En büyük kitle örgütünden uyarı

  •      Türkiye’nin en büyük kitle örgütü Atatürkçü Düşünce Derneği son dönemin gündemine ilişkin üç temel tartışma konusuı üzerinde Cumhuriyetçi  Çağdaş toplumun talep ve düşüncelerini içeren üç temel yazı yayınladı. Aydın bölgesi ADD Şubeleri, ADD Genel Merkezi ve ADD Eğitim Kurulu imzaları altında yayınlanan yaszılar Türkiye’de bölücülük ve İslamizasyon politikalaraına karşı mücadele etmek ve Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerini savunmak için yurtseverlere gerçek bir ‘çatı’ nın varlığını gösterdi. ,Türkiye’nin çağdaş dönemlerdeki en büyük siyasi kitle hareketleri olan ‘Cumhuriyet Mitingleri’nin mimarı ADD, siyasi parti muhalefeti saflarında ortaya çıkan ‘uzlaşma ve teslimiyet’ akımına karşı tek ve büyük bir halk örgütlenmesi olarak çözüm üretiyor.   
ADD AYDIN ŞUBESİ EŞZAMANLI ORTAK BASINAÇIKLAMASI
30 Eylül 2014
1.
        
.        

UYARIYORUZ;
HÜKÜMETİN ” AÇILIM- ÇÖZÜM SÜRECİ “. ADI İLE YÜRÜTTÜĞÜ POLİTİKALARIN SONUCU; ÜLKE BÖLÜNME TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYADIR.
Ortadoğu’nun sınırlarının ABD, AB ve İSRAİL ‘in menfaatleri doğrultusunda yeniden çizilmesi olarak özetlenebilecek olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’de uygulanmasını sağlamak üzere 2002 de iktidara taşınan AKP’nin, üstlendiği görev gereği ısrarla sürdürdüğü ” AÇILIM -ÇÖZÜM sürecinin REJİMİ tehdit eder hale gelmesi kaçınılmaz idi.
Bugün ŞIMARTILAN PKK SAYESINDE TERÖRÜN İŞİD’ i bahane edip ATATÜRK HEYKELLERİNİ YAKMASI BEKLENEN ŞEY. BU POLİTİKANIN SORUMLUSU OLANLARI LÂNETLİYORUZ.
Daha dün anadilde eğitime aykırı diye DEVLET okullarını yaktılar.
Daha öncede karakol yapımı bahanesiyle yol kesip araçları yaktılar, elektrik kesintilerini gerekçe gösterip binaları yağmaladılar, HES İnşaatlarını boykot diye şantiyeleri yıktılar. Adam kaçırmaya, korucuları öldürmeye devam ediyor, mahkeme kurup yargılama yapıp cezaya hükmediyorlar. Bu devletten maaş alan milletvekili kendi devletini taşlıyor. Askerimiz, polisimiz HÜKÜMETİN EMRİ NEDENIYLE görevini yapamıyor, teröriste haddini bildiremiyor.
Yandaş tv ve basın, bölücü ve onların yanında yer alan siyasi çevreler ya bu şiddeti görmezden geliyor ya da hak arama olarak değerlendirip alkışlıyor.
