edilecek, böylece Akdenize de açılan Büyük Kürdistan  devleti kurulmuş olacaktır. BOP eşbaşkanı ise kendi ifadesiyle Recep Tayyip Erdoğan’dır.

 

GEORGE W. BUSH bu konuda BBC’de Filistin Lideri Mahmut ABBAS ile yaptığı söyleşide şu sözleri söylemiştir; “Tanrım’dan görev aldım. Afganistan ve Irak’ı da O’nun için işgal ettim. Biz siz Müslümanlar için 9. Haçlı seferini başlattık”. Bu sözler gözümüzü açmak için yeterli değil mi?

 

HAÇLI SEFERİNİN OYUNU NASIL BOZULUR?

 

Reform; 15. ve 17. yüzyıl boyunca tüm Avrupa‘yı etkileyen Katolik Kilisesi‘ ne karşı yapılmış dinsel bir harekettir. Hareketi ilk başlatan 1517 yılında Roma’daki Katolik kilisesesine başkaldıran Martin Luther’dir(1483-1546). Az sonra İngiliz kralı vııı. Henry de İngiliz kilisesini 1536 yılında Roma’dan ayırdı. Martin Luther daha sonra 1555 yılında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin yanında protestan mezhebini resmen başlattı. Daha sonraki yıllarda dinde reform hareketleri Avrupanın diğer ülkelerine de yayıldı ve 30 yıl savaşlarında (1618 -1648) doruğa çıktı.

 

Buraya kadar yazdıklarımla mezhep ayrılıklarının Hristiyanları ne kadar çok hırpaladığını fakat dinde yaptıkları reform hareketlerinden sonra laikliğe kavuşmakla kan dökülmesinin sona erdiğini anlattım. Bu günlerde ise Hristiyan mezhepleri arasında dahi bir yakınlaşma başladı.

 

Emperyalizmin Müslüman ülkelerinde görülen ve adeta türeyen mezhep ayrılıklarını çatışma yönünde körüklemeleri işimizi daha da güçleştiriyor. Bunun sonucu çıkacak faturanın boyutu gerçekten ürkütücüdür. Ayrıca ilgisi olmadığı halde Cihat eylemleri Müslümanlığın dünyada en hafifinden itibar kaybına neden olmaktadır. O halde Müslüman dininin de hurafelerden temizlenerek kendisini Kuran eksenli yenileme ve düzenleme yapılması yani bir din reformu gerekir. Dünya Müslüman ülkelerinin bunu düşünme zamanı çoktan geçti.

 

Biz şimdi kısa vadede alınacak önlemlerle terörü nasıl bitirip Ortadoğu bataklığından nasıl çıkarız, bunun yol haritasını yukarıdaki tarih dersinden esinlenerek kısa vadede nasıl çözeriz sorusuna cevap bulalım:

 

1- Önce Suriye hükümeti ile başlayan bir plan üzerinde ittifak yapılır. Buna göre Suriye sınırımız boyunca        20 – 50 km. içerisine giren bir tampon bölge tesbit edilir. Bölge ‘War Free Zone’ (Harpten Arınmış Bölge) olarak ilan edilir ve bütün silahlı güçlerin bölgeden çıkması istenir. Nazikane, olmazsa kötekle. Bu bölgeye Suriye’den kaçan mülteciler yavaş yavaş yerleştirilmeye başlanır.

 

2- Eşzamanlı olarak Doğu ve Güney komşularımızla yani Azerbaycan, İran, Irak, ve Suriye ile teröre karşı birlikte hareket etme yolunda çağrı yapılarak uzlaşma sağlanır.

 

3- Ülke bütünlüklerinin korunması yönünde karar alınır. Emperyalizme ‘Go home’ (Evine Git) mesajı verilir. ‘Biz kendi problemimizi kendimiz çözeriz’ diyebiliriz. Gerekirse emperyalizmle çatışmayı göze almak, terörle yaşamaktan daha evladır. 

 

4- Yurtta Sulh/Barış, Cihanda Sulh/Barış ilkesi birlik kararı olarak kabul edilir.

 

5- Birlikte kalkınma ve bunun sağlayacağı yakınlaşma için ekonomik işbirliği yapma ve gümrüklerin kaldırılması kararı alınır.

Beş ülke arasında yapılacak laik düşünceye dayanan anlaşma uzun vadede  dünyadaki bütün Müslüman ülkelerine emsal teşkil edecektir. Müslüman kanının en çok akıtıldığı Ortadoğu’yu Haçlı oyun kuruculardan kurtarır. İslam alemi doğum sancılarına son vermis olur. Bunun aksi bakiyemize yönelmiş tehdittir.

 

Suiye’nin bölünmesi Türkiye’nin de bölünmesi sonucunu getirir. Ortadoğu’nun dengeleri emperyalizmin çıkarları yönünde bir daha toparlanmamak üzere bozulur. Kuran, ‘Allah aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır’ der. Allah korkumuz varsa bizi bekleyen tehlikelere karşı gerekeni yapmalıyız. Unutmayalım, laiklikle her birey inancını ve yaşamını mutlu bir şekilde sürdürür.   

 

Saygılarımla

 

Erol Başarık  Reform 2000 Partisi Genel Başkanı – İngiltere