Demirtaş’ın Moskova dönüşünde Özerlik ilanı

  Demirtaş’ın Moskova dönüşü ‘özerklik’ ilanı   

             Suriye olursak ‘Rojova’ mız Hazır

 

26-27 Aralık tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Özerk Bölgeler talebi ile sonuçlandı. Bir süredir devam eden ‘hendek Savaşlarının’ meşru direniş olarak kabul edildiği kongre,net ve açık bir ‘otonomi’ isteğini, ‘muhayyel bir Yeni Anayasa’ şekillendirilmesine bağlı olarak,açıklıyor. 14 Madde halinde açıklanan ‘Demokratik Özerk Bölgeler’ talebi, birden fazla kentin bir araya getirilmesinden oluşacak ‘özerk bölgeler’in, sağlık,eğitim,asayiş ve adalet alanlarında,’yeni’ anayasa ile tanınacak ‘seçilmiş’ yönetimleri esasına dayanıyor.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş başkanlığındaki bir Kürt heyetinin Rusya gezisinden bir gün sonra gerçekleştirilen Kongre’de alınan kararlar,büyük ölçüde Güney Doğu Anadolu kentlerinde bir süredir devam eden ‘hendek savaşlarının’ siyasi hedeflere bağlanması olarak görülüyor. DTK tarafından kongre kararı ile açıklanan ‘Demokratik Özerk Bölgeler’ ilanının bildirgenin 2. Maddesinde vurgulanan ‘Tüm bu özerk bölgelerin, seçilmiş özyönetim organları tarafından Türkiye’nin yeni demokratik Anayasasının temel prensipleri çerçevesinde yönetilmeleri’ bölümü ile ‘Yeni Anayasa’ hazırlıklarına endeksli olarak zamanlandığı anlaşılıyor.

14 Maddelik ‘Demokratik Özerk Bölgeler’ kararı şöyle ;

‘1- Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması.

2- Tüm bu özerk bölgelerin ve kentlerin demokratik esaslarla seçilmiş meclisler ve meclisler içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından Türkiye’nin yeni demokratik Anayasasının temel prensipleri çerçevesinde yönetilmesi. Özerk bölgelerin halk iradesinin ayrıca TBMM ve merkezi yönetimde de demokratik esaslar temelinde temsil edilmesi.

3- Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması. Merkezi yönetim organlarının, yeni demokratik anayasa ilkelerine uyulması doğrultusundaki denetimleri dışında bölgesel ve yerel yönetimler üzerindeki her türlü vesayetinin son bulması.

4- Özerk bölge ve kentlerde şehir, mahalle, köy, kadın ve gençlik meclislerinin, farklı halklar ve inanç toplulukları meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin karar alma ve denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanması.

5- Kadınların meclislerde, tüm karar mekanizmaları ve özyönetim kademelerinde eşit temsilinin tanınması. Kadınların ihtiyaçları doğrultusunda meclis, komün ve toplumsal kurumlar kurabilmesi; kadın kurumları ve kadınlarla ilgili kararların tamamen kadın meclislerinin onayından geçmesi.

6- Gençliğin karar mekanizmaları ve özyönetim organlarında yer alması.

7- Her kademede eğitimin özyönetimlere bırakılması. Türkçenin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması. Eğitim müfredatında genel müfredat dışında yeni demokratik anayasa, evrensel değerler ve insan hakları çerçevesinde yerelin tarihi, kültürel ve toplumsal özgünlükleri ve ihtiyaçları temelinde müfredata eklemeler yapılması. Türkçe’nin yanında yerel dillerin de resmi dil olarak kabul edilmesi.

8- Dil, tarih ve kültür alanında her türlü çalışma yapabilmek. Aynı zamanda İnanç ve ibadet hizmetleri sunan kurumların özerk kurumlar olarak örgütlendirilmesinin sağlanması.

9- Bütün düzeylerdeki sağlık ve tedavi hizmetlerinin özerk yönetimlerce sunulabilmesi.

10- Yargı sistemi ve adalet hizmetlerinin Özerk Bölge Modeli’ne göre yeniden düzenlenmesi.

