Dünya’da ‘KİMYASAL DIŞPOLİTİKA’ DÖNEMİ

             Kimyasal Dışpolitika

 

Batı’nın Emperyal ülkelerinin dış politikalarını uzun zamandır ‘Kimyasal Ajitasyon’ çiziyor. 2003 Irak Savaşı, Suriye’ye saldırılar, İngiltere’nin zehirleme numarasıyla başlattığı Rusya provokasyonu ve anlaşıldığı kadarıyla Suriye’de başlatılacak olan büyük güçler arasındaki hegemonya savaşı Kimyasal silahlar üzerine yapılan ‘gizli servis operasyonları’ ile pazarlanıyor.

Kimyasal Silah yada Irak savaşından kalma adıyla (Kitlesel İmha Silahları) genelde savaş karşıtı Batı Avrupa halklarını  Orta-Doğu savaşlarına bulaşmak için ikna edebilmenin en kestirme yolu. Londra’da 2 milyon kişinin savaşa hayır diye yürüdüğü Irak savaşı öncesi İngiliz halkını savaşa ikna edebilmek için Başbakan Blair’in başrolü oynadığı ‘kimysal silah içerikli’ bir gizli servis operasyonu gerekmişti. Savaş bittikten yani ‘atı alan Üsküdar’ı geçtikten’ 10 yıl sonra eski Başbakan Tony Blair,Parlamento ve halka yalan söylemekten yüce divana çıkmıştı. Pek muhtemeldir ki, şimdiki Başbakan May de 10 yıl sonra  Salisbury’de Rus casusu zehirlenmesinde yalan beyandan bir yerlerde yargılanacak.

Emperyal politikaların hayata geçirilmesine geldiğinizde bu ülkeler arasında bir tür işbölümü var. Gaz ile ilgili provokasyonlar İngiltere’den çıkıyor. Belki de Salisbury yakınlarında kurulmuş 1. Dünya savaşından beri Kimyasal Silah üreten Porton Down tesisleri ve buna ilişkin örgütlenme nedeniyle. Nitekim tam üç kez ‘Doğu Guta’da Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair belgeler, video fimleri ve tiyatro sahneleri üreten ‘Beyaz Miğferler’ (White Helmets) adlı örgüt de İngiliz yapımı. Başında bir İngiliz paralı askeri var. Kısaca İngiltere’nin işi ‘Cehenneme giden yolları’ döşemek..

        Türkiye’nin ‘Truva Atı ‘ rolü

 

ABD Akdenizdeki filosundan, İngiltere’nin Kıbrıs adasındaki Agrotour üssünden ve İsrail’den kalkacak uçaklar Suriye’de Şam yakınlarındaki askeri üsleri ve İsrail sınırına yakın birlikleri vurabilirler. Hmeymim Rus üssü ve Suriye’nin kullandığı SS 300-400 hava savunma silahlarının konuşlu bulunduğu yerler savunma altında olmakla birlikte, aynı anda yapılan çok füzeli saldırılara karşı savunma olanağı yok bu silahların. Akdenizden kalkan İsrail ve Batı ülkelerine ait savaş uçaklarının (F 15-F35) Suriye atış menziline girmeden fırlatacağı füzelerden SS çeberinden geçebilecek olan, sadece birkaçı bile yeterli sayılacak bir hasar ve can kaybına neden olabiliyor.

Kimyasal silah bahanesiyle savaş girişecek Batı emperyal ülkeleri ve İsrail’in hava çatışmalarında kaybedeceği fazla birşey yok. Birkaç milyonluk füze ve belki birkaç uçak kaybı bu ülkeleri fazlaca rahatsız etmez.

Suriye’de Esad rejimini  rahatsız edecek esas  gelişme ise karada ve özellikle Doğu Guta-İdlip çevresinde toprak kaybı. Bu aynı zamanda şu anda Suriye’de eylem yapabilecek güçteki tek Şeriatçı-Cihadi örgütlenme olan El kaide’ye ‘yürü’ talimatı olacaktır bu saldırı. Zira son kimyasal bomba provokasyonu tam olarak  Doğu Guta’da Suriye Ordusu ile Jaysh El İslam  adlı El Kaide gurubu arasında ateşkes ve tahliye anlaşması imzalandığı gün tezgahlandı.  Gerek El Kaide ve türevi olan örgütler gerekse kimyasal provokasyonlarının uzmanı Beyaz Miğferler  örgütünün ana vatanı İdlip. Örgüt bu bölgelerdeki El Kaide militanlarını maaşa bağlamış durumda. Aralarında çok sayıda Türk cihadçı bulunuyor.

Bu nedenle Şam ve Suriye’nin silah sistemlerinin zarar göreceği seviyede bir saldırı olursa bundan faydalanacak olan güç ,kara ordusu zaten İdlip te bulunan yayılmacı Osmanlıcılık politikası olacaktır.  Suriye’deki gelişmeler Rusya’nın hava sahasını açması sayesinde Kuzey Suriye ve İdlip’te müdahale gücü bulundurabilen Türkiye’nin ‘truva atı’ rolünü gün ışığına çıkarabilecek nitelikte. İçeriye Amerika,Fransa ve İsrail   karşıtı politikalar bastıran AKP yönetimi, şu kritik dönemde bu güçlerle omuz omuzadır. Rusya,İran ve  Suriye ittifakı her an  sırtından bıçaklanacağı bir ortama giriyor.

Mahir Tan                LondraPosta-Londra