Sorumlusu olan HÜKÜMET İSE, bütün bu olanları sadece izliyor ve gündemi değiştirmek için yeni hamleler yapıyor, örneğin TÜRBANI ilköğretime sokarak milletin dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyor.
AÇILIM-ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONUCU BU. CUMHURİYET, DEVLET SONLANDIRILIYOR.
AYNI daha önce Piyasaya sürülen ama kabul görmeyen, ne var ki önümüzdeki genel seçimler sonunda yine önümüze konacak olan ve referandumla halkı kabule zorlayacak olan YENİ ANAYASA gibi.
ONUN AMACI DA DEMOKRASİYI GELİŞTİRMEK DEĞİL, AYNI AÇILIM-ÇÖZÜM SÜRECİ GİBİ BİRLİĞİMİZİ, BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ SONLANDIRMAKTI.
ÇÜNKÜ Bu İKTİDAR verdiği bu sözleri yerine getirdiği sürece iktidarda kalabileceğini ve kendi ÖZEL GÜNDEMİNİ, 2023 HEDEFİNİ GERÇEKLEŞTİREBİLECEĞİNİ BİLİYOR ve aslında artık bütün adımlarını açıktan atıyor.
EVET BU SÜRECIN SORUMLUSU BAŞTAN SONA HÜKÜMETTİR.
AMA BU SÜRECİN SONUNUN REJİME, DEVLETE, DEMOKRASIİE YÖNELİK BIR TEHLİKE OLDUĞUNU ŞU VEYA BU NEDENLE ÖNGÖREMEYEN VE SONUÇTA ETKİN MÜCADELE ETMEYEN, BAŞTA SİYASİ MUHALEFET PARTİLERİ OLMAK ÜZERE TÜM TOPLUM KURULUŞLARI DA KUSURLU VE SORUMLUDURLAR.
BU NEDENLE, BIR KEZ DAHA VE ISRARLA ATATÜRK CUMHURIYETİ İLE VAROLAN VE VARLIĞINI SÜRDÜREN, TÜM SİYASİ PARTİLERE, DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNE, MESLEK VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA VE YARGI TEMSİLCİLERİNE SESLENİYORUZ;
1—-BU CUMHURİYETE ÇOK ŞEY BORÇLU OLDUĞUMUZU, OLDUĞUNUZU UNUTMAYIN.
SEÇİM SONUÇLARINA İTİBAR EDECEKSEK, ARKANIZDA TEMSİL ETTİĞİNİZ KİTLELERİN EN AZ YARISINI “TEMSİL” ETMEK ZORUNDASINIZ. ENAZ BU “YARI” BU GİDİŞE DUR DIYOR. BU SESE KULAK VERMELISINIZ.
2—-ARANIZDAKİ AYRILIKLARI ERTELEMELİ VE CUMHURİYETİMİZİN ” ÇAĞDAŞ DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ ” OLARAK KALMASI, ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ VE DEVLETIN KAYBEDİLEN İTİBARININ İADESI İÇİN ÇOK GEÇ KALMADAN HALKIN YANINDA YER ALMALI, BİRLİKTE MÜCADELEYE BAŞLAMALISINIZ
3—-AKSİ HALDE, HALKIN MÜCADELESİ İLE DE BU CUMHURIYET BU BADİREYI ATLATACAK, AMA SİZLER VAHDETTIN HÜKÜMETİNE YARDIM EDEN YA DA SESSİZ KALANLAR GİBİ TARIHTE TARTIŞILAN BİR YERDE OLACAKSINIZ.
4—-GÜN, VATANIN, CUMHURİYETİN GELECEĞINE SAHİP ÇIKMA KENDİ KİŞİSEL MENFAATLERİMİZİN ÖNÜNE KOYABILME ve BU SINAVDAN ALNIMIZIN AKI ILE ÇIKMA GÜNÜDÜR.
ADD Aydın Şubeleri Eşzamanlı Ortak Basın Açıklaması

