Erol Başarık; İNŞAAT İŞLERİNDE YOLSUZLUK VE RÜŞVET

İNŞAAT İŞLERİNDE YOLSUZLUK VE RÜŞVET

13/02/2019

Aşağıda yazacaklarımla ilgili başka bir kaynak bulacağınızı zannetmiyorum. O nedenle bu son derece ilginç yazımı sizlerle paylaşmak istedim. Yazımın kaynağı İngiltere’de yayınlanan Sunday Busıness Gazetesi. Financial Times Gazetesinin Pazar yayını. Tarihi 13 Şubat 2000. Bu gazetede iki yazım yayınlandığından arşivimde bulunduruyorum. Aradan tam 19 yıl geçmiş. İlgili yazı tesadüfen dikkatimi çekti ve hemen 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümetinin icraatıyla ilgili büyük bağı farkettim. İçeriğini Türkçe’ye tercüme ederek anlatıyorum.

Merkezi İsviçre’de bulunan dünya çapında kamuoyu yoklaması/anket yapan Gallup International   Şirketi var. Bu şirkete ‘Uluslararası Şeffaflık Örgütü/Transparency International (TI)’ adıyla bilinen,  merkezi Almanya’nın Berlin şehrinde olan bağımsız bir kuruluş, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için faaliyette bulunmak adına 1999 yılında Gallup Şirketinden ‘Rüşvete karşı’ bir araştırma yapmasını ister. Dünyanın değişik ülkelerinde yapılan ve dört ay süren anket sonucu elde edilen bilgiler 2000 yılında dünya kamuoyuna duyuruldu. Maalesef Türkiye de dahil olmak üzere Körfez Ülkeleri ve Ortadoğu Devletleri yer almadı ki buraları dünyada rüşvetin tavan yaptığı bölgedir. Dünya ticaretinin %60’nı kapsayan, 779 iş idarecisi ve profesyonel kişilerle anket yapılan ülkelerde  konunun hassaslığı nedeniyle zorluklarla karşılaşılmış ama anketin muhatabı olan deneklere rakip şirketlerin rüşvet verip vermedikleri sorusu yöneltilmek suretiyle aşılmış.

Bu araştırma yapılırken sorgulanan yönetiler büyük çaplı milli ve uluslararası özel şirketlerden titizlikle seçilmiş olmakla beraber,  Ticari Bankalar ve Muhasebe Şirketlerinden de istifade edilmiştir.

Anket sonuçları ‘İnşaat Dünyanın En Çok Rüşvet Verilen Sektörü Olarak Oylandı’ başlığıyla Sunday Business Gazetesinde yayınlandı. Buna göre yapı endüstrisi, kamu ihaleleri, sosyal konutlar, evler,  hastahaneler, okullar, yol inşaatları, barajlar, köprüler, hava limanları gibi her türlü inşaat işlerinde üst düzey hükümet görevlilerine verilen rüşvetler inşaat sektörünü yolsuzlukta tepeye oturtuyor. Sadece geçmiş beş yılı kapsayan ve en büyük dokuz sektörde yapılan bu ankette ikinci sırayı ülkeler arasında yapılan silah ticareti yer alıyor. Buna güzel bir örnek olarak Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi’ye İsveç silah fabrikasının 1.3 milyar dolarlık silah satışını gerçekleştirmek için verdiği 250 milyon dolar rüşvettir. Bofors skandalı olarak bilinen bu rüşvet olayı 19 ülkede yapılan ankette en dürüst ülke görünümündeki İsveç için karakterlerine uymayan bir durum olarak nitelendiğinden büyük bir şok yaratmıştır. En çok rüşvet ödeyen ülkelerin indeksi bulunan raporda Çin başta olmak üzere sırasıyla Güney Kore, Tayvan, İtalya, Malezya, Japonya, Fransa, İspanya, Singapur, ABD, Almanya, Belçıka, İngiltere, Danimarka, İsviçre, Avusturya, Kanada, Avustralya ve en temizi! İsveç’tir.  

