CUİUS REGİO-EUİS RELİGİO

Cuius Regio- Euis Religio  Orta-doğu’da

 

                 Cuius Regio- Euis Religio 16. YY ortalarında Kutsal Roma İmparatorluğunda Protestan ve Katolikler arasındaki mezhep savaşlarının hızını kesebilmek amacıyla Ausbourg kentinde prensler ve mezhep liderleri arasında imzalanan bir anlaşma. Kuşkuya yer yok ki, 19 yy başındaki Napolyon savaşlarına kadar Avrupa’nın ortasını işgal eden Kutsal Roma’da cereyan eden mezhep savaşları,kendi bölgelerinde feodal prenslikler kurmuş beyliklerin kitleleri seferber etme aracıydı . Protestanlığın hızla güç kazandığı Almanca konuşan topluluklardan oluşan Kutsal Roma İmparatorluğu reformizm öncesi tam bir din devletiydi.  ‘Cuius Regio,Eius Religio’ bölgede ‘hakim olan prensin dini, bölgede yaşayanların da dini olacaktır’ anlamına gelen bir anlaşmayı  protestan ve katolik bölge halklarına dayatmıştır.

Anlaşmanın en önemli maddelerinden biri bölgede hakim olan Prensin mezhebine katılmayanların ailesiyle birlikte bölgeyi terketme hakkının tanınmış olmasıydı. Bu hakkın tanınmış olmasına ‘Adil’ bir girişim olarak bakmak isterseniz, aynı hakkın İslam’ın yayılma döneminde Arap orduları tarafından işgal edilen ülkelerde Hristiyan veya Musevi halka cizye vergisi ödeyerek kalmak yada tasını tarağını toplayıp gitme hakkı biçiminde  mevcut olduğunu görürsünüz.

Laik toplumların esamesinin bile görünürde olmadığı bir dönemde din ve mezhepler arasındaki sürtüşme ve savaşlarda benzeri yöntemler kullanılıyordu.   

Augsbourg Anlaşması 1550 yılında imzalanmış ve Orta Avrupa’da Almanca konuşulan  geniş bir bölgede 1803 Napolyon işgallerine kadar bir biçimde yaşamış.

Fransız Devrimi, 1789 da eşitlik,kardeşlik,hürriyet şiarlarıyla gerçekleştikten 20 yıl sonra Napolyon orduları tarafından giriştiği ihraç hareketiyle tüm Avrupa ve Mısıra kadar kuzey Afrikayı işgal ederek,din ve mezhap savaşları yerine başka savaş nedenleri yerleştirdi.  Napolyon savaşlarının Orta Avrupa’da yeni bir sistemi kuran ve feodal prenslikleri yıkarak Ulus bazlı imparatorluklar kuruluşunu hazırlayan ‘zor’ unsurunu dayattığı açıklıkla görülebilir.

                                                    500 yıl sonra

Son 15 yıl içinde tam bir keşmekeş ve mezhepsel çatışmaların içinde kalan Orta-Doğu, Hristiyanlığın 500 yıl önce kanlı savaşlarla geçirdiği reformasyon döneminin  sancılarını yaşıyor.

Irak,Suriye,Yemen de süren savaş ve çatışmalar kitlelerin dinsel ve mezhepsel güdülerle seferber edildiği sütüşmelerden doğdu. ‘Arap Baharı‘ adı altında tezgahlanan kargaşılıklar, ağırlıklı olarak Vahabi ve Müslüman Kardeşler örgütlerinin kışkırttığı ve silahlandırdığı Sünni İslam hareketleri tarafından gerçekleştirildi. Silahlandırılan Salafi örgütleri Şii Irak ve Suriye rejimine, Şii Ağırlıklı Yemen toplumuna ve kontrol edemedikleri Libya’ya saldırtıldı. Sırada orta doğuyu tam olarak bir altüst oluşa sokacak olan İran savaşı var.

Savaşlar kuşkuya yer yok ki halk kitlelerinin çeşitli sloganlarla seferber edilmesi sonucu sahneleniyor. Kullanılan sloganlar demokrasi, adalet,özgürlük gibi dönemine göre değişen motifler olsa da  seferber edilen kitlelerin kültürel yapısı gerçek amaçları ortaya koyar. Son yılların ortadoğu cehennemini yaratan güçler, IŞID, Vahabiler ve Müslüman Kardeşler gibi örgütlenmiş-silahlandırılmış Sünni mezheplerdi.

İran ile büyük çatışma öncesi, bir tür ‘Cuius Regio-Eius Religio’ anlaşması olacak mı ? Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Cenevre barışı görüşmeleri bunun işaretleri ile dolu. Sözde ‘topark bütünlüğü korunarak parçalanacak Suriye’de ‘bölgelerde kim hakim olursa onun dini’ uygulanacak.  Suriye’de Salafi çetelerinin işgal ettiği bölgelerde zaten zorunlu bir göç yaşandı. Esad rejimi de kendi bölgelerindeki çeteleri aileleri ile birlikte Türkiye’ye doğru iteledi.

Bunun yanında, Vahabi Prensleri ile Kuzey Suriye’de hükümran olmak isteyen ‘Osmanlı’ arasında sürtüşme büyüyor.

Sonuç için biraz daha beklemek gerekiyor.

‘Mutasavver’, Şii İran ile Vahabi-ABD-İsrail ittifakının savaşı Orta-Doğu’da olacakları belirleyecek en önemli aşama.

İsrail’e göre Armageddon savaşı bu.

Sonunda iyiler ve kötüler ayrı ayrı bölgelerde yaşamlarını sürdürür.

 

 

Mahir Tan                  LondraPosta-Londra