Erol Başarık; BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DE AL GİT

BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DE AL GİT

01.01.1919

19 yıl önce şu sıralar, 1 Aralıkta vefat eden eşimin hatırasına ‘Love and Marriage’ (Aşk ve Evlilik) yazımı yazmaya başlamıştım. Nefis bir yazı olmuştu. Duyarak, hissederek yazdığım bir yazıydı. Şu an da saat 01:20’yi gösteriyor. 19 yıl önceyi düşünürsek yeni Milleniyuma yani 21 asra giriyorduk. Evde yalnızdım, bu gece de olduğu gibi. Hazırladığım meze ve kırmızı şarap eşliğinde saat 12’yi geçti ve yeni bir yıl başladı. Tek fark 19 yıl önce televizyonumu kapalı tutmuştum. Bu sefer TV açıktı ve kutlamaları Türk ve İngiliz kanallarından izledim. 49 yıldır yaşadığım Londra, Türkiye’den 3 saat geride olduğu için sizler uykuya daldığınızda biz yeni yıla yeni giriyorduk. O nedenle önceleri dinlediğim Türk kanallarındaki hareketli müziğin tadı kaçmaya başlayınca İngiliz kanallarına döndüm. Önceden planlamadığım bu yazıyı yazmak için kaleme sarıldım.

Yukarıdaki girişten sonra şimdi Türkiye günceline dönelim. Bu yıl 19 Mayısta Atatürk’ün 100 yıl önce vatanı kurtarmak için ilk adımı attığı Samsun’a çıkışını kutlayacağız. Daha önce 31 Martta da yerel seçimler var. CHP, İstanbul, Ankara ve İzmir’de eğer kazanma azmiyle çalışırsa bu üç şehrin hepsini  de ele geçirme şansı çok yüksektir. O kadar ki AKP bu nedenle bir mazeret uydurup seçimleri erteleyerek kaçış yolunu tercih edebilir.

Seçimlerin yapıldığını ve CHP’nin bu üç büyük şehrin Belediye Başkanlığını kazandığını düşünelim. Bu seçimler aynı zamanda yürürlükteki Başkanlık sistemi ile Parlamenter sisteme dönüş oylaması olacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu tek adam sisteminde yargının aldığı yara ortadadır. Yürütmenin başında olanların her türlü yetkiye sahip olmalarının yanında bir sorumluluğun olmadığını görüyoruz. Sayıştay raporları yolsuzluklarla dolu. Özgürlükten eser kalmadı. Sarayda oluşan düşünceye katılmayanlara devletin bütün güçleri amansızca, insafsızca saldırıyor. Sadece kanunlar değil, Anayasaya dahi uymak gibi bir saygıları kalmadı. Binali Yıldırım’ın İstanbul’a Belediye Başkan adaylığına gösterilip TBMM’si Başkanlığı görevinden ayrılmaması, R.T. Erdoğan’ın kanun dışı olarak seçimlerde devletin her türlü olanaklarını kullanacak olması bardağı taşıran damlalar oldu. Böyle bir durumda seçimleri boykot etmek de doğru bir yol olabilir ama bunun artıları ve eksileri vardır. Bunu şimdilik bir kenara bırakalım. Çünkü 31 Martta AKP’ye karşı büyük bir zafer kazanma olanağı var ki bu sonuç alınırsa Başkanlık sistemine Türk Milletinin karşı çıktığı anlamı ortaya çıkacaktır. Bunun sonucu UMUT olarak yıllardır yaşadığımız kabusun 2019’da sona ermesinde büyük bir adım atılmış VE yürürlükteki rejimin DEĞİŞİM yönünde baskı altına alındığı anlamı tartışmasız güç kazanacaktır. Bu ‘UMUT VE DEĞİŞİM’ Türkiye’de GELİŞİMİN anahtarı olacaktır.

Eğer AKP’li veya MHP’li seçmenlerin on tanesinden birine Türkiye’nin ne kadar kötü yönetildiği ve her geçen günün ülkeyi borç batağında nasıl daha kötüye gittiği anlatılarak oylarını doğru yolda kullanmalarına ikna edilirse ve çocuklarının, torunlarının geleceğini kurtarmaları için onlara ‘aklınızı kullanın’ mesajı verilirse büyük değişimin büyük adımı atılmış olur. İşte 31 Martta kazanılacak bir zafer Atatürk’ün ‘Köylü milletin efendisidir’ sözüne karşılık köylüye ‘Ananı da al git’ diyen zihniyette birine ‘Başkanlık sistemini de al git’ mesajı en güçlü bir şekilde iletilmiş olur.

Saygılarımla

Erol Başarık   (Ekonomist)    Reform 2000 Party’si Genel Başkanı – İngiltere