BU TERAZİ BU KADAR SIKLETİ ÇEKER Mİ ?

    Bu Terazi Bu Kadar Sıkleti Çeker mi ?

 

Erdoğan’ın dün yaptığı İncirlik ve Kürecik hakkındaki açıklamalar yabancı medya da büyük yer buldu. Bölgedeki tüm dengeleri değiştirecek nitelikteki Erdoğan açıklamaları, kuşkusuz yalnızca İncirlik ile ilgili olanlar değil. Mevcut sürtüşmelerin güncel odağı daha çok Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Libya ya kadar yayılan geniş bir bölge.

Türkiye, tartışma bölgelerinde, büyük çaplı askeri ve politik bir yükleme yapıyor.  Erdoğan liderliği, içinde Suriye ve Doğu Akdeniz’in bulunduğu coğrafyada karada, denizde ve havada,kendi dışında kalan hemen tüm güçlere karşı.

İncirlik ve Kürecik konularında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması, ABD Kongresinin Sözde Ermeni Soykırımı kararı nedeniyle bölgedeki gerçek gündemin sınırlarını aşan bir karakter kazandı. Erdoğan’ın gerekirse İncirlik ve Kürecik kapatılır diyerek tetiklediği bu tartışma bugün için Türkiye’nin odaklandığı tartışma değil.

Türkiye bugün Doğu Akdeniz krizi ve Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu Akdeniz sularındaki ısınmaya tüm dikkatini vermiş durumda.

Türkiye Akdeniz’de çok aktif bir dış politika izliyor. Bu konuda hiç bir şüphe yok.

Şüpheye giderek daha fazla yer bırakan nokta ise; Türkiye’nin bölgede izlediği aktif politikanın gereklerini yerine getirme güç ve istidadına sahip olup olmadığı.

Kıbrıs’da dün itibarıyla KKTC sınırları içine SİHA ve diğer İnsansız Hava Araçlarını süren Türkiye, gerekli olması halinde bu silahları kullanabilecek mi ?

Dün TBMM ye taşınan Libya mutabakatı ile başlayan yeni süreç sonunda, Erdoğan ve yandaşlarının Libya’ya muharip asker göndermek dahil bir dizi silahlı çatışma kapısı aralanıyor.

Oysa sahadaki gerçeklere bakıldığında, ortada, Halife Haftar kuvvetleri karşısında ciddiye alınacak bir güç yok. 

Türkiye’nin bu alanda KKTC tarafından savunulan Kıbrıs davasının haklılığından başka dayanabileceği hiç bir güç ya da müttefik unsur bulunmuyor.

Akdeniz’in tüm sahilleri boyunca sıralanan tüm ülkeler Türkiye dışındaki askeri güçleri destekliyorlar.

Suriye ve Rusya Erdoğan rejimi ile ortak hareket etmeyi reddediyor.

İsrail ve Mısır hem Kıbrıs’ı çevreleyen sularda hem de Libya’da hasım taraf olan Halife Haftar güçlerini destekliyor. Libya’nın Türkiye ile birlikte hareket edecek olan Trablus hükümeti ise ülke topraklarının % 10 undan az bir bölümünü kontrol etme yeteneğinde.

Görünen o ki; aleyhte kurulmuş Akdeniz dengesini, bozmaya yeltenen tek güç Türkiye-Katar ve Müslüman Kardeşler örgütünden meydana gelen bir ittifak.

Türkiye’nin İncirlik ve Kürecik tartışmasında giriştiği ‘kapatırız’ tartışması tarihsel haklılık payı taşıyor. Ancak Erdoğan’ın önemli aktörlerden biri olarak yer aldığı NATO nun 70. Kuruluş yılı zirvesinde bu konuları gündeme getirmemesi Türkiye’nin izlediği dış politakanın ‘esas alınabilirlik’ çizgisini aşağı çekiyor.

Nitekim ABD Dışişleri temsilcisi Erdoğan’ın ‘kapatırız’ açıklamasına ‘biz bunu dün medyadan duyduk’ cevabı vererek, bu tartışmanın bir iç politika yüklemesi olduğuna veya başka bir deyişle ‘Blöf’ olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye’nin gerçek Doğu Akdeniz gündeminde ise merkezinde KKTC nin ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarının savunulması yatıyor.

Türkiye’nin ulusal çıkarları ise Doğu Akdeniz sularında Libya önlerinde sona erer.

Erdoğan rejimi, Türkiye’yi Katar ve Müslüman Kardeşler örgütünün çıkarları için savaşa sürükleyemez.

 

Mahir Tan                 LondraPosta-Londra