Yazıda kısaca Türkiye’den de bahsedilmekte, büyük can ve mal kaybına sebep olan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde rüşvete karışmış iki Belediye Başkanının inşaat şirketleri olduğunu ve tevkif edildiklerini belirtiyor. Bu depremde 17.000 vatandaş hayatını kaybederken 500 bin kişi evsiz kaldı.

Sektörlerdeki rüşvet 1- İnşaat ve 2- Silah satışlarının ardından 3- Petrol/Benzin ve Enerji (Elektrik-Gas) 4- Endüstriyel Araç-Gereç ve Madencilik, 5- Sağlık İşleri ve Toplum Hizmetleri, 6- Telekomünikasyon 7- Sivil Havacılık 8- Bankalar ve Finans Kurumları 9- Tarım/Çiftçilik ise rüşvetin en az rol oynadığı bir sektör olarak karşımıza çıkıyor.

İnşaat ve Savunma sektörlerinin ortak bir özelliği olduğu yazılmış. Her ikisi de milyarları bulan oldukça  büyük meblağlarla yapılıyor. Örneğin İngiltere’nin yabancı ülkelere sattığı silah 1998’de 5 milyar sterlini (30 milyar YTL.’nin üzerinde) bulmuştur. Raporda üç faktörün rüşvete büyük yol açtığı belirtilmekte: Birincisi, yapılan kontraktın maliyet büyüklüğü, ikincisi ne kadar kısa zamanda yerine getirilmesi istendiği ve üçüncüsü kontrakt konusunun ne kadar teknik, esrarengiz ve anlaşılmaz  nitelikte olmalarıdır. Silah imalatı ve satışları bu üçüncü şıkta belirtilen özelliklere çok uygundur. Ayrıca Savunma konusunda rüşvet almak için ihtiyacın büyüklüğü rahatlıkla abartılabilinir. Bir de örneğin, ABD gibi hükümran ülkelere bağımlı ülkeler gereksiz yere silah siparişi verebiliyor.

TÜRKİYE’DE DURUM NEDİR?

Yukarıdaki bilgilerin ışığında Türkiye’yi rüşvet konusunda masaya yatırdığımızda çok düşündürücü durumlarla karşılaşıyoruz. AKP’den önceki yılları incelersek bu konu hakkında kitap yazmak gerekir. O nedenle yakın tarihimize ışık tutmak, sadece AKP dönemi üzerinde odaklanmak, günümüzün ekonomik krizinin kökenine inmek, rüşvet illeti konusunda halkı bilinçlendirmek yeterli olacaktır.

Rüşvetin ispatı çok zordur. Bir ülkede hangi sektörlerde ne kadar rüşvet döndüğü, hele miktarlarıyla saptamak imkansızdır ama bazı ölçütler ve eğilimler gözden geçirildiğinde geniş çaplı bir sonuca varmak mümkündür. Örneğin Katar’ın Tayyip Erdoğan’a hediye ettği 500 milyon değerindeki dev jumbo, Uçan Saray’ın ardından askeri palet fabrikamız gibi stratejik bir devlet kuruluşuna Katar’ın ortak alınması Atalarımızın ‘Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ gibi bir şaibeyi akıllara getiriyor. Kamuoyunun şiddetle karşı çıktığı bu satışa hükümetin satıştan vazgeçtik deme lüksü var mı?

Rüşvet genellikle doğrudan alınan nakit olabileceği gibi yandaşlara menfaat sağlayarak görünürde üstü örtülmüş de olabilir. Böyle düşündüğümüzde CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun yıllardır ortaya döktüğü, AKP’ye yakınlığı ile bilinen beş yandaş şirkete çeşitli yollardan aktarılan servetler bazen milyar dolarlarla ifade edilmektedir. Erdoğdu, 3. Havalimanı ile ilgili yaptığı Basın Toplantısında ‘Yap – İşlet – Devret’ modeliyle bu beş şirkete verilen 3. Havalimanı ihalesinde olduğu gibi kamu zararının 32 milyar TL. (4 milyar 590 milyon Avro) olduğunu açıkladı.

Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan ihalelerde yolcu, taşıt veya hasta sayısı gibi garantiler  verilmektedir. Bugüne kadar yapılan Köprüler, Tüneller, Havalimanları, Hastahaneler verilen garanti hedeflerine ulaşmaktan uzak olduğu için Hazineden her yıl milyarlarla ifade edilen meblağlar bu beş şirkete ödeniyor. Buna rağmen hükümet yeni ihaleleri aynı model şartlarına bağlamakta ısrar ediyor.

Son yıllarda Tayyip Erdoğan’ın ortaya attığı çılgın projede İstanbul Kanalı inşası öngörülmektedir. Bunun maliyeti 50 mi desem, 60 mı desem yoksa 100 milyar doları mı bulur, Allah bilir. Ekolojik facianın yanında Türkiye’ye ne gibi bir yarar sağlayacağını anlamakta güçlük çekiyorum. Ama burada ortaya çıkacak rantı hesap edebilir misiniz? Şurası muhakkak ki Türkiye ekonomisini batıracağı garantidir ve devletin beka sorunu tartışılmaz şekilde ortaya çıkarır.

AKP bugüne kadar 900 bini bulan TOKİ’nin inşa ettiği sosyal konutları 2023 yılına kadar 1 milyona çıkarmayı planlamıştır. AKP hükümetinin icraatıyla yapılan çeşitli inşaatların maliyeti 500 milyar dolara ulaştı ve karşılığında başta İstanbul olmak üzere Türkiye beton yığınına boğuldu. 17 yıllık dönemi kapsayan AKP iktidarı zamanında niçin tek bir fabrika yapılmadığı, tarım ve hayvancılığın her geçen yıl neden kötüye gittiği açıktır. Üretimden uzak sıcak para ve rant ekonomisine dayanan yıkıcı  düşünce yapısı halen muhafaza ediliyor. Tutulan yanlış yoldan dönmeye niyetli değiller.

Muhalefet milletvekilleri tarafından TBMM’ne yolsuzluk veya rüşvetle ilgili getirilen Soru, Gensoru, Meclis Araştırması gibi soruşturma teklifleri devamlı olarak iktidar tarafından ret edilmektedir.

Sayıştay işlevsiz hale getirilmiştir. Raporlar sümen altı ediliyor. Rüşvet ve yolsuzluk haberi yapanlar takdir yerine çeşitli yollardan cezaya maruz kalıyor. Korku iç güdüsiyle insanlar sinmiş durumda.. Sonuç olarak yetkiyi elinde tutanların sorumlulukları şimdilik de olsa cezai ehliyetten uzak tutuluyor.

Transparency International (Dünya Şeffaflık Örgütü) 2018 yılı itibariyle, dünyada rüşvet ve yolsuzluğun en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında Türkiye’yi 100 ülke arasında 41. ve her geçen yıl bu rakam düşmeye devam ediyor. Demek ki onlar da Türkiye’de dönen dolapların farkındalar.

Yukarıda yazdıklarımdan çıkan sonuç 2000 yılında İngiliz Gazetesinde çıkan rüşvetle ilgili haberin içeriğinden 2002 yılında iktidar olan AKP camiası haberdar mıydı ki inşaat işlerindeki rant politikasına dört elle sarıldı. Devlet ticaretle uğraşmaz derken dev inşaat işleri için neden TOKİ devreye sokuldu?

Saygılarımla                                                                                                                                                         

Erol Başarık   (Ekonomist)     Reform 2000 Party’si Genel Başkanı – İngiltere