Ciddiye alınacak diplomatlar var

Lavrov; ‘NATO hava savunması olmayan ülkelere saldırır’.

Ciddiye alınması gereken diplomatlar var

Suriye’nin Salafi-Cihadi işgali altındaki bölgeleri ve Türkiye-Suriye sınır boyunda ortaya çıkan olaylar beklenenden hızlı bir gelişme gösteriyor. Başka güç ve devletler imzacı olarak bulunsa da gerçekte Rusya ve ABD arasında varılan anlaşma bu hafta sonu itibarıyle IŞID, El Nusra,Ahrar Al Sham gibi terör örgütleri dışında muhalif güçlerle ateşkesi içeriyordu. Ateşkes olmadı. Bunun nedeni, gerçekte, Suriye’de savaşı sürdüren ‘Suriye muhalefeti’ denilen cephenin esas olarak bunlardan oluşması.   Bu açıdan bakıldığında Rusya ve Suriye ordu birlikleri Kuzey Suriye’de Türkiye Sınırı yakınında Halep ve çevresinde El Nusra ve bağlaşık örgütler ile, daha Güneyde ise Rakka yolunda IŞID kontrolündeki Al Tabaqa hava  alanı çevresinde IŞID militanları ile savaşıyor. Savaş bölgesinde bulunan gazetecilerin bildirdiklerine göre Suriye Birlikleri her iki bölgede de hızlı bir biçimde toprak kazanıyor. Münih konferansı sonrasında bombalama işini hafiften alan ABD ise Rakka çevresinde sınırlı sayıda hava akını yaparak geçirdi haftayı.

Türkiye’nin Halep yolundaki Azez kasabasını tehdit etmeye başlayan PYD birliklerini uzak tutmak gerekçesiyle başlattığı topçu ateşinin ne kadar etkili olacağı görülmeye değer. Ancak esas olarak Afrin kantonundaki Kürt birliklerinin Halep’in kuzeyi ile Türkiye sınırı arasında hakimiyet kurmak için  yürüttükleri askeri harekat Kuzey Suriye’deki çatışmaların özünü oluşturmuyor. Rusya ve Suriye birliklerinin Halep’i tam olarak ele geçirmek için çok ciddi olarak girdikleri savaşım ise,belki Suriye savaşının en önemli bölümlerinden biri olmaya aday. Halep,Türkiye sınırlarından yapılacak topçu ateşinden etkilenmeyecek kadar uzak.

         Suudi-Türkiye blöfü tuttu mu ?

Türkiye medyası ve politika çevrelerinde bu hafta içinde net olarak ortaya çıkan ‘savaşa mı giriyoruz’ tartışması büyük ölçüde Suudi Arabistan ve Türkiye Hükümet çevrelerinden pompalanan ‘hava ve kara harekatı’ jargonundan kaynaklanıyor. Bu söylem Batı Medyasında fazla müşteri bulamazken, Rusya tarafından ‘savaş karşı propagandası’ olarak kullanıldı. Türkiye’de iç politika malzemesi olarak gündeme getirildiği apaçık ortada bulunan ‘savaş’ söylemi Dünya’nın en güçlü istihbarat servislerine sahip olan ABD ve Rusya önünde ‘anlayışla’ karşılanıyor.

14 Şubat günü Rusya’da Suriye konusunda gelinen aşamayı değerlendiren ve savaşın durumunu ve geleceğini ‘en iyi bilen’ diplomatlardan biri olan Dış İşleri Bakanı Lavrov, Türkiye-Suudi açıklamalarını şöyle karşıladı;

‘Her iki ülke de askerlerini Suriye’ye göndereceklerini söylediler. Ancak Türkiye ve Suudi Arabistan,Suriye’ye sadece ABD liderliğindeki koalisyonun bir parçası olarak gireceklerini ilave ettiler. Tehdit edici görünüyor.Ama ABD olmadan savaşa girmeyiz demektir bu. Unutulmaması gereken bir gerçek var; ABD ve NATO bütün askeri müdahalelerini kendilerinden birkaç derece daha düşük seviyedeki ve onlara zayiat verdiremeyecek durumdaki ülkelere karşı yaptılar. Rusya hava kuvvetleri ve hava savunma sistemleri Suriye’de radikal bir değişim yarattı. NATO ve ABD, askeri çözüm söylemini yürütebilirler, ancak sözler ve eylemler aynı şey değildir.’

Kısaca, Türkiye’nin önünde savaş umacısından önce, korkulacak daha çok şey var.

Mahir Tan       LondraPosta-Londra