Tezkere Emperyalizmin Hizmetinde Olmamalı
30 Eylül 201
2.        
         

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Suriye ve Irak ile ilgili tezkerenin 1 Ekim tarihinde Meclis’e sunulabileceğini, ancak bu tezkerenin içeriğini bilmediğini söyledi. Önemli olan bu tezkerenin hangi ilkelere dayanacağıdır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak görüşümüz; öncelikle, AKP’nin halkın büyük çoğunluğunca kabulgörmeyen başarısız dış politikalarının sonucunda gelinen bu noktada Türk askerini Ortadoğu bataklığına sürükleyecek olan bu tezkere reddedilmelidir. Ayrıca Türkiye, istemesek de bir NATO ülkesi olarak, bu ittifakın alacağı bir karar doğrultusunda ve ancak tüm üye ülkelerin birlikte katılacağı bir harekâtın içinde ve sadece lojistik anlamda yer alabilir. Bu lojistik destek ise insani yardımla sınırlı olmalıdır. Ne karadan ne havadan bir tek askerimize zarar verecek herhangi bir harekâtın içinde olamayız.
Cumhurbaşkanı’nın ve Hükümet’in son günlerde yaptıkları açıklamalar, Türkiye’nin gelişmelere ve başka ülkelerin beklentilerine göre değişen ve sağlam temellere yeterince dayanmayan bir yaklaşım içinde olduğunu gösteriyor. O bakımdan öncelikle Türkiye’nin hangi ilkeleri savunacağının saptanması önem taşıyor.
IŞİD terör örgütü aylardan beri Musul, Telafer, Tikrit gibi kentlere saldırıken yeterli tepkiyi göstermeyen büyük devletler, bu örgüt Kuzey Irak’taki petrol bölgelerine ve Kuzey Irak Yerel Yönetimi bölgesindeki yerleşim merkezlerine saldırıya başlayınca harekete geçti. Gerek Irak’taki gerek Suriye’deki IŞİD hedeflerini havadan bombalamaya başladı. Amerika’nın öncülüğündeki uluslararası koalisyonun esas hedefinin IŞİD ile ABD hedeflerine karşı saldırı düzenleyeceğinden kuşku duyulan Horasan gibi örgütler olduğu anlaşılıyor. Oysa uluslararası alanda terörle mücadelenin topyekûn olması, bütün terör örgütlerini etkisiz kılmayı hedeflemesi gerekiyor.
İyi terörist, kötü terörist ayırımı yapılamaz. Bazıları zaman zaman dehşet uyandırıcı eylemleriyle ön plana çıkıp dünya kamuoyunun tepkisini çekseler de, bütün terör örgütleri aynı derecede tehlikelidir ve aralarında ayırım yapılması, bazılarının hedef alınıp bazılarının görmezden gelinmesi son derecede yanlıştır.
Türkiye, yaklaşık 35.000 kişinin ölümünden sorumlu olan PKK terör örgütüyle Kuzey Irak’taki mücadelesinde sınırlı bir hava istihbarat desteği dışında yalnız bırakılmış, hatta 2008 yılının Şubat ayında başlattığı kara operasyonunun derhal sona erdirilmesi ve askerlerimizin geri çekilmesi ABD Savunma Bakanı tarafından talep edilmiştir.
Şimdi aynı ülkeler Türkiye’nin IŞİD’le mücadeleye tam destek vermesini istemekte, Hükümet de bu doğrultuda Meclis’ten yetki almak için girişimde bulunmaktadır.
AKP Hükümeti, Suriye’deki bazı gruplara destek vererek oradaki çatışmaların tarafı haline gelmiştir. Bundan sonra atacağı bazı yanlış adımların Türkiye’yi bazı terör örgütlerinin hedefi haline getirmesi ihtimali yüksektir.
Bütün bu nedenlerle, başlangıçta belirttiğimiz görüşlerimize aykırı olarak Hükümet Meclis’ten yetki isteyecekse, tüm muhalefet partilerinin şu hususlara özellikle dikkat etmeleri gerekmektedir:
– Bölgedeki bütün ülkelerin toprak bütünlüğü korunmalı, sınırların değiştirilmesine yol açacak adımlar atılmasından kaçınılmalıdır.
– Kerkük’ün statüsünün değiştirilmesine yol açacak girişimlere fırsat verilmemelidir.
– Türkmenlerin can ve mal güvenliğinin ve kazanılmış haklarının korunmasına öncelik verilmelidir.
– Türkiye, bir cephe ülkesi ve yabancı ülkelerin bölgedeki karargâhı ve sıçrama tahtası haline getirilmemelidir.
– Terör örgütleri arasında herhangi bir ayırım yapılmamalıdır.
– Türkiye uluslararası koalisyonun bütün kararlarında söz sahibi olmalıdır.
– İncirlik Üssü askeri operasyonlar için kullandırılmamalıdır.
– Türkiye’nin katkılarının ağırlık noktası insani yardım olmalıdır. Bu yardımın yapılmasında da terör örgütlerinin tehdidi altında bulunan bütün gruplara eşit davranılmalı, hiçbir gruba ayırım yapılmamalıdır.
– Türkiye, Kuzey Irak’taki PKK terör örgütüne müdahale için yıllardan beri Meclis’ten aldığı yetkiyi sürdürmelidir.
– PKK veya onun uzantısındaki örgütlere, başka terör örgütleri ile mücadele ettikleri için herhangi bir siyasi meşruiyet kazandırılmamalıdır.
Bu savaş bizim savaşımız değildir; emperyalizmin taşeronluğuna soyunmamalıyız.
ADD Genel Merkezi

ATATÜRK AYDINLANMASI ÖRTÜ İLE KARARTILAMAZ
27 Eylül 2014
3
         
         