11- Toprak, su ve enerji kaynaklarının ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi, denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin özerk bölge yönetimine verilmesi. Özyönetimin tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret dahil her alanda genel demokratik anayasa ilkelerine ters düşmeden her türlü üretim ve işletme birimleri oluşturma,bu tür toplumsal ve bireysel girişimleri destekleme, teşfik etme, hibe desteği sunma yetkisine sahip olması.

12- Özerk bölgenin yönetim alanında ve kent içinde, her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunması ve denetimini sağlaması. Trafik hizmetlerinin merkezi trafik kurumları ile uyumlu halde yerel yönetim organları denetimindeki birimlerce yürütülmesi.

13- Yerelde bütçelemenin özerk bölge yönetimine devredilmesi ve kadın odaklı bütçelemenin esas alınması; merkezle ve diğer yerellerle varılacak anlaşmalara ve hakkaniyet ilkelerine bağlı olarak bazı vergilerin özyönetim birimleri tarafından toplanması. Merkezin yerelden topladığı bütün vergi gelirlerinden yerele pay verilmesi. Merkezin bölgelerin gelişmişlik farkını giderecek şekilde gerekli tedbirleri alması.

14- Özerk bölge yönetiminin denetiminde, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulması, bu birimlerin Anayasal kurallar çerçevesinde ihtiyaçlara bağlı olarak kurulmuş merkezi savunma ve güvenlik birimleriyle koordineli olarak çalışması.

   Nasıl gerçekleşecek ?

DTK Kongre kararı olarak ilan edilen ‘özerklik talebi’nin sonuç bölümleri ise çok daha ilginç öneriler içeriyor. ‘Çözüm siyasi müzakere zemininde olmalıdır’ denilen metinde, aynı zamanda, ‘Aylardır özellikle halkın özyönetim ilan ettiği yerlerde tank,top,binlerce asker ve polis ile ağır saldırılar yürütülmektedir. Haklı ve meşru temele dayanan bu direniş mutlaka kazanacaktır’ denilerek, bölgede bazı şehirlerde süren çatışma ve savaş ortamına açık bir destek veriliyor. Özetle,tüm Kürt Siyaseti’nin altına imza koyduğu DTK Kongre kararları,’yeni bir Anayasa yapılıp Demokratik Özerk Bölgeler kabul edilene kadar savaş’ anlamını taşıyor.

Buna PKK nın gücü yeter mi ?

Bugünün şartlarında PKK ve Kürt siyasetinin,birkaç bölgede özerklik gerçekleştirmek bir yana,varlığını sürdürebilmesi bile güç görünüyor. PKK, 26-27 Aralık günü Diyarbakır da attığı kongre adımı ile, pek muhtemelen,2016 yılı başından itibaren karışacak olan Suriye’nin yakın sınırlarımız bölgesindeki savaş ortamına bel bağlıyor. Selahattin Demirtaş’ın Rusya ziyareti ve gördüğü üst düzey kabul sonrasında ortaya atılan ‘özerklik’ açıklamasının, siyasi destek yanında ne derece ‘pratik anlam taşıdığı’ henüz bilinmiyor. ABD ve bağlaşık ülkelerin, ‘Türkiye’nin Güneydoğu’da sürdürdüğü askeri operasyonun IŞID ile mücadeleye zarar verdiği’ gerekçesiyle Türkiye üzerinde baskı oluşturması beklentisinin ise yine PKK yı devam eden askeri operasyonlardan kurtarması olası görünmüyor. ABD nin Türkiye’den beklentileri ve Rusya ile olan statejik denge sürtüşmeleri bu olasılığı daha çok ‘kurgu’ aleminde var ediyor.

Gerçekçi bir gözle bakıldığında PKK nın şu sıralrda Türki,ye’ye vereceği en ciddi zarar çatışma bölgelerinden kaçan halk dolayısıyla ortaya çıkabilecek bir ‘göçmen krizi’ olarak görünüyor. Buna ‘siyasi intihar’ da diyebilirsiniz..

 

Mahir Tan           LondraPosta-Londra