Bu iktidar işbaşına geldiği günden beri en çok eğitim sistemi, seçim sistemi ve ihale yasalarını değiştirmiştir. Seçim sistemiyle kara cehaleti egemen kılmakta, ihale yasasıyla kara para iktidarını oluşturmakta, eğitim sistemiyle düzenini sürdürecek “dinci” ve “kinci” nesillerle kara cehaleti ve kara para iktidarını ilelebet kılmaya çalışmaktadır.
Türk eğitim sistemi, Atatürk döneminden sonra bakanlığın başındaki “milli”lik kavramından uzaklaşmakta ve hızla ümmetleşmeye ve medreseleşmeye doğru gitmektedir. Yeni eğitim yılında, henüz öğretmen açıkları giderilmemişken, hemen hemen tüm okullar imam hatip okullarına dönüştürülmüş, öğrenciler iradelerinin dışında bu okullara gönderilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, ülkenin bir bölümünde bir yandan okullar yakılırken, bir yandan da Kürtçe eğitimle ilgili fiili durum yaratma girişimleri devam ederken bu sorunlar çözülemeden iktidar yine türbana sarılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, okullardaki din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılmasına ilişkin kararı 16 Eylül 2014 günü vermiş, hükümet de 22 Eylül 2014 tarihinde bu karara karşılık olarak ortaöğretime türban serbestliği getirmiştir. Böylece hükümet bir yandan Anayasa’yı ve ulusal yasaları diğer yandan da uluslararası hukuku hiçe saymakta olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Muhalefet ise, 4+4+4 eğitim sistemine geçişi engelleyemediği gibi türbanın üniversiteye ve kamuya girmesi konusunda ciddi tavır sergilemek yerine biraz oy kaygısıyla biraz da yandaş basın baskıyla adeta olanlara seyirci kalmıştır. .Emperyalist ülkelerin de yönlendirmesi ile 1946 yılından itibaren eğitimin bilimsel yanını ve niteliğini oy kaygısıyla dinsel bir yönelmeye çeviren siyasiler, dinci çevrelerin dinsel tavizlerden hep daha fazlasını istediklerini ve isteyeceklerini anlamamış görünmektedirler.
Dini siyasetin bir simgesi haline getirilen türban, geçmişte üniversite kapılarındaki kızların başında laik Cumhuriyet’e ve kurumlarına meydan okuma aracı idi. Günümüzde ise, 13 yıllık siyasi ve ekonomik başarısızlıkları kapatmak için sübyan yaşındaki kızlara giydirilmeye çalışılan bir örtü haline gelmiştir.
9 yaşındaki kızlara türban giydirilmesi “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirilmesinin de sonu demektir. Türbana dur denilemediği için artık çarşaf ve burka giyme özgürlüğü gündeme gelecektir. Yönetmelik değişikliği bu şekilde uygulanırsa yasal olarak anaokulu çocuklarının başına türban takılmasının önünde de hiçbir hukuki engel kalmayacaktır. Ayrıca Kuran kurslarından başlayarak, 9 yaş sonrası ortaokul öğrencilerinin başını kapatmasıyla mahalle baskısı daha da artacak, topluma giyim kuşamla daha ortaöğretimden itibaren yeni bir ayrılık tohumu ekilmiş olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, 03 Mart 1924 günü kabul edilen Tevhid-i Tedrisat (Öğretimi Birleştirme) Yasası’nı 30 Mart 2012 günü kabul edilen 4+4+4 yasasıyla fiilen yürürlükten kaldıran bir zihniyetle karşı karşıyayız. Cumhuriyet’in ilanından yaklaşık beş ay sonra öğretimin birleştirilmesine gidildi; çünkü farklı kanallardan yetişen kuşakların süreç içerisinde birbirleriyle çelişkiler yaşadıkları, hatta ülkenin işgali sırasında bile birlik oluşturup düşmana karşı savaşmak yerine birbirlerini boğazladıkları yaşanılarak öğrenilmişti. Kısaca, farklı eğitim kanallarından yetiştirilmeye çalışan kuşaklar yine birbirleriyle çatışacaktır. Bu çatışma, aynı zamanda bir dünya imparatorluğunun sonunu getirmişti. Hatırlatmak isteriz ki, Anayasamızda devrim kanunlarının içerisinde Tevhid-i Tedrisat Yasası da yer almaktadır ve eğitim alanında yapılan bu düzenlemeler Anayasa’ya aykırıdır.
Eğitimin imam ve hatip müfredatına zorlanmasıyla bizi bekleyen tehlike konusunda Emile Zola, daha 19. yüzyılda “okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olacaktır”demektedir. Eğitim sisteminin gericileştirilmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti, kurucusunun ön gördüğü çağdaş uygarlık düzeyini yakalama ve aşma hedefinden hızla Ortadoğu kaosuna doğru yön değiştirmektedir. Ortadoğu ülkeleri ise birbirini boğazlamaktadır. Atatürk’ün dediği gibi, “Bir ülkenin geleceği o ülkenin göreceği eğitime bağlıdır.” Cumhuriyetimizin geleceğinin karartılmasına biz Atatürkçüler var olduğumuz sürece izin vermeyeceğiz. 26 Eylül 2014.
ADD EĞİTİM KURULU

 LondraPosta- Londra